28 Temmuz 2024 Pazar

* Her an Onu hatırlamalıdır

28 Temmuz 2024, Pazar

Her an Onu hatırlamalıdır

Sual: Çarşıda, pazarda, işte zikir, tesbih etmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak nasıl yapılabilir?

Cevap: (Kimyâ-i saadet) kitabında, beşinci bâbda buyruluyor ki: Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikir, tesbih etmeli, her an Onu hatırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. İyi bilmelidir ki, o anda kaçırdığını, bütün dünyayı verse, bir daha eline geçiremez. Gâfiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Gâfiller arasında Allahü teâlâyı zikir eden kimse, kurumuş ağaçlar arasında bulunan yeşil fidan gibidir ve ölüler arasındaki canlı gibidir ve harpte kaçanlar arasında, arslan gibi dövüşenler gibidir). Bir kere buyurdu ki, (Çarşıya giderken, lâ ilâhe illallah, vahde hü lâ şerîke leh, le hül mülkü ve le hül hamdü, yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, bi yedi-hil-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr diyen kimseye, iki milyon sevab yazılır). [Bu hadîs-i şerifte olduğu gibi, sevab veya günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıklarını ve ahiretteki zamanları ve dünyanın yaradılışını ve mahlûkların sayısını bildiren hadîs-i şeriflerdeki çeşitli rakamlar, miktar sayısını göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. Mesela bir kimseye, birkaç defa, zahmet çekerek gidip bulamayarak canı sıkılan biri, o kimseyi görünce, seni on defa aradım, bulamadım, demesi gibidir.] Cüneyd-i Bağdâdî “kuddise sirruh” buyurdu ki, (Pazarda çok kimse vardır ki, sofiler halkasında oturanlardan daha kıymetlidir). Bir kere de buyurdu ki: (Öyle kimse tanıyorum ki, pazarda her gün üçyüz rekât namaz kılmakta ve otuz bin tesbih okumaktadır). Bazısı demiştir ki, bu kimse, kendisidir. Hulâsa, dine, ibadetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara, hep böyle sevab vardır. Yalnız para kazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevabtan mahrum kalır. Hatta bunlar, camide, namazda iken de, kalpleri dükkanın hesabındadır. Fikirleri dağınıktır. (Tam İlmihal s. 848)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Cami içinde yasak edilenler (Osman Ünlü Hocanın 28.07.2024 tarihli yazısı)

28 Temmuz 2024, Pazar

Cami içinde yasak edilenler

Sual: Cami içinde konuşmak, alışveriş yapmak, çocuklar için oyun yerleri yapmak, caminin içinden geçmek dinimizce uygun mudur?

Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde buyuruluyor ki:

"Camiden bazen geçmek caizdir. Yol hâline getirmek mekruhtur. Özür olursa, mekruh olmaz.

Camilere necaset sokmak mekruhtur. Üzerinde necaset bulunan kimse, camiye giremez. Fetâvâ-i fıkhiyyede diyor ki:

'Mescidde necaset gören kimsenin, bunu hemen temizlemesi lazımdır. Temizlemeyi özürsüz geciktirirse, günah olur. Namaz kılanın üzerinde, secde yerinde necaset görenin, bunu ona bildirmesi lazımdır. Bunu haber vermek ve namazı geçecek olanı uyandırmak vacip değil, sünnettir.'

Camide pazar kurmak, yüksek sesle konuşmak, nutuk söylemek, kavga etmek, silah çekmek, ceza vermek tahrimen mekruhtur.

Müminin hicvi, aşk, ahlaksızlık gibi haram şeyler bulunan şiiri okumak tahrimen mekruhtur. Camilerde ilahi ve mevlidleri namaz kılanlara mâni olmamak şartı ile, ara sıra okumak caizdir. Her zaman okuyup, âdet hâline getirmek caiz değildir.

Camide bir şey yemek, uyumak mekruhtur. Misafir olan müstesnadır. Misafir, camiye girerken itikâfa niyet etmeli, önce tehıyyet-ül-mescid olarak, namaz kılmalıdır. Sonra, yiyebilir ve dünya kelamı konuşabilir. İtikâf eden de yiyebilir, yatabilir. İtikâf sünnet-i müekkededir. İtikâfı terk etmek, beş vakit namazın sünnetlerini özürsüz kılmamak gibi olduğu Berîka da yazılıdır.

Camide soğan, sarımsak gibi fena kokulu şeyleri yiyene, sigara içene mâni olmalıdır. Kasapları, balıkçıları, ciğercileri, yağcıları, üzerleri pis ise ve pis kokarsa ve üzeri pis kokanları ve cemaati dili ile incitenleri, camiden çıkarmalıdır. İlaç olarak kokulu şey özür ile veya unutarak yiyen, cemaate gelmez, mazur olur. Pis koku insanlara ve meleklere eziyet verir.

Camide, alışveriş olan her akit, sözleşme mekruhtur. Nikâh yapmak ise müstehaptır.

İbadet etmeyip, camide dünya kelamı ile meşgul olmak tahrimen mekruhtur. Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, camide dünya kelamı konuşmak da, insanın sevaplarını giderir. İbadetten sonra, mubah olan şeyleri, hafif sesle konuşmak caizdir. İslamiyetin beğenmediği şeyleri konuşmak, her zaman caiz değildir.”

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

27 Temmuz 2024 Cumartesi

* Ortak malı paylaşmak

27 Temmuz 2024, Cumartesi

Ortak malı paylaşmak

Sual: Ortak olan malları nasıl paylaşmak gerekir? Ağırlık veya hacimle ölçülen ortak malları ölçmeden paylaşmak caiz olur mu?

Cevap: (Kısmet), hisse-i şayia (ayrılmamış hisse) ile müşterek olan kira malı, sahiplerine bölmek demektir. Ayn olan, aynı cinsten karışmış malın taksiminde uyuşamazlarsa, ortaklardan biri talep edince, hakim tarafından bölünür. Hacim veya vezin (ağırlık) ile ölçülen şeyleri, ölçmeden bölmek faiz olur. Deynin taksimi sahih olmaz. Başka cinslerden malların karışması ve taksimi zararlı olan bir malın taksimini hakim yapmaz. Bunları uyuşarak bölebilirler. Yahut satılıp, parası bölünür. Bina kıymetlendirilerek, kıymetleri müsavi olacak vecih ile taksim edilir. Kıymeti fazla kısmını alan, kıymeti az olanı alana, aradaki farkın yarısı kadar para verir. Müşterek bir ayn [mal] bâki kalmak üzere, bunun menfaatini taksim etmeğe (Mühayee) denir. Misli eşyada mühayee olmaz. Ev, tarla, zamanla veya mekan ile mühayee olunur. Mekanda ve öncelikle uyuşulmazsa, kura çekilir. Ağaç, yün, süt gibi ayn olan şeylerde mühayee olmaz. Eğer, bunları mühayee edip, hisselerinde hâsıl olan farkı helallaşsalar, helal olmaz.] (Tam İlmihal s. 823)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Din adamının sapıtmasının alameti! (Osman Ünlü Hocanın 27.07.2024 tarihli yazısı)

27 Temmuz 2024, Cumartesi

Din adamının sapıtmasının alameti!

Sual: Bir kimsenin din ilimlerini tahsil ettiği hâlde, yanlış yollara sapmasının, hatta hainlik etmesinin ne gibi alametleri vardır?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Muhammed bin Fadl Belhî hazretleri buyuruyor ki:
“İslamiyet nurlarının kalplerden ayrılıp, kalplerin kararmasına dört şey sebep oldu: Bildikleri ile amel etmemek. Bilmeyerek yapmak. Bilmediklerini öğrenmemek. Başkalarının öğrenmelerine mâni olmak.”

Önceki devirlerde ve zamanımızda bazı kimseler, din ilimlerini, ilim adamı tanınmak veya mala yahut bir makama kavuşmak için öğrenmişlerdir. Din adamı olmayı, geçime ve siyasete vasıta yapmışlardır. Bunlar, din ilimlerini amel etmek için öğrenmiyorlardı. İsimleri din adamıdır, gittikleri yol ise, cahillerin yoludur. Allah rahimdir, affı sever diyerek, büyük günah işliyorlar. Akıllarına, keyiflerine göre hareket ediyorlar. Başkalarının da böyle yapmalarını istiyorlar. Kendilerine uymayan hakiki Müslümanları kötülüyorlar. Kendilerinin, doğru yolda olduklarını, huzura kavuşacaklarını zannediyorlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından derlenmiş olan doğru kitapları okumuyorlar, çocuklarına da okutmuyorlar. İçleri kötü, sözleri yaldızlı ve yalandır. Her gün başka şekle girerler. İnsanların yüzlerine gülerler, arkalarından kötülerler. Bidat karışmamış olan doğru kitapların okunmasına mâni olurlar. Bu kitapları okumayın, bozuktur derler. Bunları neşredenleri ve okuyanları tehdit ederler. Mezhebsizlerin zararlı kitaplarını, yaldızlı reklamlarla överler. İslamiyet bilgilerine hakaret ederler. Kısa akılları ile yazdıkları şeyleri ilim ve fen diyerek gençlerin önüne sürerler. Hâlbuki, İslam âlimleri ve tasavvuf  büyükleri hep İslamiyete yapışmışlardır. Bunun neticesi olarak, yüksek derecelere kavuşmuşlar ve insanlara faydalı olmuşlardır. Bunlara dil uzatanların din cahili oldukları anlaşılır. Bu cahillerin yaldızlı sözlerine aldanmamalıdır. Bunlar, din hırsızlarıdır. Saadet yolunu kesici zındık veya mezhepsizdirler.

Sual: Suyun içine kavun, karpuz kabuğu gibi çeşitli yiyecek artıkları düşse, bu su ile abdest alınır mı?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Kudûrî şerhinde deniyor ki:
“Bir suya, temiz şeyler karışsa, su ismi değişmedikçe, rengi dönse bile, onunla abdest alınır.”

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

26 Temmuz 2024 Cuma

* Satılan malı aşırı methetmek

26 Temmuz 2024, Cuma

Satılan malı aşırı methetmek

Sual: Satılan malı aşırı methetmek uygun olmadığı gibi yalan söylemek de sayılır mı?

Cevap: Alış-verişte Müslümanlara ziyan yapmanın bir çeşidi, alış-veriş edilen kimseye yapılan zarardır. Zarar veren her iş, zulüm olur. Zulüm ise haramdır. Her Müslüman, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, kâfirlere dahi yapmamalıdır. Satılan malı, olduğundan aşırı methetmemelidir. Çünkü, hem yalan söylemiş, hem aldatmış, hem de zulüm etmiş olur. Hatta, doğru olarak da, müşterinin bildiği şeyi söylememelidir. Çünkü, bu da faydasız söz olur. Kıyamet günü her sözden sual olunacaktır. Beyhude söyleyenler, hiç özür bulamayacaktır. Yemin ile satmağa gelince, yalan yere yemin etmek haramdır. Yani büyük günahtır. Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık olur. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki, (Alış-verişte vallahi böyledir, vallahi öyle değildir diye yemin edenlere ve sanat sahiplerinden, yarın gel, öbür gün gel diye sözünde durmayanlara yazıklar olsun!). Bir hadîs-i şerifte buyuruldu ki, (Malını yemin ederek beğendiren kimseye kıyamet günü merhamet edilmeyecek, acınmayacaktır). Yunus bin Abîd “rahmetullahi teâlâ aleyh” ipekli kumaş tüccarı idi. Malını satarken hiç methetmezdi. Çırağı, bir gün, kumaşı gösterirken, müşterinin yanında, (Ya Rabbi! Bu Cennet kumaşından bana da nasip et!) deyince, Yunus, bu sözün kumaşı methetmek olacağını düşünerek, kumaşı kaldırıp sattırmadı. (Tam İlmihal s. 841)

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

Radyo

Huzura Doğru
TV

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com