31 Ocak 2017 Salı

* Altın ve gümüş kap kullanmak (Osman Ünlü'nün 2.2.2017 tarihli yazısı)

2 Şubat 2017, Perşembe

Altın ve gümüş kap kullanmak

 

 

 

Sual: Altından veya gümüşten imal edilmiş tas ve tabakların kullanılmasında bir mahzur var mıdır?

Cevap: Kadın ve erkeğin altın ve gümüş kap ile yemesi, içmesi, her türlü kullanması tahrimen mekruhtur. Altın ve gümüş kaşık, saat, kalem, abdest ibriği, bıçak, sandalye ve benzeri şeyleri kullanmaları da böyledir. Bunları kendi bedeni için kullanmayıp, başka yerde kullanmaları caiz olur. Mesela yağı, balı gümüş bıçakla ekmeğe sürmek ve bu ekmeği eli ile yemek caizdir. Altın kaptaki ilacı başına dökmek haramdır. Fakat, buradan eline döküp, elindekini başına sürmek caizdir. Fakat, suyu ve ilacı kullanmak için, önceden bu kaplara koymak caiz değildir. Gümüş tastan çorbayı tahta kaşıkla alıp yemek caiz olmaz. Çünkü tas, zaten kaşıkla kullanılır. Gümüş tüpteki merhemi ele sıkıp, el ile başa sürmek de böyledir. İbrikteki suyu ele döküp, yüzü yıkamak da böyledir. Mevlidlerde, gümüş kaptan avuca gül suyu serpip, avucu yüze, elbiseye sürmek de, böyle caiz değildir.

***

Sual: Kasaplardan satın alınan etlerin yenmesinde, şüphe etmek ve bunlarını mahiyetini araştırmak gerekir mi?

Cevap: Müslüman kasaptan satın alınan bir etin, nasıl kesildiği bilinmiyorsa, helal olmak ihtimali varsa, yani kesenler Müslüman ve mürted karışık ise, yemek caiz olur. Haram olduğu, görerek veya adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir. Müslümandan satın alınan şüpheli eti yemeli, vesvese etmemelidir.

***

Sual: Necis, pis şeyleri yiyen hayvanların etini yemenin ve sütünü içmenin mahzuru var mıdır?

Cevap: Tezek ve başka necis şeyleri yiyen hayvanın eti kokarsa, yanına yaklaşınca pis koku gelirse, eti, sütü ve teri necis olup, yemesi mekruhtur. Temiz şey ile beslenip, pis kokusu kalmazsa caiz olur. Bunun için, tavuk üç gün, koyun dört, deve ve sığır on gün hapsolunur denildi. At eti ve sütü temizdir, helaldir. Nesli azalmaması için, mekruh denildi. Yabani eşek eti ve sütü helaldir.

***

Sual: Altından ve gümüşten yapılmış olan her türlü süs eşyasını, kadınların kullanmasında bir mahzur var mıdır?

Cevap: Altın ile gümüşü süs olarak takmak yalnız kadınlara helaldir. Fakat, bunları mesela, parmağındaki yüzüğünü mahrem olmayan erkeklere göstermeleri haramdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* İslâmiyyette vakıf, Beyt-ül-mâl ve yardım cemiyetleri

1 Şubat 2017, Çarşamba

İslâmiyyette vakıf, Beyt-ül-mâl ve yardım cemiyetleri

 

 

 

Sual: İslâmiyyette sigortanın yerini, vakıf, Beyt-ül-mâl ve yardım cemiyetleri mi almaktadır? İşçi sigortalarında ve emanetçide toplanan ve maaşlardan kesilen malların, paraların hükmü nedir?

Cevap: Sigortaya Arabi'de (Temin) denilmektedir. İslâmiyyette sigortanın hiçbir nevi yoktur. İslâmiyyette (Vakıf) ve (Beyt-ül-mâl), (Yardım cemiyetleri) vardır. İşçi sigortalarının ve emekli sandıklarının işlerini Beyt-ül-mâl yapar. Beyt-ül-mâl, işçiden, memurdan hiçbir şey almaz. Aylıklarından ve ücretlerinden, hiçbir şey kesmez. Çünkü bunlar fakirdirler. İşverenden, tüccardan zekât alır. Bu işi hükûmet yapar. İşverenlerin, tüccarların defterlerini, hesaplarını inceleyerek zekâtlarını alır. Beyt-ül-mâla koyar. İşçilere, memurlara, emeklilere buradan ev, maaş, geçim temin eder. Böylece her Müslüman, rahat, mesut olarak yaşar. İşçi sigortalarında ve emanetçide toplanan ve maaşlardan kesilen malların, paraların (Lukata) hükmünde olduklarını, büyük âlim Abdülhakîm efendi, vaazlarında bildirmiştir. Lukata, yerde bulunan mal demektir. Bunlar ve mal-ı habis, sahiplerine geri verilir. Sahipleri bulunmazsa, fakirlere verilir. Eline geçen fakirin mülkü olurlar. Hükümet, ticaret, ziraat, hatta fabrika, ağır sanayi yapmaz. Bunları hususi teşebbüs, yani millet yapar. Her çeşit sigortanın haram olduğu, Yusuf Kardâvînin (El-helal vel harâm) kitabında vesikaları ile yazılıdır. (Tam İlmihal s. 877)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* İcâzet ve hilâfet ne demektir? (Osman Ünlü'nün 1.2.2017 tarihli yazısı)

1 Şubat 2017, Çarşamba

İcâzet ve hilâfet ne demektir?

 

 

 

Sual: Tasavvuf kitaplarında, icazet aldı, halifesi oldu gibi tabirler geçiyor, ne demektir bunlar?

Cevap: İcâzet ve Hilâfet, taliplerin kalplerine ihlas yerleştirmesi için, olgun birisine izin vermek demektir. Kendisine izin verilen zata Halife veya Vesile denir. Kendisine izin verilecek zatın batınının yani kalbi ve diğer dört latifesinin nisbete ve hâllere kavuşmuş olması, kötü huylardan temizlenmiş, iyi huylarla süslenmiş olması ve sabır, tevekkül, kanaat, rıza, teslim sahibi olması, dünyaya düşkün olmaması lazımdır. Bu yüksek mertebe, ancak Selef-i sâlihîne uymakla ele geçebilir. Eshab-ı kiram ile Tabiin-i ızama Selef-i sâlihîn denir. Üçüncü ve dördüncü asırlarda gelen İslâm âlimlerine, Halef-i sâdıkîn denir. Bu hâller ve keyfiyyetler kalbde hasıl olmadan, vaaz etmesi için izin vermek haramdır. Tasavvuf büyüklerinin yolunu bozmak olur. Birisini mağrur yapmak, kendini beğenmesine sebep olmak, bir talibi acemi ellere düşürerek mahrum etmek, akla da, İslâmiyete de uygun değildir. Zamanımızda hakiki tarikat, mürşid, mürid, şeyh yok gibidir. Vardır diyenlere, şeyh olduğunu söyleyenlere inanmamalıdır. Sahte şeyhlerin, cahil tarikatçıların tuzaklarına düşmemek için uyanık olmalıdır.

***

Sual: Yemeyi, içmeyi terk etmek, dinen uygun mudur?

Cevap: Yemeyip, içmeyip, açlıktan, susuzluktan ölen, günaha girer. Halbuki, ilaç almayıp ölen, günaha girmez. Namazı ayakta kılacak ve oruç tutacak kadar gıda almak farzdır. Doyuncaya kadar yiyip içmek mubahtır. Doyduktan sonra yemek, içmek haramdır. Yalnız sahurda ve misafiri utandırmamak için haram olmaz. Çeşitli meyve, tatlı yemek, içmek caiz ise de, vazgeçmek iyidir. Sofrada, lüzumundan fazla, çeşitli yemekler bulundurmak israftır. İbadete kuvvetlenmek ve misafir için bulundurmak, israf olmaz. Lüzumundan fazla ekmek bulundurmak da böyledir.

***

Sual: İlaç diye satılan tiryak nedir, neden yapılmıştır, kullanmak caiz midir?

Cevap: Tiryak, afyon demektir. Afyona alışmış olanlara tiryaki denir. Eski Yunan hekimlerinin, zehirlenmelere karşı yaptıkları bir ilaca da denir. İçinde afyon, yılan eti ve ispirto vardır. Tiryak denilen ilaçta, yılan eti, ispirto varsa, içmesi haram, satması caizdir. Bunların bulunduğu bilinmiyorsa, içmek de caiz olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

30 Ocak 2017 Pazartesi

* Besmelesiz kesilen hayvanın eti (Osman Ünlü'nün 31.1.2017 tarihli yazısı)

31 Ocak 2017, Salı

Besmelesiz kesilen hayvanın eti

 

 

 

Sual: Besmelesiz kesilen ve gayr-i müslimlerin kestikleri hayvanların eti yenir mi?

Cevap: Kasten, yani bilerek Besmele çekmeden kesilen hayvanı ve besmelesiz tutulan av hayvanını, kitapsız kâfirlerin, mürtetlerin kestiği, avladığı hayvanı yemek haramdır. Böyle tutulan balığı yemek haram değildir. Kesmeyip de, bir yerine bıçak saplayarak, ensesine ve alnına vurarak veya boğarak yahut ilaçlayarak, elektrikleyerek öldürülen kara hayvanları, leş olur. Bunları yemek haram olur.

Kitaplı kâfirlerin, kendi kitaplarına göre ve kendi dilleri ile Allahü teâlânın ismini söyleyerek kestiklerini, kadının, çocuğun ve cünüp olanın kestiğini yemek caizdir. Besmele çekmesi unutularak kesileni ve avlananı yemek caizdir. Şafii mezhebinde Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki mezhebinde, Besmelesi unutulan da yenmez.

Besmele ile gönderilen av köpeğinin ve doğan kuşunun yakalayıp, ısırarak yaralayıp öldürdüğü av hayvanı yenir. Diri getirdikleri av hayvanını kesmek lazımdır. Köpeğin, yaralamayıp boğduğu ve yaralayıp etinden yediği av, yenmez.

***

Sual: Kaplumbağa, yılan, kurbağa gibi hayvanları yemek uygun mudur?

Cevap: Avını köpek dişi ile veya pençesi ile yakalayan hayvanın etini yemek haramdır. Karada, suda yaşayan haşeratı yemek, helal değildir. Mesela, kertenkele, kaplumbağa, yılan, kurbağa, arı, pire, bit, sinek, akrep, midye, yengeç ve fare, köstebek, kirpi, sincap yemek helal değildir.

***

Sual: Dinimizde, gölde, nehirde yakalanan her balık yenir mi?

Cevap: Avlanılan, yakalanan her balığı yemenin helal olduğu, Mâide suresinde bildirilmektedir. Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta duran balık yenmez. Ağ, saçma, ilaç ve sarsıntı ile ölen her balık yenir.

***

Sual: Yağmur ve eriyen kar suları ile abdest alınabilir mi ve böyle sularla necaset temizlenebilir mi?

Cevap: Yağmur, kar, dolu suyu, deniz, nehir, kuyu, göl, memba, kaynak sularına, Mutlak su denir. Bu sularla, hem abdest, gusül alınır, hem de her türlü necaset temizlenir.

***

Sual: Namazın son oturuşunda Ettehıyyâtü duasını okumanın rüku ve secdelerde bir miktar durmanın hükmü nedir?

Cevap: Son rekatta otururken, Ettehıyyâtü okumak, rükuda ve iki secdede sübhânallah diyecek kadar hareketsiz durmak vacip, daha çok durmak sünnettir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* İslâm devletinde sigorta ve yardım cemiyeti

31 Ocak 2017, Salı

İslâm devletinde sigorta ve yardım cemiyeti

 

 

Sual: İslâm devletinde kaza veya afet ile olan zararlar, sigorta şirketleri tarafından karşılanmazsa nasıl telafi edilebilir?

Cevap: Birçok tüccar, tehlikeli kazanç yollarına atılmaktadır. Bu tehlikeler ticareti ve sanatı haram etmemiştir. Hâlbuki, kumarda bu tehlikelerin hiçbiri yoktur. Hatta kumar, tehlikesiz, zahmetsiz bir kazanç olduğu için haram olmuştur. Evet, oyunlarda kumar olur. Fakat her kumara oyun demek doğru değildir. Merhum şeyh Ebû Zühre "rahmetullahi teâlâ aleyh" de, sigortanın kumar olduğunu, garer bulunduğunu ve tehlike olunca, sigortacının, tehlike olmayınca da sigortalının gaben-i fâhiş ile zarar ettiğini, her sözleşmede, iki tarafın zarar ve kârlarında müsavat, adâlet bulunmasının esas olduğunu bildiriyor. Hayat sigortasının ise, açık bir kumar ve fâiz olduğunu yazıyor. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, hiçbir sigorta helal değildir. Tehlike ve zarar sigortasına da câiz denilemez. Yardım sandıkları bu işi yapmaktadır. Fakat, yardım sandıklarına, hayır sahipleri ve hükûmet para koyar. Buraya para koyan, bundan, istifade edemez. İstifadeye kalkışırsa kumar olur, haram olur. Haramların âdet hâlini alması, helal olmalarına sebep olamaz.

Görülüyor ki, Müslüman olsun, kâfir olsun, herhangi bir sigortacı ile Dâr-ül-islâmda yapılan sözleşme fasittir. Alınan ve verilen paralar haramdır. Bir Müslümanın, kâfir olan sigortacılar ile Dâr-ül-harbde sözleşme yapması ve ondan para alması helal olur. Dâr-ül-islâmda semâvî, yani kaza ile afet ile olan zararlar, sigorta şirketleri tarafından değil, (Yardım cemiyetleri) tarafından ödenmelidir. Böylece, hem millete hizmet olur. Hem, cemiyete teberru [bağış] yapan hayır sahipleri sevab kazanır. Hem de, millet büyük bir günahtan kurtulur. (Tam İlmihal s. 877)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

28 Ocak 2017 Cumartesi

* İslâm devletinde veya kâfir devletinde sigorta yaptırmak

30 Ocak 2017, Pazartesi

İslâm devletinde veya kâfir devletinde sigorta yaptırmak

 

 

Sual: Müslüman tüccarın kâfir ülkesinde veya İslâm devletinde kâfirlerle sigorta sözleşmesi aynı değil midir?

Cevap: Müslüman tüccarın, Dâr-ül-harbde, [yani İngiltere gibi putlara tapınılan bir memlekette] bulunan bir harbî ortağı olup, bu ortağı, orada, sigortacı ile sözleşme (anlaşma) yapar ve helâk olan malın bedelini, orada sigortacıdan alıp, buradaki Müslüman ortağına gönderirse, Müslüman tüccarın, gelen bu parayı alması helal olur. Çünkü, fasit olan sözleşme, Dâr-ül-harbde ve iki harbî arasında olmuştur. Onların malı, kendi istekleri ile, Müslümana gönderilmiştir. Alması günâh olmaz.

Müslüman tacirin, Dâr-ül-harbe gidip, sigortacı kâfir ile orada sözleşme yapması ve helâk olan malın değerini, Dâr-ül-islâmda, sigortacının vekilinden alması câiz olur. Çünkü, Dâr-ül-harbde bir harbî ile yapılan sözleşmenin kıymeti yoktur. Harbînin malını, onun rızası ile almış olur. Kâfir ile sözleşmeği Dâr-ül-islâmda yapıp, malın bedelini kâfirden Dâr-ül-harbde alırsa, kâfirin isteği ile olsa bile, alması helal olmaz. Çünkü, bu parayı Dâr-ül-islâmda yapılan fasit akit, yani sözleşme sonucu olarak almaktadır. Dâr-ül-islâmda yapılan her akid muteberdir. Şer'î hükümleri yapılır. Bu akit, fasit olduğu için haramdır.

Tehlikeye, zarara düşen insanın, yardıma ihtiyacı inkâr edilemez. İslâm devletinde, kâr, kazanç için kurulmuş olmayan teberru yardım şirketleri bu işi görür. Kâr, kazanç için kurulmuş olan sigorta şirketlerine lüzum yoktur. Yardım şirketlerini, teberru edenler arasından seçilenler veya hükûmetler idare eder. (Tam İlmihal s. 876)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com