31 Mayıs 2016 Salı

* Dünyada zekâtı verilmeyen mallar (Osman Ünlü'nün 02.06.2016 tarihli yazısı)

02 Haziran 2016, Perşembe

Dünyada zekâtı verilmeyen mallar

 

 

Sual: Bazı kimseler, dünyada zekâtı verilmeyen malların, ahirette azap aleti olarak, insana geri çevrileceğini söylüyorlar. Gerçekten böyle midir, böyle bir şey var mıdır?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Riyâd-un-nâsıhîn kitabında deniyor ki:

"Hazret-i Ali naklediyor: Resulullah efendimiz Veda Haccında buyurdu ki: (Malınızın zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin, namazı, orucu, haccı ve cihadı ve imanı yoktur.) Yani, zekât vermeyi vazife bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmez, günaha girdiğini bilmezse, imanı gider. Senelerle zekât vermeyenlerin zekât borçları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, Müslümanların hakkını hatırına bile getirmezler. Böyle kimseler, Müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek nadir olur. Zekât vermek, Kur'ân-ı kerimin otuziki yerinde, namazla birlikte emredilmektedir. Tövbe suresi, 34. âyet-i kerimesi, böyle kimseler için olup, burada mealen; (Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele!) buyurulmaktadır. Bu azabı, bundan sonraki âyet-i kerime bildirmekte olup, mealen; (Zekâtı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır) buyurulmuştur." İmâm-ı Gazâlî hazretleri de buyuruyor ki:

"İnsanlardan her biri, dünyada sımsıkı sakladıkları malı boyunlarına geçirmişlerdir. Deve zekâtını vermeyenlerin, boynuna deve yüklenir. Sığır, koyun zekâtı vermeyenler de, böyle olur. Bunların feryatları âdeta gök gürlemesi gibidir. Ekin zekâtını, yani uşrunu vermeyenlerin boynuna ekin denkleri yüklenir. Eğer buğday ise, buğday, arpa ise arpa yani hangi cinsten ise o dolmuştur ki, ağırlığından altında, vâveylâ, vâseburâ diye bağırırlar. Altın, gümüş ve kâğıt para ve sair ticaret malı zekâtından vermeyenler de, dehşetli bir yılanı yüklenirler ki, değirmen taşlarını yüklenmiş kadar ağırlığı vardır. Feryat edip bağırırlar, bu nedir, derler. Melekler onlara; (Bunlar, dünyada zekâtını vermediğiniz mallarınızdır) derler. İşte bu hal, Âl-i İmrân sûresinin mealen; (Dünyada esirgedikleri, kıyamet günü boyunlarına takılır) olan, 180. âyet-i kerimesi ile bildirilmiştir."

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

* Dünyanın bir yerinde hilal görülünce

02 Haziran 2016, Perşembe

Dünyanın bir yerinde hilal görülünce

 

 

Sual: Bir yerde hilal görülünce bütün dünyada oruca başlamak mı gerekir? Kutuplara giden ve esir olanların da oruç tutmaları gerekir mi?

Cevap: Şabanın otuzuncu gecesi, bir şehirde hilal görülünce, bütün dünyada oruca başlamak lâzım olur. Gündüz görülen hilal gelecek gecenin hilalidir.

Kutuplara ve Aya giden Müslümanın da, seferî olmağa niyet etmedi ise, bu ayda gündüzleri oruç tutması lâzımdır. Yirmidört saatten daha uzun günlerde, oruca saat ile başlar ve saat ile bozar. Gündüzü böyle uzun olmayan bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyar. Eğer oruç tutmazsa, gündüzleri uzun olmayan yere gelince kaza eder].

(Bahr)de, 283. cü sahifede diyor ki, (Kâfir memleketinde bulunan esir, Ramazan ayının zamanını bilemez ise, araştırıp zan ettiği zamanda bir ay oruç tutar. Sonra, zamanını öğrenince, zamanından önce tutmuş ise, hepsini kaza eder. Zamanından sonra tutmuş ve fecirden evvel niyet etmiş ise, caiz olup, hepsi kaza yerine geçer. Fıtır (Ramazan) bayramının birinci gününe rastlamış ise, bir günü kaza eder). (Tam İlmihâl s. 315)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

30 Mayıs 2016 Pazartesi

* Orucun başlaması hilali görmekle olmazsa

01 Haziran 2016, Çarşamba

Orucun başlaması hilali görmekle olmazsa

 

 

Sual: Oruca hilali görmekle başlanılmazsa bayramdan sonra iki gün kaza orucu tutmak gerekir mi?

Cevap: Ramazanın ve bayramın, semada hilali görmekle değil de, takvime göre başlatıldığı yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce veya bir gün sonra başlanılmış olabilir. Oruç tutulan birinci ve sonuncu günleri hakiki Ramazana rastlamış olsalar bile, Ramazan olup olmadıkları şüpheli olur. İbni Âbidîn "rahmetullahi aleyh", Ramazan bahsinde diyor ki, (Ramazan olup olmadığı şüpheli olan günlerde, Ramazan orucu tutmak, tahrimen mekruhtur. Müslüman memleketinde olup da, ibadetleri bilmemek özür olmaz). Bunun için, Ramazanın takvimlere veya mezhepsiz memleketlere uyarak başlatıldığı yerlerde, bayramdan sonra, iki gün kaza orucu tutmak lâzımdır. [Kâfirler ve İslam düşmanları, bir taraftan, İslam memleketlerini kana boyuyor. Camileri, İslam eserlerini yıkıyor, yok ediyorlar. Diğer taraftan da, İslam memleketlerindeki imanı ve ahlâkı bozuk olan cahilleri bulup, bunlar vâsıtası ile, İslam ilimlerini yok ediyorlar. Bozuk düşüncelerini, yalanlarını, İslamiyet bilgileri diyerek yazıyorlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına saldırıyorlar. İslamiyete karşı bu hücumları, hep İngilizler planlamaktadır. Meselâ (Ramazandan sonra, iki gün kaza orucu tutmak da nerden çıktı? Hiçbir kitapta böyle bir şey yoktur diyorlar). Kitaplarda yazılı değildir sözü yanlıştır. Çünkü, her asırda, her yerde, Ramazan ayı, hilali görmekle başlardı. İki gün kaza orucuna lüzum yoktu. Şimdi, Ramazan ayı, hilalin doğma zamanını hesap etmekle başlatılıyor. Ramazanın başlaması, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olmuyor. Bu hatayı düzeltmek için, bayramdan sonra iki gün kaza orucu lâzım olduğu, Tahtâvînin (Merâkıl-felâh) haşiyesinde yazılıdır.] (Mecmû'a-i Zühdiyye)de diyor ki, (Şevval [bayram] hilalini gören bir kimse, iftar edemez. Çünkü, bulutlu havada, Şevvâl hilalini, iki erkeğin veya bir erkekle iki kadının gördüm demeleri lâzımdır. Açık havada, Ramazan ve Şevval hilallerini çok kimsenin gördüm demeleri lâzımdır). (Kâdîhân)da diyor ki, (Hilal, şafaktan sonra batarsa, ikinci gecenin, şafaktan evvel batarsa, birinci gecenin hilalidir). (Tam İlmihâl s. 315)

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

* Yazın oruç tutmak zararlı mıdır? (Osman Ünlü'nün 01.06.2016 tarihli yazısı)

01 Haziran 2016, Çarşamba

Yazın oruç tutmak zararlı mıdır?

 

 

Sual: Bazı kimseler, yazın oruç tutma konusunda; "bilhassa yaz günlerinde gündüzleri yemeyip içmeyerek, geceleri yiyip içmek, sıhhate zararlı olup, çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır" diyorlar. Bu sözlerin aslı var mıdır?

Cevap: Bu ve benzeri sözlerin hiçbiri doğru değildir, asılsızdır. Çünkü orucun edeplerinden birisi de, iftar zamanında mideyi tıka basa doldurmayıp, henüz iştah varken yemekten el çekmektir. Bu edebe riayet edenlerin, hasta olmak değil, bilakis sıhhat bulacakları bütün tabipler, doktorlar tarafından ittifak ile bildirilmiştir. Böyle oruç tutmanın sıhhat için faydalı olduğu muhakkaktır. Eğer böyle söyleyenlerin yalan olan bu sözleri doğru olsa idi, İslâm memleketlerinde Ramazan ayında her Müslümanın hasta olması ve çok kimsenin de vefat etmesi icab ederdi. Halbuki yapılan sağlık istatistiklerinde, Ramazan ayında diğer aylara göre hiçbir zıtlık görülmez. Aklen de düşünülse, birçok insan sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere yemek yer. Alışılmış olan iki yemek vaktinin birinde, birkaç saat değişiklik yapmakla, vücutta ne gibi bir değişiklik meydana gelebilir ki? Belki oruç ayının yani Ramazanın başında bir iki gün, insan biraz değişiklik hissedebilir. Bu cihetle oruçtan dolayı sıhhatte bir değişiklik olmaz.

***

Sual: Bazı kimseler, midem rahatsız oluyor diyerek, oruç tutmak istemiyorlar. Oruç tutunca mide rahatsız olur mu, mide hastalanır mı?

Cevap: Oruç, mide rahatsızlığına sebep olmaz. Bilakis midenin sıhhatine faydalı olur. Bu husus, bugünkü modern tıp mütehassısları, uzmanları tarafından, açık ve kesin bir şekilde ispat edilmiştir. Çeşitli yabancı dillerde, mütehassıs tabipler, doktorlar tarafından yazılmış tıp kitaplarında, birçok hastalıkların, yeme ve içme konusunda perhiz yapmakla tedavi edilecekleri, yahut perhiz yaparak tedavinin kolaylaşacağı açıkça bildirilmektedir.

***

Sual: Oruç tutmak, insanın iradesini zayıflatır diyenler oluyor. Gerçekten oruç tutunca böyle bir şey olur mu?

Cevap: Söylenenlerin tam tersine, oruç tutmakla, insanın güçlü bir irade kuvveti kazanacağı kesindir, bunda şüphe yoktur. Çünkü oruç tutmak sebebi ile alkol, uyuşturucu gibi, kötü alışkanlıklardan oruç vesilesi ile kurtulanlar çok görülmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

29 Mayıs 2016 Pazar

* Zekât, hicretten sonra farz oldu (Osman Ünlü'nün 31.05.2016 tarihli yazısı)

31 Mayıs 2016, Salı

Zekât, hicretten sonra farz oldu

 

 

Sual: Zekât ne zaman farz oldu ve zekât verilecek malın, paranın mutlak helal yoldan mı elde edilmesi gerekir?

Cevap: Zekât vermek, hicretin ikinci senesinde Ramazan ayında farz oldu. Her Müslümanın tam mülkü olan nisap miktarındaki zekât malının, belli zamanda, belli miktarını, zekât niyeti ile ayırıp, emredilen Müslümanlara vermektir. Tam mülk, helal yoldan gelip, kullanması mümkün helal malı demektir. Gasp, hırsızlık, rüşvet, kumar ve fasit olarak satın aldığı mal gibi, haram malı kendi helal malı ile veya çeşitli kimselerden aldığı haram malları birbirleri ile karıştırmamış ise, bu haram mallar, mülkü olmaz. Kullanması, nafaka yapması helal olmaz. Bunlarla cami ve başka hayırlar yapamaz. Bunların zekâtını vermesi farz olmaz, zekât nisabının hesabına katılmazlar. Sahipleri veya vârisleri belli ise, kendilerine geri vermesi farzdır. Belli değilse, hepsini sadaka olarak fakirlere dağıtırsa da, sonra sahibi çıkıp, ödemesini, tazminini isterse, öder. Sahiplerini buluncaya kadar dayanamayıp bozulacak malı, kendi kullanıp, sonra tazmin etmesi, yani benzerini, benzeri yoksa kıymetini ödemesi caiz olur.

***

Sual: Hak edilmiş fakat ele geçmemiş olan maaş ve ücretler, zekât hesabına dahil edilir mi?

Cevap: İbni Âbidînde, alışveriş anlatılırken deniyor ki:

"Din adamlarının, evkaftan alacakları erzakı, teslim almadan önce satmaları caiz değildir. Çünkü bunlar, hak edilmiş ücret iseler de, hak edilen mal, kabz edilmeden, ele geçmeden önce mülk olmaz." Bunun için memurların, işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce mülkleri olmaz. Maaş, ücret ele geçmeden önce, bunlar nisab, zekât hesabına katılmaz, yani zekâtları verilmez. Memur ve işçilerden kesilen yardım sandığı, sigorta paraları ve tasarruf bonoları zekât hesabına katılmaz. Senelerce sonra birikmiş olarak ele alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır. Satış karşılığı alınan bonolar, böyle değildir. Bunlar ve hisse ve tahvil senetleri, her sene zekât hesabına katılır.

***

Sual: Bir şirkete ortak olan, sadece kendi hissesine düşenin mi zekâtını verir?

Cevap: Bir ticaret şirketine ortak olanın, hissesi nisab miktarı ise, kendi hissesinin zekâtını hesap ederek vermesi lazımdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

* Ramazan başlamasında herkese güvenilmez

31 Mayıs 2016, Salı

Ramazan başlamasında herkese güvenilmez

 

 

Sual: İmsak vakitlerini bazıları 15-20 dakika geç başlatıyorlar. Ramazan orucuna başlamak için herkese güvenilebilir mi?

Cevap: (Merâkıl-felâh)daki hadîs-i şerifte, (Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrar görünce, orucu bırakınız!) buyuruldu. Bu emre göre, Ramazan ayı, hilalin [yeni ayın] görülmesi ile başlar. Hilali görmeden önce yapılan hesap ile, takvim ile başlamanın câiz olmadığını, (İbni Âbidîn) kıble bahsinde ve (Eşi'at-ül-leme'ât) ve (Ni'met-i islâm) sahipleri bildirmişlerdir. Şaban ayının otuzuncu gecesi, güneş gurup edince, hilali aramak ve görünce gidip kadıya haber vermek, vacib-i kifayedir. Takıyyuddîn Muhammed ibni Dakîk diyor ki, (İctimâ'ı neyyireyn)den 1-2 gün geçmeden, hilal hiç görülemez. (Tam İlmihâl s. 314)

[(Hadîka)nın yüzotuzdokuzuncu sahifesinde diyor ki, (Bid'at sâhibi olanlar, yani itikatta Ehl-i sünnetten ayrılmış olan yetmişiki fırkanın hepsi, (Ehl-i kıble) oldukları, her ibadeti yaptıkları hâlde, adil değildirler. Çünkü, ya mülhid olarak, imanları gitmiştir. Yahut bid'at sahibi olup ehl-i sünneti seb ediyorlar ki, bu da büyük günahtır). (Dürr-ül-muhtâr) şahitliği anlatırken diyor ki, (Müslümanı seb etmek, kötülemek günahtır. Adaleti yok eder. Şahitliği kabul olmaz). Bunun için, Ramazanın, bayramın ve hac zamanının gelmesini ve iftar ve namaz vakitlerini anlamakta ve bütün din işlerinde, mezhepsizlerin sözlerine uymak câiz değildir.] (Tam İlmihâl s. 315)

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com