29 Eylül 2024 Pazar

* Ezan, namaz vakitlerini bildirmek için emir olundu

29 Eylül 2024, Pazar

Ezan, namaz vakitlerini bildirmek için emir olundu

Sual: Ezan ne demektir, başka dillerle okunabilir mi? Kadınlar ezan okuyabilir mi?

Cevap: Ezan, herkese bildirmek demektir. Belli olan Arapça kelimeleri sırası ile okumaktır. Tercümesini okumak, ezan olmaz. Manası anlaşılsa da, Farisi ve başka dillerle okunmaz. Ezan okumak, hicretten önce Mekke’de, Mirac gecesi başladı. Hicretin birinci senesinde, namaz vakitlerini bildirmek için emir olundu. Mahalle mescidinde, yüksek yerde okuması sünnettir. Sesini yükseltmesi lâzımdır. Fakat, çok bağırmak için, kendini zorlamamalıdır. [Görülüyor ki, ezanı kendi mahallesine işittirecek kadar, bağırmak lâzımdır. Sesi daha yükseltmek câiz değildir. Hoparlör kullanmağa lüzum yoktur. Hoparlör ile ve hele radyo ile ezan ve ikamet okumak bidattir. Bid’at ile yapılan ibadet kabul olmaz. Günâh olur.] Beş vakit namaz ve kaza namazları için ve Cuma namazında hatibin karşısında, erkeklerin ezan okuması sünnet-i müekkededir. Kadınların ezan ve ikamet okuması mekruhtur. Çünkü, seslerini yükseltmeleri haramdır. Ezan, başkalarına vakti bildirmek için, yüksekte okunur. Hazır olan cemaat için veya kendi için olan ezan ve ikamet yerde okunur. [(Tenvîr-ül-ezhân)da diyor ki, (Ezanı oturarak okumak tahrimen mekruhtur. Ayakta okunması tevatür ile anlaşılmıştır.)] Vitir, bayram, teravih ve cenaze namazları için ezan ve ikamet okunmaz. Ezanı vaktinden evvel okumak sahih değildir ve büyük günahtır. Vakit girmeden önce okunan ezan ve ikamet, vakit girince tekrar okunur. Ezan okunurken, hareke veya harf katacak veya harfleri uzatacak şekilde teganni yapmak ve böyle okunan ezanı ve Kur’ân-ı kerimi dinlemek câiz değildir. (Tam İlmihal s. 204)

(Cevhere)de diyor ki, (Fârisî dil ile okunan ezanın sahih olmadığı (Kerhî) şerhinde yazılıdır. Zahir ve en doğru söz de budur). (Merâkıl-felâh)da diyor ki, (Ezan olduğu anlaşılsa da, Arapçadan başka dil ile ezan okumak câiz değildir). (İslâm Ahlâkı s. 424)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* 'Allah aşkına' diyerek istemek (Osman Ünlü Hocanın 29.09.2024 tarihli yazısı)

29 Eylül 2024, Pazar

'Allah aşkına' diyerek istemek

Sual: Herhangi bir kimseden, Allah aşkına, Allah hakkı için şunu ver veya yap diye istekte bulunmanın, dinen bir mahzuru var mıdır?

Cevap: Hadîkada konu ile alakalı olarak deniyor ki:

“And vererek, mesela Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyalık bir şey istemek caiz değildir. Hadis-i şerifte, bunların melun oldukları bildirildi.”

Ayrıca bu konuda Dürer, Gurer, İbni Âbidîn ve Hadîka kitaplarında deniyor ki:

“Bir Müslüman,  Allah hakkı için şunu yap derse, bunu yapmak lazım olmaz, yani yapmamak günah olmaz ise de, taat, hatta mubah olan şeyleri yapmak iyi olur. Peygamber hakkı için yahut ölü veya diri bir velî hakkı için dua etmek haramdır. Çünkü, kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yoktur. Âlimlerin bir kısmı böyle ictihat etti ise de, şu şekilde dua etmek, 'Yâ Rabbi, onlara vermiş olduğun hak için' niyeti ile caiz olur. Çünkü, Rum suresinin 47. âyetinin meal-i şerifi; (Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz)dir. En'âm suresinin 12. âyetinin meal-i şerifi; (Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeyi kendisine lazım kıldı) olup, merhamet ve ihsan ederek, sevdiklerine haklar verdiğini göstermektedir. Bezzâziyye fetvasında, ölü veya diri, Peygamberlerin ve evliyanın hürmetleri için dua etmenin caiz olduğu bildirilmektedir.”

Sual: Bir Müslümanın dünya ve ahiret saadetine kavuşması için ne veya neler yapması gerekir?

Cevap: İslam âlimleri ve tasavvuf büyükleri, bu konu hakkında buyurdular ki:

“İnsana vacip olan birinci vazife, iman, amel ve ihlas sahibi olmaktır. Dünya ve ahiret saadetleri, mutlulukları, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir. Amel; kalb, dil yani söz ve beden ile yapılacak işler demektir. Kalbin işleri, ahlaktır. İhlas, amelini yani bütün işlerini, ibadetlerini, yalnız Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yapmak demektir.”

Sual: Erkeklerin de kadınlar gibi, her renkte elbise, gömlek, başlık giymelerinin, dinen bir mahzuru var mıdır?

Cevap: Erkeklerin de her renk elbise giymeleri caiz ise de, kırmızı, sarı elbise giymeleri tenzihen mekruh denildi. Başlık ve takkenin kırmızı ve sarı renklerde dahi olması mekruh olmadığı söz birliği ile bildirildi. Resulullah efendimizin ayakkabısının siyah olduğu, Şir'at-ül-islâm şerhinde yazılıdır.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

27 Eylül 2024 Cuma

* Din adamının kötüsü olur mu? (Osman Ünlü Hocanın 27.09.2024 tarihli yazısı)

27 Eylül 2024, Cuma

 

Din adamının kötüsü olur mu?

 

Sual: Her şeyin iyisi kötüsü olduğu gibi, din adamı olarak bilinenlerin içinde de kötüsü olabilir mi?

Cevap: Bir din adamı, hangi asırda bulunursa bulunsun, Peygamberin ve Eshâbının bildirdiklerine uymazsa, sözleri, işleri, itikadı, inanışı bunların bildirdiklerine uygun olmazsa, nefsine, düşüncelerine uyarak İslâmiyetin dışına taşarsa, aklına uyarak İslâmiyetin inceliklerine karşı gelir, anlayamadığı bilgilerde dört mezhebin dışına taşarsa, bu kimsenin kötü din adamı olduğu anlaşılır. Allahü teâlâ bunun kalbini mühürlemiştir. Gözleri hak yolu göremez. Kulakları doğru sözü işitemez. Buna, kıyamette büyük azap vardır. Allahü teâlâ, bunu sevmez. Bunun gibi olanlar, Peygamberlerin düşmanıdırlar. Bunlar, kendilerini doğru yolda sanır. Yaptıklarını beğenirler. Hâlbuki, bunlar şeytanın yolundadırlar. Bunlardan aklını toparlayıp doğruya dönebilen çok azdır. Bunların her sözü tatlı olur. Yaldızlı olur. Faydalı görünür. Hâlbuki, düşündükleri, beğendikleri şeyler hep kötüdür. Ahmakları aldatarak kötü yola, felakete sürüklerler. Sözleri, kar yığınları gibi parlak, lekesiz görünür. Fakat, hakikat güneşi karşısında eriyip giderler.

Allahü teâlânın kalplerini kararttığı ve mühürlediği bu kötü din adamlarına Bidat ehli, yani mezhepsiz din adamı denir. Bunlar, itikatları ve amelleri, Kur’ân-ı kerime ve hadîs-i şeriflere ve icma-ı ümmete uymayan kimselerdir. Bunlar doğru yoldan sapmış olup, Müslümanları da felakete sürüklemektedirler. Bunlara uyanlar, Cehenneme gideceklerdir. Selef-i salihin zamanında ve sonra gelen din adamları arasında böyle bozuk olanlar çok vardı. Müslümanlar arasında bunların bulunması, insanın bir uzvunun kangren olmasına benzer. Bu yarayı yok etmedikçe, sağlam kısımlar felaketten kurtulamaz. Bunlar, bulaşıcı hastalık mikrobu taşıyan hastalar gibidir. Bunlara yaklaşanlar zarar görür. Bunların zararına yakalanmamak için yanlarına yaklaşmamak lazımdır. Peygamber efendimiz;

(Âlimlerin iyisi, insanların en iyisidir. Âlimlerin kötüsü insanların en kötüsüdür) buyurdu.

Bu hadîs-i şerif gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimi, insanların en iyisi, mezhepsizler de en kötüsüdür. Birinciler, insanları Resûlullaha uymaya, ikincileri, kendi sapık düşüncelerine uymaya sürüklerler.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

* İmsak vakti

27 Eylül 2024, Cuma

İmsak vakti

Sual: İmsak vakti, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit mi yoksa kırmızılığın ufuk hattı üzerinde yayıldığı vakit mi başlar? Oruca hangisinde başlanılması gerekir?

Cevap: Ahmed Ziya beğ diyor ki, (İslâm âlimleri, imsak vaktinin, beyazlığın ufk-ı zahirî hattı üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit olduğunu bildirdiler). Bazı Avrupa kitapları ise, fecir, beyazlıktan sonra başlayan kırmızılığın ufuk üzerinde yayılmasının tamam olduğu vakittir diyerek, güneşin ufuk altında -16 derecedeki hakiki irtifaı ile hesap etmektedir. 1983 senesinden beri, bazı takvimcilerin, bu Avrupa kitaplarına uyarak, imsak vakitlerini, -16 dereceden hesap ettikleri görülüyor. Bu takvimlere uyanlar, sahur yemeğini, İslâm âlimlerinin yazdıkları vakitlerden 15-20 dakika sonraya kadar yiyorlar. Bunların oruçları sahih olmuyor. Ahmed Ziya beğin, Miladi 1926, Kamerî 1344 ve Şemsî 1305 tarihli (Takvîm-i Ziyâ) cep takviminin ilk ve son sahifelerinde, (Diyanet işleri riyaseti heyet-i müşaveresi tarafından tetkik edilip ve riyaset-i celilenin tasdiki ile tab edilmiştir) yazılıdır. Din işlerinde İslâm âlimlerinin ve astronomi mütehassısının tasdik ettiği namaz vakitlerini değiştirmemelidir. Elmalılı Hamdi Yazır, (Sebîl-ürreşâd) mecmuasının yirmiikinci cildinde, bu hususta tafsilat vermiştir. (Tam İlmihal s. 198)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

25 Eylül 2024 Çarşamba

* Temkin miktarı bir ihtiyat zamanı değildir

25 Eylül 2024, Çarşamba

Temkin miktarı bir ihtiyat zamanı değildir

Sual: Temkin miktarı bir ihtiyat zamanı mıdır? İstanbul için temkin miktarı ne kadardır?

Cevap: Bir şehrin temkin miktarı, her gün ve her saat aynı değil ise de, her şehir için, vasatî bir Temkin zamanı vardır. Hesap ile bulunan Temkin miktarlarına iki dakika ihtiyat ilave ederek, İstanbul için Temkin, vasatî on dakika kabul edilmiştir. Ard derecesi 44 dereceden az olan bir yerde, bir senedeki azamî ve asgarî temkin miktarlarının farkı bir iki dakika kadardır. Bir şehirde tek bir temkin vardır. Bu da, herhangi bir namazın hakiki vaktinden şer’i vaktini bulmak için kullanılır. Her namaz için, ayrı ayrı temkinler yoktur ve zahirî vakitlerde de temkin yoktur. Temkin miktarını bir ihtiyat zamanı zan ederek, imsak vaktini 3-4 dakika geciktirenin orucu ve gurûbu 3-4 dakika öne alanın orucu ve akşam namazının fasit olacağı (Dürr-i yektâ)da da yazılıdır. Bir mahalde, şemsin meyli ve Temkin miktarı ve ta’dîl-i zaman her an değiştikleri için ve hakiki gurubî zaman birimleri, hakiki zevalî zamanlarının birimlerinden cüz’i farklı olduğu için, hesap olunan namaz vakitleri, tam doğru olmaz. Vaktin girdiğinden emin olmak için, hesap ile bulunan Temkin miktarına 2 dakika ihtiyat zamanı ilâve edilmiştir. (Tam İlmihal s. 186)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Se'âdet-i Ebediyye kitabını okuyan... (Osman Ünlü Hocanın 25.09.2024 tarihli yazısı)

25 Eylül 2024, Çarşamba

Se'âdet-i Ebediyye kitabını okuyan...

Sual: Seâdet-i Ebediyye kitabını okuyanlar, hep bu kitabı tavsiye ediyor ve siz de tavsiye ediyorsunuz. Peki bu kitabı okuyunca ne oluyor, diğerlerinden ne farkı vardır ki bu şekilde tavsiye edilmektedir?

Cevap: Se'âdet-i Ebediyye kitabını okuyarak anlayan bahtiyar bir kimse, hem din bilgilerini öğrenir, hem de îmâm-ı Rabbânî hazretlerini tanıyarak, kalbi Ona meyleder, bağlanır. Onun bütün dünyaya saçtığı nurları alıp, olgunlaşmaya, kemale gelmeye başlar da haberi olmaz. Ham bir karpuz, güneşin ışıkları karşısında zamanla olgunlaştığı, tatlılaştığı gibi yetişerek kamil, olgun bir insan olur. Bu dünya ve hayat görüşünde değişiklikler olduğunu hisseder. Hâller, zevkler, tatlı rüyalar görmeye başlar. İmâm-ı Rabbânî hazretlerini, evliyayı, Eshâb-ı kiramı ve Resûlullah efendimizi rüyada görmeye, uyanık iken de ruhlarından istifade etmeye başlar. Nefsi de gafletten kurtulup, namazın tadını duymaya, ibadetlerden zevk almaya başlar. Günahlardan, haram olan şeylerden, kötü huylardan nefret duyar. İyi huylar onun âdeti olur. Herkese iyilik eder. Cemiyete, topluma, millete faydalı olur. Saâdet-i ebediyyeye kavuşur ve başkalarını da kavuşturur.

Hanefi mezhebinin büyük âlimlerinden Seyyid Şerîf Cürcânî hazretleri, Şerh-i mevâkıf, Şerh-ul-metâli' hâşiyesi ve Berîkada buyurduğu gibi, evliyanın suretleri, öldükten sonra da talebesine, sevenlerine görünüp feyiz verirler. Fakat, bunları görebilmek ve ruhlarından feyiz alabilmek kolay değildir. Ehl-i sünnet itikadını ve ahkâm-ı islâmiyyeyi, kitaplardan öğrenmek ve öğrendiklerine uymak ve evliyayı sevmek, saygılı olmak lâzımdır. Merec-ül-bahreynde deniyor ki:

“Tasavvuf büyüklerinin hepsi, Ehl-i sünnet idi. Bidat sahiplerinden hiçbiri, Allahü teâlânın marifetine yaklaşamamıştır. Vilâyet nurları, bunların kalplerine girmemiştir. Amelde ve itikatta olan bidatin zulmeti, vilâyet nurunun kalbe girmesine mâni olur. Kalp, bidat pisliklerinden temizlenmedikçe ve Ehl-i sünnet itikadı ile süslenmedikçe, hakikat güneşinin ışıkları oraya giremez. O kalp, yakîn nuru ile aydınlanamaz.”

Sual: Din bilgilerini ve âlimleri kötülemek de imanı giderir mi?

Cevap: İslâm bilgilerine inanmamak, bunları ve din âlimlerini aşağılamak da, küfr-i cühûdî olur.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

23 Eylül 2024 Pazartesi

* İbadetlerin vakitlerini tayin ve tespit etmek

23 Eylül 2024, Pazartesi

İbadetlerin vakitlerini tayin ve tespit etmek

Sual: İbadetlerin yapılmasında vaktin önemi nedir? Namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamak farz mıdır?

Cevap: Belli bir hâdisenin [işin] başladığı zamana, bu hâdisenin (vakt)i denir. Sadaka-i fıtrın vacib olma zamanı böyledir. Yani, bayramın birinci günü, fecir tulû’ ederken vacib olur. Bir saat evvel imana gelen veya dünyaya gelen veya bir saat sonra ölen kimselere vacib olur. Bir saat sonra imana veya dünyaya gelene vacib olmaz. Bir vakit, bir an kadar kısa zaman olabileceği gibi, uzun bir zaman parçası da olabilir. Bu takdirde, bu vaktin evveli ve sonu olur. (Şer’i zeval vakti) ve (Namaz vakitleri) ve (Kurban kesmenin vacib olması) böyledir. Tam İlmihal s. 189)

İbni Âbidîn ve Şâfiî (El-envâr) ve Maliki (El-mukaddemet-ül-izziyye) şerhinde, (Mîzân-ül-kübrâ) da diyor ki, (Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi, vakitleri bilen âdil bir Müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan âdil değil ise, [veya âdil Müslümanın hazırladığı takvim yoksa], kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fâsıkın veya âdil olduğu bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, temiz, necis, helal, haram gibi dinden olan şeylere şehadet etmesi [söylemesi] de, ezan gibi olup, ona değil, kendi araştırıp anladığına uyması lâzımdır.) (Tam İlmihal s. 194)

İbadetlerin vakitlerini tayin ve tespit etmek, yani anlayıp anlatmak, din bilgisi ile olur. Fıkıh âlimleri, müctehidlerin bildirdiklerini (Fıkıh) kitaplarında yazmışlardır. Bildirilmiş olan vakitleri, hesap etmek câizdir. Hesap ile bulunanların, din âlimleri tarafından tasdik edilmesi şarttır. Namaz vakitlerini ve kıbleyi hesap ile anlamanın câiz olduğu (İbni Âbidîn)de (Namazda kıbleye dönmek) bahsinde ve (Fetâvâ-i Şemsüddîn Remlî)de yazılıdır. (Mevdû’ât-ul-ulûm)da diyor ki, (Namaz vakitlerini hesap etmek, farz-ı kifayedir. Müslümanların, namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamaları farzdır). (Tam İlmihal s. 183)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com