7 Aralık 2017 Perşembe

* İman, artmaz ve azalmaz

9 Aralık 2017, Cumartesi

 

 

İman, artmaz ve azalmaz

 

 

 

Sual: İmanın artması ve eksilmesi hususunu, âlimlerimiz nasıl bildirmişlerdir? (Elbette müminim) mi demelidir, yoksa (İnşallah müminim) mi demelidir?

Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının birinci cildi 266. mektupta buyuruyor ki: İmanın artmasında ve eksilmesinde, âlimlerimiz başka başka söyledi. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe "radıyallahü anh", iman, artmaz ve azalmaz buyurdu. İmâm-ı Şâfi'î "rahmetullahi aleyh", artar ve azalır, dedi. İman, kalbin tasdik ve yakîni olduğundan azalması, çoğalması olmaz. Azalıp çoğalan bir inanış, iman olmaz. Buna, (Zan) denir. İbadetleri, Allahü teâlânın sevdiği şeyleri yapmakla, iman cilâlanır, nurlanır, parlar. Haram işleyince, bulanır. O hâlde, çoğalmak ve azalmak, amelden, işlerden dolayı, imanın cilâsındadır. Kendisinde değildir. Bazıları cilâlı, parlak imana, çok dedi ve parlak olmayan imandan, daha çoktur, dedi. Bunlar, sanki, cilâlı olmayan imandan bazısını, iman bilmedi. Cilâlılardan bazısını da, iman bilip, fakat az dedi. İman, parlaklıkları başka başka olan, karşılıklı iki ayna gibi oluyor. Cilâsı fazla olup, karşısındaki cismi parlak gösteren ayna, az parlak gösteren aynadan, daha çoktur demeğe benzer. Başka birisi de, iki ayna müsavidir. Yalnız, cilâları ve karşılarındakileri göstermeleri, yani hassaları, sıfatları başka başkadır demesi gibidir. Bu iki adamdan ikincisinin görüşü, daha keskin ve doğrudur. Birincisi görünüşe bakmış, öze, içe girmemiştir. Anlatması bu fakire "rahmetullahi teâlâ aleyh" nasip olan bu misal, imanın azalıp çoğalmadığına inanmayanların, sözlerini ortadan kaldırmış oldu ve her müminin imanı, her bakımdan, Peygamberlerin "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât", imanlarına benzemedi. Çünkü, onların imanı, çok nurlu ve çok parlak olduğundan, ümmetlerinin karanlık ve bulanık imanlarından kat kat daha çok meyveler ve kazançlar hâsıl edecektir. Bir hadîs-i şerifte, (Ebû Bekr-i Sıddîkın "radıyallahü anh" imanı, bu ümmetin hepsinin imanlarının toplamından daha ağırdır) buyuruldu. Bu da, imanın nuru, parlaklığı bakımındandır. Fazlalık, asılda, özde değil, sıfatlardadır. Nitekim, Peygamberler de, herkes gibi insandır. İnsanlık bakımından, arada fark yoktur. Fark, kâmil, üstün sıfatlardan ileri gelmektedir. Üstün sıfatları olmayan, sanki olanlardan ayrıdır. Bununla beraber, insan olmakta hepsi birdir. Aralarında azlık, çokluk yoktur. İnsanlık, azalır, çoğalır denilemez. Bazıları imanı anlatırken, (Dil ile tasdik, dil ile söylemektir) demişlerdir ki, bu vakit, inanmak da, zan etmek de, iman oluyor ve iman, azalıp çoğalabiliyor. Fakat, imanın doğrusu, kalbin tasdik, izan etmesi, yani inanmasıdır. Zan ve şüpheye, iman denmez.

İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe "rahmetullahi aleyh", (Ben hak olarak, yani elbette müminim demelidir) diyor. İmâm-ı Şâfi'î "rahmetullahi aleyh" ise, (İnşallah müminim demelidir) diyor. Bu ikisi arasındaki fark, yalnız sözdedir. Çünkü şimdiki iman söylenirken, elbette müminim, demelidir. Son nefesindeki iman söylenirken, inşallah, o zaman da müminim demelidir. Fakat, inşallah diyerek şarta bağlamaktansa, her zaman, elbette demek, daha ihtiyatlı ve daha uygundur. (Mektûbât Tercemesi s. 374)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google

 

Mail grubu sayfası: Google

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

0 yorum: