2 Ağustos 2016 Salı

* Zekâtı verilen mal, temizlenmiştir (Osman Ünlü'nün 04.08.2016 tarihli yazısı)

04 Ağustos 2016, Perşembe

Zekâtı verilen mal, temizlenmiştir

 

 

Sual: Din adamı geçinen bazı kimseler, "zekâtı verilen malı, parayı elinde tutmak, saklamak da çok büyük günahtır" diyorlar. Bunların bu sözlerinin aslı var mıdır?

Cevap: Zekâtı verilmiş olan mal, ne kadar zaman saklanırsa saklansın, sahibine zarar vermez. Zekâtı verilmiş olan malı tedavülden çekmek suç olmaz. Suç olmaz demek, ahirette bunun için, suale çekilmez ve azap olunmaz demektir. Fakat, bu mal ile hayırlı işler yapmanın, ticarette ve sanatta kullanmanın, İslâmiyete ve Müslümanlara yardım etmenin sevaplarına kavuşulamaz. Hadîka kitabında diyor ki:

"Zekât, malı zarardan korur. Resulullah efendimiz; (Zekâtını vermekle mallarınızı zarardan koruyunuz) buyurdu. Bu hadis-i şerif, Münâvîde de senedi ile yazılıdır. (Altınlarını, gümüşlerini saklayıp Allah yolunda dağıtmayanlara çok acı azap vardır) mealindeki âyet gelince, Resulullah efendimiz; (Zekât Müslümanların mallarını temizlemek için emrolundu. Zekâtı verilen mal kenz olmaz, yani saklanan mal sayılmaz) buyurdu. Bir hadis-i şerifte; (Zekâtı verilmeyen mal için kıyamette çok acı azap vardır) buyuruldu. Resulullah efendimiz, zekâtı verilen mal biriktirilmiş mal sayılmaz buyuruyor, bazı mezhepsizler ise, 'bu söz doğru değildir' diyor. Böylelerinin nasıl bir kimse oldukları, bu sözünden de anlaşılmaktadır."

***

Sual: Zengin olan bir Müslüman, zekâtını bizzat kendisi, dilediği gibi, dilediği kimseye veremez mi?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Dürri yektâ kitabında deniyor ki:

"Dört çeşit zekât mallarından ikisine, yani altın ile gümüşe ve ticaret eşyasına, Emvâl-i bâtına (gizli mallar) denir. Bir kimsenin gizli mallarını araştırmak ve zekâtlarını istemek caiz değildir. Böyle malların miktarını hesap etmek ve zekâtını vermek işi, bunların sahiplerine bırakılmıştır. Sahibi, zekâtını dilediği fakire vermekte serbesttir. Zekât hayvanlarına ve topraktan yetişen maddelere Emvâl-i zâhire denir. Emvâl-i zâhirenin miktarını anlamak ve fakirlere dağıtmak, bunların sahiplerine bırakılmamıştır. Bu işleri, o zamanki devlet yetkilisi tarafından gönderilen, vazife verilen memur yapardı. Bu memurlara Âmil denirdi." Zamanımızda böyle vazifeli memurlar olmadığı için, zengin olan kişiler, bu malların zekâtını da, bizzat kendileri verir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

0 yorum: