10 Ağustos 2025 Pazar

* Her ihtiyaç, özür sayılmaz

10 Ağustos 2025, Pazar

Her ihtiyaç, özür sayılmaz

Sual: Mesken almak için fâizle ödünç almak caiz midir? Her ihtiyaç, fâizle ödünç almak için özür sayılır mı?

Cevap: İmam-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî “kuddise sirruh” birinci cildin, yüzikinci mektubunda buyuruyor ki: İhtiyaçları helalden temin edecek yol çoktur. [Bu yolları aramak lâzımdır. Arayıp bulamazsa, ancak nafaka ihtiyacı, yani gıda, elbise ve mesken ihtiyacı, zaruret hâlini alır. Bu da, ancak mesken için vâkı olmaktadır.] Bu zamanda, şüpheli olmayan kazanç kalmadı diyorsunuz. Evet öyledir. Fakat, elden geldiği kadar, şüphelilerden kaçınmak lâzımdır. Tarlayı abdestsiz sürmek, tohumunu abdestsiz ekmek, rızkın bereketini, tayyib [güzel] olmasını giderir demişlerdir. Hindistan’da, böyle çalışan, hemen yok gibidir. Fakat, Allahü teâlâ, kulundan, elinden geldiği kadar yapmasını istemektedir. Fâiz ile para alıp ziyafet vermekten sakınmak, herkes için çok kolaydır. Helale haram, harama helal diyen kâfir olur. Fakat bu, katî, meydanda olan helal ve haramlar içindir. [Helal, haram oldukları, Nass ile açık bildirilmiş olan yahut açık Nass yok ise de, dört mezhepte de sözbirliği ile bildirilenler içindir.] Zan olunanlar için değildir. Hanefî mezhebinde mubah olan çok şey vardır ki, Şâfiî mezhebinde mubah değildir. Bunun aksi de vardır. Her ihtiyaç, özür sayılırsa, fâizin haram olacağı yer kalmaz. Fâizin haram edilmesi abes, lüzumsuz bir emir olur. Oruç, yemin kefareti niyeti ile de, fakirleri doyurmak için, fâiz ile borç almak caiz değildir. Fakir doyuramayan, oruç tutar. (Tam İlmihal s. 853)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Kâr haddi koymak (Osman Ünlü Hocanın 10.08.2025 tarihli yazısı)

10 Ağustos 2025, Pazar

Kâr haddi koymak

Sual: Dinimizde belli bir kâr haddi var mıdır, satılan mallara sınırlama getirilebilir mi?

Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:

“Enes bin Mâlik hazretleri nakleder ki, Medîne-i münevverede, pahalılık oldu. Ya Resulallah! Fiyatlar yükseliyor. Bize  kâr haddi koyunuz denildi. (Fiyatları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü teâlâdan bereket isterim) buyurdu. Dürr-ül-muhtârdaki hadis-i şerifde; (Kâr haddi koymayınız! Fiyat koyan, Allahü teâlâdır) buyurdu. Esnafın hepsi fiyatları, fahiş olarak yani mal oluş fiyatının iki misline çıkardığı, arttırdığı, millete zarar ve zulüm hâline geldiği zaman, hükûmetin, tüccarlara danışarak uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur.”

Hükûmetin koyduğu bu fiyata uymak vaciptir. Bunun gibi, adaleti, milletin haklarını, hürriyetlerini koruyan kanunlara uymak lazımdır. Bunları korumak için, hükûmete yardımcı olmalı, mal, vergi kaçakçılığı yapmamalıdır. Gayr-i müslim hükûmetlerin kanunlarına da karşı gelmemelidir.

Sual: Vakıf olarak yapılmış bir bina, eskimiş ve kullanılamaz duruma gelmiş ise, bu binanın malzemelerini başka yerde kullanmanın mahzuru olur mu?

Cevap: Vakıf olarak yapılan cami, bina harap olunca, işe yaramayan parçaları satılıp, kendi tamirine, tamiri mümkün değilse, yakın bulunan bir vakıf  binanın tamirine, onun ihtiyacına sarf edilir. Başka bir yere sarf edilemez.

Sual: Bir kimse, dükkanını da, mağazasında mallarını satarken, salevat ve benzeri tesbihleri söylemesi, dinimiz açısından uygun olur mu?

Cevap: Konu ile alakalı olarak İhtiyâr kitabında deniyor ki:

“Tesbih, tahmid, tekbir, Kur’ân-ı kerim, hadis-i şerif ve fıkıh kitabı okumak sevaptır. Ahzâb suresinin 35. âyetinde mealen; (Allahı çok zikreden erkeklerin ve kadınların günahları affolur ve çok sevap verilir) buyuruldu. Tüccarın, malını müşteriye gösterirken, bunları okuması ve Kelime-i tevhid, salevat okuması günahtır. Bunları, para kazanmaya alet etmek olur.”

Sual: Abdest alırken, uzuvları kaç kerre yıkamalıdır?

Cevap: Abdest alırken, yıkanacak yerleri, üç kerre su dökmek değil, üç kerre tam yıkamak sünnettir. Üçten fazla yıkamak mekruhtur. Üçü sayarken şaşırırsa, üç yapar. Fazla oldu ise, mekruh olmaz.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 





 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

9 Ağustos 2025 Cumartesi

* Ödünç alıp vermekte fâiz

9 Ağustos 2025, Cumartesi

Ödünç alıp vermekte fâiz

Sual: Ödünç alıp vermekte fâiz nasıl olur? Yalnız fazlalık alınan mı yoksa ödünç verilen ve alınanın hepsi mi haram olur?

Cevap: İmam-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî “kuddise sirruh” birinci cildin, yüzikinci mektubunda buyuruyor ki: (Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek fâizdir. Yani böyle olan sözleşme haramdır. Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Mesela, oniki kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünç verilse, alınan oniki kilenin hepsi haram olur. [Fazla olan iki kilesi kul hakkı olduğu için geri vermesi vacib olur. On kilesi haram olduğu için sadaka vermesi lâzımdır.] Fâiz ile ödünç vermek ve almak haram olduğu, Kur’ân-ı kerimde açıkça bildirilmiştir. İhtiyacı olanın da, olmayanın da, fâizle ödünç alması haramdır. İhtiyacı olana fâiz haram olmaz demek, Kur’ân-ı kerimin emrini değiştirmek olur. Buradaki ihtiyaç kelimesine, zaruret ve ölüm tehlikesi manasını vermek lâzımdır. Böylece, Mâide sûresinin, (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) mealindeki dördüncü âyetinin izninden istifade edilmiş olur. Çünkü, bu âyet-i kerime haramdan af olunabilecek özrü beyan buyurmaktadır. Fâiz ile ödünç almak için her ihtiyaç özür olsaydı, fâizin haram edilmesine sebep kalmazdı. Çünkü, fâiz ödemeği ancak ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan kimse, açıktan para vermek istemez. Allahü teâlânın bu yasak emri, yersiz, lüzumsuz olurdu. Allahü teâlânın kitabına, böyle iftira edilemez. Abes, yersiz bir şey bulunması düşünülemez. Her ihtiyacı olanın fâiz ile para alması caiz diye bir ân düşünsek, ihtiyaç da, bir nevi zarurettir. Zaruretin dereceleri vardır. Ziyafet vermek için, fâiz ile para almak ihtiyaç değildir. Meyyitin bıraktığı malda meyyitin ihtiyacı, kefen ve cenaze masrafı olduğu, kitaplarda bildiriliyor. Onun ruhu için ziyafet vermeğe ihtiyaç denilmemiştir. Meyyit, sadakanın sevabına, herkesten çok muhtaç olduğu hâlde, onun ruhu için yemek [helva] dağıtılmasını İslâmiyet emretmemiştir. O hâlde, bunları yapmak, fâizle para almak için ihtiyaç, özür olur mu? Ölünün ihtiyacı kabul edilse bile, fâizle alınan para ile pişen yemekleri yemek helal olur mu? Çoluk çocuğun çok olması, erkeğin askerde bulunması, özür, ihtiyaç sanılarak, fâizle para almak caiz ve helal olur demek, bir Müslümana yakışmaz. Böyle belâya yakalanmış olanlara, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yaparak, doğru yolu göstermek lâzımdır. Bir Müslüman, nasıl olur da, böyle haram işi yapabilir? (Tam İlmihal s. 852)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Peygamber Efendimize dil uzatanlar! (Osman Ünlü Hocanın 09.08.2025 tarihli yazısı)

9 Ağustos 2025, Cumartesi

Peygamber Efendimize dil uzatanlar!

Sual: Hintli Hamidullah ve onun yolunda olanların, Peygamber Efendimizin, çeşitli yerlere seyahat ederek bu bilgileri öğrendiğini söyledikleri doğru mudur?

Cevap: Hintli Hamidullah, Fransa'da İslam bilgileri profesörü etiketini aldığı için, İslam âlimi sanılmaktadır. "İslam Peygamberi" kitabında, Peygamber Efendimiz için;

“Onu gene tüccar sıfatı ile Yemen'de, Bahreyn ve Umman'da görüyoruz. Belki de deniz yolu ile, Habeşistan'a gittiği dahi hatıra gelebilir. Bütün bu seyahatler, onun Bizans, Acem, Yemen ve Habeşistan'ın ticari, idari gelenek ve kanunlarını öğrenmesine yol açtı. Olgunluk yaşında, kırkında bu tecrübeli adam, kavmini ıslaha teşebbüs etti” demektedir. Hâlbuki, İslam tarihçileri, söz birliği ile diyorlar ki:

“Resulullah Efendimizi, üç gün validesi, sonra Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe birkaç gün emzirdi, daha sonra, iki sene Halime Hatun emzirdi. Altı yaşında iken, validesi Âmine Hatun, oğlunu Medine'ye dayılarını görmeye götürdü. Bir ay kalıp, dönüşte, Ebvâ denilen yerde vefat etti. Hizmetçileri Ümm-i Eymen ile Mekke'ye gelip, dedesi Abdülmuttalib'in yanında kaldı. Sekiz yaşına gelince, dedesi vefat edip, amcası Ebû Talib'in yanında kaldı.

Dokuz veya oniki yaşında iken Ebû Talib, yirmi yaşında hazret-i Ebû Bekir ve yirmibeş yaşında iken, hazret-i Hatice'nin kervanı ile Şam'a gidenler arasında bulundu. Bu yolculukların üçünde de, Busrâ denilen yere varıldığında, orada bulunan kilisenin papasları, Bahîra ve sonra Nestûra, İncil'de okudukları son Peygamberin alametlerini kendisinde görerek; 'Şam'a gitmeyiniz! Şamda Yahudîler bu çocuğu tanır, öldürür' dediler. Bunlar da, ticaretlerini orada yapıp geriye döndüler.

Ondört veya onyedi yaşında iken, Yemen'e giden amcası Zübeyr, ticareti bereketli olması için, Resulullah Efendimizi de beraber götürdü. Bahreyn'e gittiğini bildiren güvenilir haber olmadığı gibi, Habeşistan'a seyahat ettiğini de, Peygamberliğine inanmayanlardan başka, kimse düşünmüş değildir. Diğer seyahatlere de, kendisi ile bereketlenmek için götürülmüştü.”

"Bizans'a, Acem'e, Habeş'e ve Yemen'e gidip, oralarda öğrendiklerini ortaya koyarak, kavmini ıslaha kalkıştı" demek ve Resulullah Efendimiz için "tecrübeli adam" diyerek edepsizce davranmak, bir Müslümanın yapacağı şey değildir!

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 





 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

8 Ağustos 2025 Cuma

* Hediye etmek ve şartları

8 Ağustos 2025, Cuma

Hediye etmek ve şartları

Sual: Hediye vermek nedir ve şartları var mıdır? Hediye geri alınabilir mi?

Cevap: (Hediye) veya (Hibe), mevcut ve malum bir aynı birine karşılıksız temlik etmektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Deyni yani alacağını borçlusuna veya borçlusundan başkasına hediye caizdir. Fakat, başkasına hediye ederken, kabzeylemesini de emir eylemesi ve onun kabzetmesi lâzımdır. Kabzedince, deyn ayn olmaktadır. Yani yukarıdaki tarifte bulunan (Ayn) kelimesi, (Sözleşmede veya sonradan ayn olan) demektir. [Bey’ ve şirâda da, görülmeyen nakit, kabzedilince ayn olmakta, sözleşme yerinde lâzım olan tayin hâsıl olmaktadır.] Hediyeyi kabul etmek sünnettir. Mükellef olmak ve kendi mülkünü hediye etmek şarttır. Hediye, söz veya hâl ile olan (İcap) ve (Kabul) ile hâsıl ve sözleşme yerinde kabzedilmekle tamam olur. Lüzumsuz şartla bâtıl olmaz. Şartı yapsa da olur, yapmasa da olur. Hediye verirken, belli bir şeyi, karşılık istemek, birisine olan borcunu ödemesini şart etmek caizdir. Hediyenin ve karşılığının, ayrılmadan önce verilmeleri lâzımdır. Taam bulunan çantayı, eşya bulunan evi, yük bulunan hayvanı hediye sahih olmaz. Bunları boş iken veya yalnız yüklerini hediye etmek sahih olur. Yani (Meşgul) değil, (Şâgil) hediye edilir. Koyundaki yün, dikili ağaç, ağaçtaki meyve, memedeki süt hediye edilemez. Ayırması zarar verecek parça, ayrılarak hediye edilemez. Bir liralık altını, dört çeyrek altın ile değiştirirken, iki karşılıktan birinin ağırlığı fazla olur, bunu helal ederse caiz olur. Çünkü, ayırması zarar verecek şeyi ayırmadan hediye etmiş olur. Eti, daha ağır ete satarak fazlasını hibe etmek ise, caiz olmaz. Çünkü, fazlasını ayırmak zarar vermez. Alacağını borçluya hibe eden, artık bunu geri isteyemez. Yedi şeyden biri varsa, ayn olan hediye de teslimden sonra geri alınamaz. Bunlar bulunmazsa, hâkim kararı ile geri almak sahih olur ise de, mekruhtur. Yedi mâni: Verilen aynda kıymetini arttıran ziyadelik hâsıl olmak, ikisinden birinin ölmesi, hediyenin karşılığı olduğu bildirilerek bir hediye vermek [bunu başkasının da vermesi rücûa mâni olur], hediye edilen malın alanın mülkünden çıkması, ikisi arasında nikâh bulunmak, aralarında nikâhı ebedî haram eden akrabalık bulunmak, hediye edilen malın helâk olması, geri almağa mâni olurlar. Sadaka, fakire verilen hediyedir. Deyn olan hediyeyi ve sadakayı geri almak hiç caiz değildir. Birinin borcunu ondan izinsiz ödeyerek, onu kendine borçlu yapmak caiz değildir. (Tam İlmihal s. 851)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Allahü teâlâya isyan, iki türlüdür (Osman Ünlü Hocanın 08.08.2025 tarihli yazısı)

8 Ağustos 2025, Cuma

Allahü teâlâya isyan, iki türlüdür

Sual: Allaha isyan ettiler denilince ne anlatılmak istenmektedir, bu ifadeden, haram, günah işleyenleri mi anlayacağız?

Cevap: Allahü teâlâya asi olmak, isyan etmek iki türlüdür:

1-Allahü teâlânın emirlerini, yani farzları yapmamaktır. Farzları, vazife kabul etmeyen, kâfir olur. Vazife olduğunu bilip de, tembellikle yapmayanlar, yani kaza etmek, ödemek fikrinde olanlar, Hanefî mezhebinde, kâfir olmaz. Fakat en büyük günah olur.

2-Allahü teâlânın men, yasak ettiğini, yani haramları yapmaktır. Haramdan kaçmayı, sakınmayı, vazife bildiği hâlde, nefsine uyarak yapan ve sonra üzülenler kâfir olmaz. Haram işleyen Müslümanlara fasık, asi denir. Haram işlemeyenlere ve farzları yapanlara salih, iyi insan, mütteki denir. İttikanın, yani haramdan kaçmanın sevabı, farzları yapmanın sevabından daha fazladır. Farzları yapmamanın günahı, haram işlemek günahından daha çoktur.

Sual: İbadetlerde ve yapılan işlerde acele etmenin, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Eyyühel-veled kitabında deniyor ki:

“İşlerinde acele etme ve hemen karar verme! Acele ile verilen kararlara şeytan karışır. Hadis-i şerifte; (Acele şeytandandır. Teennî Rahmandandır)  buyuruldu. Nefsin istediği bir şey hatırına gelince, şeytan, fırsatı kaçırma, hemen yap der. O da, yapar. Kalbe gelen şeyi yapmaktan Allahü teâlâ razı olur mu düşünmeli, sevap mı, günah mı olacağını anlamalı. Günah değil ise, yapmalıdır. Böylece, teenni etmiş, yani acele etmemiş olur. Yalnız beş yerde acele etmek lazımdır:

1-Misafirin gelince, önüne yiyecek getir!

2-Hasbel beşer bir günah işleyince, hemen tövbe, istiğfar eyle!

3-Her beş vakit namazını, vakit geçmeden, acele, yani erken kıl!

4-Kız veya oğlan çocuklarına, din bilgilerini ve namaz kılmasını öğret! Bulûğa erişince, geciktirmeden evlendir!

5-Ölen şahsın defnedilmesinde acele eyle! Fakat bunun için, beş vakit namazın sonundaki, Âyet-el kürsî ve tesbihleri terk etme!”

Sual: Abdest uzuvlarında yaralar bulunan bir kimse, nasıl abedest alır?

Cevap: Abdest uzuvlarının çoğunda veya yarısında yara bulunan kimse, teyemmüm eder. Çoğu sağlam ise, sağlamını yıkayıp yaralara mesh eder. Gusülde, bedenin hepsi, bir uzuv sayılır. Bedenin yarısı yaralı ise, teyemmüm eder.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 





 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için 
|  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com