31 Aralık 2010 Cuma

* Karı koca hakkı (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.01.2011 tarihli yazısı)

Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: logo.gif

Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: bilgi@dinimizislam.com

02 Ocak 2011, Pazar

Karı koca hakkı

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Bedir harbinden sonra, esirlere yapılacak muamele hakkında, Sa'd bin Muaz hazretlerinin ictihadı, Hazret-i Ömer'inkiyle aynıydı. Diğer Eshab-ı kiramın hepsi, fidye karşılığı salıverilmesini uygun gördüler ve karar da öyle oldu, fakat âyet-i kerime gelip, Hazret-i Ömer'le Hazret-i Sa'd'ın ictihadlarında isabet ettikleri bildirildi. Peygamber efendimiz, (Azap bana gösterildi. Eğer Allahü teâlâ affetmeseydi, Ömer ve Sa'd hariç hepimiz helak olmuştuk) buyurdu. Sa'd bin Muaz hazretleri, Peygamber efendimizin çok yakını, çok sevdiği bir zattı. Müslüman olduğu için ona inanılmaz işkence yapmışlardı. Neticede bu zat vefat etti. Onun ölüm haberi Peygamberimizi çok üzdü, evine gitti, teçhiz ve tekfinde bulundu. Sonra kabristana giderken, önce hırkasını, sonra ayakkabılarını çıkardı. Tabutun bir bu tarafına, bir de öbür tarafına koşuyordu. Eshab-ı kiram da şaşkın bir vaziyette bakıyorlardı. Resulullah kabre indi, kabri düzeltti ve onu yerleştirdi. Her şey bitti, telkin verildi. Bu arada Peygamberimiz çok üzgündü ve rengi, benzi atmıştı. Eshab-ı kiram bu durumu merak edip sordular:

― Ya Resulallah, tabutu taşırken neden hırkanızı ve ayakkabılarınızı çıkardınız?

Bütün meleklerin giyinişi böyle olduğu için.

― Peki, tabutun bir bu tarafına, bir öbür tarafına koşmanızın sebebi nedir?

Kardeşim Cebrail elimi tutup bırakmadığı için.

― Kabirden üzüntülü çıkmanızın sebebi neydi?

Kabir onu sıkmaya başladığı için dayanamadım.

― Neden?

Hanımını, evdekileri üzmüş, kul hakkı doğmuştu.

Allah'tan korkmalı. Rastgele birinden değil, Cennetlik olan Eshab-ı kiramın büyüklerinden ve kabilesinin reisi olan Sa'd bin Muaz hazretleri gibi büyük bir zattan bahsediyoruz. Bizzat Resulullah efendimiz onun cenazesini taşıdı, cenaze namazını kıldı, kabre indirdi, buna rağmen böyle mübarek bir zatı kabir sıktı. O halde nasıl olur da, bir Müslüman eşini üzebilir?

İnsanın nefsi, azmış, kabarmış durumdadır, dediğini yaptırır, fakat bu bir gün muhakkak bitecektir. Herkes sonunda hareketsiz kalıp musalla taşında eşitlenecektir. Bütün ameller cisim hâlinde, mesela akrep şeklinde, yılan şeklinde, Cennet nimetleri şeklinde, önüne gelecektir. İnsanı ıslah edecek önemli bir şey var, o da ölümü hatırlamaktır. Hazret-i Ömer, (Yâ Ömer, sana nasihatçi olarak ölüm yeter) buyuruyor. Veysel Karani hazretleri de, (Akşam yattığımda Azrail aleyhisselamı karşımdaymış gibi, sabah kalkınca da yanımdaymış gibi görüp, her an ölümü düşünürüm) buyurmuştur. Böyle düşünen öfkelenmez, elbette melek gibi olur. Ölümü unutan ise azar, kudurur. Sanki hiç ölüm gelmeyecekmiş, hiç hesap sorulmayacakmış gibi, hükümranlık daima bendedir diye düşünür. Acı azaplara maruz kalınca eyvah dese de, artık pişmanlığı fayda vermez.

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* 1-Bozuk din kitabındaki tabirler

Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: www.dinimizislam.com

Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: bilgi@dinimizislam.com

Bozuk din kitabı - 1

01 Ocak 2011, Cumartesi

Bozuk din kitabındaki tabirler

.

 

Sual: Dinimizi yeniden yorumlayarak değişiklikler yapmaya çalışan kitabın altı çizilen yerlere bir cevap verilebilir mi?

CEVAP

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır. Dinde reform istenmektedir. Önceki âlimlere karşı kin ve düşmanlıkla doludur. Eskiden yaşamış büyük âlimlere çamur, hattâ necaset atılmaktadır. Geçmişteki ve günümüzdeki reformcular övülmektedir.

Amel edilecek din kitabı deniyorsa da, ibadetlerin farzları, vacibleri, sünnetleri, müstehabları, müfsitleri, mekruhları ile günlük hayattaki haramlar, mekruhlar, sünnetler gibi şeyler kesinlikle yoktur. Bunu okuyan, hangi mezhebe göre abdest alacak, hangi mezhebe göre namaz kılacak? Kendi anlayışına göre mi hareket edecek? Yoksa kaynak verdiği Makdisî, Efganî, Kardavî, Şeriatî, İkbal gibi yamukları mı esas alacak?

Çok önemli konular olan feraiz, hayız ve nifas bilgilerine yer verilmemiş. Ya yazar bu konuları hiç bilmediği için transit geçmiş veya bunlar tarihseldir diyerek, feraiz bilgilerinin günümüzde geçerli olmadığını sanmıştır.

(Böyle önemli konuları niye yazmadınız?) diye soranlara, (Eski bilgileri yeni etiketiyle pazarlamak istemedim, eskiyi aynen anlatmak bilimsel değildir. Günün teknolojisine uygun yenilikler yaptım) diyor. Yenilikten kastı, mezheplerin hükmünü bir tarafa itip, kendi görüşüne uygun bir din meydana çıkarmaktır. Kitaptaki bazı ifadelere bakalım.

 

Kullanılan kelime ve tabirler:

 

Reformcu yazarın sık sık kullanıldığı kelimelerden bazılarının anlamları:

 

İslam literatürü:

 

İslam edebiyatı anlamında ise de, kasten İslam dini için kullanıyor. Literatür diyerek geçiştirmeye çalışıyor.

 

İslami görüş:

 

Dini hüküm için kullanıyorsa da, böyle söylemek küfürdür, çünkü İslamiyet görüş değildir, Allahü teâlânın bildirdiği hükümlerdir.

 

İslam düşüncesi:

 

Bu da İslami görüş demek gibi küfürdür. İslam âlimleri, (İnsanın, akıl, şuur, hafıza, görüş ve düşünce gibi yaratılmış olan sıfatlarını Allah'a vermek küfürdür) buyuruyorlar.

 

Kur'ani görüş:

 

Bu da İslami görüş, İslam düşüncesi gibi, dine aykırı bir ifadedir.

 

İslam felsefesi:

 

İslam felsefesi diye bir şey yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, (İslam bilgilerinin ölçüsü, insan aklı, insanın düşüncesi değil, muhkem olan [manaları açık olan] âyet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerdir) buyuruyorlar. Felsefe, din, ruh ve sosyal bilgi cahillerinin, bu bilgilerden, kendi kısa akılları ile ve zamanlarındaki bilimsel keşiflere göre anladıklarına, yani bozuk düşüncelerine denir. İslam âlimlerinin kitapları ise, ilim sahiplerinin, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden çıkardıkları bilgilerdir. İslam bilgilerine felsefe demek, pırlantayı cam parçalarına benzetmek gibidir. İslam âlimlerine felsefeci demek de, pırlantaya cam demek gibi olup, bu yüksek âlimlere hakaret etmek olur.

 

İslam filozofu:

 

Filozof, felsefeci demektir. Felsefe küfür olunca, filozof da kâfir olur. İslam filozofu yani İslam kâfiri demek çok yanlıştır. İslam filozofu denenlerin en meşhurları olan İbni Sina ve Farabi'nin kâfir olduklarını İmam-ı Gazalî ve İmam-ı Rabbanî hazretleri bildirmiştir. Lider durumundaki meşhurları kâfir olunca, diğerlerinin nasıl olacağını buradan anlamalıdır.

 

İslami gelenek:

 

İslamiyet'in hükümlerini sulandırmak, hafife almak, geçersiz olduğunu göstermek için böyle çirkin ifade kullanıyor.

 

Sünnî gelenek:

 

Ehl-i sünnetin icma ettiği hüküm anlamında kullanıyor. Hükmü basitleştirmek ve önemsiz hâle getirmek için gelenek tabirini kullanıyor.

 

Geleneksel İslam:

 

İslam dini, İslam şeriatı anlamında kullanıyor. Bunu önemsiz hâle getirmek için geleneksel tabirini kullanıyor.

 

Geleneksel taklit:

 

Müslümanların Ehl-i Sünnet itikadını ve dört hak mezhebi benimsemesini, yanlış bir taklit gibi göstermek için geleneksel taklit tabiri kullanılıyor.

 

Geleneksel İslam âlimleri:

 

Ehl-i Sünnet itikadını ve dört hak mezhebi bildiren Ehl-i Sünnet âlimlerini sıradan insanlar gibi göstermek maksadıyla geleneksel âlimler tabirini kullanıyor. Asr-ı saadetten beri, selefi dediği yamuklardan başka, hakiki hiçbir İslam âlimi gelmemiş gibi davranıyor, hiçbirinden nakil yapmıyor. Sadece yamuklardan alıntılar yapıyor, onları birer kahraman gibi gösteriyor, cilalayıp süsleyerek âlim diye önümüze sürüyor.

 

Geleneksel İslam kültürü:

 

İslam dini, İslam şeriatı için bunu kullanıyor. Bunu önemsiz hâle getirmek için geleneksel kültür tabirini kullanıyor.

 

Geleneksel İslam anlayışı:

 

İslam dini, İslam şeriatı anlamında söylüyor. Ancak bunu önemsiz hâle getirmek için, onların anlayışının geçersiz olduğunu bildirmek için geleneksel tabirini kullanıyor.

 

Geleneksel taklidî İslam:

 

Bu da aynıdır. Farklı tabirlerle Ehl-i sünnete saldırmak için geleneksel kelimesini kullanıyor.

 

Gelenekçi Müslüman:

 

Bunu dinine bağlı, Ehl-i sünnet Müslüman için söylüyor. Dindar tabirini kullanmaktan şiddetle kaçınıp, aklını kullanmayan körü körüne geleneklere uyan saf kimse anlamında kullanıyor.

 

Geleneksel din:

 

İslam dini, İslam şeriatı için bunu söylüyor. Dinimizi önemsiz hâle getirmek için geleneksel tabirini kullanıyor. Tıpkı sosyalistlerin, (Biz Müslümanlığa karşı değiliz, biz gericiliğe, türbana, namaza, hacca karşıyız) demeleri gibi, açıktan değil de dolaylı şekilde Müslümanlığa saldırılıyor. Sosyalistlerle aynı taktiği kullanıyor.

 

Kur'andaki din:

 

Şimdiki Müslümanlıkla Kur'an-ı kerimdeki Müslümanlığın farklı olduğu yalanını yutturmak için bu tabiri kullanıyor. Mezhepsizlerin hepsi Ehl-i sünnet düşmanıdır.

 

Uydurulan din:

 

Bu da İslamiyet için, özellikle Ehl-i sünnet için uydurulan çirkin bir yaftadır.

 

Atalar kültürü İslam:

 

Bu da İslamiyet için söyleniyor. Kur'ana uymayıp atalarının yolundan gidiyorlar demek istiyor. Geleneksel İslam'ı da aynı anlamda kullanıyor. Farklı kelimelerle Ehl-i sünnet Müslümanlığına saldırıyor.

 

İslamcı gençlik:

 

Hiçbir İslam âlimi, İslamcı, İslamcılık diye bir şey bildirmemiştir. Bu, bid'at bir tabirdir. Türkçe'de genelde -cı, -cu ekleri isim ve sıfat üreten bir ektir. İsim olarak, sütçü, balıkçı, şarkıcı gibi o işin ticaretini yapan kimseye denir. Sıfat olarak pilavcı, esrarcı, yıkıcı gibi kelimeler, o şeyi yiyene ve o işten zevk alana denir. İslamcı, dinci gibi kelimeler de bunlar gibidir. İslam'ı ve dini yiyip bitirmekle zevk alan veya onun ticaretini yapan kimse demektir. Bunun için de, dinci veya İslamcı olmamalı, sadece Müslüman olmalı. Müslüman kelimesi yerine başka şey uydurmamalı.

 

Modernist İslamcı:

 

Çağdaş Müslüman için kullanılıyor. İslamcı kelimesinin bid'at bir tabir olduğunu bildirmiştik. Modernist demekle, eskiden yaşamış İslam âlimlerini kabul etmeyen, İslamiyet'i çağa uydurmaya kalkan, kendisi gibi reformcuları anlatmak istiyor.

 

Geçmişi taklit:

 

Burada da İslamiyet'e, Ehl-i sünnete saldırılıyor. 14 asır önceki İslamiyet'i taklit ederek günümüzde de uygulanmasının yanlış olduğunu belirtmek için taklit kelimesini araya sokuşturuyor.

 

Dogma, dogmatik:

 

Dogma, belli bir görüşün tartışılmadan doğru olarak kabul edilmesidir. Allah ve Resulünün bildirdiklerini tartışmak, hiç kimsenin haddine değildir. Ehl-i sünnet âlimlerinin âyetle, hadisle ve icma ile bildirdiği esaslara dogma diye saldırmaktadır. Bunlara dogmatik görüş diyerek bir kalemde hepsini silip atıyor.

 

Klasik fıkhi yaklaşım:

 

Dinimizdeki dört delilden biri olan kıyas-ı fukaha tabirini sulandırmak, bunu delil saymayıp, fıkhî yaklaşım gibi yakışıksız bir sözle, fıkıh âlimlerinin verdiği fetvaları çürütmek için kullanılan bir ifade.

 

Statükocu:

 

Ehl-i sünnet Müslüman'a taktığı yaftadır. 14 asırdan beri gelen dini hükümlere sahip çıkan Müslüman'ı tenkit gayesiyle kullanmaktadır. Müslüman dini anlamda elbette statükocudur, dinine sahip çıkar. Dinini bozmak, değiştirmek isteyenlerle de meşru yollarla mücadele eder. Bilimsel anlamda ise, dine aykırı olmayan her türlü yeniliğe açıktır. Bozuk kitapta, hakla bâtıl karıştırılarak, Müslümanların her anlamda statükocu olduğu iftirası yapılıyor.

 

İtaat kültürü:

 

Bunu da Ehl-i sünnet Müslümanlar için söylüyor. (Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hükümlere boyun eğen ahmak Müslüman) demek istiyor, hakaret ediyor.

 

Yaygın kanaat:

 

Bu da Ehl-i sünnet Müslümanlar için söylenen bir hakaret sözüdür. (Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hükümlere inanan zavallı kimselerin kanaati) demeye getiriyor.

 

Kör taklit:

 

Kur'an ve Sünnet'teki hükümleri açıklayan Ehl-i sünnet âlimlerine inanmaya, onların yolundan gitmeye diyor. Âlimleri değil de, kendisini taklit etmeye de şuurlu taklit demek istiyor. Beni de taklit etmesinler diyorsa, bu kitabı niye yazıp her konuda görüşlerini bildiriyor?

 

Aşırı dindar:

 

Dinin emrine tam uyan Müslüman'ı tenkit için aşırı kelimesini ekleyerek, dindarlığı kötü göstermeye çalışıyor.

 

Katı sofu:

 

Bu da aynıdır. Burada tasavvufa da saldırı vardır.

 

Hadis materyali:

 

Bilinen hadis-i şerifler için kullanılan tabir bu. Hadis-i şeriflere karşı olduğunu gizlemek için bu tabiri kullanıyor.

 

Mezhepçilik:

 

Ehl-i Sünnet'e ve dört hak mezhebe saldırmak için, bölücülük anlamına gelen bu tabiri kullanıyor.

 

Değişim:

 

(Çağın gereklerine uygun olarak dinde değişime gidilmeli) diyerek, açıkça dinde reformu savunuyor.

 

 

İnternet Radyomuz 24 saat yayındadır.

Dinlemek için tıklayın:

Dinimiz İslam İnternet Radyosu

 

Bugünkü ilahiyi

dinlemek için tıklayın:

·Güller Sümbüller

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

 

30 Aralık 2010 Perşembe

Haftalik Bulten (31 Aralik 2010)

 
  Sorularla Islamiyet  
     
 
      Hayırlı Cumalar;
 

Sitemize yeni eklenen soru-cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilir, pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

 
 
 
     
 
      Gündem;
 

Böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyilli olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, - ister ikrar et, ister inkâr - kabire, öteki dünyaya doğrudur.

Konuyla ilgili bilgi almak tıklayınız.

 
 
 
     
 
      Soru - Cevap Arşivinden:
   
 
 
     
 
      Sesli Soru - Cevap Arşivinden:
   
 
 
     
 
     Kuran-ikerim.org:
  kuranKuran Okuma, Meal Okuma-Araştırma, Makaleler, Soru ve Cevaplar, Kur'an Tefsiri, Kur'an Fihristi, Kur'an Eğitimi, Tecvid Eğitimi, Talim Uygulamaları ile dopdolu Kur'an sitemiz.... Kuran-ikerim.org  
 
 
     
 
     
 

www.sorularlaislamiyet.com
English | Azerice | Russian | Deutsch | Facebook

 
 
 
 

* İmamın abdesti yoksa

Açıklama: Açıklama: www.dinimizislam.com

Açıklama: Açıklama: bilgi@dinimizislam.com

31 Aralık 2010, Cuma

İmamın abdesti yoksa

.

 

Sual: İmamın abdesti, cemaatteki bazı kimselerin mezheplerine göre sahih olmazsa, mesela imam Şâfiî olup, abdesti Hanefî'ye uygun değilse, Hanefî cemaatin namazı sahih olur mu?

CEVAP

Sahih olur. Tahtavi'nin Merak-ıl-felah haşiyesinde, (Başka mezheplerdeki bir imama uymanın sahih olması için, uyanın mezhebine göre, namazı bozan bir şeyin imamda bulunmaması lazımdır. Eğer bozan bir şey varsa, imama uyan bunu bilmiyorsa yine namazı sahih olur. Güvenilen kavil budur. İkinci kavle göre ise, imamın kendi mezhebine göre namazı sahih olursa, uyanın mezhebine göre sahih olmadığı görülse bile, buna uyması sahih olur) buyuruyor. Bu ikinci kavil, her ne kadar zayıfsa da, harac olunca, zayıf kaville amel etmek lazımdır. Fitneye mani olmak için de, zayıf kaville amel edileceği, Hadika'da da yazılıdır. (İ. Ahlakı)

Yani birinci kavle göre bile, Şâfiî imamın abdestinin Hanefî'ye uygun olmadığı, mesela abdest aldıktan sonra elinin kanadığı, ancak kesin olarak biliniyorsa, ona uyan Hanefî cemaatin namazı sahih olmuyor. Bilinmiyorsa kanamış olsa bile sahih oluyor. Sormak, araştırmak da caiz değildir. İkinci kavle göre ise, kanadığı bilinse de sahih oluyor.

Harac olunca veya fitneye sebep olmamak için, ikinci kavle uymak gerektiği de açıkça bildiriliyor. Bu açık hükmü kabul etmemek, Müslümanları sıkıntıya sokmak olur.

 

Kendini Allah'tan satın almak

Sual: (Bin kere İhlâs okuyan kendini Allahü teâlâdan satın almış olur) hadis-i şerifindeki, (Kendini Allahü teâlâdan satın almak) ifadesi ne anlama geliyor?

CEVAP

Kölenin efendisinden kurtulup hürriyete kavuşması için, efendisine kendi değeri kadar para vermesi gerekir. İnsanlar da, Allahü teâlânın kulu, kölesidir. İnsan kulluktan yani Allahü teâlânın kölesi olmaktan elbette kurtulamaz. İnsanın Cehennemden kurtulması, kölenin kölelikten kurtulmasına benzetilmiş, yani burada mecazî olarak, İhlâs suresini bin kere okuyanın Cehennemden kurtulacağı bildirilmiştir.

Şartsız bildirilen her hüküm gibi, bu da elbette şarta bağlıdır. Bin İhlâs okuyanın Cehennemden kurtulmak için, Müslüman olması şarttır. Müslüman olmayan, ne yaparsa yapsın Cehennemden kurtulamaz. Ehl-i sünnet itikadında olmayan da, bozuk itikadının cezasını çekmedikçe Cennete giremez. Kul hakkı ve farz borcu olanlar, bunları ödemedikçe veya herhangi bir sebeple affa uğramadıkça Cehennemden kurtulamaz.

 

Haramla tedavi

Sual: Alkol, kan gibi haram olan bir maddeyi tedavide kullanmak caiz midir?

CEVAP

Namaz kılan ve dalında uzman olan salih bir doktor, (Tecrübelerimle biliyorum ki, bu hastalığın bu haram maddelerden başka etkili mubah ilacı yoktur) derse, o zaman haram olan bu maddeleri tedavi maksadıyla kullanmak caiz olur.

 

Sarı ve kırmızı

Sual: Erkeklerin sarı ve kırmızı renkte kıyafet giymesi günah olur mu?

CEVAP

Hayır, günah değildir. Bir kavle göre tenzihen mekruh olduğu bildirilmiştir.

 

 

İnternet Radyomuz 24 saat yayındadır.

Dinlemek için tıklayın:

Dinimiz İslam İnternet Radyosu

 

Bugünkü ilahiyi

dinlemek için tıklayın:

·Kur'an Kursu Gülleri

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net