31 Ekim 2025 Cuma

* Belediye hizmetlerinin ücreti

31 Ekim 2025, Cuma

Belediye hizmetlerinin ücreti

Sual: Hükûmet ve belediyeler, yaptıkları hizmetlerin masraflarını milletten isteyebilirler mi?

Cevap: Her türlü kirayı, ücreti vermeyen hapis olunur. Her çeşit nakil vasıtalarının ücretini vermek, hile yapmamak lâzımdır. Umumi hizmetlerde, emniyet ve sıhhat işlerinde çalışan memurların, işçilerin, idarecilerin ücretlerini hükûmetler, belediyeler vermekte ve her türlü masraflarını karşılamaktadırlar. Bu ödemeleri, milletin vekilleri olarak yapıyorlar. Bu paralara kaynak olmak için, milletten vergi alıyorlar. Bu vergileri ödememek veya hile yapmak, günâh olur. İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Redd-ül-muhtâr)ın uşur bahsi sonunda ve (Bahr-ür-râık) sahibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” Şurb fasıllarında diyor ki, (Kimsenin mülkü olmayan umumi nehrin temizlenmesi masrafı, Beyt-ül-mâlın cizye ve haraç kısmından verilir. Zekât ve uşur kısmından verilmez. Çünkü zekât paraları, yalnız fakir olan Müslümanlara verilir. Beyt-ül-mâlın bu kısmının geliri yoksa, oradaki insanlar temizler. Temizlemezlerse, fakirler zor ile çalıştırılır. Zenginlerden de, para alınıp, masraflar karşılanır). (Mecelle)nin 1321. ci maddesinde de böyle yazılıdır. Uşur bahsi sonunda ve Beyt-ül-mâlı anlatırken bildirilen umumi hizmetlerin masrafları da, hep böyle karşılanır. Görülüyor ki, hükûmetin ve belediyelerin, yaptıkları hizmetlerin masraflarını milletten istemeğe, hatta zor ile almağa hakları vardır.] (Tam İlmihal s. 871)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

30 Ekim 2025 Perşembe

* İnsan ve eşya taşınması için vasıta kiralamak

30 Ekim 2025, Perşembe

İnsan ve eşya taşınması için vasıta kiralamak

Sual: İnsan ve eşya taşınması için vasıta kiralandığında, vasıta yolda arıza yaparsa nasıl hareket edilir? Ustanın, yaptığı şeyi belli zaman için garanti etmesi, sahih olur mu?

Cevap: Bir mahalden, bir mahalle gitmek üzere muayyen bir hayvan, araba, motor, kamyon kiralandığı gibi, muayyen insanın veya eşyanın götürülmesi de sözleşilebilir. Vasıta, yolda kalırsa, birinci şekildeki kiralamada, müşteri muhayyer olup, dilerse, tamir oluncaya kadar bekler, dilerse, vazgeçip oraya kadar olan parayı verir. İkinci sözleşme hâlinde ise, vâsıta sahibi, başka vâsıta ile hemen götürmeğe mecburdur. Vâsıtadan eşyayı indirmek de ona ait olur. Yol tehlikeli olup geri dönülürse, hiç ücret verilmez.

Hamam ve hacamat parası almak câizdir. Erkek hayvanın dişiye aşması ücreti alınmaz, haramdır. [Dişi, erkeğin köyüne götürülürse, aygırın sahibine gıda ve hizmet masrafı ödenir.] Ustanın, yaptığı şeyi belli zaman için garanti etmesi, sahih değildir. Bu zaman içinde bozulursa, tamir etmez. (Tam İlmihal s. 871)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

29 Ekim 2025 Çarşamba

* Kiraya verilen eşyanın tamiri

29 Ekim 2025, Çarşamba

Kiraya verilen eşyanın tamiri

Sual: Kiradaki binanın ve eşyanın tamiri kime aittir? Kira müddeti bitince, mal sahibi uzatmaz ise, kiracının çıkması mı gerekir?

Cevap: Kiradaki binanın ve eşyanın tamiri ve zamanla tıkanmış boruların tamiri ev sahibine aittir. Tamir etmezse, kiracı evden çıkabilir. Fakat, yaptırmağa ev sahibini cebredemez. Ev sahibinin izni ile kendi yaparsa, parasını kesebilir. Kendiliğinden yaparsa, kesemez. Kullanmağa lâzım şeylerin [mesela hamur ocağı] tamir parasını kiradan kesemez.

Kiracı, mala zarar verirse, mal sahibi çıkaramaz. Fakat, mahkemeye verir.

Hapishane ve gardiyan ücretini (Beyt-ül-mâl) öder. Beyt-ül-mâl yoksa, alacaklı öder. Mahkeme masraflarını, davacı öder.

Bir dükkânı kiralayıp teslim alan kimse, bir müddet iş yapmayıp, dükkân kapalı kalsa, kirayı tam vermesi lâzımdır.

Bir evin, bir odası yahut bir duvarı yıkılsa, kiracı çıkabilir veya tam ücret ile başka odasında oturur. Kira müddeti bitince, mal sahibi uzatmaz ise, kiracı çıkar. Malı, olduğu gibi teslim etmesi lâzımdır. Teslim etmezse, gasp etmiş olur. Fakat, kullanma sebebi ile, herkes için hâsıl olması âdet olan haraplık, kabahat sayılmaz. (Tam İlmihal s. 871)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* İlk önce öğrenilecek bilgiler (Osman Ünlü Hocanın 29.10.2025 tarihli yazısı)

29 Ekim 2025, Çarşamba

İlk önce öğrenilecek bilgiler

Sual: Bir Müslümanın, öncelikli olarak, ilk önce öğreneceği bilgiler hangileridir, nelerdir?

Cevap: Bu konuda Kimyâ-i se'âdet kitabınde buyuruluyor ki:

“Her müminin, en önce, Ehl-i sünnet itikadını, kısaca öğrenmesi farzdır. Bundan sonra, iki şey öğrenmesi lazım olur. Biri kalb, ikincisi beden için lazım olan bilgidir.

Beden için olan bilgi ikidir. Biri yapacağı emirler, ikincisi sakınacağı yasaklardır.

Emirleri öğrenmek şöyle olur:

Sabah vakti, yeni Müslüman olan kimsenin, öğle vakti gelince abdestin ve namazın farzlarını öğrenmesi, hemen farz olur. Sünnetlerini öğrenmesi de sünnet olur. Akşam olunca, akşam namazının üç rekat olduğunu öğrenmesi farz olur.

Ramazan ayı gelince, orucun farzlarını öğrenmesi farz olur. Zengin olunca, bir sene sonra, zekatı öğrenmesi farz olur. Haccı öğrenmesi, hacca gideceği zaman farz olur.

Evlenmek istediği zaman, nikâh bilgilerini, kadın, erkek haklarını, kadınların özür hâllerini öğrenmesi farz olur.

Bir sanata, ticarete başlayınca, bunlardaki emir ve yasakları, faizi öğrenmesi lazım olur. Hangi sanata başlayacaksa zamanın ona ait fen bilgilerini öğrenmesi farz olur.

Herkese kendi sanatını okuması, öğrenmesi farz olur. Başka sanat bilgilerini öğrenmesi farz olmaz.

Harp zamanında da askerliği ve yeni silahları yapmak, kullanmak, korunmak için, fen bilgilerini kısaca öğrenmek, her Müslümana farz-ı ayın, bunlarda ihtisas kazanmak ise farz-ı kifayedir.”

Haramları öğrenmek de, herkese başka türlü farz olur. Mesela, erkeklerin ipek giydiği bir yerde bulunanların, ipek giymenin haram olduğunu öğrenmesi ve bilenlerin bilmeyenlere öğretmesi farz olur. Suni ipek giymek erkeklere de haram değildir.

Alkollü içkiler içilen, domuz eti yenilen, başkasının hakkı, faiz, rüşvet alınan, kumar oynanan yerde bulunanların, bunların haram olduğunu öğrenmesi farz olur.

Kadın erkek birlikte oturanların da mahrem ve namahrem olan kadınları ve bakması caiz olan ve olmayan kadınları öğrenmesi farz olur. Kadınların, kızların açık gezdiği, erkeklerin de dizden yukarısını açtığı yerlerde bulunan Müslümanların da, örtmesi farz olan yerlerini öğrenmeleri lazımdır. Bu yerlerini açmak ve başkasının açık yerine bakmak günah olduğu gibi, bunu bilmemek de ayrı bir günahtır.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 





 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

28 Ekim 2025 Salı

* Kiraya verilen mal, telef olunca

28 Ekim 2025, Salı

Kiraya verilen mal, telef olunca

Sual: Kiraya verilen mal, kiracının elinde kasıtsız telef olunca zararı kim öder? Zarar vermeyen şeyler şart edilirse, yapmak lâzım mıdır? Mal sahibi müddet bitmeden, mukaveleyi bozabilir mi? Müddet ve ücret ne zaman başlar?

Cevap: Kiraya verilen mal, kiracıya teslim edilince emanet olup, kiracının elinde kasıtsız telef olunca ödemez. Âdet hâricinde kullanmak kasıt sayılır. Tarla kiraya verilirken, ne ekileceği bildirilmeli veya her şey ekilebilir demelidir. Tarla, bina yapmak, ağaç dikmek üzere de kiralanabilir. Müddet bitince, bunları kaldırmak veya tarla sahibinin bunları satın alması lâzımdır. Yonca da ağaç gibidir. Ekin yetişmeden kira müddeti biterse, oluncaya kadar müddet uzatılır. Hayvan, binmek ve yük taşımak için, elbise, giymek için kiralanır. Şarta uymayıp, hayvan, ev ve elbise zarar görürse, kiracı tazmin eder. Zarar vermeyen şeyleri şart ederse, yapmak lâzım olmaz. Meselâ, evde iki kişi oturacak denirse, üç, beş de oturabilir. Hayvana, kamyona konacak eşyanın cinsi değil, ağırlık şart edilir. Fakat, zararlı şey yüklenmez. Hayvanı çekerek veya döğerek sakat ederse öder. Hamal, kamyon, şart edilen yoldan gitmeyip, eşya telef olsa, gittiği yol işlek değilse veya arızalı ise öder. Böyle değilse ödemez. Mektuplaşma ile de kiralamak câizdir. Kiralamada cevap vermemek, kabul demektir. Kiracı, tarlaya buğday ekeceğim deyip de yonca ekerse, sahibi kirayı arttırabilir. Terzi, ceket yerine pantolon dikse, kumaş sahibi, isterse pantolonu alır, isterse kumaşı ödetir. Mal sahibi, daha fazla kira veren bulunca, müddet bitmeden, mukaveleyi bozamaz. Kirada bulunan malı satın alan başka kimse, kontratı bitmeden kiracıyı çıkaramaz. Müşteri, kontrat bitinceye kadar bekler veya bey’i mahkeme ile feshettirir. Senelik kirası söylenip, müddet söylenmez ise, müddet bir sene olur. Müddet, söz kesildiği gün başlar. Ücret ise, malı teslim aldığı gün başlar. (Tam İlmihal s. 870)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Sözleşmelerde şahit bulundurmak (Osman Ünlü Hocanın 28.10.2025 tarihli yazısı)

28 Ekim 2025, Salı

Sözleşmelerde şahit bulundurmak

Sual: Dinî nikâh akitlerinde, borç almakta, birisini vekil yaparken ve benzeri sözleşmelerde, şahit bulunması gerekir mi?

Cevap: Bu konuda İbni Âbidînde, nikâh şahitliğini anlatırken buyuruluyor ki:

“Bütün akitlerde, sözleşmelerde olduğu gibi, nikâh için birini vekil yaparken de, iki şahit bulunması lazım değildir. Fakat, her akitte iki şahit olması müstehabdır. Nikâh yapılırken ise, şarttır, lazımdır. Ödünç vermekte de, iki şahit vaciptir denildi. Ticaret, vekalet ve bütün akitlerde senet yazmak şart değil ise de, ödünç vermekte lazım, nikâhta da müstehaptır.

Vekil yapmakta ve nikâhta, şahitlerin ve vekil yapılacak kişinin kadını tanımaları lazımdır. Yanında iseler, yüzünü görmeleri iyi olur. Başka odadan sesini duyarlarsa, kadın odada yalnız ise, caiz olur. Nikâh kıyılırken, veli veya vekil şahitlerin bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları kadının, babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır.

Tanımak, kimin kızı ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek değildir. Küçük kızın babası, kızının nikâhını kıymak için, bir kişiye emreder. O vekil olan da, bir başkası yanında nikâh yaparsa, baba da orada hazır bulundu ise, caiz olur. Çünkü, vekilin nikâh yapması, babanın yerine olur. Kendi şahit yerini tutar. Baba hazır bulunmazsa, caiz olmaz. Büyük, baliğa kızın babası veya başka bir vekili, bir adam yanında, kızı nikâh yaparsa, kız da hazır ise, caiz olur. Çünkü, velinin ve vekilin sözünü, kız söylemiş gibidir. Veli veya vekil, şahit yerine geçer. Bir adam bir kimseye; “Kızını bana zevce olarak verdin mi?” dese, o da; “Evet” veya “Zevce olarak verdim” dese, nikâh olmaz. Birinci adamın tekrar; “Kabul ettim” demesi lazımdır. Çünkü, önce sormuştu. Soru ile, sual ile vekil yapılmaz. “Kızını bana zevce olarak ver!” deseydi, olurdu. Çünkü, emir ile vekil yapmış olur. Bu vekilin cevabı, iki taraf adına söylenmiş olup, iki şahit de varsa, nikâh tamam olur. Vekil, kızın babasının adını yanlış söylerse, nikâh sahih olmaz. Bir adam, birçok kimseyi, bir kızı almak için gönderse, içlerinden biri, kızın babasına söyleyip, babası veya velisi verse, sahih olur. Çünkü, içlerinden söyleyen vekil olmuş, ötekiler şahit olmuştur.”

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 





 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

26 Ekim 2025 Pazar

* İmamın bağırarak sesini yükseltmesi (Osman Ünlü Hocanın 26.10.2025 tarihli yazısı)

26 Ekim 2025, Pazar

 

İmamın bağırarak sesini yükseltmesi

 

Sual: Cemaatle namaz kılarken, imamın sesini cemaate duyurmak için bağırarak yükseltmesi, namaza zarar verir mi?

Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde buyuruluyor ki:

“İmamın namaza dururken, rükünden rüküne geçerken ve selam verirken, cemaat işitecek kadar, sesini yükseltmesi sünnettir. Daha fazla yükseltmesi mekruhtur. İmam, namaza başlamak için, tekbir getirmeli, cemaate duyurmayı düşünmemelidir. Aksi takdirde namazı sahih olmaz. Cemaatin hepsi, imamı işitmediği zaman, müezzinin de herkese duyuracak kadar, sesini yükseltmesi müstehab olur. Müezzin de namaza başlamayı düşünmeyip, yalnız cemaate duyurmak için bağırırsa, namazı sahih olmadığı gibi, imamı duymayıp, yalnız bu müezzinin sesi ile namaza duranların namazı da sahih olmaz. Çünkü namazı kılmayan birine uymuş olurlar. Cemaate duyuracak kadardan daha yüksek bağırmak, müezzin için de, mekruhtur.”

Dört mezheb âlimleri söz birliği ile bildiriyor ki: Cemaatin hepsi, imamın sesini duyarken, müezzinin de tekbir getirmesi, mekruhtur ve çirkin bidattir. Hatta Bahr-ül-fetâvâda, Feth-ul-kadîrde ve Miftâh-ul-Cennet ilm-i hâli kenarındaki Üstüvânî risalesinin sonuna doğru diyor ki:

“Küçük mescitlerde, imamın tekbiri işitilirken, müezzin yüksek sesle tekbir getirirse, namazı bozulur.”

Sual: Namaz kılmak için, vaktin girdiğinden emin olmak şart mıdır?

Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:

“Namazın sahih olması için, namaz vaktinin girmiş olduğunu iyi bilmek lazımdır. Vaktin girdiğinde şüphe ederek kılsa, sonra vakit girdikten sonra kılmış olduğu anlaşılsa, kılmış olduğu namaz sahih olmaz. Vaktin girdiği, adil bir Müslümanın okuduğu ezan ile anlaşılır. Ezanı okuyan adil değilse, vaktin girip girmediğini kendi araştırır. Girdiğini çok zan edince, kılar. Din işlerinde adil bir müslümanın sözüne inanılır. Mesela, kıbleyi, birşeyin temiz ve necis olmasını, helal, haram olmasını haber verince inanılır. Haber veren fasıksa yahut adil, fasık olduğu belli değilse, doğru söyleyip söylemediğini kendi araştırıp, zan ettiğine göre hareket eder. Çok zan etmek, iyi bilmek demektir. Namaz vaktinin girdiğini haber vermek ibadettir. Namaz vaktini bilen, akıllı baliğ, adil bir erkeğin ezanına inanılır, fasığın değil.”

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 





 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com