30 Nisan 2016 Cumartesi

* Zaruret olmadan bir şey istemek haramdır

02 Mayıs 2016, Pazartesi

Zaruret olmadan bir şey istemek haramdır

 

 

Sual: Zaruret olmadan birisinden bir şey istemek ve başkasına ücretsiz iş yaptırmak caiz midir? Sadaka ve zekât istemek te böyle midir?

Cevap: (Hadîka), ikinci cilt, ikiyüzaltmışyedinci [267] sahifede diyor ki, (Zaruret olmadan bir şey istemek haram olduğu gibi, ücretsiz olarak başkasına iş gördürmek de haramdır. Başkasının çocuğuna, kölesine iş gördürmek ise, daha büyük günahtır. (Müslim)de Abdullah ibni Abbâs "radıyallahü teâlâ anhümâ" diyor ki, çocuklarla oynuyordum. Ansızın Resûlullah geldi. Kapı arkasına saklandım. Yanıma gelip, avucu ile sırtımı okşadı. (Git bana Muaviye'yi çağır) buyurdu. Bu hadîs-i şerife göre, çocukların, haram olmayan oyunları oynaması ve çocuğa birisini çağırmak için güvenilmesi ve ufak işlerin yaptırılması câizdir. Kendi küçük oğlunu ve kızını ve torunlarını bir işte kullanmak, fakir olana veya çocuğu yetiştirmek için olursa câizdir. Çocuğun, babasına hizmet etmesi vacibtir).

Başkasından sadaka istemesi haram olan kimsenin, zekât istemesi de haram olur. Başkasında olan alacağını istemek, sözbirliği ile câizdir. Zenginin fakirdeki alacağını istemesi de böyledir. Fakat fakirin, ödeyebilecek güce gelmesini beklemesi vacibtir. Af etmesi daha sevabdır. Din adamlarının, hâfızların ve din düşmanları ile beden, söz ve kalemle cihad edenlerin, Müslümanların mallarını, canlarını ve haklarını koruyan devlet adamlarının ve hâkimlerin, Beyt-ül-mâldan, geçinecek kadar para veya mal almak hakları vardır. Bu haklarını istemeleri câizdir. (Tam İlmihal s. 790)

 

(Bey' ve şirâ risâlesi) sonunda diyor ki, (Yetim oğlana ücretsiz olarak, yalnız annesi iş yaptırabilir. Velisi, akıllı çocuğu, hocaya veya ustaya verip, buna öğret! Bu da sana hizmet etsin dese, bunlar çocuğa hafif iş yaptırabilir. [İlim ve edep öğreten velisi de, hocası gibidir.] Fakat, yaptıracakları işin ve sokaktaki çeşmeden getireceği suyun, piyasaya göre ücretinin, öğretmek ücretinden fazla olmaması ve hizmet etmeği, velinin söylemiş olması lâzımdır. Akıl, baliğ kimsenin kendisi gelip, bana öğret, ben de sana hizmet edeyim demesi de böyledir. Çocuğun kendisi ve malı için velisi, yani babası, baba yoksa babanın vasisi, vasi yoksa dedesi, dedesi de yoksa, bunun vasisi, bu da yoksa hâkim, ücret ile, hafif işlerde çalıştırabilir. Ücret, yalnız çocuk için sarf edilir). Kadın, veli olamaz. (Tam İlmihal s. 791)

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

* Gördüğü, bildiği hâlde inkârın sebebi (Osman Ünlü'nün 02.05.2016 tarihli yazısı)

02 Mayıs 2016, Pazartesi

Gördüğü, bildiği hâlde inkârın sebebi

 

 

Sual: Peygamber efendimiz zamanında, mucizeleri görmeden iman edenler olduğu gibi, gördükleri hâlde inkâr edenler de olmuş. Bunun sebebi nedir?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Şevâhid-ün Nübüvve kitabında deniyor ki:

"Resulullah efendimiz zamanında, basiretli, ileri görüşlü olanlar, hiçbir delile ihtiyaç duymadan hemen iman etmişlerdi. Basiretleri örtülü olanlar ise, örf ve âdetler bunlarda huy hâline geldiği için, Resulullah efendimizin hâllerini, sözlerini ve mucizelerini görüp, işitmedikçe, iman etmek nimeti ile şereflenememişlerdi.

Resulullah efendimiz zamanındakiler böyle olduğu gibi, daha sonra gelip iman edenler de iki kısma ayrılmaktadır. Bunlardan bir kısmı, Resûlullah efendimizin sözlerinin açıklamalarını, hâllerini ve ahlakını işittiklerinde, okuduklarında, hemen tasdik edip iman etmişlerdir. İkinci kısımdakiler ise, mucizeleri duyup, Resulullah efendimizin Peygamber olduğunu iyice anlayıp tasdik etmedikçe, iman nimetine kavuşamamışlardır. İnsanlardan bir kısmı da, Resulullah efendimizin Peygamberlik alametlerini, mucizelerini görseler de, inat ve kibirlerinden dolayı inanmamışlardır. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri böyle idi. İman etmek için mucize istediler, mucizeleri görünce, bunlar sihir ve göz boyamaktır dediler. Mucizeleri görmeleri, inkârlarını arttırmaktan başka bir şey yapmadı. Daha sonraki inkâr edenler de, bunlara dahildir. Bunlar, mucizeleri inkâr ederek, inat ve kibir yolunu tutmuşlardır. Haşra, neşre, kıyamet gününe, hesaba, kitaba, Cennete, Cehenneme ve Peygamber efendimizin haber verdiği diğer hususlara da iman etmiyorlar.

İnsanlardan bir kısmı da, nakledilen delillere ve mucizelere inandıklarını söylüyorlar ise de, onların hepsini tevil ediyor, mucize olmaktan çıkaracak şekilde açıklıyorlar ve inkâr ediyorlar. Bunlar, mucizeleri inkâr ettikleri hâlde, halkın gönlüne girmek ve çeşitli menfaatler elde etmek için, keramet sahibi olduklarını iddia ediyor ve çeşitli yalanlarla, hilelerle, cahil kimseleri kendilerine bağlıyorlar."

***

Sual: Haram olmayıp mubah şeylerle meşgul olmanın, dinimizce bir mahzuru var mıdır?

Cevap: Fetâvâ-yı Hindiyyede; "Kur'an-ı kerim okumaya, namaz kılmaya vakit bırakmayan her mubah iş, mekruhtur" buyuruluyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

29 Nisan 2016 Cuma

* İslâmiyete hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak

01 Mayıs 2016, Pazar

İslâmiyete hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak

 

 

Sual: İslâmiyete hizmet ve rahat ibadet etmek için çok çalışıp çok helal mal kazanmak iyi midir?

Cevap: Hakîkî islâm âlimi, büyük Velî Abdüllah Dehlevî "rahmetullahi teâlâ aleyh" seksensekizinci mektubunda buyuruyor ki, (Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını temin için ve fukaraya yardım ve İslâmiyete hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak, çok iyidir. Süleyman aleyhisselâm ve emîr-ül-müminîn Osman ve Abdurrahman bin Avf ve Eshâb-ı kiramdan bazıları çok zengin idiler. Bu zenginlikleri, Allahü teâlâ indindeki derecelerinin azalmasına sebep olmadı. Fukara-yı sabirin (sabreden fakirler) ve agniyayı şakirinden (şükreden zenginler) hangisinin efdal olduğu ihtilaflıdır. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" fakirliği ihtiyar etmişti. (Rabbim, beni doyuruyor, içiriyor) buyururdu. Fakirlik, ibadete ve hizmete mani olursa, taat yapmağa kuvvet hâsıl etmek için, zengin olmak efdaldir. Böyle zenginlik büyük nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti dilediğine ihsan eder). Müslüman, dünyayı sevdiği, dünyaya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmağı emrettiği için çalışıp kazanır. Nefsinin kötü arzularına, zevklerine kavuşmak için çalışıp para kazanmak ve çalışırken helali haramdan ayırmamak, başkalarının haklarına saldırmak, onlara olan borçlarını ödememek, kanunlara karşı gelmek, vergilerini vermemek, dünyaya düşkün olmağı gösterir. Dünyaya düşkün olmak, büyük günahtır. Allahü teâlâ emrettiği için çok çalışıp, çok kazanmak ve Onun emrettiği gibi çalışıp, kazandığını, Onun emrettiği yerlere sarf etmek, ibadet yapmak olur. Çok sevab olur. (Tam İlmihal s. 790)

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

* Kızını salih kimselere vermeli (Osman Ünlü'nün 01.05.2016 tarihli yazısı)

01 Mayıs 2016, Pazar

Kızını salih kimselere vermeli

 

 

Sual: Bir kimse, evlenecek yaşa gelmiş olan kızını, mevki, makam sahipleriyle mi yoksa dinini bilen birisiyle mi evlendirmelidir? Burada kızın babasının sorumluluğu nedir?

Cevap: Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketinde İslâmiyete uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabalarına, bütün mahluklara hayırlı ve faydalı olur. Bunun için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mesut olmasını isteyen, onu giyinmesine dikkat etmeli, dini ve ahlakı bozan yayınları izlemesine, dinlemesine ve böyle olan yerlere, topluluklara gitmesine mani olmalıdır. Müslüman olan kimse, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir. Mal, apartman ve mevki sahibi değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır. Kızını kâfire veren kimsenin kendisi de, kızı da kafir olur. Peygamber efendimiz;

(Bir kimse, kızını fasıka, kötü kimseye verirse, Allahü teâlânın emanetine hıyanet etmiş olur. Emanete hıyanet edenlerin gideceği yer, Cehennemdir) buyurmuştur.

***

Sual: Yüzde yüz haramdan gelen bir para ile cami yaptırmanın veya hayır yapmanın dinimiz açısında bir mahzuru var mıdır?

Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde ve Kâdî-zâde Ahmed efendi, Birgivî vasıyyetnâmesi şerhinde diyor ki:

"Bir kimse, elindeki kati haram olan maldan sadaka verse, sevap umsa, alan fakir, haramdan olduğunu bilerek, verene Allah razı olsun dese, veren de veya başka bir kimse de amin dese, hepsi kâfir olur." Ayrıca İbni Âbidînde buyuruluyor ki:

"Haram olduğu bilinen belli mal ile cami yaptırmak ve başka hayır yaptırmak ve bunlara karşılık sevap beklemek de küfürdür."

***

Sual: Muhtaç veya fakir olan ana-babaya, kız ve erkek evlatlar eşit miktarda mı veya ne nispette bakmakla yükümlüdürler?

Cevap: Zengin olan çocukların, fakir olan ana-babalarına nafaka vermesi farzdır. Kız ve oğlan çocuklar eşit miktarda verir. Anaya, babaya bakmak, bunlar öldüklerinde daha çok miras alacak olana farz değildir. Bunlara daha yakın olana ve onların parçası olana farzdır. Oğlunun oğlu ile kızı bulunan anaya, babaya yalnız kızları bakar. Halbuki, mirası, dinen kız ile torun yarı yarıya alır. Kızının çocuğu ile erkek kardeşi bulunana, torunu bakacaktır. Halbuki, dinen mirasın hepsini erkek kardeş alır. Kızlarının çocuklarına hiç miras düşmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

Haftalık Bülten (29 Nisan 2016)

Sitemize yeni eklenen soru cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilirsiniz.
SORU CEVAP VİDEOLARIMIZ
SORU - CEVAP ARŞİVİNDEN
SEYRANGAH TV BELGESEL VİDEOLARIMIZDAN
21Kabir Hayatı Haktır
21- Kabir hayatını inkar edenlerin soruları- 8
22Kabir Hayatı Haktır
22- Kabir hayatını inkar edenlerin soruları- 9
23Kabir Hayatı Haktır
23- Kabir hayatını inkar edenlerin soruları- 10
FEYYAZ YAYINLARI

Video İndir

Bu eserle Rabbimizi, en güzel isimleri ile tanıyacak, bu isimlerin kainattaki tecellilerinde bir tefekkür seyahati yapacak ve aleme Allah hesabına bakmanın lezzetine ulaşacaksınız.

www.seyrangah.tv
ANDROID UYGULAMALARIMIZ

--
--
Bu gruba aboneliğinizi iptal etmek için şu adrese e-posta gönderin:
sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com

---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Sorularla Islamiyet" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.

28 Nisan 2016 Perşembe

* Çalışıp helal kazanmak, her Müslümana farzdır

30 Nisan 2016, Cumartesi

Çalışıp helal kazanmak, her Müslümana farzdır

 

 

Sual: Çalışmayıp, camide oturarak, Allaha tevekkül eden kimse, çalışmağı terk ettiği için, günah mı işlemektedir? Öğünmek için, kibirlenmek için, ihtiyaçtan fazla kazanmak uygun mudur?

Cevap: (Hadîka)da, amelde iktisat faslında diyor ki, (Kesb, yaşamak için lâzım olan malları helalden kazanmağa çalışmak demektir. Kendine, evladına ve ıyâline ve borçlarını ödemeğe lâzım olanları kesb etmek farzdır. Bunun için çalışan sevab kazanır. Özürsüz terk edene azap yapılacaktır. Kendilerine nafaka verilmesi vacib olanlara (Iyâl) denir. Borç ödemek farzdır. Ödeyemeden vefat edenin, ödemek niyeti varsa, günahlı olmaz. Hadîs-i şerifte, (Beş vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helal kazanmak, her Müslümana farzdır) buyuruldu. Peygamberlerin "aleyhimüsselâm" hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, camide oturarak, Allaha tevekkül ediyorum diyene inanmamalıdır. Bu, çalışmağı terk ettiği için, günah işlemektedir. Salih değil, fasıktır. Bunun kalbi, Allahü teâlâya değil, kulların mallarına bağlıdır. Önce sebebe yapışmak, sonra bu sebebin tesirini Allahü teâlâdan beklemek emir olundu. Muhtaç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibadet etmek câizdir. Bunun için, çalışmayıp ibadet edene sû-i zan ve tecessüs etmemelidir. İkisi de haramdır. İhtiyaçtan fazla çalışıp, kazandıklarını, senelerce saklamak mubahtır. Saklamayıp hayra, hasenata sarf etmek müstehabdır. Nafile ibadetlerden daha sevabdır. Hadîs-i şerifte, (İnsanların iyisi, insanlara faydası olanlardır) buyuruldu. Öğünmek için, kibirlenmek için, ihtiyaçtan fazla kazanmak haramdır). Görülüyor ki, ehlinin ve ıyâlinin nafakalarını ve borçlarını ödemek için çalışıp, helal kazanmak, nafile ibadetleri yapmaktan kat kat daha sevabdır. (Râmûz-ül-ehâdîs) s. 105 deki hadîs-i şerifte, (Eshâbım için fakirlik saadettir. Âhır zamandaki ümmetim için, zenginlik saadettir) buyuruldu. (Tam İlmihal s. 789)

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com