BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM Esselâmü aleyküm ve rahmetüllahi ve berekâtühü | |||||||
20 Şubat 2015, Cuma | |||||||
Yazının kaynağını sormak | |||||||
| |||||||
Sual: Mektubat-ı Rabbânî, Kimya-i Saadet gibi bazı kitapları okudum, hiç kaynak yazmıyor. Kaynaksız kitap yazmak doğru mudur? Bir hoca da, kaynak soranlarla alay ediyor, (Onun kaynağı taş delendir, kafanı yarar. Kimine de kaynağı Ebu Nuaym’dır, Deylemî’dir diyorum. “Onlar da ne?” der gibi bön bön suratıma bakıyor) diyor. Sualim şu: Okuyucunun kaynak sorma hakkı yok mu? CEVAP Sözü dinde senet olan âlime kaynak sorulmaz. İmam-ı Rabbânî veya İmam-ı Gazâlî hazretleri gibi büyük âlimlerin kitaplarında genelde, hadislerin kaynağı yoktur. İhya, Kimya-i Saadet gibi kitapları tercüme edenler, işgüzarlık yaparak hadislerin kaynaklarını bulup koymaya çalışmışlar. Bulamadıklarına da, (Bulamadık) diyerek, güya uydurma olduğu intibaını vermeye çalışmışlar. Bu çok çirkin bir şeydir. İhya’da, Mektubat'ta veya Fıkh-ı Ekber’de, yahut herhangi bir Ehl-i sünnet âliminin kitabında veya bir hadis kitabında böyle yazdığı söylenince artık kaynak sorulmaz. Bu kitapların kendileri zaten kaynaktır. Kaynağın kaynağı olmaz. O hoca, bu hususta çok haklıdır. Kaynaktan anlamayanın, kaynağı inceleyemeyenin kaynak sorması yanlıştır. Bize de kaynak soranlar oluyor. Mesela, (Yazınızın altına Redd-ül muhtar yazmışsınız, bize kaynağını söyleyin bu yazının) diyenler oluyor. O hocanın tâbiriyle, (Sen Redd-ül muhtar’ı duymamışsan, o zaman kaynağını niye soruyorsun?) demezler mi? En iyi bilinen konularda da, kaynak soruluyor. Mesela (Besmelesiz kesilen hayvan yenir mi?) diye soruyorlar. Biz de, (Yenmez, Hanefî'ye göre leş olur, Şâfiî’de ise Besmele çekmek sünnettir) diyoruz. Hangi kitabın kaçıncı sayfasında yazdığı soruluyor. Bunu kitaplardan araştırıp bulmak ve anında okuyucuya söylemek çok zordur. En iyi bildiğimiz bir sorunun cevabına da kaynak gösterirsek, bu çok büyük zaman alır. Bazısı da, (Verilen kaynağın hangi tarihli baskının, hangi cildinin, hangi sayfası olduğunu da yazın) diyor. Bu tez veya akademik bir çalışma değildir. Her gün sorulara cevap veriliyor. Sayfa numarasıyla, baskı tarihiyle uğraşmak imkânsız denecek kadar zordur. Ama bazen, çok kimsenin helâl sandığı bir şey, haramsa ona mecburen kaynak buluyoruz. İkinci olarak bir yazar, kaynak olarak âyet gösterse de, âyetten kendi anladığını yazıyor. Bu ise kaynak olarak zaten muteber olmaz. Bak kaynağını yazmış demenin bir anlamı olmaz. Vehhâbîlerle zındıklar, kâfirler ve putlar için gelmiş olan âyet-i kerimeleri, Müslümanlara yüklüyorlar, bu yüzden Ehl-i sünnete müşrik damgasını basıyorlar. Rafizîler, İbni Sebeciler de, münafıklar için inen âyetleri Eshab-ı kirama yüklüyorlar. Mesela Mücadele 8, Münafikun 1, Muhammed 16, gibi âyet-i kerimeler münafıklar için inmiştir. Eshab-ı kiramla hiç alakası yoktur. Fâtır sûresinin on üçüncü âyeti putperestler için indiği hâlde, Vehhâbîler Müslümanların aleyhine delil olarak kullanıyorlar. Buhârî’deki, (Kâfirler, kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerimeleri, Müslümanlara yükletirler) hadis-i şerifi, hem Vehhâbîlerin, hem de İbni Sebecilerin kirli oyunlarını meydana çıkarmaktadır. Müslüman bunlara alet olmamalıdır. Twitter’da paylaş | Facebook’ta paylaş | |||||||
Doğru ve eğri olmak Ok gibi doğru olan, hedefine tez varır, Yay gibi eğri olan, kırılır, elde kalır. | |||||||
Bugünkü ilahi: | |||||||
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com | |||||||
19 Şubat 2015 Perşembe
* Yazının kaynağını sormak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder