21 Haziran 2015 Pazar

* Nehc-ül-belaga kitabı

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

22 Haziran 2015, Pazartesi

Nehc-ül-belaga kitabı

 

 

Sual: (Nehc-ül-belaga isimli Şiî kitabını Sünnîler de tavsiye ediyor, hattâ dağıtıyorlar) deniyor. Bu mümkün mü?

CEVAP

Asla mümkün değildir. İbni Sebecilerin en büyük taktikleri takıyyedir. (Falanca Sünnî âlim de böyle söylüyor) derler. Sünnî görünüp İbni Sebeciliği yaymaya çalışırlar. Sünnî görünen bir İbni Sebeci, bir konuyu anlatırken, hep Mutezileye, Şiîliğe, Rafıziliğe uygun delil getirir. Böyle bir takıyyecinin, (Biz Sünnîler de, Nehc-ül-belaga kitabını tavsiye ederiz) demesi, bir İbni Sebeci taktiğidir, münafıklıktır, yani takıyye ile Sünnîleri yanlış yola yönlendirmektir.

Nehc-ül-belaga kitabını yazan Râdi, Yahudi dönmesi bir Şiî'dir. (Tuhfe-i isna aşeriyye)

Nehc-ül-belaga kitabını Yahudi dönmesi olan Ali Mürteda'nın kardeşi, Râdi isminde bir Şiî yazmıştır. Şiîliği kuran İbni Sebe de bir Yahudi dönmesidir. (S. Ebediyye)

Nehc-ül-belaga kitabını Şiîler ve Mutezile olanlar şerh etmiştir. Mesela şerh edenlerden biri olan İbni Ebilhadid, Mutezile mezhebindendir. Bu kitabı, mason ve süper mezhepsiz Abduh da şerh etmiştir. Şiîler, Mutezileyi Sünnî gibi gösterirler. (Bak Sünnîler böyle söylüyor) derler. Mason Abduh'u bile Sünnî gibi gösterirler. Şiîlerin ve mezhepsizlerin bu kitabı övmeleri, Ehl-i sünnet için ölçü olamaz. Nasıl ki, Ehl-i sünnetin nakilleri bid'at fırkalarınca muteber sayılmazsa, onların nakilleri de, elbette Ehl-i sünnete göre muteber sayılmaz. O kitaptaki yazıların Ehl-i sünnete göre, hiçbir değeri yoktur. Bu kitap, üç büyük halîfe ve Eshab-ı kirama düşmanlıkla doludur.

(Bu kitabı Sünnîler dağıtıyor) denmesi de yanlıştır. Rafızî olan bir kimse, Sünnî bir kitabı dağıtmadığı gibi, bir Sünnî de Rafızî kitabını dağıtmaz. Eğer dağıtıyorsa, ya çok gâfil veya sapıktır yahut maddî bir çıkarı vardır. Dinini dünyaya satıyordur.

Nehc-ül-belaga kitabındaki, Hazret-i Ali'ye isnat edilen hutbeler doğru değildir. (Abdullah-i Dehlevî, Mekatib-i şerife, m.61)

Nehc-ül-belaga'yı Râdi isimli bir Şiî'nin yazdığını Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirdiler. Hindistan âlimlerinden Abdülaziz-i Dehlevî, (Tuhfe-i isna aşeriyye) adındaki büyük kitabında, Râdi'nin Yahudi olduğunu uzun yazmaktadır. Hindistan'da İmtiyaz Ali Arşi isminde bir Şiî, İstinad isminde kitap yazarak, Nehc-ül-belaga'yı övmüşse de, kaynakları, Abduh gibi masonlar ve belli Şiîlerdir. İmam-ı Zehebi ve İbni Hacer-i Askalani gibi derin islam âlimlerinin, (Bu kitabı, Şiî Radi yazmıştır) dediklerini, İstinad kitabı da önsözünde yazıyor. Bu büyük âlimin her sözü huccet ve sağlam bir vesikadır. Nehc-ül-belaga'nın bozuk olduğunu açıkça göstermektedir. (S. Ebediyye)

Bir Yahudi dönmesi, Nehc-ül-belaga'yı şerh etti. Müslümanlar arasında bölücülük yapan bu kitabı daha önce, İbni Ebilhadid Abdülhamid Medaini Şiî ve sonra Meysüm Bahrani Şiî şerh etmişlerdir. Mason Abduh'un şerhi de Beyrut'ta basılmıştır. (F. Bilgiler)

Şiîlerce en kıymetli kitap sayılan Nehc-ül-belaga'da, Hazret-i Ali'nin amcasının oğluna yazdığı mektup var. Burada, o münâfığa olan güvenini bildiriyor. Nehc-ül-belaga, sonra bunun hıyanetlerini uzun yazıyor. Hazret-i Ali'nin valilerinden Münzir bin Carut da hain çıktı. Halîfenin ona yazdığı tehdit mektubu, Şiî kitaplarında vardır. Hazret-i Ali de, bu valileri için lekelenemez. Şiîler, (İmamların gaybı bilmesi lazımdı) diyerek Hazret-i Osman'a dil uzatıyorlar. Bu inançlarıyla, Hazret-i Ali'yi de lekelemiş oluyorlar. Bunlara göre Hazret-i Ali, önceden bildiği hâlde, hainleri Müslümanların başına getirmiş oluyor. Meşhur Ziyad bin Ebih hainini de Hazret-i Ali vali yapmıştı. (Hak Sözün vesikaları)

Hazret-i Ali, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere aykırı konuşur mu? Resulullah'a ve onun sevdiği cennetle müjdelenen kıymetli arkadaşlarına düşman olur mu?

Kitabın birinci kısmı, Hazret-i Ali'ye atfedilen yalanlarla dolu hutbelerden oluşuyor. Mesela "Şıkşıkıyye hutbesi" denilen yazıda, Eshab-ı kirama ve üç halîfeye iftira ediliyor.

Hazret-i Ebu Bekir hakkında deniyor ki:

(And olsun Allah'a ki filân, onu bir gömlek gibi giyindi; oysa daha iyi bilirdi o, ben hilâfete nispetle değirmen taşının mili gibiydim; hilâfet benim çevremde dönerdi. Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik vardı; mirasımın yağmalandığını görüyordum.)

CEVAP: Resulullah'ın kayınpederine ve onu ittifakla seçen Eshab-ı kirama böyle iftira ediliyor. Halîfelik Hazret-i Ali'nin mirası imiş. Mirası yağmalanırken sabrediyormuş. Yani susuyormuş. Hâlbuki ortada bir haksızlık varsa susmak Müslümana yakışmaz. (Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır) buyuruluyor. Hazret-i Ali gibi bir kahramana bunu yakıştırmak çok çirkindir. Peki, Hazret-i Ali, Cemel ve Sıffin savaşlarında niye susmadı da kan dökülmesine sebep oldu? Demek ki haklı olduğunu bildiği davada susmuyor. Sustu, sabretti demek ona yapılan çirkin bir iftiradır.

Hazret-i Ömer hakkında deniyor ki:

(Birinci halîfe, hilafeti falana verip gitti. Bu iki kişi hilâfeti, devenin iki memesi gibi aralarında paylaştılar. O, hilâfeti, düz ve düzgün olmayan çorak bir yere attı; sözü sertti, insanı yaralardı; onunla buluşup görüşeni incitirdi. Meselelerde şüphesi çoktu; özür getirmesinin sayısı yoktu. Onunla konuşan, arkadaşlık eden, serkeş bir deveye binmişe benzerdi; burnuna geçen yularını çekse burnu yırtılır, yaralanırdı; bıraksa üstündekini helâk olma çukuruna götürür, atardı. Allah'ın bekasına and olsun, halk, onun zamanında ne edeceğini şaşırdı; yoldan çıktı; renkten renge boyandı; oradan oraya yeldi-durdu.)

CEVAP: Tarihe adaletiyle ün salmış, Resulullah'ın kayınpederi ve Hazret-i Ali'nin damadı olan Hazret-i Ömer gibi büyük bir zata böyle dil uzatılıyor. Hâşâ halîfelik çorak bir yere atılırken Hazret-i Ali, bostan korkuluğu mu idi? Niye sustu? Bazı ibni Sebeciler, kan dökülmesin diye sustuğunu söylüyorlar. Peki, Cemel ve Sıffin savaşlarında Hazret-i Ali, niye kan döktü? Demek ki, (Kan döküleceği için sustu) demeleri, tamamen yalan ve iftiradır. Diğer Eshab-ı kiram gibi Hazret-i Ali de, üç halîfeye severek biat etti.

Hazret-i Osman hakkında deniyor ki:

(Derken kavmin üçüncüsü kalktı; hem de bir hâlde ki iki yanı da yelle dolmuştu; işi gücü, yediğini çıkaracak yerle yiyeceği yer arasında gidip gelmekti. Onunla beraber babasının oğulları da işe giriştiler; Allah malını ilkbaharda devenin otları, çayırı-çimeni yiyip sömürmesi gibi yediler, sömürdüler. Sonunda onun da ipi çözüldü; hareketi tezce yaralanıp öldürülmesine sebep oldu, karnının dolgunluğu onu bu hâle getirdi; işini tamamladı gitti.)

CEVAP: Zenginliği ile İslâm ordusuna yardımlarıyla meşhur olan ve iki defa Resulullah'a damat olmakla şereflendiği için Osman-ı Zinnureyn unvanını alan büyük bir Sahâbîye böyle dil uzatılmaktadır. (Şehit oldu) demiyor, (Öldürüldü) diyor. Çok zengin olduğu için, devlet erkânının maaşlarını bizzat kendi parasıyla ödüyordu. Çirkefçe bir iftira yapılmaktadır.

Eshab-ı kiram hakkında deniyor ki:

(İşi elime aldıktan, yani halîfe olduktan sonra bir bölük, biatten döndü; ahdini bozdu. Öbür bölük ok yaydan fırlar gibi fırladı, inancından vazgeçti; öbürleri de itaatten çıktı.)

CEVAP: (İnancından vazgeçti) demek, mürted olduğunu söylemek olur. Eshab-ı kiram için böyle iftirayı, sıradan bir Müslüman bile yapmaz. Hâşâ Hazret-i Ali nasıl söyler ki? Allahü teâlâ, Kur'an-ı keriminde, Eshab-ı kiramın tamamından razı olduğunu bildirip, istisnasız hepsini cennete koyacağına da söz vermiştir. En alttaki linkte bunların vesikası vardır.

Kitap, böyle Eshab-ı kiram düşmanlığıyla doludur. Kitabın 146. hutbesinde Hazret-i Ömer'in halîfe iken İranlılarla bizzat savaşma isteği üzerine Hazret-i Ali demiş ki:

(Yöneticinin konumu boncuk dizilen ipin konumu gibidir. İp koparsa düzen bozulur, boncuklar dağılır gider. Acemler yarın seni görünce; "Bu Arabın aslı, onu kestiğiniz zaman rahata erersiniz" derler. Bu düşünce, sana en şiddetli saldırıların yapılmasına, seni ortadan kaldırma arzusuyla hareket etmelerine sebep olur.")

Hazret-i Ömer'in bizatihi ordunun başında savaşa gitmemesini, ordu göndermesini, ona gelecek zararın Müslümanların dağılmasına sebep olacağı bildiriliyor. Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer'i beğenmiyor idiyse, niye o zaman bir an evvel ölmesini isteyip İranlılarla savaşa bizatihi katılmasını teklif etmemiştir? Doğrusu, Hazret-i Ömer'i çok seviyordu ki onun ölmesini istemiyordu.

Sitemizdeki şu linkte, İbni Sebecilerin hakaret ettiği Eshab-ı kiramın hepsinin cennetlik olduğu bildirilmektedir:

Eshab-ı kirama dil uzatılamaz

 

Twitter'da paylaş | Facebook'ta paylaş

 

 

Sahur yemeği

Seher vakti kalkmanın, fazileti pek çoktur,

Sahur yemeği için, sorgu ve sual yoktur.

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·
Ey Resulullahın Dostu

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

0 yorum: