18 Kasım 2015 Çarşamba

* Hazret-i Mevlana dönmemiştir

20 Kasım 2015, Cuma

Hazret-i Mevlana dönmemiştir

 

 

Sual: Mevlana'nın döndüğü, ney çaldığı doğru mudur?

Cevap: Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş Evliya'nın büyüklerinden olan Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, ney ve başka hiçbir çalgı çalmadı. Musiki dinlemedi ve raks, dans etmedi. 47 binden fazla beyti ile dünyaya nur saçan Mesnevi'sine her yerde, birçok dillerde şerhler, açıklamalar yapılmıştır. Bu şerhleri yapanlarda Mevlana Cami hazretleri buyuruyor ki:

"Mesnevi'nin birinci beytinde (Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikâyet ediyor) buyuruluyor. Burada ney, İslam dininde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar, kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an Allahü teâlânın rızasını aramaktadır. Ney, Farisî dilinde yok demektir. Bunlar da kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hasıl olmaktadır. O büyükler de kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden Allahü teâlânın ahlakı, sıfatları ve kemalatı zahir olmaktadır. Neyin üçüncü manası, kamış kalem demektir ki, bundan da insan-ı kâmil kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de hep Allahü teâlânın ilhamı iledir."

Sultan İkinci Abdülhamid han zamanında Ankara valisi olan Âbidin Paşa, Mesnevi şerhinde, neyin insan-ı kâmil olduğunu dokuz farklı şekilde ispat etmektedir.

Mevlevi şeyhleri de âlim, salih idi. Bunlardan Osman efendi, Tezkiye-i Ehl-i beyt kitabında, rafizilerin Hüsniye kitabına vesikalarla cevap vererek, İslamiyet'e büyük hizmet etmiştir. Tezkiye-i Ehl-i beyt kitabının Türkçesi, Hak Sözün Vesikaları kitabının üçüncü kısmı olarak, Hakikat Kitabevi tarafından neşredilmiştir. Sonraları bazı cahiller neyi çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmaya, dans etmeye başladılar. Oyun aletleri o tasavvuf üstadının türbesine konuldu. Mesnevi şerhlerini okuyarak, o hakikat güneşini yakından tanıyanlar elbette aldanmaz.

Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri yüksek sesle zikir bile yapmazdı. Nitekim Mesnevi'sinde şöyle buyuruyor:

Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb,

bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!

"O halde sevgiliye kavuşmayı can-u gönülden iste! Dudağını ve damağını oynatmadan Rabbin ismini (kalbinden) söyle!" demektir. Sonradan gelen din cahilleri, ney, saz, def gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek nefslerini zevklendirmişlerdir. Bu günahlara ibadet adını verebilmek ve kendilerini din adamı tanıtabilmek için, "Mevlana da böyle çalar ve oynardı. Biz Mevleviyiz, onun yolunda gidiyoruz" diyerek yalan söylemişlerdir. (Seadet-i Ebediyye s.732-733)

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

0 yorum: