31 Temmuz 2010 Cumartesi

Haftalik Bulten (06 Agustos 2010)

 
  Sorularla Islamiyet  
 
      Hayırlı Cumalar;
 

Sitemize yeni eklenen soru-cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilir, pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

 
 
 
     
 
      Soru - Cevap Arşivinden:
   
 
 
     
 
      Sesli Soru - Cevap Arşivinden:
   
 
 
     
 
     
 

www.sorularlaislamiyet.com
English | Azerice | Russian | Deutsch | Facebook

 
 
 
 

* Secdenin önemi

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

01 Ağustos 2010, Pazar

Secdenin önemi

 

Sual: Bir gayrimüslim, secde âyetini dinledikten sonra tilavet secdesi yapsa, bu kimseye Müslüman oldu denebilir mi?

CEVAP

Evet, Müslüman olduğu anlaşılır. (Bezzaziyye, İbni Abidin)

Yine bunun gibi, namazlarını cemaatle kılan bir kimsenin Müslüman olduğu anlaşılır, çünkü İslamiyet’ten önceki hak dinlerde namaz yalnız kılınır, cemaatle kılınmazdı. (İ. Ahlakı)

Dinimizde zahire, görünüşe göre hüküm verildiği için, bir gayrimüslim bunları yapınca Müslüman olduğuna hükmedilir. Yoksa bâtıl inancından vazgeçmedikçe, dinimizin bildirdiği hususlara iman etmedikçe, sadece bunları yapmakla Müslüman olmuş olmaz. Müslüman görünmek için münafıklık da yapmış olabilir, ama küfrünü belli eden bir sözü, hareketi görülmedikçe, dünyada ona Müslüman muamelesi yapılır.

 

Öğütür bir gün

 

Merak ettim baktım dünya yüzüne,

Göründü her şeyde ibret gözüme,

Akıllıysan dikkat eyle sözüme,

Dünya değirmeni, öğütür bir gün.

 

Câhidî hiç bakma dünya malına!

Zehir olur kim sunarsa balına,

Sarılmak gerekir dinin yoluna,

Dünya değirmeni, öğütür bir gün.

 

Ahmed Cahidî

 

 


İnternet Radyomuz 24 saat yayındadır.

Dinlemek için tıklayın:

Dinimiz İslam İnternet Radyosu


Bugünkü ilahiyi

dinlemek için tıklayın:

· Resulullah

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

* Allahü teâlâ beni görüyor (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.08.2010 tarihli yazısı)

logo.gif

bilgi@dinimizislam.com

01 Ağustos 2010, Pazar

  Allahü teâlâ beni görüyor

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Ehl-i sünnet âlimlerini, Silsile-i aliyye büyüklerini tanıyan, seven ve yollarında olan Müslümanlar, yeryüzünün en bahtiyar insanlarıdır, hepsi çok şanslıdır. Bunu bir anlasak, ufak tefek bütün kusurlar bitecek, herkes birbirine âşık olacak. Eskiden bu yoldakiler, birbirlerinin değil elini, ayağının altını öpmek için fırsat kollarmış, uyuyunca gidip ayağının altını öperlermiş. Birkaç saat birbirlerini görmeseler, hasretten ağlarlarmış. Bu nimetin ve birbirlerinin kıymetini anlayanlar öyle yaparmış. Biz de birbirimizin kıymetini bilelim, çünkü çok büyük nimete kavuştuk. Allahü teâlâ idrak nasip etsin! Bir nimetin kıymeti ne kadar çok bilinirse, Cenab-ı Hak (O nimeti arttırırım) diye söz veriyor. Bir nimetin kıymeti ne kadar bilinmezse, (Elinizden alırım ve sonra acı azab yaparım) diyor.

İnsan olmanın, sıhhatli olmanın, aklın, imanın, büyükleri tanımanın, camide olmanın kıymeti, hepsi, ayrı ayrı şükrü gerektiren nimetlerdir. Cami, Allahü teâlânın evidir. İnsan evine sevdiğini ve tanıdığını davet eder. Cenab-ı Hak sevdiğini mescide çağırıyor. Sevmediğini çağırmıyor. Bir insana Cenab-ı Hak, camiye gitmek nasip ediyorsa, o, çok şanslı, talihli bir insandır. Nasip etmiyorsa, Cenab-ı Hakk'a yalvarması lazım. (Ya Rabbi! Ne kusurum var ki, beni çağırmıyorsun? Benim kulaklarımdan bu gaflet pamuğu çıkmıyor, ben göremiyorum, işitemiyorum) diye yalvarması gerekir, çünkü Kur'an-ı kerimde Cenab-ı Hak, (Kulakları vardır işitmez, gözleri vardır görmez) buyuruyor. Niye görmüyor ve duymuyor? Kapı kilitli çünkü. İnsan bir yere girerken kapıdan girer. Kapı kilitliyse giremez. O kapı neresidir? Kalbdir.

Peygamber efendimiz, (Allah'a, onu görür gibi ibadet edin. Siz onu görmüyorsunuz, ama O sizi görüyor) buyuruyor. İnsanlar yalnız bu hadis-i şerifle amel etse, ne harama bakabilir, ne harama el uzatabilir, ne harama gidebilir, ne kalb kırabilir, çünkü Allahü teâlânın her an kendisini gördüğünü biliyor. Gördüğünü bile bile nasıl günah işler? Muhbir-i sadık böyle haber veriyor. İnsan, sevdiği bir kimsenin istemediği şeyleri, onun yanında yapamıyorsa, ama Allah'ın istemediği şeyleri yani haramları Allahü teâlânın huzurunda yapıyorsa, bir haramı hiç çekinmeden işliyorsa, onun imanı tehlikededir.

Mübarek bir zat, üç yaşındaki yeğenine, (Allahü teâlâ benimledir, beni görüyor, her sözümü duyuyor, ne yaparsam biliyor) sözünü ezberletmiş ve her gece okutmuş ve ona, (Sana öğrettiğimi iyi muhafaza et ve hep o halde ol! Ölünceye kadar bırakma! Dünya ve ahirette mükâfatını alırsın) demiş. Buna devam eden o çocuk, Sehl bin Abdullah Tüsteri hazretleri oluyor. Böyle söyleyen, böyle inanan, hiç günah işleyebilir mi?

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

30 Temmuz 2010 Cuma

* Sevgi varsa mesele yok (Mehmet Ali Demirbaş'ın 31.07.2010 tarihli yazısı)

logo.gif

bilgi@dinimizislam.com

31 Temmuz 2010, Cumartesi

  Sevgi varsa mesele yok

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Herkes ahirette, dünyadayken kızdıklarıyla değil, sevdikleriyle beraber olacaktır.

Salihlerle beraber olmalı. Eğer ilim sahibiysek, ilmimiz onlara faydalı olur. İlim sahibi değilsek, onlardan bir şeyler öğreniriz. Allahü teâlâyı hatırlamayanlarla, unutanlarla beraber olmamalı. İlim ehli de olsak, ilmimizin onlara faydası olmaz. İlim ehli değilsek, daha çok zarara gireriz. Eğer Allahü teâlâ onlara gazap ederse, biz de helak oluruz. İyilerle beraberken, Allahü teâlâ onlara rahmet ederse, layık olmasak da, biz de o rahmetten faydalanırız.

Bir kimse, salihler gibi amel işlese, fakat günahkârlarla düşüp kalksa, iyi amelleri boşa gider, kıyamette kötülerle beraber haşrolur. Bir kimse de, kötüler gibi amel işlese, fakat salihleri sevse, onlarla beraber olsa, günahları iyiliğe çevrilir, iyilerle beraber haşrolur.

Evliya bir zat talebelerine buyurur ki:

(Ahirette amellerin ihlâslı olanları bir tarafa, ihlâssız olanları bir tarafa ayrılacak. Allahü teâlâ müminin ne kadar ihlâslı ameli varsa, onlara bakacak. Eğer ihlâs yoksa, ona hiç faydası olmayacaktır. İhlâslı olanlar kurtulacak, ihlâssız olanlar kurtulmayacaktır. Onun için, ihlâslı olun!)

O zatın talebelerinden biri, (Bu anlatılanlar bende yok, o halde hocamı boş yere oyalamayayım) der ve dergâhı terk eder. Birkaç gün sonra o mübarek zat, (Bir talebemiz vardı, nerede o?) diye sorunca, diğer talebeler, (Efendim, o arkadaş, "Bende ihlâs yok, hocamı boşuna meşgul etmeyeyim" diye gitti) dediler. O zat, (Hemen onu bulup, zorla da olsa buraya getirin) der. Bir yerde yakalayıp getirirler. Büyük zat o talebeye sorar:

- Evladım niçin gittin?

- Efendim, o anlattığınız vasıflar bende yok, ben çok berbat birisiyim, bende ihlâs yok.

- Sende ihlâs yoksa, bizim anlattıklarımızda, bizim sohbetlerimizde ihlâs var, o mutlaka sana tesir eder. Hadi diyelim ki tesir etmedi, hep böyle kaldın, fakat unutma ki, Peygamber efendimiz, (Dünyada kim kimi severse, ahirette de onunla beraber olacaktır) buyuruyor. Sen beni sevmiyor musun?

- Elbette seviyorum hocam.

- Sen ahirette benimle beraber olmak istemez misin?

- Elbette isterim hocam.

- O zaman bir daha böyle yapma, aklınla hareket etme! İhlâs sahibi olmak çok iyidir, ancak ihlâs yoksa da sevgi var, beraber olmak var. O bakımdan evladım, aynı gemide olmak büyük saadettir. Dünyada kim kimi seviyorsa, ahirette onunla beraber olacaktır.

Bunun üzerine talebe orada kalır ve sevdikleri sayesinde kurtulur.

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

29 Temmuz 2010 Perşembe

* Tilavet secdesi

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

31 Temmuz 2010, Cumartesi

Tilavet secdesi

 

Sual: Bir kimse, namazda, sonunda secde âyeti olan bir sureyi mesela Alak suresini okusa, namaz içinde veya namaz dışında tilavet secdesi yapması gerekir mi?

CEVAP

Gerekmez. Bir kimse, namazda secde âyetini okuyup rükûa gitse, rükû yaparken tilâvet secdesine niyet etse de, etmese de, bundan sonra secde etmekle, o kimseden tilâvet secdesi sakıt olur. Yani ayrıca tilavet secdesi yapması gerekmez. (Halebî)

Eğer secde âyetinden sonra, birkaç âyet daha okumaya devam ederse, tilavet secdesine niyet etmesi gerekir.

Namazda secde âyeti okunduktan 2-3 âyet sonra rükûa eğilip tilavet secdesine niyet edilse, namazın rükû veya secdeleri, tilavet secdesi yerine geçer. (S. Ebediyye)

Secde âyetinden sonra, üç âyetten fazla okunursa, hemen ayrıca rükû veya bir secde yapılıp ayağa kalkılır. Okumaya devam edilir. (S. Ebediyye)

Tilavet secdesi namaz içinde yapılmazsa, namazdan sonra yapılmalıdır.

 

Lâ ilahe illallah

 

Her kelamın âlâsı,

Lâ ilâhe illallah…

Her varlığın Mevlâsı,

Lâ ilahe illallah…

 

Dertlilerin dermanı,

Rabbimizin fermanı,

Müminlerin îmanı,

Lâ ilâhe illallah…

 

Nimetlere şükrüdür,

Kalbimizde fikridir,

Dilimizde zikridir,

Lâ ilâhe illallah...

 

Ahmed Cahidî

 

 


İnternet Radyomuz 24 saat yayındadır.

Dinlemek için tıklayın:

Dinimiz İslam İnternet Radyosu


Bugünkü ilahiyi

dinlemek için tıklayın:

· Pirimin

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

Haftalik Bulten (30 Temmuz 2010)

 
  Sorularla Islamiyet  
 
      Hayırlı Cumalar;
 

Sitemize yeni eklenen soru-cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilir, pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

 
 
 
     
 
      Soru - Cevap Arşivinden:
   
 
 
     
 
      Sesli Soru - Cevap Arşivinden:
   
 
 
     
 
     
 

www.sorularlaislamiyet.com
English | Azerice | Russian | Deutsch | Facebook

 
 
 
 

* Rusça, Arnavutça ve Kazakça takvim

Açıklama: cid:4A88CAA7BFF94FC682D4D7D9D1E2739B@ahmetyazici

29 Temmuz 2010, Perşembe

Rusça, Arnavutça ve Kazakça takvim

 

Kıymetli Arkadaşlar;

Türkiye Takvimi pazarlama servisi olarak, Türkçe takvimin yanı sıra, Rusça, Arnavutça ve Kazakça takvim de hazırlanarak, bu dilleri konuşan ülkelere ücretsiz olarak gönderilmektedir. Türk devletleri, Rusya, Kosova, Arnavutluk ve Makedonya’da; üniversitelere, resmi dairelere, camilere ve köylere kadar ulaşan bu takvimler; tarihi, kültürel ve dini konularda çok faydalı olmaktadır.

Bu tür hizmetlerin değerini bilen insanların katkıları ile hazırlanan takvimlerin tanesi, 1,50 TL.’ye mal olmaktadır ve toplanan miktar kadar basılmaktadır. Şanlı ecdadımızın insanlığa yaptığı bu hayırlı hizmetlerin devamı için, sizleri de ortak olmaya davet ediyoruz.

Örnek olarak; 100 adedi 150 TL. – 1.000 adedi 1.500 TL. olan bu organizasyon için, aşağıda verilen hesap numaraları kullanılmaktadır. Kredi kartı ile de, 7-8 taksit kabul edilmektedir. Yatırılmak istenen miktar, bu adetlerden az veya çok da olabilir.

(İsteyene, dolar ve euro hesap numaraları da verilebilir.)

Saygılarımızla;

Takvim Pazarlama Müdürlüğü

 

İrtibat: Ahmet Yazıcı - Şaban Aktaş

Tel: (0 212) 454 20 76 – 454 22 02

Mail: ahmet.yazici@ihlas.com.tr

 

Banka Hesap Numaralarımız:

1- Yapı Kredi Bankası - Bakırköy Dikilitaş Şubesi

İhlas Pazarlama A.Ş. - Hesap No: 934 - 607 906 77

IBAN: TR97 0006 7010 0000 0060 7906 77

2- Garanti Bankası – Bakırköy Kurumsal Şubesi

İhlas Pazarlama A.Ş. - Hesap No: 382 - 620 21 24

IBAN: TR61 0006 2000 3820 0006 2021 24

 

NOT: Hesaba para gönderen kıymetli arkadaşlarımızın, mail veya telefonla, fatura bilgilerini de bildirmelerini istirham ediyoruz; çünkü onlar adına fatura kesiyoruz.

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

* Zekât kimlere verilir (Mehmet Ali Demirbaş'ın 30.07.2010 tarihli yazısı)

logo.gif

bilgi@dinimizislam.com

30 Temmuz 2010, Cuma

  Zekât kimlere verilir

 

Sual: Zekât kimlere verilir?

CEVAP

Maddeler hâlinde bildirelim:

1- Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.

2- Kadın, borçlu ve fakir olan kocasına zekât verebilir.

3- Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbirisi, hayır kurumlarına zekât verileceğini bildirmemiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Sonra gelen âlimlerin sözleri, icmayı bozamaz.

Demek ki, bugün hakiki bir âlim bile çıksa, kurumlara zekât verilmesine fetva verse, icmayı bozamayacağı için fetvası geçersiz olur. Zaten hakiki âlim de, icmayı bozucu fetva vermez. Durum böyleyken, çeşitli kurumlar, zekât fonu diye bankaya bir hesap numarası açıyorlar yahut makbuzla para topluyorlar. Bu yolla verilen paralar zekât yerine geçmez.

Buralara zekât verebilmek için dinin emrine uydurulması gerekir. Dine hizmet eden, ilim talebesi yetiştiren yurtlar, Kur'an-ı kerim kursları, vakıflar ve başka hayır kurumları vardır. Bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni zekât almaya umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. O zaman vekil de, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât dine uygun olarak verilmiş olur.

4- Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler.

5- Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan büyük veya küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zengin birisinin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz akıl baliğ olmamış demektir.

6- Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net