02 Aralık 2009, Çarşamba | |
Uykudaki sevab ve günah | |
Sual: Uykudayken de yazılan sevab ve günahlar var mıdır? CEVAP Evet, vardır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir: (Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadettir.) [Deylemi] (Abdestli olarak yatan, uykudayken, gündüz saim [oruçlu], gece kaim [gece uyanıp ibadet eden] gibi sevaba kavuşur.) [Deylemi] (Âlimlerin uykusu ibadettir.) [İ. Gazali] Ölü gibi yatan, Allahü teâlânın lutfüyle, uyurken de sevab kazanıyor. Uykuda insana günah yazılmaz; çünkü şuurlu olarak bir günah işlemiyor. Bir hadis-i şerif meali: (Şu üç kişiden kalem kaldırıldı: Uyuyan uyanana, çocuk büluğa erene ve deli olan iyileşinceye kadar.) [Ebu Davud] Şartsız bildirilen bu hadis-i şerife bakınca, uyurken sevab da yazılmadığı anlaşılır; çünkü kalem kalktı deniyor. Ölenin defteri de kapanır, artık sevab günah yazılmaz; ama bunun da uyku gibi istisnaları vardır. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Bir mümin ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden salih evlat bırakan.) [Buhari] (Bir sünnet-i hasene çıkarana [iyi bir çığır açana], onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevab yazılır. Sünnet-i seyyie çıkarana [kötü bir çığır açana] da, onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah yazılır.) [Müslim] Uykuda sevab ve günah yazılanlar olduğu gibi, ölünce de sevab ve günahı devam edenler oluyor. Uyuyan da, çocuk, deli ve ölü gibi günah işlemiş olmaz; ancak gücü yeterken borcunu ödememişse, işlediği zulmün günahı uykudayken de yazılır; çünkü gücü yeterken borcunu ödememek zulümdür. Bir hadis-i şerifte, (Zenginin [ödeme imkânı olanın] borcunu ödemeyip, oyalaması zulümdür) buyuruldu. (Buhari) Uyurken zulüm kalkmadığı gibi, eskiden işlediğimiz günahlar da silinmez. Günahlarımız, uyurken de, uyanıkken de devam eder. Malı olduğu halde, borcunu ödemeyi bir saat geciktiren, zalim ve asi olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, uykuda da, yani her an lanet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. (Bey’ ve şira risalesi şerhi) Buradaki incelik: Uyuyan, uyurken günah işlediği için değil, daha önce borcunu, imkânı varken ödemediği için günah yazılıyor. Uykudayken yaptığı bir şey yazılmıyor, eski günahı devam ediyor. | |
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |
30 Kasım 2009 Pazartesi
* Uykudaki sevab ve günah (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.12.2009 tarihli yazısı)
* Hakikat Kitabevi (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.12.2009 tarihli yazısı)
01 Aralık 2009, Salı | |
Hakikat Kitabevi | |
Sual: İsmi çeşitli iddialarla gündeme gelen Ömer Öngüt’ün kitaplarını yayınlayan Hakikat Yayıncılık ile Hakikat Kitabevi arasında bir bağlantı var mı? CEVAP Hayır, uzaktan veya yakından hiçbir bağlantı yoktur. Sadece isim benzerliğidir. Hakikat Kitabevi’nin merkezi İstanbul’un Fatih ilçesindedir. İnternet adresi de, www.hakikatkitabevi.com ’dur. Birçok dildeki kitaplarının yanında, yayınladığı Türkçe kitaplar şunlardır: Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye, Mektubat Tercemesi, Faideli Bilgiler, Hak Sözün Vesikaları, Herkese Lazım Olan İman, İslam Ahlakı, Eshab-ı Kiram, Kıyamet ve Ahiret, Cevap Veremedi, İngiliz Casusunun İtirafları, Kıymetsiz Yazılar, Namaz Kitabı, Şevahid-ün Nübüvve, Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin. Hakikat Kitabevi’nin, bunlardan başka Türkçe yayını yoktur. Hamama gitmek uygun mu? Sual: Kadınların ve erkeklerin, hamama gitmeleri uygun değil midir? CEVAP İkisi de uygun değildir; çünkü kadınlar kadın hamamında avret yerlerini açıyorlar ve birbirlerinin avret yerlerine bakıyorlar. Kadının kadına avret yeri, göbekle diz arasıdır. Buralarını, kadınlar yanında da açmak ve başkasının açık olan avret yerine bakmak günah olur. Erkeğin erkeğe avret yeri de, göbekle diz arasıdır. Bundan dolayı erkeklerin de, avret yerini açan erkeklerin bulunduğu hamamlara gitmeleri doğru değildir. Hastalık veya başka bir ihtiyaç sebebiyle umumi hamama veya umumi kaplıcaya gidince de, diz ve göbek arasını örtmeli; açık olanlara bakmamalı. İhtiyaç olunca, Hanbelî mezhebini taklit etmeli; çünkü Hanbelî mezhebinde erkeklerin avret yeri sadece seveteyndir. Yani ön ve arka edep yerleridir. Uygun olmayan elbiseler satmak Sual: Dışarıda giyilen açık saçık elbiseler satıyoruz. Mağazamıza Müslüman olmayanlar da geliyor. Uygun mudur? CEVAP Sadece gayrimüslim olanlar gelseydi mahzuru olmazdı. Müslümanlar da geldiği için, yani onlara da satılacağı için uygun değildir. Üçgen şeklinde muska Sual: Muska taşımak caiz midir? Muska nasıl kaplanır? Üçgen şeklinde olmasının, onunla tuvalete girilmesinin mahzuru var mıdır? CEVAP Dinin bildirdiği dua ve âyetlerin yazılı olduğu muskayı taşımak caizdir. (F. Hadisiyye) Muskanın üçgen veya başka bir şekilde olmasının da hiç mahzuru yoktur. Muska ya yedi kat balmumu kaplanmış muşamba denilen beze sarılır veya tek kat deri yahut naylona sarılır. Bu haliyle tuvalete girmekte de mahzur olmaz. | |
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |
* Allah'ın işitmesi ve görmesi
01 Aralık 2009, Salı | |||
Allah’ın işitmesi ve görmesi | |||
Sual: Kitaplarda, (Allahü teâlâ işitir, görür; ama Onun işitmesi, görmesi bizim gibi vasıtayla, yani göz ve kulakla değildir) diye bildiriliyor. O zaman bunun gibi, (Allah’ın gözü, kulağı vardır; ama bizim gözümüze, kulağımıza benzemez, nasıl olduğu bilinemez) demek de caiz olur mu? CEVAP Hayır, kesinlikle caiz olmaz. Bunu söyleyen, Mücessime ve Müşebbih ismindeki sapık fırkalardır. Bunlar, (Allah cisimdir) diyerek ve Onu mahlûklara benzetiyorlar. Bunun gibi vehhabiler de, (Allah’ın eli vardır; ama bizim gibi değildir, nasıl olduğu bilinemez) diyorlar. Hâşâ, gözü, kulağı veya eli vardır demek, yaratılmışlara benzetmek olur. (Nasıl olduğu bilinemez, bilinen şeylere benzemez) dense de, mahluklara benzetilmiş olur; çünkü göz, kulak ve el birer organdır yani maddedir, cisimdir. Allahü teâlâ ise, bunlardan uzaktır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11] İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: Allahü teâlâ, madde ve cisim değildir. O, bildiğimiz, düşünebileceğimiz şeyler gibi değildir. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez. Benzeri olamaz. Şu kadar biliriz ki, Allahü teâlâ vardır, bildirdiği sıfatları da vardır; fakat kendisinde, varlığında ve sıfatlarında akla gelen, hayalimize gelen her şeyden münezzehtir, uzaktır. İnsanlar Onu anlayamaz. (2/67)
Bugünkü sesli yayını dinlemek için tıklayın: | |||
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |||
28 Kasım 2009 Cumartesi
* Cehennem ebedi değil mi?
30 Kasım 2009, Pazartesi | |||
Cehennem ebedi değil mi? | |||
Sual: (Nebe suresi 23. âyetinde, sonsuz olarak değil, asırlar boyunca cehennemde kalınacağı bildiriliyor. Dolayısıyla, kâfirler de cehennemde ebedi kalmayacaktır) diyorlar. Bu doğru olabilir mi? CEVAP Hayır, doğru değildir. Bahsedilen âyet-i kerimenin meali şöyledir: (Onlar orada ahkâb [hukublar, devirler] boyunca kalacaklardır.) [Nebe 23] Ahkâb, hukub kelimesinin çoğuludur. Hukub, birçok seneleri ihtiva eden bir devir demektir. İmam-ı Kurtubi hazretleri tefsirinde buyuruyor ki: Devirler boyunca orada kalacaklar demek, devirler devam ettiği sürece, cehennemde kalacaklar demektir. Bu devirlerin ardı arkası kesilmeyecektir. Her bir devir geçtikçe bir başkası gelecektir. Sonsuza kadar, ardı ardınca günler gelecek demektir. Eğer beş ya da on ahkâb denilseydi ya da buna benzer bir ifade kullanılmış olsaydı, o zaman belirli bir zamana delalet ederdi. Ahkâbın söz konusu ediliş sebebi, hukubun onlar nazarında en uzun süreyi kapsadığından dolayıdır. Böylelikle onların anlayışlarının benimsediği ve bildikleri şekilde onlara hitap etmiş olmaktadır. Burada bu ifade, ebedilik için kullanılmıştır. Yani onlar orada ebediyen, sonsuz olarak kalacaklardır. Ahkâb ifadesi kalblere daha bir dehşet verir ve ebediliğe daha açık bir delil teşkil eder. Anlamlar birbirine yakın olduğu için ahkâb ifadesi kullanılmıştır. (Cami’u li-Ahkâm) Beydâvî, Celâleyn, Medârik tefsirlerinde de, (Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar) buyuruluyor. Bu husus şu mealdeki âyet-i kerimelerde, daha açıkça bildirilmiştir: (Kötülükleri [günahları, küfürleri] kendilerini çepeçevre kuşatanlar Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 81] (Şüphesiz, kâfirlere Cehennem azabı ebedidir, sonsuzdur.) [Zuhruf 74]
Bugünkü sesli yayını dinlemek için tıklayın: | |||
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |||
* Ölü için kurban kesmek (Mehmet Ali Demirbaş'ın 30.11.2009 tarihli yazısı)
30 Kasım 2009, Pazartesi | |
Ölü için kurban kesmek | |
Sual: Ölü için kesilecek kurbanda aranan şartlar nelerdir? CEVAP Maddeler halinde bildirelim: 1- Sevabını ölüye göndermek için kesilecek kurban da, her kurban gibi, yalnız Allah rızası için kesilir. Kesilen kurbanın sevabı, ölüye ve ölülere gönderilebilir. Farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibadeti yaparken veya yaptıktan sonra sevabı, ölü, diri herkese hediye edilebilir. Namaz, oruç, hac, umre, sadaka, Kur'an-ı kerim okumak, evliyanın kabrini ziyaret, kurban, zikir gibi ibadetlerin sevabları başkasına hediye edilebilir. Hediye edenin kendi sevabından hiç azalma olmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Yani sevab, hediye edilen ölü ve diri müminlere, taksim edilmeden, her birine bütünü kadar erişir. Bu Allahü teâlânın bizlere bir lütfudur. Onun için, kazandığımız sevabları ölü diri bütün Müslümanlara bağışlamalıyız. 2- Bir kimse, biri adak, biri akika, biri vacib olan bayram kurbanı, biri nafile, biri ölü için, biri de Peygamber efendimiz için kurban kesmek istese, bir inek alıp kesebilir. 3- Kurban kesemeyen Müslüman, ölürken, bıraktığı maldan kendi için kurban kesilmesini vârisine vasiyet ederse, vasiyet edilen kurban, bayram günleri kesilir. Bunun etinden, kesen kimse, fakir olsa da yiyemez. Etinin hepsini fakirlere vermesi gerekir. 4- Vasiyet etmemiş ölü için, vârisi veya başkaları, her zaman kendi malından hayvan kesip sevabını ölüye hediye edebilir. Sevabı, kesenin olur. Bunların etinden, kesen de yiyebilir. 5- Vefat etmiş bir evliya için kurban keserken, (Allah rızası için kurban kesmeye) diye niyet edilir ve sevabı o evliyanın ruhuna hediye edilir. 6- Sevabı ölüye gönderilecek olan hayvan, her zaman kesilebilir. Adak kurbanı Kurban demek, bayramın ilk üç gününde zengin için vacib, fakir içinse, nafile olarak kesilen koyun, keçi, sığır veya deve demektir. Kurban adayan kimse, bayramın ilk üç günü içinde keser. Bundan sonraya kalırsa, mevcutsa diri olarak sadaka verir. Adak kurbanının, bayramın ilk üç gününde kesilmesi gerekir. Bu günler gelmeden önce kesilirse, kurban olmaz ve adak yerine getirilmiş olmaz. Adak kurbanı, belli üç günde kesilemediyse, altın, gümüş olarak değeri veya diri olarak kendisi fakirlere verilir. Belli üç günden sonra kesilip de, eti fakirlere dağıtılırsa, etin değeri, diri kurban değerinden az olmamalıdır. Az olursa, aradaki fark kadar para da dağıtılır. Kurban denmeden adanırsa, mesela bir koyun keseceğim denirse, gün ve yer belli etse de, kurban bayramı günleri dâhil, istediği zaman ve istediği yerde yani söylediğinden farklı zamanda ve yerde de kesebilir. | |
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |
* Esas olan sevgidir (Mehmet Ali Demirbaş'ın 29.11.2009 tarihli yazısı)
29 Kasım 2009, Pazar | |
Esas olan sevgidir | |
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri bayrak gibidir ve hep dalgalanırlar. Bozuk insanlar, o bayraklara düşmandır; ancak onları Allahü teâlâ korur. Onlar Allah der, başka bir şey demez. Allahü teâlâ, (Kim Allah der ve Allah için varsa, Allah da, onun içindir) buyuruyor. Onlar, Allah için yaşar, Allah için çalışır, kimseyi üzmezler, kötülük etmezler. Böyle bir şeyi yapmaları hayal edilmez. Değil kötülük yapmak, kötülük nedir düşünemezler bile. Kötüler ise, Resulullahın yolunda olanlarla uğraşırlar. Peygamber efendimiz âlemlere rahmetti, hâşâ kime kötülük yaptı? Buna rağmen hep Onunla uğraştılar, hatta savaştılar. İslam âlimlerinin, evliyaların hayatlarını okumalıyız. O mübarek zatları tanımalı, sevmeliyiz. Esas olan emir değil, sevgidir. Yani içinde sevgi olmayana, bunu yap, şunu yapma demek fayda getirmez. İnsan büyük zatları sevince, ister istemez dinimize uyar, emir ve yasakları yerine getirir. Büyüklerin sevgisiyle hâsıl olan sevgi, kalıcı sevgidir. Kalbe nakşetmek gibidir. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına muhabbetle, saygıyla elini sürenin eline Cehennem ateşi ulaşmaz. Eli yakmayan Allahü teâlâ, vücudu da yakmaz. Dolayısıyla endişeye mahal yoktur. Büyükler bizi ortada bırakmaz. Baş nereye giderse, vücut da oraya gider. Sarhoşun biri yalpalayarak evine giderken bazı sesler duyar. Kulak kabartır ve anlar ki, Allahü teâlâyı zikredenler var. Sesin geldiği tarafa gider ve açık duran pencereden evin içine bakar. Orada Gavs-ı a’zam Seyyid Abdülkadir Geylani hazretlerinin talebelerini görür. Olay, Gavs hazretlerinin vefatından yüzlerce yıl sonra gerçekleşmektedir. İçinden, (Ne güzel insanlar, bir benim halime bak, bir de onlarınkine! Rabbimi zikrediyorlar) diye düşünür ve onlara muhabbetle bakar, daha sonra evine gider ve hikmet-i ilahi, o gece vefat eder. Kabre koyarlar. Melekler bunu Cehenneme götürürken, Gavs hazretleri önlerine çıkıp, (Nereye götürüyorsunuz bunu?) diye sorar. Melekler, (Ya Gavs, bu çok kötü biri, Cehenneme götürüyoruz) derler. Gavs hazretleri, (Tamam ama başını vermem, isterseniz vücudunu götürebilirsiniz. Baş bana ait; çünkü o baş, benim talebelerime sevgiyle baktı. Benim talebelerime sevgiyle bakan gözü ateş yakmaz) buyurur. Melekler, (Ya Gavs, olur mu öyle şey, baş bir tarafta vücut bir tarafta olmaz) deyince, (O zaman Cenab-ı Hakk’a arz edin) buyurur. Melekler de durumu Cenab-ı Hakk’a arz ederler, (Ya Rabbi, bu mevtayı ne yapacağız, baş ayrı, gövde ayrı, nasıl muamele edelim?) derler. Allahü teâlâ da, (Baş nerdeyse vücut da oradadır, gövde başın gittiği yere gidecek) buyurur ve adam Cennete gider. | |
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |
* Hat değişikliği
29 Kasım 2009, Pazar | |
Cep telefonu | |
Mehmet Ali Demirbaş'ın 0 505 409 72 01 numaralı telefon hattı, numara aynı kalmak üzere Avea’dan Vodafone’daki Vipcell tarifesine taşınmıştır. | |
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |
27 Kasım 2009 Cuma
* Adak yerine yemin kefareti
29 Kasım 2009, Pazar | |||
Adak yerine yemin kefareti | |||
Sual: S. Ebediyye’de, şarta bağlı olan adağı yerine getirmeyip yemin kefareti vermenin de caiz olduğu bildiriliyor. Aynı yerde, hâsıl olmasını istemediği bir şeyi şart ederse, şart hâsıl olunca, adağın yerine yemin kefareti vermenin de caiz olduğu bildiriliyor. İkincisinde (İstemediği şey hâsıl olunca) diye ayrıca belirtilmiş. Birincisinde ise, istemediği diye bir şey yok. İstediğimiz bir şey hâsıl olunca da, adağı yerine getirmeyip yemin kefareti vermek yeterli oluyor mu? CEVAP Evet, yeterli olur. Bozuk asırlar Sual: Hadis-i şerifte, (Her asır, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece kıyamete kadar hep bozulur) buyurulduğu halde, dünyada, İslami bir uyanışın görülmesi nasıl izah edilir? CEVAP Hadis-i şerif genel manadadır. Yani gittikçe insanların bozulacağını gösterir. İstisna olarak bazı bölgelerde her zaman İslamiyet’e sarılanların olması buna mani değildir. Gusül gerekmez Sual: Ameliyat sonunda, meni kanalı idrar torbasına bağlandı. İhtilam olunca, meni idrar torbasına akar deniyor. İdrar yapınca, idrarda, meni görülmezse, gusletmek gerekir mi? CEVAP Meni çıktığı görülmedikçe gusül gerekmez.
Bugünkü sesli yayını dinlemek için tıklayın: | |||
Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |||