23 Kasım 2017 Perşembe

* Allahü teâlâya şükretmek

25 Kasım 2017, Cumartesi

 

 

Allahü teâlâya şükretmek

 

 

 

Sual: Bazıları (Allahü teâlâ kullarına zor ve yorucu şeyler emir edip de bunları yaparsanız Cennete girersiniz demesi insaf mıdır, merhamet midir? Bir şey emretmemeli idi. Herkesi, kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli, yatıp kalkmalı idi. Merhamet ve iyilik böyle olur) gibi şeyler söylüyorlar. Bunlara nasıl cevap vermelidir?

Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının birinci cildi 266. mektupta buyuruyor ki: Peygamberlerin "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" bildirdikleri ahkâm-ı ilâhiyye, hep rahmettir, iyiliktir. Yoksa, bu emirler ve teklifler, mülhidlerin, zındıkların, [mürtedlerin ve masonların] sandıkları ve söyledikleri gibi, külfet, eziyet ve işkence değildir ve akla aykırı değildir. Bunların sık sık söyledikleri (kullarına zor ve yorucu şeyler emir edip de bunları yaparsanız Cennete girersiniz demek insaf mıdır, merhamet midir? Bir şey emretmemeli idi. Herkesi, kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli, yatıp kalkmalı idi. Merhamet ve iyilik böyle olur) gibi lâfları, ne kadar alçakça ve ne kadar ahmakçadır. Bunlar, hiç de düşünmüyor mu ki, iyilik edenlere, şükür etmek yani, sevindiğini bildirmek, aklın istediği bir şeydir. Ahkâm-ı islâmiyye, bütün nimetleri, iyilikleri yaratan, gönderen Allahü teâlâya karşı, şükrün nasıl yapılacağını göstermektedir. O hâlde, ahkâm-ı ilâhiyye, teklîfât-ı ilâhiyye, aklın istediği bir şeydir. Bundan başka, dünyanın, hayatın düzeni, bu teklifleri yapmakla olur. Allahü teâlâ, herkesi kendi başına bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan başka bir şey olmazdı. Allahü teâlânın haram etmesi olmasaydı, nefisleri, keyifleri peşinde koşanlar, başkalarının mallarına, canlarına, ırzlarına saldırır, fenalıklar, karışıklıklar hâsıl olur, saldıran da, karşısındakiler de, zarar görür, helâk olurlardı. [Memleketlerin mamurluğu, insanların rahatı, yani medeniyet olmaz, insanlık, canavarlık şeklini alırdı. Bugün bile, Allahü teâlâyı inkâr eden, İslâmiyeti beğenmeyen, cahilliğin verdiği cesaret ve taşkınlıkla öğünen cemiyetlerin kanunlarında, Allahü teâlânın emirlerinden çoğunun yer almış olduğu göze çarpıyor. Bütün insanların, din esaslarından uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefalet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülüyor. Fen âletleri, medeni vasıtalar, akıllara hayret verecek şekilde ilerlediği hâlde, dünyadaki huzursuzluğun, insanlıktaki sıkıntının azalmadığı, arttığı göze çarpıyor. Allahü teâlâ, insanların saadetlerine sebep olan şeyleri emretti. Felâketlerine sebep olanları yasak etti. Dinli olsun, dinsiz olsun, bir kimse bilerek veya bilmeyerek, bu emir ve yasaklara uyduğu kadar, dünyada rahat ve huzur içinde yaşar. Faydalı ilacı kullanan herkesin dertten kurtulması gibidir. Dinsiz kimselerin ve milletlerin birçok işlerinde muvaffak olduklarını görüyoruz. Kur'ân-ı kerime uygun olarak çalıştıkları için muvaffak oluyorlar. Fakat ahirette de, saadete kavuşabilmek için Kur'ân-ı kerime iman ederek, niyet ederek uymak lâzımdır.] Bekara sûresinin, (Ey akıl sahipleri, düşününüz! Katili öldürünüz diye verdiğim emirde ölüm değil, hayat olduğunu anlarsınız!) mealindeki, yüzyetmişdokuzuncu âyeti, bu sözümüzün vesikasıdır. Beyit:

Eğer hâkimin sopası olmasaydı,

Sarhoş kâfir, Kâbe içine kusardı. (Mektûbât Tercemesi s. 365)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google

 

Mail grubu sayfası: Google

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

0 yorum: