31 Ağustos 2024 Cumartesi

* İslâmiyette vakıf

31 Ağustos 2024, Cumartesi

İslâmiyette vakıf

Sual: İslâmiyette vakıf nedir ve altın, gümüş para vakfı yapılabilir mi?

Cevap: İbni Âbidîn diyor ki, (Vakıf, mükellef kimsenin, kendi mülkü olan malum mütekavvim malının menfaatini, bir şarta bağlamadan, Müslim veya zimmî, bütün veya belli fakirlere terk etmesidir. İmâmeyne göre, vakıf edilen mal, vakıf edenin mülkünden çıkar. Vakıf, ibadet değil, kurbettir. Sevab kazanmak niyeti ile yapılan mubahlara (Kurbet) denir. Vakıf edilen maldan yalnız veya en sonra bir mescidin veya fakirlerin faydalanmasını bildirmek şarttır. Âdete göre zenginler de istifade edebilir. Malını vakıf eden kimse, bunu hâkime tescil ettirdikten yahut mütevelliye teslim ettikten sonra, vazgeçemez. Öldükten sonra vakıf olmasını söyleyince, bırakacağı malın üçte birinden verilmesini vasiyet etmiş olup vazgeçmesi câiz olur. Vakıf binaların tamirleri, içinde parasız oturmağa hakkı olanların malları ile yapılır. Yapamazlarsa, hâkim bunları çıkarıp, kiraya verip, ücretleri ile tamir ettirip, sonra bunlara teslim eder. Kiracı bulunmazsa, hâkim tarafından (İstibdâl) olunur. Yani, harap binayı satıp, semeni ile başkasını alıp, mütevelliye teslim eder. Başkasını satın alamazsa, semenini fukaraya dağıtır. Mürted, Müslüman olunca, mürted iken yaptığı vakıf sahih olur. Müslüman, mürted olunca, önce yapmış olduğu vakıf bâtıl olup vârislerinin olur. Zimmîlerin de, Müslüman veya zimmî fakirler için vakıf yapması câizdir. Kilise için ve harbî fakirler için, zimmînin de vakıf yapması câiz değildir. Vakıf eden kimse, bir (Mütevelli) tayin edip, malı buna teslim eder. Vakıf ebedî olmak lâzımdır. Bir daha geri alamaz. Osmanlı Türklerinde altın, gümüş para vakfı âdet olduğu için, câiz olmaktadır. Birçok işlerde âdet, nass gibidir). Görülüyor ki, bir işin nasıl yapılacağı nass ile bildirilmemiş ise, müctehidlerin ictihadları ile yapılır. Bir iş üzerinde çeşitli ictihadlar varsa, müftü efendi, bunlar arasında, zamana ve âdete uygun ve elverişli olanını seçer. Zamana, âdete uymak, bu demektir. Yoksa, zındıkların söyledikleri gibi, İslâmiyetin emirlerini değiştirmek, ibadetleri bırakarak, haramları işlemek demek değildir. (Tam İlmihal s. 861)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

30 Ağustos 2024 Cuma

* Peygamber hangi mezhebde idi? (Osman Ünlü Hocanın 31.08.2024 tarihli yazısı)

31 Ağustos 2024, Cumartesi

 

Peygamber hangi mezhebde idi?

 

Sual: Zamanımızda; “Peygamber, Eshab hangi mezhebde idi, mezhebe gerek yok” diyenler oluyor. Bunların bu sözlerinde doğrulık payı var mıdır?

Cevap: Mezheb imamı demek, Peygamber efendimizin Kur’ân-ı kerimden çıkardığı manaları, bilgileri, Eshab-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Resûlullah efendimizin, Kur’ân-ı kerimin hepsini Eshabına tefsir ettiği, Hadîka kitabına yazmaktadır. Resulullah efendimizin Kur’ân-ı kerime verdiği manaları, açıklamalarını anlamak isteyen, bir mezheb imamının kitaplarını okur, bunlara uyar. Bu kitapları okuyup, bunlara uyan kimse, o mezhebden olur. Bu ise, Resulullah efendimize ve Kur’ân-ı kerime uymak demektir. Eshab-ı kiram, Resulullah efendimizden işittiklerine uyardı, dört mezhebden birinde olmalarına lüzum yoktu. Onların her biri bütün bilgileri asıl kaynağından alıyordu. Hepsi, mezheb imamlarından daha çok âlim ve daha yüksek müctehid ve Mezheb sahibi idiler. Vaktiyle bir mezhebsiz de;

“İctihatlar fikir ve kanaattir. Elimizdeki kitaplar, mezheb kitaplarıdır, din kitabı değildir. Türkiyede, Türkçe din kitabı olmadığından, bu kitabı yazdım” diyor ve kendini müctehid sanıyor. Ömer Rıza Doğrul da, bu kitaba bir önsöz yazarak övüyor ve;

“Asrın ihtiyaçlarını, kıyas yolu ile dinden değil, medeniyyetin terakki, ilerleme hamlelerinden beklemek gerektir. Kıyas; kitap ve sünnet ile alakası olmayan, dinin asıl kaynaklarına dayanmayan, fakat her şeyi dine dayamak isteyen müctehitlerin icadıdır...” diyordu. Bu sözleri, kendisinin de, Ehl-i sünnet olmadığını, dini, kıyası ve ictihadı anlamamış olduğunu göstermektedir. Din âlimlerine dil uzatanlar, bunların bilgilerine erişemeyenlerdir. Redd-ül-muhtârda;

“Hicri dörtyüz senesinden sonra kıyas yapacak âlim yetişmedi” deniyor. Mîzân-ül-kübrâda;

“Dört mezheb imamından sonra, hiçbir âlim, mutlak müctehid olduğunu söylemedi. Mezhebde müctehitler yetişti. Evet, Kur’ân-ı kerimdeki bilgiler, hükümler sonsuzdur. Fakat, kıyamete kadar, bütün insanlara lazım olacak ahkamı, hükümleri, dört imam anlamış, kitaplara yazılmıştır. Şimdi, bir kimse, Kitaptan ve sünnetten ahkam, hüküm çıkarabilirim derse, dört mezhebden birinde bulunmayan yeni bir hüküm çıkarmasını isteriz. Bunu da yapamaz!” deniyor.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

* İslami ahkâmın tatbik edilmediği yerde fâiz

30 Ağustos 2024, Cuma

İslami ahkâmın tatbik edilmediği yerde fâiz

Sual: (Dâr-ül-harb)de, yani ahkâm-ı islâmiyyenin tatbik edilmediği İtalya, Fransa gibi yerlerde, Müslümanın, kâfirlere ödünç vererek, onlardan fâiz alması caiz midir?

Cevap: (Dâr-ül-harb)de, yani ahkâm-ı islâmiyyenin tatbik edilmediği İtalya, Fransa gibi putlara tapınılan yerlerde, Müslümanın, kâfirlere ödünç vererek, onlardan fâiz almasının caiz olduğu bütün kitaplarda, fâiz bahsinin sonunda yazılıdır. Mesela:

İbni Âbidîn diyor ki, (Dâr-ül-harbde, kâfirlerin mallarını fâiz, kumar, fasit bey’ ile almak helaldir. Bu yollarla Müslümanın zarar etmesi helal değildir).

(Mültekâ) kitabında, (İmam-ı a’zam ile imâm-ı Muhammed “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” buyurdu ki, Dâr-ül-harbde, Müslüman ile kâfir arasında fâiz olmaz). (Mecmâ’ul-enhür)de diyor ki, (Hadîs-i şerifte, (Dâr-ül-harbde, Müslüman ile kâfir arasında fâiz yoktur) buyuruldu. Orada, onların malını almak mubahtır. Gönül rızası ile, gadr (zulüm) yapmadan almak caizdir. Diğer üç mezhepte hiç caiz değildir).

(Dürer ve Gurer) kitabında da bu hadîs-i şerîf yazılarak, Dâr-ül-harbde bir Müslümanın fâiz ile ve fasit bey’ ile [mesela ikramiyeli, piyangolu satış yaparak] kâfirden ve orada Müslüman olandan mal çekmesi caizdir. Çünkü, onların malını rızaları ile almak mubahtır diyor. Fakat, mallarına saldırmak, zorla almak caiz değildir diyor. Şernblâlî, bunu açıklarken, (Kumar ile alması da caizdir) diyor. (Kudûrî), (Cevhere), (Vikâye), (Dürr-ül-muhtâr) ve (Redd-ül-muhtâr)da ve (Fetâvâyı Hindiyye)de de böyle yazılıdır. (Dâr-ül-harb)de bulunan Müslümanların birbirleri ile ve zimmî kâfir ile yapıkları sözleşmelerin ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olması lâzımdır. (Tam İlmihal s. 858)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

29 Ağustos 2024 Perşembe

* Satıştaki ve ödünç vermekteki fâize misaller (5)

29 Ağustos 2024, Cuma

Satıştaki ve ödünç vermekteki fâize misaller (5)

Sual: Satıştaki ve ödünç vermekteki fâizler neler olabilir?

Cevap: (Rıyâd-un-nâsıhîn)de diyor ki:

Satıştaki ve ödünç vermekteki fâiz için, Ömer Nesefînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Erba’în-i Selmânî) kitabındaki otuzüç misalin bir kısmını aşağıya yazıyoruz:

29- Bir şeyi ucuz satın almak veya ona pahalı satmak şartı ile ödünç vermek fâiz olur.

30- Mahsulün yarıdan fazlasına ortak olmak şartı ile, köylüye para veya tohum veya toprak verip onu çalıştırmak veya ona ödünç vererek tarlasını alıp işletip, mahsulün yarıdan azını ona bırakmak fâiz olur. Çünkü, kira miktarının belli olması ve ödünç verilen malın aynı miktarda benzerinin ödenmesi lâzımdır.

31- Az ücretle çalıştırmak, ondan hediye almak, ziyafet istemek üzere ödünç vermek fâiz olur.

32- Bir şeyi, aldatarak pahalı satmak veya ucuz almak da fâiz olur.

33- Satılan şeyin ayıbını ve satın alınan şeyin kıymetini gizleyerek aldatmak fâiz olur.

34- Libya büyük müftüsi şeyh Tâhir-uz-Zâvî, fetvasında diyor ki: (Hükûmet, memurlara ödünç mesken parası vererek, yüzde dört fazlası ile aylıklarından kesiyor. Bu, % 4 fazla aldığı, fâiz olur. Haram olur. Müslüman olan hükûmetin bunu alması, vatandaşların da vermeleri haramdır. Bu ödünç paranın, faizsiz olarak, Allah rızası için verilmesi lâzımdır). Bu fetva, Libya’da çıkan 1973 Nisan târîhli (Hedy-ül-islâmî) mecmuası sonunda yazılıdır. Yahut, oturacak evi olmayan, mesken parası almak için, bütün muameleleri yaptıktan sonra, parayı alırken (Vekiliniz olarak, bu para ile ev yaptırmağı kabul ettim) demeli. Parayı veren (Ben de kabul ettim) demeli. Tapuyu alırken (Her ay ...... lira ödemek üzere ...... liraya bu evi satın aldım) demeli. Tapuyu veren de (Bu evi sana sattım) demelidir. Böylece helal olur. (Tam İlmihal s. 858)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Gayr-i müslimlerin kestiğini yemek (Osman Ünlü Hocanın 29.08.2024 tarihli yazısı)

29 Ağustos 2024, Perşembe

Gayr-i müslimlerin kestiğini yemek

Sual: Bir Müslüman, gayr-i müslimin kestiği hayvanın etini satın alıp yiyebilir mi?

Cevap: Bu konuda  Hindiyyede, Zebâih bahsinde deniyor ki:

“Müslümanın veya Ehl-i kitap olan kâfirin, Allahü teâlânın ismini veya bir sıfatını, herhangi bir lisan ile söyleyerek, kestiği yenilir. Müşrikin ve mürtedin kesdiği yenilmez. Keserken, İsa veya üç Tanrıdan biri derse, yenilmez. Böyle inanır, fakat söylemezse, yenir. Kesmek için söylemelidir. Dua, şükür için söylerse veya Allahtan başkasını, tazim etmeyi niyet ederse, Allah ve Muhammed için derse, yenmez.”

Bir Peygambere ve bunun, sonradan bozulmuş olan mukaddes kitabına inanan bir kâfir, bu Peygamber tanrıdır veya oğludur dese ve putlara yalvarırsa da, buna Ehl-i kitâb denir. Çünkü, ilah, rab, tanrı, baba gibi isimler, yardım eden, yaratılmaya sebep olan, çok sevilen manasına da kullanılır. Bu isimleri, İsa aleyhisselama, bu manalar ile söyleyen, müşrik olmaz. Ona, üç tanrıdan biri veya tanrı denilmesi, hakiki bir söz değil, mecaz olur. Onda Ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanırsa, mesela her istediğini yaratır derse, müşrik olur. Şimdi, Mûsevî, Îsevî, Nasrânî, Hıristiyanların bir kısmı, Ehl-i kitaptır. Putlara, heykellere, İsa aleyhisselamı sevdikleri için, istediklerinin yaratılmasına sebep olmaları için yalvarıyorlar. İsa aleyhisselama ilah diyen Nasrânînin kestiklerini yemek caiz ise de, zaruret olmadıkça, buna kestirmemeli ve kestiğini yememelidir. Kitapsız kâfirlerin kestikleri yenilmez. Kesenin nasıl kimse olduğunu araştırıp anlamak şart değildir. Besmele kasten terk edilirse, Hanefide haram, Şafiide helal olur.

Gayr-i müslimlerin çoğunlukta olduğu yerlerde, varsa Müslüman kasap aramalı. Bu kasaptaki eti, Müslümanın kestiğini niyet ederek, satın almalıdır. Sığır, koyun, tavuk gibi eti yenen hayvanların etlerini yemek helal olması için, İslamiyete uygun kesilmeleri lazımdır. Yani bir Müslümanın veya Ehl-i kitabın kesmesi ve keserken Allah ismini söylemesi lazımdır. İslamiyete uygun kesilmeyen hayvan leş olur. Bunun etini yemek ve satmak haram olur. Hayvan kesenlerin ve satan Müslümanların bunu iyi bilmeleri lazımdır. Et satın alırken, bunun nasıl kesildiğini sormak lazım değildir. Çünkü, Müslümana hüsn-i zan olunur.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

27 Ağustos 2024 Salı

* Satıştaki ve ödünç vermekteki fâize misaller (4)

28 Ağustos 2024, Çarşamba

Satıştaki ve ödünç vermekteki fâize misaller (4)

Sual: Satıştaki ve ödünç vermekteki fâizler neler olabilir?

Cevap: (Rıyâd-un-nâsıhîn)de diyor ki:

Satıştaki ve ödünç vermekteki fâiz için, Ömer Nesefînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Erba’în-i Selmânî) kitabındaki otuzüç misalin bir kısmını aşağıya yazıyoruz:

21- Bir malı, kendisi veya vekili, mesela on liraya satıp, müşteriye teslim ettikten sonra, parayı teslim almadan, malı müşteriden, mesela dokuz liraya geri satın almak fâiz olur. Parayı tamam alınca, satın alabilir. Bir malı sattıktan sonra, parasının hepsini tamam teslim almadan, o mal ile birlikte başka bir şeyi, aynı fiyatla geri satın almak fâiz olur. Çünkü, aynı fiyatın bir kısmı, o başka şey için olup, o malı daha ucuza almış olur ve fâiz olur. O başka şeyi alması ise caizdir.

22- Bir malı, mesela iki ay sonra teslim etmek üzere sattıktan sonra, noksan olarak, daha önce vermeği kararlaştırmak fâiz olur.

23- İki kişi, birer çuval buğdayı, hacmini ölçmeden, karıştırıp un yaptırdıktan sonra, unu ikiye taksim etmeği kararlaştırmak fâiz olur.

24- Unları karıştırıp, ekmek yaparak ekmeği ikiye bölmek de fâiz olur. Unların hacmini önceden ölçmek lâzım idi.

25- Cevizleri veya bademleri yahut zeytinleri ölçmeden karıştırıp, yağ çıkardıktan sonra yağı taksim etmek de fâiz olur.

26- İki kişinin müşterek bir ineği olsa, sütü bir gün senin, bir gün benim diye taksim etseler, fâiz olur.

27- İki kişi, mesela bir öküz veya bir at veya bir otomobil veya bir dükkân veya tarlalarını veya tezgâhlarını, her biri kullanmak üzere, muayyen bir zaman için değişseler fâiz olur.

28- İçinde oturmak şartı ile bir evi, ekmek şartı ile tarlayı, kendi kullanmak şartı ile bir otomobili borçludan rehin istemek fâiz olur. Çünkü, rehin alınırken, bunu kullanmağı şart etmek, rehinde fâiz olur. (Tam İlmihal s. 857)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* İnsanlığın ikinci atası (Osman Ünlü Hocanın 28.08.2024 tarihli yazısı)

28 Ağustos 2024, Çarşamba

İnsanlığın ikinci atası

Sual: Nuh aleyhisselama insanlığın ikinci atası denmesinin sebebi, hikmeti nedir?

Cevap: Bu konu hakkında kitaplarda, özetle şu bilgiler verilmektedir:

“İdris aleyhisselam göğe çıkarıldıktan sonra, insanlar doğru yoldan ayrıldı, putlara, heykellere tapmaya başladılar. Cenab-ı Hak, bunlara Nuh aleyhisselamı gönderdi. Nice yıl, onları dine davet etti. Yalnız oğulları Sâm, Hâm, Yâfes ile az kimse iman etti. Kendi oğlu Yâm yani Kenan bile iman etmedi. Alay ve işkence ettiler. Nuh aleyhisselam onlara beddua etti. Beşyüz yaşından sonra, gemi yapması emrolundu. Gemi bitince, tufân oldu. Müminler ile gemiye bindi. Gemiye binenlerin seksen kişi olduğu ve geminin üç kat olduğu Arâis-ül-mecâlis kitabında yazılıdır. Bu kitap Mısır'da basılmıştır. Her hayvandan da birer çift aldı. Oğlu Kenan'ı da gemiye çağırdı. 'Ben, dağa çıkar kurtulurum' dedi. Bir dalga geldi, oğlunu alıp boğdu. Sular dağları aştı. İnsanlar ve hayvanlar telef oldu. Altı ay sonra, yağmurlar durdu, sular çekildi. Gemi, Cûdî Dağı'na oturdu. İnsanlar, üç oğlundan üredi. Nuh aleyhisselama 'İkinci Âdem' denildi. Sâm'dan Arap, Fars ve Rum, Hâm'dan Hindistân, Habeş ve Afrika halkı, Yâfes'ten de Asyalılar ve Türkler meydana geldi. Bering Boğazı'ndan Amerika'ya da geçip yerleşenler oldu. Nuh aleyhisselam, bin yaşında vefat etti.”

Sual: Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için neler yapmalıdır?

Cevap: Dünya ve ahıret saadetlerinin başı, en iyisi, Allahü teâlânın rızasına, sevmesine kavuşmaktır. Allahü teâlâya yakın olmak, Onun sevmesine kavuşmak demektir. Bu saadete kavuşana Velî, Evliyâ veya Ârif denir. Velî olmak için, farzları yapmak lazımdır. Farzlar, sırası ile, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, haramlardan sakınmak, farz olan ibadetleri yapmak ve salih olan müminleri sevmektir. İhlas ile yapılmayan ibadetin faydası olmaz. İhlas, her şeyi yalnız Allah rızası için yapmaktır. İhlas, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi sevmemekle, yalnız Onu sevmekle, kendiliğinden hasıl olur. Kalbin yalnız Onu sevmesine, kalbin tasfiyesi, kalbin itminânı veya fenâ fillah denir. Kalbin itminâna kavuşması, ancak Onu çok hatırlamakla, büyüklüğünü, nimetlerini düşünmekle olacağını, Ra'd suresinin 28. âyeti bildirmektedir.

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com