29 Temmuz 2021 Perşembe

* İbadetlerini âdet olarak yapanlar... (Osman Ünlü Hocanın 29.07.2021 tarihli yazısı)

29 Temmuz 2021, Perşembe

 

 

İbadetlerini âdet olarak yapanlar...

 

 

 

Sual: İbadet ettiği hâlde, ahlakı, huyu güzel olmayan kimse, hakiki bir Müslüman sayılabilir mi?

Cevap: Hakiki Müslüman olmak demek, yalnız âdete tabi olarak ibadet etmek değil, İslamın emrettiği güzel ahlakı edinerek, insanlık vazifelerini yaparak, ruhen de tertemiz olmak demektir. İbadet eden, fakat hileyi zekâ eseri sayan, insanları aldatan, hatta bazen muzır propagandalara aldanarak insan öldüren, ortalığı yakıp yıkan, yalan söyleyen bir kimse, Müslüman olduğunu söylese de, hakiki Müslüman değildir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde Furkân sûresinde, bir Müslümanın nasıl olması icab ettiğini beyan buyurmuştur. Bunu tefsir etmek için, Ehl-i sünnet âlimleri ziyadesi ile kitap yazmışlardır. Fakat biz, kendimizi hâlâ fena, kötü huylardan kurtaramıyor, Kur'ân-ı kerimde bildirildiği gibi çalışmıyor, Allahü teâlânın emirlerini yapmıyor, sözüne sadık olamıyor, sokaklarımızı pislik içinde bir harabeye çeviriyor, ruhen ve bedenen temizlenemiyoruz. Hâlbuki, elimizde bize bütün bu güzel şeyleri emreden, ne yapmamız lazım geldiğini açık açık bildiren, Allahü teâlânın kelamı Kur'ân-ı kerîm ve Peygamber efendimizin emirleri ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları vardır.

***

Sual: Cenaze namazını acele kılmak gerekir deyip namaz sonundaki teşbihleri terk etmek uygun olur mu?

Cevap: Fıkıh kitaplarında, cenaze namazı, sünnetlerden önce veya sonra kılınır denilmiştir. Fakat, cenaze namazı için sünnetin terk edileceğini hiçbir âlim bildirmemiştir. Bunun için, cenaze namazı kılınacağı zaman, camilerde tesbihleri terk etmemelidir. Cenaze namazını acele kılmak vacip olduğu için tesbihleri terk ediyoruz diyenler yanılıyorlar. Cenaze namazını acele kılmak vacip değildir, müstehabdır. Cenaze namazını, cemaat çok olsun diyerek bekletmek mekruh olduğu hâlde, cemaatin çok olması için, cenazeyi saatlerce bekletip, sonra acele etmek vacip diyerek, Âyet-el-kürsiyi ve namaz tesbihlerini terk etmek pek yanlıştır. Bu yanlış âdeti ortadan kaldırarak, cenaze olunca da Âyet-el-kürsiyi ve tesbihleri okuyan müezzin efendilere müjdeler olsun.

***

Sual: Canlı dünyaya gelip sonra ölen çocuğun cenaze namazı kılınır mı?

Cevap: Doğduktan sonra hemen ölen çocuk yıkanır, namazı kılınır, vâris olur ve mirası kalır, ismi konur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

28 Temmuz 2021 Çarşamba

* İslamiyetten önceki Arap yarımadası (Osman Ünlü Hocanın 28.07.2021 tarihli yazısı)

28 Temmuz 2021, Çarşamba

 

 

İslamiyetten önceki Arap yarımadası

 

 

 

Sual: İslamiyet gelmeden önce, Arap yarımadasındaki insanların, inanışları ve bilgileri nasıldı?

Cevap: Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ kitabında diyor ki:

“İsa aleyhisselam göğe çıkarıldıktan kırk sene sonra Romalılar Kudüs'e saldırdılar, Yahudilerin kimini öldürdüler, kimini esir aldılar. Kudüs'ü yağma ettiler, yakıp yıktılar. Tevratları ve başka kitapların hepsini yaktılar. Mescid-i aksayı yerle bir ettiler. Yahudiler bundan sonra bir daha toplanamadı. Dağıldıkları yerlerde hor ve hakir yaşadılar.

İsa aleyhisselamın, otuz yaşında Peygamber olduğu bildirildi. Kendisine oniki kişi inandı. Bunlara Havâriyyûn denir. Otuzüç yaşında diri olarak göğe kaldırılınca, Havârîler dağılıp, bu yeni dini yaymaya çalıştılar. Sonra, İncil diye çeşitli kitaplar yazıldı. Bunlar İsa aleyhisselamı anlatan tarih kitapları idi. Asl İncil ele geçmemiştir. Her yer küfür ve şirk içinde idi. İsa aleyhisselamın dini üçyüz sene gizli tutuldu. Ona inandığı öğrenilen kimselere işkence ediliyordu.

Roma İmparatoru Kostantin üçyüzon senesinde, bu dine izin verdi. Kendi de Hıristiyan oldu. İstanbul şehrini yaptı. Roma’dan İstanbul'a taşındı. Fakat bu dinin esasları bozulmuş, unutulmuş olduğundan, papazların elinde oyuncak oldu.

Miladın üçyüzdoksanbeşinci senesinde, Roma devleti ikiye ayrıldı. Romadaki Papa'ya tabi olanlara Katolik, İstanbul'daki Patrik'e tabi olanlara Ortodoks denildi. Kiliselere resimler, heykeller kondu.

Başka milletler de küfür ve şirk içinde idi. Romalılar, bütün Avrupa'yı, Mısır'ı, Suriye'yi, Irak'ı aldılar. Fen ve sanatta ileri iseler de, ahlakları bozuktu. Aldıkları memleketlere kötü ahlaklarını yerleştirdiler. Fakat, Arabistan yarımadasına saldırmamışlardı. Araplar cahil kalmıştı. Kimi Hıristiyan, kimi Yahudi, ekserisi de putperest olmuş, bir kısmı da, İbrahim ve İsmail Peygamberlerden  kalma âdetlere bağlı idi.

Mekke sakinlerinin çoğu, müşrik olarak putlara tapıyorlardı. Kâbe'nin içine put doldurulmuştu. Bütün dünya, zulmet ve dalalet içinde idi. Araplar fende geri iseler de, edebiyata çok ehemmiyet veriyorlardı. İçlerinde, kuvvetli hatipler ve şairleri vardı. Şiir söylemekle iftihar ederlerdi. Arap lisanının kemale gelmesi, Allah tarafından bir kitap indirileceğine bir işaret idi.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

27 Temmuz 2021 Salı

* "Salih kulların hürmetine" demek (Osman Ünlü Hocanın 27.07.2021 tarihli yazısı)

27 Temmuz 2021, Salı

 

 

"Salih kulların hürmetine" demek

 

 

 

Sual: Peygamberlerin, salih kulların hatırına, hürmetine diyerek dua etmek mahzurlu mudur?

Cevap: Bu konuda Hadîkada deniyor ki:

“Dua ederken, Peygamberlerin hakkı için veya diri yahut ölü olan bir velinin hakkı için diyerek, Allah'tan bir şey istemek tahrimen mekruhtur. Çünkü, Allahü teâlâda hiçbir mahlukun hakkı yoktur denildi. Fakat, Allahü teâlâ sevdiği kullarına söz vererek, kendinde onlar için hak tanımıştır. Kullarına, kendinde hak ihsan ettiğini Kur'ân-ı kerimde bildirmiştir. Mesela, bir âyet-i kerimede meâlen; (Müminlere yardım etmek, üzerimize hak oldu) buyuruldu.”

Bezzâziyye fetvâsında deniyor ki:

“Ölü veya diri olan bir velinin veya bir nebinin ismini söyleyerek, bunun hürmeti için dilekte bulunmak caizdir.” Şir'a şerhinde;

“Peygamberlerini ve salih kullarını vesile ederek dua etmelidir. Hısn-ül-hasînde de böyle yazılıdır” demektedir.

Görülüyor ki İslam âlimleri, Allahü teâlânın sevdiklerine verdiği hak ve hürmet için, Allahü teâlâya dua etmek caizdir dediler. Kulların hakları vardır sanıp, bunun için istemek şirk olur diyen yoktur. Berîkada deniyor ki:

“Peygamberin, velinin hakkı için demek, Onun nübüvveti, vilayeti haktır demek olur. Peygamberimiz de, bu niyet ile (Peygamberin Muhammed hakkı için) demiş ve harplerde Allahü teâlâdan, Muhacirlerin fakirleri hakkı için yardım dilemiştir. İslam âlimlerinden; 'Senden istedikleri zaman verdiğin kimseler hakkı için' gibi dualar yapanlar ve yazanlar çok olmuştur.”

Rûh-ul-beyân tefsîrinde deniyor ki:

“Hazret-i Ömer'in haber verdiği hadis-i şerifte;

(Âdem aleyhisselâm yanıldığı zaman, "ya Rabbî! Muhammed aleyhisselâm hakkı için beni affet" dedi. Allahü teâlâ da, "Muhammed'i daha yaratmadım. Onu nasıl tanıdın?" dedi. "Ya Rabbî! Beni yaratıp ruhundan bana ihsan edince, başımı kaldırdım. Arş'ın eteklerinde, 'Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah' yazılmış olduğunu gördüm. Sen isminin yanına, en çok sevdiğinin ismini yazarsın. Bunu düşünerek Onu çok sevdiğini anladım" dedi. Allahü teâlâ da buna karşılık, "ey Âdem, doğru söyledin. Mahluklarımın içinde, ençok sevdiğim Odur. Onun için, seni affeyledim. Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım" dedi) buyuruldu.” Bu hadis-i şerif, imâm-ı Beyhekînin Delâil ve Âlûsînin Gâliyye kitabında da yazılıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

26 Temmuz 2021 Pazartesi

* Ödünç verirken bir menfaat şart koymak

                                                                                                 

26 Temmuz 2021, Pazartesi

 

Ödünç verirken bir menfaat şart koymak

 

 

 

Sual: Ödünç verirken bir menfaat şart koymak caiz midir? Ödünç verenin, borçludan hediye alması, yemeğini yemesi ve ondan herhangi bir suretle menfaatlenmesi caiz midir?

Cevap: Ödünç verirken bir menfaat şart koymak faiz olur. Haram olur. Şart koymadığı hâlde, öderken ayrıca bir şey fazla vermek caizdir. İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, ödünç vermeği anlatmağa başlamadan buyuruyor ki, (Falana olan borcuma kefil ol dese, o da kabul edip ödese, kefil borçluya, (Belli zamanda bana ödersin) diyebilir. Fakat, falana olan borcumu öde dese, o da kabul edip ödese, borçlunun bunu ona belli bir zamanda ödemesi caiz olmaz. Çünkü, borçlu için ödemiş, borçlu şimdi buna borçlu olmuştur. Borcun belli bir zamanda ödenmesi ise caiz değildir).

(El-Ukûd-üd-dürriyye) sahibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Alacaklısına, evini verip ücretsiz otur demek, fasittir. Ecr-i misl lâzım olur. Alacaklısına evini rehin verip, ücretsiz oturmasına izin verse, ücret lâzım olmaz. Alacaklıya rehini kiraya verirse, rehin fasit olur. Alacaklının rehinden istifade etmesi tahrimen mekruhtur. Bir kadın, oğlunu evinde, tamir etmek şartı ile oturtsa, senelerce oturup, tamir etmeden çıksa, anasına ecr-i misl ödemesi lâzım olur). (Maliki mezhebinde, ödünç verenin, şart olmasa dahi, borçludan hediye alması, yemeğini yemesi ve ondan herhangi bir suretle menfaatlenmesi caiz değildir. Şafii ve Hanbelî mezheplerinde, söz kesilirken şart edilmezse, caiz olur). Hanefi mezhebinde, bazı âlimler, şart etmeden alması caiz olur dedi ise de, bazıları, şartsız hediye almak da caiz olmaz dedi. Birincisi, kendisine her zaman hediye vermesi âdeti olan kimseden alması olup, fetva yoludur. İkincisi ise, takva sahipleri içindir. Borç alanın âkıl ve hicr edilmemiş olması lâzımdır. (Tam İlmihal s. 825)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

 

* Peygamber Efendimiz kabrinde de işitir (Osman Ünlü Hocanın 26.07.2021 tarihli yazısı)

26 Temmuz 2021, Pazartesi

 

 

Peygamber Efendimiz kabrinde de işitir

 

 

 

Sual: Peygamber efendimizin, vefatından sonra kendisi için söylenen salevatları işitmez diyenler oluyor. Bunların söylediklerinde doğruluk payı var mıdır?

Cevap: Resulullah efendimizin, kabrinde, bilinmeyen bir hayat ile diri olduğunu bildiren çok hadis-i şerif vardır.

(Kabrim başında söylenen salevatı işitirim. Uzaktan söylenen salevat bana bildirilir.)

(Bir kimse, kabrim başında bana salevat okursa, Allahü teâlâ bir melek gönderip, bu salevatı bana bildirir. Kıyamet günü ona şefaat ederim) hadis-i şerifleri, meşhûr altı hadis kitabında yazılıdır.

Bir Müslüman, dünyada iken tanıdığı bir Müslümanın kabri yanına gidip selam verse, kabirdeki kimse, selam vereni tanır ve cevap verir. İbni Ebiddünyânın haber verdiği hadis-i şerifte, Müslüman meyyitin, selam vereni tanıdığı ve sevindiği ve cevap verdiği haber verilmektedir. Tanımadığı mevtalara selam verirse selama sevinerek cevap verirler. Salihler ve şehitler selam vereni tanır ve cevabını verir de, Resulullah efendimiz tanımaz olur mu? Gökte güneş her tarafa ışık saldığı gibi, Resulullah efendimiz de, bir anda her yerde söylenen selamlara, o anda cevap verir. Bir hadis-i şerifte;

(Vefatımdan sonra da, diri iken olduğu gibi işitirim) ve Ebû Ya'lânın bildirdiği hadis-i şerifde;

(Peygamberler aleyhimüsselâm kabirlerinde diridir. Namaz kılarlar) buyuruldu.

İmâm-ı Beyhekînin Ebû Hüreyre hazretlerinden haber verdiği hadis-i şerifte;

(Bir kimse bana selam verince, Allahü teâlâ ruhumu cesedime verir. Onun selamını işitirim) buyuruldu. İmâm-ı Beyhekî hazretleri, Peygamberler kabirlerinde, bizim bilmediğimiz bir hayat ile diridirler buyurmuştur.

İbrahim bin Bişar ve Seyyid Ahmed Rıfâ'î ve daha nice velîler, Resûlullaha verdikleri selamın cevâbını işitmişlerdir.

Celâleddîn-i Süyûtî hazretlerine;

-Seyyid Ahmed Rıfâ'înin Resûlullah efendimizin mübarek elini öpmüş olduğu doğru mudur? dediklerinde, cevap olarak Şeref-ül-muhkem adında bir kitap yazmıştır. Bu kitabında, Resulullah  efendimizin, Kabr-i saadetlerinde, bilinmeyen bir hayatla diri olduğunu ve selamları işitip cevap verdiğini, aklî ve naklî delîller ile isbat etmiştir. Mirâc gecesi, Resulullah efendimizin, Musa aleyhisselamı, kabrinde namaz kılarken gördüğünü de, bu kitabında bildirmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com