31 Temmuz 2014 Perşembe

* Hakiki bayram nasıl olur? (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.08.2014 tarihli yazısı)

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

02 Ağustos 2014, Cumartesi

Hakiki bayram nasıl olur?

 

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, nice bayramlara kavuştursun! Ramazan-ı şerif geldi geçti, inşallah hakkını verebilmişizdir, inşallah, bizden şefaatçi olarak ayrılmıştır.

Büyüklerimiz bize, bu dünyada ve âhirette lazım olacak her şeyi verdiler, doğru imanı öğrettiler. Hakiki bayram budur.

Sâlih müminlerin, Allah rızası için bir araya geldiği yer, Cennet bahçesi olur. Buraya ne yüzle geleceğiz, ne anlatacağız diye düşünüyorduk, ama Allah’ın izniyle, büyüklerin yardımı yetişiyor, söylenmesi gerekenleri söylemek nasip oluyor. Onların himmeti, yardımı hiç durmaksızın yağıyor. Bir an, bizi kendimize bıraksalar darmadağın oluruz, Allah korusun! Onun için çok şükredeceğiz. Hakiki bayramın biri de budur.

Bir arkadaş, bir şeylerden dertlenmiş, anlatıyormuş, hocası ona demiş ki: (Hocamızı, İmam-ı Rabbânî hazretlerini tanımışsın, bunlar vasıtasıyla Cenab-ı Hakk’ı, Resulullah efendimizi, bu yolu tanımışsın, hâlâ dünyalık işler için üzülüyorsun, seni ne kadar dövsek az gelir.)

Büyüklerimiz birer birer bu dünyadan göçtüler, bunun üzüntüsü içindeyiz, ama şefaat var, müjde var, hem de Resulullah efendimizin müjdesi var. Teselli kaynağımız bu. Dünyada kim kimi severse, âhirette onunla beraber olacak. Bu olmasa, gülecek yüzümüz kalmazdı. İmam-ı a'zam hazretleri, (Hayatımda bir defa güldüm, ona da çok pişmanım) buyuruyorlar. O büyüklerin hasretiyle, o ayrılıkla insanın gülecek yüzü olmaz, ama hem bu müjde olduğu için, hem de bizi yalnız bırakmayacakları için, mübarek hocamızın defalarca söylediği gibi, (Bu hizmetlerimizde bulunan bir arkadaş dışarıda kalsa, biz onu almadan Cennete girmeyiz) buyurdukları için, o müjdeyle, biz de burada, keyfimiz yerinde dolaşıyoruz.

Bir zat anlatır: Hocam vefat ettiği günün akşamında, bütün sevenleriyle, talebeleriyle bir araya geldik, 6-7 bin kişi taziyede bulundular. O gece rüyamda, istirahat ettiği odasına girdim, uzanmış yatıyordu, yanına girince doğruldu ve (Allah senden razı olsun) dedi. Yani âhirete gittiler ve oradan da onların rızalarını almış olduk. Artık dünya hiç umurumda değil. Bu kadar memnun olmalarının sebebi, her zaman olmamız gerektiği gibi, o gün de birlik ve beraberlik içinde olmamızdı. Onun için o duayı aldık. İnşallah bir arada olduğumuz müddetçe bizi orada da bırakmazlar. Ama eğer bu birlik ve beraberliğimize zarar verirsek, bozarsak, işte o zaman kaybedenlerden oluruz.

 

Twitter’da paylaş   |   Facebook’ta paylaş

 

 

 

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

* Kadın evin sultanıdır

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

1 Ağustos 2014, Cuma

Kadın evin sultanıdır

 

 

Sual: Yeni evli bir arkadaşın hanımı kocasına şöyle diyormuş:

(Dinimize göre hanım sultandır, ev işi yapmaya mecbur değildir. Çamaşır falan yıkamam, evi temizlemem. Yaparsam ihsan olur. İhsan etmeye de mecbur değilim. Yemek de yapmam, beni restorana götür. Bayramlarda ben senin annene babana gitmem. Onlardan rahatsız oluyorum. Senin gitmeni de istemiyorum. Onlarla görüşünce sen de değişiyor, bozuluyorsun. Benim anama babama git, çünkü onlardan zarar gelmez, aksine enerji toplarsın. Ben zaten her gün gidebilirim, bana karışamazsın.)

Bu arkadaşa ne tavsiye edebiliriz?

CEVAP

(Hanım sultandır, ev işi yapmaya mecbur değildir) sözü doğrudur. Muteber bir kitap olan Şir’at-ül İslam’daki, (Kadın ekmek yapar, el değirmeninde öğütür. Eğer hastaysa veya eşraf kızıysa, kocası bu işleri görecek hizmetçi tutar. Kendisi yapabilecek durumdaysa, bunları yapmaya mecbur edilir) sözünün açıklamasında, (Buradaki mecburiyet, dînî mecburiyet değildir. Ailedeki ülfeti ve mutluluğu temin etmek için, kadâi [kanunî] mecburiyettir. Kadın bu hizmetleri yapmazsa günaha girmez. Erkeğin de dinen mecbur olmadığı bazı şeyleri kadâen yapması lazım olur. Kanuna uymazlarsa, vacibi terk etmiş olurlar) buyurulmuştur. Demek ki, ailenin saadeti için, kadının ev işlerini yapması vacib oluyor.

(Sultan olan hizmet etmez) dememeli. Peygamber efendimiz âlemlerin sultanı idi. Bir piknikte pişirilen yemek için odun toplamıştır.

Evet, kadın, ihsan etmeye mecbur olmadığı gibi, erkek de ihsan etmeye mecbur değildir. Öyle davranan kadını lokantaya götürmek zorunda değildir. Erkek kendisi, istediği yerde yiyebilir, evine de peynir ekmek getirir. Kadın pişmiş, sıcak yemek isterse kendisi yapar, yapmazsa getirilenlerle iktifa etmek zorundadır.

Madem kadın, dinin emrini öne sürüyor, dine uygun yaşamak istiyor, o zaman dinin emrini bildirelim:

Evin reisi erkektir. Kadın, kocasının dine aykırı olmayan her emrini yerine getirmek zorundadır. Erkek, karısına, (Üç saat tek ayak üstünde dur) dese, öyle durmaya mecburdur. Erkek, böyle zor ve yanlış emir verirse günaha girer, ama yine kadın onu yapmak zorundadır. Birkaç hadis-i şerif:

(Bir erkek, hanımına, kızıl dağdan kara dağa, kara dağdan kızıl dağa koşmasını emretse, kadının emri yerine getirmesi lazımdır.) [Tirmizî, Nesaî, İbni Mace]

(Eğer insana secde edilmesi gerekseydi, kadının, kocasına secde etmesi gerekirdi. Çünkü Allah erkeği kadından üstün yarattı.) [Nesâî, Tirmizî, Ebu Davud, İbni Mace, İ. Ahmed, Bezzar, Hâkim]

(Kadın üzerinde en büyük hak sahibi kocasıdır, erkeğin ise anasıdır.) [Hâkim]

(Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allah'ın hakkını ödemiş olmaz.) [Taberânî]

(Kadın, kocasının yatağını terk edip gecelerse sabaha kadar melekler ona lanet eder.) [Buhârî]

(Erkek, yatağına çağırır da, kadın gelmezse, sabaha kadar melekler ona lânet eder.) [Müslim]

(Bir kadın, kocasından izinsiz evinden çıkarsa kocası razı oluncaya kadar, her şey ona lanet eder.) [Deylemî]

(Kadın, kocasından izinsiz [nâfile] oruç tutamaz.) [Buhârî, Müslim]

(Kadın, kocasından izinsiz eve kimseyi alamaz.) [Taberânî]

Hazret-i Safvân’ın hanımı, (Yâ Resulallah, namaz kıldığım zaman kocam bana kızıp, vuruyor) diye şikâyette bulundu. Hazret-i Safvan ise, (Yasakladığım hâlde, o da bir rekâtta uzun iki sûre okuyor) dedi. Resulullah kadına, (Kısa tek sûre okumak yeterlidir) buyurur ve kocasının emrine uymasını bildirir. (Ebu Davud)

Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:

(Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir. Çünkü Allahü teâlâ, bazı kullarını bazısından üstün yaratmıştır. Hem de, erkekler, kendi mallarını, onlar için harcederler. Kadınların iyileri, Allahü teâlâya itaat eder ve kocalarının haklarını gözetirler. Kocaları hazır olmadıkları zaman, onların nâmuslarını ve mallarını, Allah'ın yardımıyla korurlar. Hıyânet etmesinden korktuğunuz kadınlara, kocalık haklarını öğretin ve tatlı sözlerle nasihat edin! Onları yatağınızdan ayırın. Yine uslanmazlarsa, hafif dövün! Uslanırlarsa, onları üzecek şey yapmayın!) [Nisa 34]

(Hayat müşterektir) sözü doğrudur, fakat bu, kadın da gitsin, para kazansın demek değildir. Bunun mânâsı, (Erkek gitsin, çalışsın, kazansın, lüzumlu şeyleri, alıp getirsin, kadın da, evinde boş durmayıp, ev içindeki kadınlık vazifelerini yapsın) demektir. Erkeğin vazifesi dışarıdaki işleri, kadının vazifesi içerideki işleri yapmaktır. (S. Ebediyye)

Erkek, hanımının, evinde veya dışarıda, başkaları için ücretle veya hayır için iş yapmasına ve vaaza gitmesine mâni olur. Kadının evde ev işleriyle meşgul olması, boş kalmaması lâzımdır. Kadın, ev işleri ile uğraşmalı, tarlada, fabrikada, bankada, ticarethanelerde ve memurluklarda çalıştırılmamalı. Kötü arkadaşların, münafıkların güler yüzlerine, tatlı dillerine aldanmamalı, ilmihâl kitaplarına uymalı. Kadının vazifesi, ev içindeki işleri yapmaktır. (İslam Ahlakı)

İbrahim Hakkı hazretleri, kadının kocasıyla olan sohbet ve ülfetinin edeplerini şöyle bildirmektedir:

Kocası içeri girince, ayağa kalkmalı, kocasını güler yüzle karşılamalı. Kocasına, (Hoş geldin efendim) demeli, paltosunu almalı. Her emrinde ve işinde, kocasına itaat etmeli. Ondan izinsiz, evinden bir yere gitmemeli. Kocasının elbisesini temizlemeli, yemeğini pişirmeli. Kocasından izinsiz nâfile oruç tutmamalı. Güzelliği ve malıyla kocasına övünmemeli, giyinme ve yeme işlerinde kocasını üzmemeli. Sesini kocasının sesinden yüksek çıkarmamalı, ona eziyet edip, hayatından usandırmamalı. Kocasının yanında ve arkasında ona dua etmeli, onu övmeli. Yalnız kocası için süslenmeli. Kocasının ırz ve malını korumalı. Namahreme görünmemeli, ondan izinsiz hiç kimseye bir şeyini vermemeli. (İslam Âlimleri Ansiklopedisi)

Erkek, evin huzurunu temin için, yerine göre hanımına tavır almalı, (Madem ev işlerini yapmıyorsun, güzel bir hizmetçi kız bulalım, namahrem olmaması için, nikâh da yaparız) derse, kadın, insafa gelip, belki o zaman, (Şaka yapıyordum, sen de her şeyi ciddiye alıyorsun!) diyebilir ve işi tatlıya bağlayabilir.

Netice, evin idaresi erkeğe aittir. Erkeğin bittiği yerde kadın başlar, o zaman da sıkıntılar peşpeşe gelir. Bu yüzden erkek, evin idaresinde taviz vermemeli, yani dikkatli olmalı. Bir doktor gibi, bir şoför gibi hareket etmeli. Doktor, hastasına, yeri geldiği zaman perhiz verir, tavsiyeler yapar. Yeri gelir, ilaç verir. Yeri gelir pansuman yapar, yeri gelir ameliyat yapar. Yani her zaman, duruma göre değişik davranır. Şoför de böyledir. Devamlı gaza basmaz. Devamlı düz gitmez. Yola göre, duruma göre, gaza basar, frene basar, virajı alır, düz gider. Erkek de bunlar gibi, duruma göre hareket eder. Ancak bunları yaparken kalb kırmamalıdır.

                                        
Twitter’da paylaş   |   Facebook’ta paylaş

 

 

Senden yana

Yalnız seni anarım, teveccühüm sanadır.

Şu dünya yıkılsa da, gönlüm senden yanadır.

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Aşksızlara Verme Öğüt

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

Kurantv Facebook Sayfamız 1 Milyonu Geçti


Kurantv Facebook Sayfamız 1 Milyonu Geçti

Kur'an'ın ezeli ve ebedi hitabını ahirzamanın muhtaç gönüllerine duyurmak üzere başladığımız bu yolda sizlerle 1 milyona ulaşmanın sevincini yaşıyoruz. Beğeni, paylaşım ve yorumlarıyla bize destek veren tüm gönül dostlarımızdan Allah bin kere razı olsun.

Sayfamıza ulaşmak için tıklayınız.

Feyyaz Bilişim Tüm Sosyal Medya İçin Tıklayınız.

--
--
Bu gruba aboneliğinizi iptal etmek için şu adrese e-posta gönderin:
sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com

---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Sorularla Islamiyet" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.

* Cuma tebriği

30 Temmuz 2014 Çarşamba

* Şâfiî mezhebine uyuluyor iddiası (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.08.2014 tarihli yazısı)

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

01 Ağustos 2014, Cuma

Şâfiî mezhebine uyuluyor iddiası

 

 

Sual: Bir hoca, (Tam ilmihal kitabının yazarının hocası olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, Şâfiî olduğu için, bu kitap Şâfiî'nin hükümleri esas alınarak hazırlanmıştır) diyor. Her konuda mı, yoksa bazı konularda mı Şâfiî esas alınıyor?

CEVAP

Hiçbir konuda Şâfiî esas alınmıyor. Sadece ihtiyaç hâlinde, diğer üç hak mezhepten de örnekler verilmiştir. Bu kitap, Hanefî’ye göre yazılmıştır. Bu söylenti tamamen yanlıştır. O hocaya yanlış bilgi verildiği için öyle söylüyor. Eğer bizzat kendi inceleseydi, bu kadar yanlış şey söyleyemezdi. Birkaç örnek verelim:

1- Şâfiî’de teşehhütte şehadet parmağını kaldırmak sünnet iken, Tam İlmihâl’de, Hanefî’de parmak kaldırılmaması gerektiğine dair, birçok delil bildirilmiştir. Şâfiî’ye uygun yazılsaydı, (Teşehhütte parmak kaldırmak sünnettir) denirdi. Denmediğine göre, hoca iftira ediyor.

2- Şâfiî'de çıplak ayakla namaz kılmak sünnettir. Tam İlmihâl’de çıplak ayakla kılınmaması gerektiğini bildiren birçok delil vardır. Şâfiî’ye uygun yazılsaydı, (Çıplak ayakla namaz kılmak sünnettir) denirdi.

3- Şâfiî'de, sünnetle farz arasında bazı duaları okumak sünnettir. Tam İlmihâl’de, (Hanefî’de farzla sünnet arasında konuşmak ve dua okumak sünnete zarar verir) deniyor. Şâfiî esas alınsaydı, dua okununca, (Sünneti iade gerekir) denmezdi.

4- Şâfiî'de, namaz içindeki tekbirlerde elleri kulaklara kaldırmak sünnet, Hanefî’de ise mekruhtur. Şâfiî’ye göre yazılsaydı, (Elleri kulaklara kaldırmak mekruhtur) denmezdi.

5- İmamın arkasında Fâtiha okumak, Şâfiî’de farzdır. Şâfiî esas alınsaydı (İmam arkasında Fâtiha okumak tahrimen mekruh) denmezdi.

6- Gusülde ağzı yıkamak, Hanefî'de farz, Şâfiî'de farz değildir. Tam İlmihâl’de, (Gusülde ağız yıkanmazsa, gusül sahih olmaz) deniyor. Şâfiî esas alınsaydı, (Diş dolgusu gusle mânidir) denmezdi.

7- Kaza namazı borcu olanın sünnetleri kılması 4 mezhepte de caiz değildir. Fevt edilen namaz borcu varken de, sünnet kılması 3 mezhepte caiz değildir, Hanefî’de ise, sünnet kılmanın evla olduğu Tam İlmihâl’de yazılıdır. Şâfiî esas alınsaydı, (Fevt edilen yani bir özürle kazaya kalan namaz borcu varken, sünnetleri kılmayın) denirdi. Hâlbuki (Fevt edilen birkaç vakit kaza namazı varken, sünnet kılmak evladır) deniyor. Hanefî’de (Fevt edilen, yani bir mazeretle kaçırılan kaza namazı varken, sünnetleri kılmak evladır) denirken, art niyetliler, evla kelimesini lazım diye değiştirip (Senelerce kaza borcu olsa da, sünnet kılmak lazımdır) diyorlar. Muteber eserleri esas almayanlara itibar edilmemeli.

 

Twitter’da paylaş   |   Facebook’ta paylaş

 

 

 

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

* Bir mezhebe girmek şirk mi?

 

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Esselâmü aleyküm ve

rahmetüllahi ve berekâtühü

 

31 Temmuz 2014, Perşembe

Bir mezhebe girmek şirk mi?

 

 

Sual: Hadislere, ictihada, icma’ya ve İslam âlimlerinin her Müslümanın bir hak mezhebe uyması gerektiğini bildiren kıymetli yazılarına saldıran bir mezhepsiz diyor ki:

(İslam âlimleri, Âl-i İmran sûresindeki “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanıp ayrılmayın” âyetine uymamış, âyete aykırı olarak mezhepler meydana çıkarmışlardır. Kur’anda namaz üç vakit iken, mezhepler beş vakte çıkarmıştır. Allah'ın kitabı varken, mezheplere uymak şirk olur.)

Kur’anda, (Âlimlere sorun, âlimlere tâbi olun) buyurulmuyor mu? Âlimlere tâbi olmak niye şirk olsun ki? Âlimler din düşmanı mı? Onlar Kur’ana uymuyor mu? Bir mezhepsizin Kur’andan anladığı, senet oluyor da, İmam-ı a'zam gibi büyük zatların, âlimlerin anladığı niye senet olmuyor? Âlimler, (Kur’anda namazın beş vakit olduğunu, Resulullah'ın ve Eshab-ı kiramın beş vakit kıldığını bildirirken, mezhepsizler niye üç vakit diyor? Kur’anda Allah, (Resulüme tâbi olun) buyurmuyor mu? Peygamber efendimiz ömrünün sonuna kadar beş vakit namaz kılmadı mı? Mezhepsizlerin, kendi anladıkları doğru oluyor da, âlimlerin ve Resulullah'ın anladıkları niye yanlış oluyor? Resulullah'ın namazı nasıl ve kaç vakit kıldığı bize ulaşmadı mı?

CEVAP

Elbette ulaştı. Bir âlimin açık olmayan bir âyetten anladığı, onun ictihadı yani mezhebi olur. Mezhepsizin de, âyetten anladığı, onun yolu yani mezhebi olur. Mezhepsiz mezhebe karşı olsa da, onun da anladığı, bâtıl da olsa bir mezheptir. Herkesin Kur’andan anladığı kendi mezhebi olur. Âlimlerin anladığına değil de, kendi anladığına uyan, kendi çıkardığı mezhebe uymuş olur. Mezhepsiz, ya bu inceliği bilmiyor veya kasıtlı olarak dinimizi yıkmak için, (Herkes Kur'an'dan anladığına uysun) diyor. İnsan sayısı kadar din çıkarmaya çalışıyor.

Kur’an-ı kerimde, (Bilenle bilmeyen bir olmaz, bilen elbette kıymetlidir) buyuruluyor. Her işte bilen kıymetlidir. Cahilin Kur’andan anladığı ile âlimin anladığı aynı olur mu? Zaten herkesin farklı görüşte olması da bu yüzdendir. 72 sapık fırka da yanlış anladıkları için sapıtmışlardır. Onlar da, (Biz Kur’andan böyle anlıyoruz) demişlerdir. Onun için bilen âlimlerin kıymeti çok büyüktür. Üç âyet-i kerime meali:

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43]

(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]

(Bunun hükmünü Resule ve ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83]

[Âyet-i kerimede geçen ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Peygamber efendimiz de (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu. (Dârimî)]

Peygamber efendimiz ülül-emri açıklamasaydı herkes farklı bir yorum getirirdi. Peygamber efendimiz de âlimlerin önemi hakkında buyuruyor ki:

(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) [Tirmizî, İbni Mace, Ebu Davud]

(Âlimlere tâbi olun! Çünkü onlar, dünya ve âhiretin ışıklarıdır.) [Deylemî]

(Âlimler, kurtuluş yolunu gösteren birer rehber ve kılavuzdur.) [İbni Neccar]

(Âlimler olmasaydı, insanlar helâk olurdu.) [İ. Maverdi]

(Bilmediklerinizi salih âlimlerden sorup öğrenin!) [Taberânî]

(Bölünmeyin, fırkalara ayrılmayın) âyetini bilenlere, yani âlimlere sorup öğreniyoruz. Bu kıymetli âlimlerden Abdülganî Nablüsî hazretleri buyuruyor ki:

Âl-i İmran sûresinin, (Allah’ın ipine sarılın, fırkalara ayrılmayın) âyeti, itikatta, inanılacak bilgilerde parçalanmayın, bozuk düşüncenize uyarak, doğru imandan ayrılmayın demektir. İtikatta ayrılmak, parçalanmak caiz değildir. Hadis-i şerifte, (Cemaatle birlikte olun! Allah’ın rızası, rahmeti, yardımı cemaatte, birliktedir. Cemaatten ayrılan Cehenneme düşer) buyuruldu. Eshab-ı kiram, günlük işleri açıklayan bilgilerde, ictihatta birbirlerinden ayrılmışlardı, fakat itikat bilgilerinde hiç ayrılıkları yoktu. (Ümmetimin ayrılığı rahmettir) hadis-i şerifi, farklı ictihadın ve farklı fıkhî mezheplerin önemini göstermektedir. (Hadîka)

Seyyid Ahmed Tahtavî hazretleri de buyuruyor ki:

Allah’ın ipi’nden maksat, cemaattir. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan sapıtır. Sivad-ı a’zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullah’ın ve Hulefa-i raşidin’in yoludur. Bu yoldan ayrılanlar, Cehenneme gider. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu dört mezhep, Hanefî , Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî’dir. Bu zamanda, bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid’at sahibi olup Cehenneme gider. (Dürr-ül muhtar hâşiyesi)

İmam-ı Beyhekî, (Müslümanlar bozulduğu zaman, önceki âlimlerin doğru yoluna sarıl! Bir kişi kalsan bile, o yoldan ayrılma!) buyuruyor. Necmeddin-i Gazzi de, (Ehl-i sünnet âlimleri demek, Resulullah’ın ve Eshab-ı kiramın gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. Sivad-ı a’zam, yani İslam âlimlerinin çoğu böyle idiler. 73 fırka içinde Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan hak fırka, (Fırka-i naciyye)dir) buyuruyor.  

Azılı bir mezhepsiz de, (Kendimi mezhebin ismiyle isimlendirmem, yani Hanefî’yim, Şâfiî’yim demem) diyor. Açıkça mezhepsiz olduğunu hiçbir İslam âlimine bağlı olmadığını söylüyor. Hâlbuki kıyamette her mümin, mezhebinin ismiyle çağrılır. (O gün her fırkayı imamlarıyla çağırırız) mealindeki İsra sûresinin 71. âyetini Kadı Beydâvî hazretleri, (Her ümmeti Peygamberleri ve dinde uydukları imamlarıyla çağırırız) şeklinde açıklamıştır. Ruh-ul beyan ve Tefsir-i Hüseyni’de, (Herkes, mezhebinin imamıyla, yâ Şâfiî veya yâ Hanefî diye çağrılır) diyor. Bu azılı mezhepsizin de, İbni Teymiyye ve Şevkanî gibi sapıkların ismiyle çağrılmayı istediği görülüyor. Çünkü o bunlara uymaktadır.

Ebüssüud Efendi hazretleri, (Bölünmeyin) âyetini açıklarken, (Ehl-i kitabın bölündüğü gibi parçalanıp da doğru imandan ayrılmayın! Cahiliye zamanında birbirinizle dövüştüğünüz gibi bölünmeyin!) buyurdu.

Doğru yolun, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği iman olduğunu, Peygamberimiz haber verdi. O hâlde Müslümanların, Ehl-i sünnette birleşerek, kardeş olmaları, birbirini sevmeleri gerekir. Müslümanların bu birliğinden ayrılan, bu âyet-i kerimeye uymamış olur. Bu yolda birleşir, birer kardeş olduğumuzu bilip birbirimizi seversek, dünyanın en büyük, en kuvvetli milleti olur, dünyada rahata, huzura, âhirette de sonsuz saadete kavuşuruz. Düşmanlarımızın, cahillerin ve sömürücülerin, kendi çıkarları için söyledikleri yalanlara aldanıp, bölünmemeye çok dikkat etmeliyiz! (S. Ebediyye)

Twitter’da paylaş   |   Facebook’ta paylaş

 

 

Nazlının naz çekmesi

Pek nazlı da büyüse, aşka tutulan kimse,

Sevdiğine kavuşur, naz çekmeyi öğrense.

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Aşk Nedir

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com