13 Ekim 2015 Salı

* Allah'a inanmak

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

14 Ekim 2015, Çarşamba

Allah'a inanmak

 

 

Sual: Bir ateist, (İnsan iyice düşününce bu evrenin kendiliğinden olduğu, bir yaratanının bulunmadığı, böyle gelip böyle gideceği anlaşılıyor) diyor. Hâlbuki kâinatı ve içindekileri düşününce, hiçbir varlığın kendi kendine olmadığını, hesaplı kitaplı olduğunu, her şeye gücü yeten birinin yarattığını göremiyor mu?

CEVAP

Bu hususta kitaplarımızda yeterli bilgi vardır:

İnsan daha çocukken etrafında gördüğü eşyanın nereden geldiğini ve nasıl oluştuğunu araştırmaya başlar. Çocuk geliştikçe, üzerinde yaşamakta olduğu bu dünyanın nasıl muazzam bir eser olduğunu anlayarak hayretten hayrete düşer. Hele okulda fen dersleriyle her gün etrafımızda görülen bütün bu eşya ve mahlûkların inceliklerini öğrenmeye başlayınca, hayreti hayranlığa dönüşür. İnsanların, büyük bir hızla uzayda tek başına dönmekte olan, içi ateş dolu, iki kutbu biraz basık bir küre üzerinde, sırf yer çekimi kuvvetiyle kalabilerek yaşaması ne büyük bir olaydır. Etrafımızdaki dağlar, taşlar, denizler, canlı varlıklar ve nebatlar, nasıl büyük bir kudret sayesinde meydana gelebilmekte, gelişmekte ve çeşitli özellikler göstermektedir. Hayvanların bir kısmı toprak üstünde yürürken, bir kısmı havada uçar ve bir kısmı su içinde yaşar. Güneş, yeterli en yüksek sıcaklığı sağlar ve bitkilerin yetişmesini, bazılarının içinde ise, kimyevî değişikliklere sebep olarak, un, şeker ve daha nice maddelerin meydana gelmesini temin eder. Hâlbuki dünya, evren içinde ufacık bir varlıktır. Güneş ve etrafında dönen gezegenlerden meydana gelen, içinde dünyamızın da bulunduğu Güneş sistemi, evren içinde bulunan ve sayısı bilinmeyen pek çok sistemlerden biridir. Evrendeki muazzam güç ve kuvveti izah için küçük bir örnek verelim:

İnsanların en son elde ettikleri büyük enerji kaynağı, atomları parçalayarak veya birleştirerek meydana çıkardıkları atom enerjisidir. Hâlbuki insanların en büyük enerji kaynağı saydıkları atom bombasının enerjisi, büyük yer sarsıntılarında ortaya çıkan enerji ile karşılaştırılacak olursa, bu enerjinin, on binlerce atom bombası enerjisinden daha fazla olduğu görülür.

 

İnsanlar âlemi

İnsan, kendi vücudunun mükemmel bir fabrika ve laboratuvar olduğunun farkında değildir. Hâlbuki yalnız nefes alıp vermek bile önemli bir kimya olayıdır. Havadan alınan oksijen, vücutta gıda maddelerini yaktıktan sonra karbondioksit hâlinde dışarı çıkarılır.

Sindirim sistemi de fabrika gibidir. Ağızla alınan gıda maddeleri ve içecekler, mide ve bağırsaklarda parçalanıp öğütüldükten sonra, vücuda faydalı kısmı ince bağırsaklarda süzülerek kana karışmakta ve posası dışarı atılmaktadır. Bu muazzam olay, devamlı ve otomatik olarak ve büyük bir intizamla yapılmakta, vücut bir fabrika gibi işlemektedir.

İnsanın vücudunda çeşitli ve çok karışık formüllü maddeler imal eden, çeşitli kimya reaksiyonları meydana getiren, analiz yapan, tedavi eden, tasfiye eden ve zehirleri yok eden, yaraları tedavi eden, türlü maddeleri süzen, enerji veren düzenler olduğu gibi, mükemmel bir elektrik şebekesi, manivela tertibatı, bilgisayar, haberleşme tesisatı, ışık, ses alma, basınç yapma ve ayarlama tertibatı, mikroplarla mücadele ve onları yok etme sistemi de mevcuttur. Yürek ise, hiç durmadan işleyen muazzam bir pompadır. Eskiden Avrupalılar, (Bir insanın vücudunda bol su, biraz kalsiyum, biraz fosfor ve biraz da inorganik ve organik maddeler vardır. Onun için bir insan vücudunun kıymeti 5-10 liradan ibarettir) derlerdi. Bugün, Amerikan Üniversitelerinde yapılan hesaplar, insan vücudunda durmadan meydana gelen muhtelif kıymetli hormon ve enzimlerle birçok uzvi maddelerin en azından milyonlarca dolar kıymetinde olduğunu meydana koymuştur.

Bir Amerikan profesörü, (Böyle kıymetli maddeleri devamlı ve düzenli bir şekilde meydana getiren bir sistem yapmaya kalkacak olursak, dünyada bulunan bütün paralar, bunu yapmaya kâfi gelmez) demiştir. İnsanda bütün bu maddî mükemmeliyet yanında, anlama, düşünme, ezberleme, hatırlama, hüküm ve karar verme, sevme gibi çok muazzam mânevî kudretler de bulunmaktadır. Bu kudretlerin kıymetini ölçmek, insanlar için imkânsızdır. Demek ki insanın bedeni yanında bir de ruhu mevcuttur. Beden ölür, ruh ölmez.

 

Hayvanlar âlemi

Hayvanlar âlemine dikkatle bakacak olursak, Allahü teâlânın sonsuz kudreti, insanı büsbütün hayrete düşürür. Bazı canlı mahlûklar o kadar küçüktür ki, bunları ancak mikroskop altında görebiliriz. Bazılarını görebilmek mesela virüsleri incelemek için bir milyon defa büyüten mikroskoplara ihtiyaç vardır.

En büyük iplik fabrikalarının çeşitli makinalarla yaptığı suni ipeğin miktarı küçücük bir ipek böceğinin yaptığı ipek miktarının çok altındadır. Eğer küçük ağustos böceğinin boyu, bizim ses çıkarmak için kullandığımız aletler kadar büyütülmüş olsa, yapılan ince hesaplara göre, çıkaracağı sesle camlar kırılır, duvarlar yıkılırdı. Bunun gibi, eğer bir ateş böceği, büyük bir sokak lambası kadar büyütülmüş olsa, bütün bir mahalleyi gündüz gibi aydınlatabilirdi. Böyle akıl almaz derecede mükemmel eserler karşısında hayret etmemek mümkün müdür? Bunlar Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü ve kudretini göstermeye yetmez mi?

O hâlde, ancak pek ufak bir parçasını gördüğümüz bu evrenin bir hâlıkı [yaratıcısı] ve aklımızın ermediği pek muazzam bir kudret sahibi vardır. Bu yaratıcının hiç değişmemesi ve sonsuz var olması lazımdır. İşte, bu yaratıcı Allahü teâlâdır. İslamiyet'te ilk esas Allahü teâlânın varlığına ve sıfatlarına inanmaktır.

Allahü teâlânın sayamayacağımız kadar çok nizam ve ahenk içinde yarattığı varlıklar için (Tesadüfen olmuştur) diyenlerin sözleri câhilcedir ve fen bilgilerine aykırıdır. Şöyle ki:

Üzeri birden ona kadar numaralanmış on taşı bir torbaya koyalım. Bunları elimizle torbadan birer birer ve sırayla, yani önce bir numaralı, sonra iki numaralı ve nihayet on numaralı olacak şekilde çıkarmaya çalışalım. Çıkarılan bir taşın numarasının sıraya uymadığı görülürse, çıkarılmış olan taşların hepsi hemen torbaya atılacak ve yeniden, bir numaradan başlamak üzere, çıkarmaya çalışılacaktır. Böylece, on taşı numaraları sırasıyla art arda çıkarabilme ihtimali on milyarda birdir. On adet taşın bir sıra dâhilinde dizilme ihtimali bu kadar az olursa, evrendeki sayısız nizamın tesadüfen meydana gelmesine imkân ve ihtimal yoktur.

Klavye ile yazmasını bilmeyen bir kimse, bir klavyenin tuşlarına gelişigüzel, mesela 5 kere bassa, elde edilen 5 harfli kelimenin, Türkçe veya başka bir dilde bir mânâ ifade etmesi acaba ne derece mümkündür? Eğer gelişigüzel tuşlara basmakla bir cümle yazmak istenilseydi mânâsı olan bir cümle yazılabilecek mi idi? Kaldı ki böyle rastgele tuşlara basmakla bir sayfa yazı veya kitap yazılsa, sayfanın ve kitabın tesadüfen belli bir konusu bulunacağını zanneden kimseye akıllı denilebilir mi?

Cisimler yok oluyor. Bunlardan, başka cisimler meydana geliyor. Ancak son kimya bilgimize göre 105 madde hiç yok olmuyor. Yalnız yapıları değişiyor. Radyoaktif hadiseler elementlerin ve hattâ atomların da yok olduklarını, maddenin enerjiye döndüğünü haber vermektedir. Einstein adındaki Alman fizikçisi bu değişmenin matematik formülünü de ortaya koymuştur.

Cisimlerin durmadan değişmeleri, birbirlerinden hâsıl olmaları, sonsuzdan gelmiş değildir. (Böyle gelmiş, böyle gider) demek yanlıştır. Bu değişmelerin bir başlangıcı vardır. (Değişmelerin başlangıcı vardır) demek, (Maddelerin var oluşlarının başlangıcı vardır ve hiçbir şey yok iken, hepsi yoktan yaratılmıştır) demektir. İlk olarak maddeler yoktan yaratılmış olmasalardı ve birbirlerinden hâsıl olmaları, sonsuz öncelere doğru uzasaydı, şimdi bu âlemin yok olması lazımdı. Çünkü âlemin sonsuz öncelerde var olabilmesi için, bunu meydana getiren maddelerin daha önce var olmaları, bunların da var olabilmeleri için başkalarının bunlardan önce var olmaları lazım olacaktır. Sonrakinin var olması öncekinin var olmasına bağlıdır. Önceki var olmazsa, sonraki de var olamaz. Sonsuz önce demek, bir başlangıcı yok demektir. Sonsuz öncelerde var olmak demek, başlangıç olan bir varlık yok demektir. İlk varlık olmayınca, sonraki varlıklar da olamaz. Her şeyin her zaman yok olması lazım gelir. Her birinin var olması için, bir öncekinin var olması lazım olan sonsuz sayıda varlıklar silsilesi olamaz. Hepsinin yok olmaları lazım olur. (S. Ebediyye)

Âlemin şimdi var olması, sonsuzdan var olarak gelmediğini, yoktan var edilmiş bir ilk varlığın bulunduğunu göstermekte olduğu anlaşıldı. Âlemin yoktan var edilmiş olduğuna, o ilk mahlûktan hâsıl ola ola, bugünkü âlemin var olduğuna inanmak icap eder.

Mahlûklardaki hesaplı nizama, düzene bakmak ve bunlardaki incelikleri düşünmek, herkese vacibdir. Atomdan Güneş'e kadar bütün varlıklardaki düzen, birbirlerine bağlılıkları, bunların kendiliklerinden tesadüfen var olmadıklarını, bilgili, hikmetli ve sonsuz kuvvetli bir varlık tarafından yaratıldıklarını açıkça göstermektedir. Aklı başında olan bir kimse, astronomi, fen, biyoloji ve tıp bilgilerini öğrenince, bu varlıkların bir yaratıcısı olduğunu, her türlü ayıptan uzak olduğunu ve Muhammed aleyhisselamın Onun peygamberi olduğunu ve bildirdiklerinin hepsinin Ondan gelmiş olduğunu hemen anlar. Bu yaratana hemen inanır. Kâfir olarak ölenlerin sonsuz Cehennemde kalacaklarını, müminlerin de sonsuz olarak Cennet nimetleri içinde yaşayacaklarını öğrenince seve seve Müslüman olur.

Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri, Marifetname kitabında buyuruyor ki:

Fen ve astronomi bilgileri ve makineler, fabrikalar, akılla, tecrübeyle hâsıl oldukları için, zamanla yenileri bulunmuş, birçok eski bilgilerin yanlış olduğu anlaşılmıştır. Eski ve yeni, yanlış ve doğru bütün fen bilgileri, bu âlemin yoktan var edildiğini, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcının varlığına inanmak lazım olduğunu göstermektedir. (İslam Ahlâkı)

 

Twitter'da paylaş | Facebook'ta paylaş

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com

 

 

0 yorum: