19 Ekim 2015 Pazartesi

* Din, insanı ebedi saâdete götürür (Osman Ünlü'nün 20.10.2015 tarihli yazısı)

20 Ekim 2015, Salı

Din, insanı ebedi saâdete götürür

 

Din, insanları ebedi saâdete götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol demektir. Din ismi altında insanların uydurduğu eğri yollara din denmez. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan beri, her bin senede, bir Peygamber vâsıtası ile, insanlara bir din göndermiştir. Bu Peygamberlere Resûl denir. Her asırda, en temiz bir insanı Peygamber yaparak, bunlar ile dinleri kuvvetlendirmiştir. Resûllere tâbi olan bu Peygamberlere de, Nebî denir.

Bütün Peygamberler, hep aynı îmânı söylemiş, hepsi ümmetlerinden aynı şeylere îmân etmeyi istemişlerdir. Fakat dinleri, yani kalb ile, beden ile yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri başka başka olduğundan, Müslümânlıkları da ayrıdır.

İmân edip de kendini İslâmiyetin bildirdiklerine uyduran Müslümandır. İslamiyetin bildirdiği hükümleri kendi arzularına, keyiflerine uydurmak isteyen ise, kâfirdir. Zira Allahü teâlâ, dinleri, nefsin arzularını, keyiflerini kırmak ve taşkınlıklarını önlemek için göndermiştir.

Her din, kendisinden önce gelen dîni neshetmiş, değiştirmiştir. En son gelen ve her dîni değiştirmiş, daha doğrusu dinlerin hepsini kendinde toplamış olup, kıyâmete kadar hiç değişmiyecek olan din, Muhammed aleyhisselâmın dînidir. Bugün, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği din de, İslam dînidir. Bu dînin bildirdiği farzları yapanlara ve harâmlardan kaçınanlara Allahü teâlâ, âhırette nimetler, iyilikler verecektir. Farzları yapmayanlara ve harâmlardan kaçınmayanlara, âhırette cezalar vardır. Îmânı olmayanların farzları kabul olmaz. Farzları yapmayan müminlerin, sünnetleri kabul olmaz, yani bunlara sevap verilmez. Bunlar Peygamber efendimize tâbi olmuş olmaz. Bir kimse, bütün farzları yapıp da, bir farzı özürsüz terk ederse, bu borcunu ödemedikçe, bu cinsten olan hiçbir nâfile ibâdetine ve sünnetine sevap verilmez. Peygamber efendimiz, hazret-i Ali'ye hitâben;

(Yâ Ali, insanlar fedâil, nâfilelerle meşgûl oldukları zaman, sen farzları tamamlamaya çalış!) buyurmuştur.

Mubahlar iyi niyetle, güzel düşüncelerle yapılınca, insan sevap kazanır. Kötü niyetlerle yapılırsa veya bunları yapmak, bir farzı vaktinde eda etmeye mâni olursa, günah olurlar. Farzlar yapılırken, kötü niyetler karışırsa, borç ödenmiş ise de, sevap kazanılmaz, belki günah da olur.

Harâm işleyenlerin farzları ve sünnetleri sahih olur. Yani borçlarını ödemiş olurlar ise de, sevap kazanamazlar. Hadîka'da;

"Günahlardan sakınmayan Müslümanların ibâdetleri sahîh olsa da kabul olmaz" buyurulmaktadır...

 

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet
Radyosu

Huzura Doğru TV

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

0 yorum: