11 Haziran 2015 Perşembe

* Zuhaylî meddahları

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

12 Haziran 2015, Cuma

Zuhaylî meddahları

 

 

Sual: Mezhepsiz Kardâvî, (Ben bir mezhebe tâbi değilim) derken, kraldan çok kralcı geçinenler, (O Şâfiî idi) demek rezilliğinde bulundukları gibi, (Muayyen bir mezhebin hükmüne bağlı kalmam, başkaları da kalmamalı) diyerek, açıkça mezhepsizliğini ilan eden Vehbe Zuhaylî için de, (O da Kardâvî gibi Şâfiî idi. İslam fıkhı kitabı, El-fıkhü alel mezahibil-erbea kitabının bir benzeridir) diyenler, onun çaldığı minareye kılıf hazırlıyor, yazılarını tevil ediyorlar. Zırvanın tevil götürmeyeceğini bilerek zevahiri kurtarmaya çalışıyorlar. Mezhepsizlerin iç yüzünü açıklamak için, (Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri) kitabını yazan merhum Ahmed Davudoğlu hoca, (Ezher’den dört hak mezhebin birine tâbi olan, Ehl-i sünnet biri çıkmamıştır) derdi. Ezherli Zuhaylî’yi okuyunca, merhum Davudoğlu’na hak vermemenin imkânsız olduğunu gördüm. Zuhaylî meddahları ne yapmak istiyor?

CEVAP

Zuhaylî’nin Delilleriyle İslam Fıkhı kitabı, malum kişiler tarafından gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Kitabın arkasında kimlerin olduğunu bilmek bile, maksadın anlaşılmasına yeter.

Zuhaylî'nin kitabını El-fıkhü alel mezahibil-erbea kitabına benzetmek kasıtlıdır. Mezahib-i Erbaa kitabı dört hak mezhebe göre yazılmıştır. (Bu hüküm tercihe şayandır) gibi hiçbir yoruma girilmemiştir. Zuhaylî’nin kitabında ise, bâtıl ve bid’at mezheplerin hepsi karıştırıldığı gibi kendini mezhepler üstü görerek, tercihler de yapmıştır. Bunlar da yetmemiş, ne kadar mezhepsiz bid’at ehli varsa, delil olarak almıştır.

Herkesin kolayca bulabilmesi için Türkçe tercümesinden örnek verelim. Aynen şöyle diyor:

(AYBAŞI VE ONUN DURUMUNDA OLAN KADIN İLE CİNSÎ İLİŞKİDE BULUNMANIN KEFARETİ:

Aybaşı olan bir kadın ile ilişkide bulunmak büyük bir mâsiyet değildir. Çünkü büyük günahın tarifi ona uymamaktadır.)

Bu ifadeyi mezhepsizler tevil etse de, mızrak çuvala sığmaz. Bu hüküm, dört hak mezhebin hangisine uygundur?

Kaç ciltlik koca kitabında dört hak mezhep tâbirini kullanmıyor. Sadece dört mezhep diyor. Hak bâtıl ayrımı yapmadan Zeydiyye, Zâhiriyye ve İbaziyye gibi bid’at mezheplerin hükümleri senetmiş gibi örnekler veriyor. (Şia-Zeydiyye dört mezhebin yanında beşinci mezheptir) diyor.

(Şia'dan İmamiyye, Zâhiriyye, İbni Teymiyye ve İbnü'I-Kayyım'a göre hayız ve nifas hâlinde veya temiz iken münasebette bulunduktan sonra kişinin hanımını boşaması haramdır. Bid'at olan bu talak geçerli olmaz) diyor.

Yusuf Kandehlevî’nin iftirasını Zuhaylî de biraz değiştirip şöyle naklediyor:

Hz. Ömer, Hz. Ali’den kızı Ümmü Gülsüm’ü istemişti. Hz. Ali, onu sana göndereyim, şayet razı olursan hanımın olsun” dedi. Hz. Ali kızını Hz. Ömer’e yolladı. Hz. Ömer kızın eteğini açıp dizine kadar baktı. Ümmü Gülsüm, “Emir-ül müminin [halîfe] olmasaydın gözüne bir yumruk yerdin” dedi. Ümmü Gülsüm, Hz. Ali’nin sözünden itibaren, Hz. Ömer’in hanımı olmuş, dolayısıyla bakması da helâl hâle gelmiştir. (c.9, s.23)

Şimdi buradaki hataları ve çelişkileri açıklayalım:

1- Hazret-i Ömer’in nikâh etmediği kızın bacağını açıp baktığını söylemek büyük bir iftiradır. Hazret-i Ali'nin (Beğenirsen hanımın olsun) demesiyle nasıl şahitsiz nikâh olur? Beğenmekle nikâh olmaz, ama diyelim beğenince nikâh kendiliğinden oluyor. Daha beğenmeden yani henüz hanımı olmadan yabancı kızın bacağına nasıl bakar? Sonra bir kızın bacağına bakmak niye lazım olsun? Bakılması gereken bir şeyse, güvendiği mahrem bir kadına söyleyemez miydi? Mesela kızı Hafsa validemize söyler, o da gider bakardı.

2- Hazret-i Ömer’in yaptığı normal bir iş ise, kız ne diye gözüne yumruk vurmak istiyor? Irz düşmanı kim olursa olsun gözüne yumruk vurulmaz mı? Hayat-üs-sahabe kitabını savunanlar, (Arap âdeti böyle idi) diye bir kılıf bulmuşlar. İslamiyet gelince dine aykırı Arap âdetleri kaldırılmadı mı? Müslümanlar, helvadan yaptıkları putlara tapmaya ve çocuklarını diri diri gömmeye devam mı ettiler? Bu iftiranın tevili mümkün değildir. Ne tarafından bakarsanız bakın dine aykırı bir husustur.

(Benden sonra peygamber gelseydi Ömer peygamber olurdu) ve (Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır) hadis-i şerifleriyle övülen bu yüce din büyüklerimize, aynı zamanda biri Resulullah'ın kayınpederi, diğeri damadı olan bu yüce sahabilere iftira etmek hiçbir Müslümana yakışmaz. Böyle iftiraların yer aldığı kitapları yayınlamak ve bunları savunmak hangi Müslümana yakışır?

Zuhaylî, mezhepsiz, felsefeci ve sapıklardan defalarca delil getirerek davasını ispatlamaya kalkıyor. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- İbni Teymiyye: İmam-ı Sübkî, (İbni Teymiyye, ilmi aklından çok olan biridir. Ona Şeyh-ül-islam diyenin kâfir olacağını söyleyenler vardır) diyor. (S. Ebediyye)

Zuhaylî, İbni Teymiyye’den kırktan fazla nakil yapmıştır. Büyük İslam âlimi Seyyid Abdülhakîm Efendi hazretleri (Dinde reform sapıklığını ortaya ilk çıkaran, İbni Teymiyye oldu. Bu sapıklık sonradan, câhiller ve İslam düşmanları tarafından küfre kadar götürüldü) buyurdu. (F. Bilgiler)

2- Davud-i Zâhirî: Meşru olan taklide ve kıyasa karşı olduğu Eşeddül-cihad kitabında yazılıdır. (S. Ebediyye)

3- Şevkânî: Ezhar-ül-fıdda ve Bahr-ül-zehhar Şiî kitaplarının şerhlerini senelerce okuyarak, Şiî mezhebinde yetiştirildiği, Feth-ul-kadir tefsiri Mısır baskısının önsözünde yazılıdır. Şiîlerin Zeydi fırkasından olduğu Kuveyt müftüsü Muhammed bin Ahmed Halefin Cevab-üs-sail kitabının 69. sayfasında yazılıdır. Şevkânî de Hanefî olduğunu söyler, fakat Zeydi mezhebine göre fetva verirdi. Böylece Şiîliği yaymaya çalışırdı. Şiîlerin bu yoluna (Takıyye) denir. 1976 yılında Pakistan’da Siyalküt şehrinde Urdu dilinde basılmış olan (Vehhâbî Mezhebinin İçyüzü) kitabında, İbni Teymiyye’nin ve Şevkânî’nin mezhepsiz oldukları, vesikalarla ispat edilmektedir. Hindistan’ın büyük âlimlerinden Abdülhay Lüknevi’nin, Şevkânî için, (Şevkânî’nin kötü hâllerini ve bozuk kitaplarını öğrenmek isteyen, benim Ferhat-ül-müderrisin bi-zikril-müellefat-i vel-müellifin kitabımı okusun! Burada İbni Teymiyye’nin Minhac-üs-sünne kitabını anlatırken, Şevkânî’nin de İbni Teymiyye gibi ilmi çok ve aklı az olduğunu ve ondan da aşağı olduğunu uzun bildirdim) dediği yazılıdır. (S. Ebediyye)

Mezhepsiz Zuhaylî, böyle sapık birine İmam diyerek kitaplarından çok nakil yapmıştır.

4- İbni Hazm: Ehl-i sünnetten ayrılıp, Zâhiriyye fırkasına giren bir felsefecidir. (Keşf-üz-zünun)

S. Ebediyye kitabında, (İslamiyet’te, büyük yara açan, bilhassa İbni Hazm, İbni Kayyım-i Cevziyye ve felesof İbn-ür-Rüşddür) deniyor. Bunların sapıklıkları sitemizde açıklanmıştır: www.dinimizislam.com

5- İbni Kayyım-i Cevziyye: Zad-ül-mead kitabında Ehl-i sünnete aykırı yazıları vardır. Hocası İbni Teymiyye gibi (Kâfirlere Cehennemde azap sonsuz değildir) diyen bir mezhepsizdir. (S. Ebediyye)

6- İbni Rüşd: Kadınların hayız hâlinde namaz kılıp oruç tutabileceklerini söyleyen ve daha birçok konuda Ehl-i sünnete aykırı görüşleri olan bir felsefecidir. Sitemizde açıklandığı gibi, felsefecileri savunmak için İmam-ı Gazâlî hazretlerini tenkit eden mezhepsizlerin çok sevdiği, kendisinden nakiller yapılan biridir. Zuhaylî de bunu baş tacı etmiştir.

7- Mevdûdî: Sitemizde dalaletleri açıklanan bir mezhepsizdir. Kendisi hakkında F. Bilgiler kitabında, (Hindistan’daki dinde reformculardan olup, İngiliz casusu ve İskoç masonu idi) deniyor.

8- Kardâvî: Sitemizde sicilli bir mezhepsiz olduğu ispat edilmektedir.

9- Prof. Muhammed Kutub: Kendi düşüncelerini din gibi anlatan bir yazar.

10- Dr. Mustafa es-Sıbâi: Seyyid Kutup gibi sosyalist kafalı biri.

11- Prof. M. Ebu Zehra: Klasik Ezher kafalı mezhepsiz.

12- Sıddîk Hasen Han: Katmerli bir mezhepsizdir.

13- Reşid Rıza: Hak mezhepleri birleştirmeye çalışan ve mason Abduh’un çömezidir.

İbni Teymiyye, Mevdûdî, Reşit Rıza, Seyyid Kutup, Hamidullah gibi mezhepsizlerin kitapları, İslam âlimlerinin sözbirliği ile bildirdiklerine uymayan bilgileri yaymaktadır. (S. Ebediyye)

14- Mahmud Şeltût: Merhum A. Davudoğlu hocanın paslı silsile dediği mezhepsizlerden biri.

Din oyuncak değildir. Din ile oynanmaz, din zamanla değişmez, dinde reform olmaz. Fakat Zuhaylî, (Toplumu saplandığı uçurumdan kurtarmak için ıslah [reform] hareketinden başka çıkar yol yoktur. Kur’an örneği ve İslâm Peygamberinin sîreti, insanların hayat çizgilerini düzeltmek için en güzel rehber, en güçlü davet ve en halis hedeftir) diyor. Zuhaylî, niye (Dört hak mezhepten birine uyalım) demiyor da, (Kur'an ve Sünnete sarılalım) diyor? Mezhepsizlere göre, Kur’an ve Sünnetten kendi anladıkları dindir, ötekiler hurafedir, beşerî dindir. (Dört hak mezhepten birine uyalım) demeyenlere dikkat etmelidir.

Zuhaylî, mezhepsizliği ilim olarak gösteriyor, (Muayyen bir mezhebin görüşüne de taassubum olmadı, çünkü hikmet [ilim] müminin yitiğidir, nerede bulursa alır) diyor. Sonra da, (Bana bu ilmi sevdiren babamdan, Ezher ve Suriye'deki hocalarımdan da Allah razı olsun) diyor. Demek ki Zuhaylî’ye göre, bir mezhebe uymak taassup, mezhepsiz olmak ilimdir.

Dört hak mezhebin kitapları, sanki Kur’an ve Sünnete uymuyormuş gibi, dört mezhebin dışında da hak varmış gibi, (Benim bu kitabım, Kur’an ve sünnete dayanır. Bu, dört mezhepten birinin kitabı değildir. Başka mezheplerin hükümleri de alınmıştır. Öyle ki okuyan, bunlardan sahih olana uysun) diyor. Niye, (Herkes kendi mezhebine uysun) demiyor? Aksine herkesin mutlak müctehid olmasını ve mezhepler üstü ictihad yapmasını, yani mezhepsiz olmasını istiyor. Bir kimse mutlak müctehid bile olsa, ancak kendi ictihadını bildirir. Diğer ictihadlara yanlış diyemez. Çünkü ictihad, ictihadla nakzolunamaz, yani geçersiz hâle getirilemez.

Telfîk yapmanın haram olduğu, Hadîka’da bildirilmektedir. (Telfîk yoluyla çıkan hüküm Hanefîlere göre bâtıldır) diyor, ancak (Telfîke götürse de, her mezhebi taklid caizdir) diyerek her mezhep ifadesinin içine dört hak mezhebin dışındakileri de almaktadır. Mesela Haricilerin İbaziyye, Şiîlerin Zeydiyye kolu gibi. Yani bu bid’at mezheplerden de istifade etmemizi söylüyor. Zuhaylî’nin telfîkten kastı, diyelim ki taklit demek olsun. Dört hak mezhebin dışındaki bid’at mezhepleri taklit etmek caiz olmaz. Nitekim günümüzdeki bazı mezhepsizler, (Şiîlik taklit edilerek müt’a nikâhı yapılabilir) diyorlar. Zuhaylî'nin tercih ettiği telfîk böyle bir taklittir. Bunların taklidi de bâtıldır.

Kendini bütün mezheplerin üstünde bir hakem gibi görüp, (Belli bir mezhebin görüşüne taassubum yoktur, delil ve mezhep olarak tercih edilmesi gerekeni gösterdim ve benim tercih ettiğim görüş şudur) diyor. Bir kimse, kendi mezhebinin hükmüne uymayıp Zuhaylî’nin tercihine uyarsa mezhepsiz olur. Kitapta, (Herkes kendi mezhebine uymalıdır) gibi bir ifade yoktur.

Mezhepsizlerin değişmez özellikleri vardır. Dört hak mezhep mensuplarını mezhep taassubuyla suçlarlar. Zuhaylî de, yandaşları gibi bunu ihmal etmiyor, (Okuyucularımı dar mezhep taassubundan kurtarmaya çalışıyorum. Maksadım, mezhep taassubunu zayıflatıp azaltmaktır) diyor. Yani Zuhaylî’nin görüşlerine, tercihlerine uyan, mezhep taassubundan kurtulmuş olacakmış. (Dört hak mezhepten birine uy!) demiyor, hak mezhepleri öcü gibi gösteriyor.

(Özellikle de delil ve mezhep olarak racih olanı belirtmeyi gerektiren hususlarda! Allahü teâlâ yardımcım olsun) diyor. Mezhebi olan biri, başka bir mezhebi nasıl tercih eder ki? Mezhebi olmadığını kendisi açıkça beyan ediyor. (Benim kanaatime göre, ikinci görüş, tercih edilebilecek özelliktedir) diyor.

Mezhepsizlerin bir başka özelliği de, ictihad kapısına toslamalarıdır. (İctihad kapısı açıktır, kimse kapatamaz) diyerek kendi görüşlerini ictihad olarak bildirirler. Zuhaylî de, (Yeni meseleler hakkında cüz'i ictihadlar için de ictihad kapısı hâlâ açıktır) diyor. Cüz’i kelimesini koyması tepkiyi azaltmak içindir. Dinde ne eksik bırakılmış da dinde cüz’i değişiklik yapmaya çalışıyor? Niye ictihad kapısını zorluyor? İctihad kapısı hakkında Tam İlmihâl'de deniyor ki:

Hicrî 4. asırdan sonra, mutlak müctehid yetişmediği için, ictihad yapılmamış ve ictihad kapısı kendiliğinden kapanmıştır. Dört mezhepten başka, bir mezhebe ihtiyaç da kalmadığı gibi, hicrî dördüncü asırdan sonra, müctehide de ihtiyaç kalmadı. Çünkü Allahü teâlâ ve Onun Resulü Muhammed aleyhisselam, Kıyamete kadar hayat şekillerinde ve fende yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsini kapsayan hükümleri bildirdi. Müctehidler de, bunların hepsini anlayıp, açıkladılar. Sonra gelen âlimler de, bu hükümlerin yeni olaylara nasıl uygulanacağını, tefsir ve fıkıh kitaplarında bildirirler. (S. Ebediyye)

Twitter’da paylaş   |   Facebook’ta paylaş

 

 

Bilenin korkusu

Cam sarayda oturan, rastgele taş atamaz,

Dünyayı fâni bilen, gailesiz yatamaz!

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Eshabı Kehf

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

0 yorum: