28 Şubat 2021, Pazar | |
Camiye, eve, sağ ayakla girmeli | |
Sual: Camiye, eve, tuvalete girerken ve çıkarken de, dinimizin bildirdiği belli bir ölçü var mıdır yoksa herkes istediği gibi, istediği şekilde girip çıkabilir mi? Cevap: Camiye sağ ayak ile girilir ve camiden çıkarken de, önce sol ayak ile çıkılır. Uyûn-ül-besâirde; “Camiye girerken, girmeden evvel, önce sol, sonra sağ ayakkabı çıkarılır. Bundan sonra, önce sağ ayakla camiye girilir. Önce sol ayakla çıktıktan sonra veya çıkmadan evvel, önce sağ ayakkabı giyilir” deniyor Hadîkada da deniyor ki: “İmâm-ı Nevevî Müslim şerhinde buyuruyor ki: Mübarek, şerefli ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak müstehaptır. Ayakkabı, gömlek giyerken, baş tıraş ederken ve tararken, bıyık kırkarken, misvak kullanırken, tırnak keserken, el, ayak yıkarken, mescide, Müslümanın evine ve odasına girerken, heladan çıkarken, sadaka verirken, yemek yerken, su içerken sağdan başlanır. Bunların zıddı olanları yaparken, mesela ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslümanın evinden, odasından çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehaptır. Bunları tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Çünkü şekilde olan sünneti terk etmek olur.” *** Sual: Dinimize göre babasını, anasını öldüren bir kimse, bunların bıraktığı maldan, yani mirastan pay alabilir mi? Cevap: Köle, meyyiti öldüren, başka dinden olanlar ve mürtedler yani Müslüman iken Müslümanlıktan dönenler miras alamaz. Katle, öldürmeye yardım eden de, kâtil gibi miras alamaz. Bunların akil ve baliğ olmaları da şarttır. Mürtede vâris olunur, fakat mürted, Müslümana vâris olamaz. *** Sual: Bazı camilerde, cemaatle namaz kılarken, ön saflarda yer olduğu hâlde, ön tarafa gelmeyip, arkada tek başına duranlar oluyor. Bu kimselerin bu şekilde geride durarak kıldıkları namaz kabul olur mu? Cevap: İmam ile cemaat arasında, iki saftan ziyade, fazla alacak boş meydan veya büyük havuz bulunursa, bunun gerisinde olanların, imama uyması caiz olur ise de, bunların geride yalnız olarak, imama uyup namaz kılmaları mekruh olur. *** Sual: Erkeklerin ve hanımların, avret yerlerini sadece namaz kılarken mi örtmeleri gerekir? Cevap: Müslüman olan erkeğin ve kadının, avret yerlerini örtmesi, namazda da, namaz dışında da farzdır. | |
Dini sualler için | |
28 Şubat 2021 Pazar
* Camiye, eve, sağ ayakla girmeli (Osman Ünlü Hocanın 28.02.2021 tarihli yazısı)
26 Şubat 2021 Cuma
Haftalık Bülten ( 26 Şubat 2021 )
|
--
Bu gruba aboneliğinizi iptal etmek için şu adrese e-posta gönderin:
sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Sorularla Islamiyet" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/sorularla-islamiyet/CAPWEO%3DnsMt6aUqHjYac4fwUfZVVLrHjkjwm%2BfEXVF7wONfrJ%3Dw%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.
25 Şubat 2021 Perşembe
* Resulullaha tâbi olmak
25 Şubat 2021, Perşembe | |
Resulullaha tâbi olmak | |
Sual: Resulullahın her işine tâbi olmak mümkün müdür? Cevap: Tasavvuf yolundan maksat, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri doğru itikada ve İslamın güzel ahlâkına ve fıkıh kitaplarının gösterdiği işleri yapmağa ve bid’atlerden sakınmağa ve Allah dostlarının kalplerine gelen hâllere kavuşmaktır. Her Müslümanın, farzlarda, vaciblerde ve müekked sünnetlerde, Resulullaha tâbi olması lâzımdır. Âciz olmak, mücahede ve gazâ yapamamak için özrüdür. Hem de, geceleri, mübarek ayakları şişinceye kadar teheccüd namazları kılması ve çok açlık çekmesi ve muharebelerde kahramanlıklar göstermesi, Onun hasâisinden idi. Yani yalnız Ona ihsan olunmuştur. Allahın aslanı, emîr-ül-mü’minîn Alî “radıyallahü anh” buyuruyor ki, (Muharebenin en şiddetli zamanlarında, Resulullahın yanına sığınırdık). Cihâd-i asgar olan muharebeler için ve cihad-ı ekber olan, nefs ile mücadele için, kuvvetli olmak şarttır. İmâm-ı Rabbânîye itiraz edenler de âcizdir. Hadîs-i şerifte, (Kolay şeyleri yapınız! İşlerinizi güçleştirmeyiniz! Gücünüz yettiği şeyleri yapınız! Allahü teâlâ, kolay olanları yapmanızı istiyor) buyuruldu. Allahü teâlâ, mihnetlere, meşakkatlere katlanmağı kolaylaştırmıştır. [Bunun için, dertlere, belâlara katlanmağı istiyor. Sabır edenleri seviyor.] İmâm-ı Rabbânî, (Resulullahın her işine tâbi olmalıdır) demiyor. (İtikatta, fıkıh kitaplarında emrolunan işlerde, yani ahkâm-ı islâmiyyede ve kalp ile yapılan zikirlerde ve terakkilerde tâbi olmalıdır) diyor. Resulullaha tâm tâbi olunca, insan Onun gibi olur. Tasavvuf büyükleri, bu hâle (Fenâ firresûl) demişlerdir. (Fenâ-fişşeyh) ve (Fenâ-fillah) demeleri de böyledir. Bu sözleri de, insanın sıfatları, mürşidin ve Allahü teâlânın kemâl sıfatları gibi olurlar demektir. (Tam İlmihal s. 772) | |
Dini sualler için | |
* Ölünün kırkıncı günü (Osman Ünlü Hocanın 25.02.2021 tarihli yazısı)
25 Şubat 2021, Perşembe | |
Ölünün kırkıncı günü | |
Sual: Ölenin arkasından dua etmek, sadaka vermek, hayır yapmak için, kırkıncı, elliüçüncü gibi belli günleri, geceleri beklemek doğru mudur, dinimizde böyle bir şey var mıdır? Cevap: Ölünün kırkıncı gün burnu düşmesi, elliüçüncü gecesi çürümeye başlaması ve bu gecelerde mevlit okutmalı gibi sözler doğru değildir. Bunlar, Ahmet isminde bir türbedarın rüyada gördüm diyerek uydurup söylediği şeylerdir. Meyyite yapılan her hizmet ibadettir. İbadetler, yalnız âyet-i kerime, hadis-i şerifler ve müctehidlerin sözü ile belli olur. Şunun, bunun emri ile rüya ile ibadetler değiştirilemez. İbadetleri değiştirmek, bozmak isteyenlerin imanı gider. Ölülere Kur’ân-ı kerim okumak, sadaka vermek, dua etmek gibi yardımları yapmak için, elliüçüncü gecesini beklememeli, birinci günü yaparak, imdadına bir an önce yetişmelidir. Bu yardımları, yedinci, kırkıncı, elliüçüncü gecelere bırakmak, boğulmak üzere olan birine, biraz bekle yardıma birkaç gün sonra geleceğim demeye benzer. Muhammed Ma’sûm hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki: “Âdet, riya, gösteriş olarak değil de, Allah rızası için, fakirlere yemek, sadaka verip, sevaplarını meyyitin ruhuna göndermek, iyi olur ve büyük ibadet olur. Fakat, bunun belli gün veya gecede yapılması için güvenilir bir haber yoktur, yani aslı yoktur.” Hıristiyanlar, ölülerine, kırkıncı gün mezarlıkta âyin yapmakta ve bunun âdetleri olduğunu söylemektedirler. Ölüler için sadaka, mevlit gibi hayratın belli günlerde yapılmasının Müslümanlara Hıristiyanlardan geçmiş olduğu anlaşılmaktadır. *** Sual: Cenaze namazı kılındıktan sonra, tabutun başında dua etmek, konuşma yapmak, dinimizce uygun mudur? Cevap: Cenaze namazı kılındıktan sonra tabutun yanında dua etmek caiz değildir. Zübde-tül-makâmâtta diyor ki: “İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin cenaze namazı kılındıktan sonra, durup dua yapılmadı. Hemen mezarlığa götürüldü. Cenaze namazından sonra, ayakta dua etmenin mekruh olduğu, fıkıh kitaplarında yazılıdır. Bazı imamlar yapıyorlar ise de, sünnete uygun değildir.” Cenaze namazı kılındıktan sonra dua etmenin, konuşma yapmanın caiz olmadığı Bezzâziyye fetvâsında da yazılıdır. *** Sual: Abdest alırken başın tamamını mesh etmek gerekir mi? Cevap: Başın tamamını mesh etmek sünnettir. | |
Dini sualler için | |
24 Şubat 2021 Çarşamba
* Boğularak, yanarak ölenler şehittir (Osman Ünlü Hocanın 24.02.2021 tarihli yazısı)
24 Şubat 2021, Çarşamba | |
Boğularak, yanarak ölenler şehittir | |
Sual: Suda boğularak veya yangında yanarak ölenler de, eğer imanları varsa şehit olarak mı ruhlarını teslim ederler? Cevap: Boğularak, yanarak, garip, kimsesiz olarak, duvar ve enkaz altında kalarak ölenler, ishalden, bulaşıcı hastalıklardan, lohusalıkta, sara hastalığında, cuma gecesinde ve gününde, din bilgilerini öğrenmekte, öğretmekte ve yaymakta iken ölenler, âşık olup, aşkını, iffetini, namusunu saklarken ölenler, zulüm ile hapsolunup ölenler, Allah rızası için müezzinlik yaparken, İslamiyete uygun ticaret yaparken, çoluk çocuğuna din bilgisi öğretirken ve ibadet yapmaları için çalışırken vefat edenler, her gün yirmibeş kerre “Allahümme bârik lî filmevt ve fî-mâ ba’d-el-mevt” okuyanlar, duhâ, kuşluk namazı kılanlar, her ay üç gün oruç tutanlar, yolculukta da vitir namazını terk etmeyenler, ölüm hastalığında, kırk kerre “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü min-ez-zâlimîn” okuyanlar, her gece Yasîn okuyanlar, abdestli olarak yatanlar, devamlı olarak dinini korumak için dünyalık verenler, gıda maddeleri getirip ucuza satanlar, soğukta gusül abdesti alınca hastalanıp ölenler, her sabah veya akşam devamlı olarak üç kerre “E’ûzü billâhissemî’il’alîmi mineş-şeytânirracîm” ile Haşr suresinin son ayetlerini okuyanlar Âhiret şehidi olurlar. *** Sual: Allahü tealanın gönderdiği bütün peygamberler, günah işlemekten korunmuşlar mıdır ve bedenî kusurlar kendilerinde bulunmaz mı? Cevap: Peygamberler, İnsanları, Allahü teâlânın beğendiği yola kavuşturmak, doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir. Resul demek, yaratılışı, huyu, ilmi, aklı, zamanında bulunan bütün insanlardan üstün, kıymetli, muhterem bir zat demektir. Hiçbir kötü huyu, beğenilmeyecek hâli yoktur. Peygamberlerde ismet sıfatı vardır ki, Peygamber olduğu bildirilmeden önce ve bildirildikten sonra, küçük ve büyük hiçbir günah işlemezler. Peygamber olduğu bildirildikten sonra, Peygamber olduğu yayılıncaya, anlaşılıncaya kadar, körlük, sağırlık ve benzerleri ayıp ve kusurları da olmaz. Her Peygamberde yedi sıfatın bulunduğuna inanmak lazımdır ki bunlar; Emânet, sıdk, tebliğ, adâlet, ismet, fetânet ve emnül-azldır ki peygamberler Peygamberlikten azledilmezler. Fetânet, çok akıllı, çok anlayışlı demektir. | |
Dini sualler için | |
23 Şubat 2021 Salı
* Peygamberler ve ümmetler
23 Şubat 2021, Salı | |
Peygamberler ve ümmetler | |
Sual: (Ümmet-i icabet) ve (Ümmet-i davet) ne demektir? Peygamberlerin sayısı kesin olarak belli midir? Cevap: Kâdî-zâde Ahmed efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Birgivî vasıyyetnâmesi) kitabını şerh ederken, kırkdördüncü sahifeden başlayarak diyor ki, Allahü teâlânın yer yüzünde insandan Peygamberleri olduğuna inanırız. Peygamberlerin hepsi, Allahü teâlânın onlara (Vahy) ettiği, yani melekle bildirdiği (Ahkâm)ı, yani emirleri ve yasakları, kendi zamanında bulunan insanlara bildirmişlerdir. Bu insanlar, O Peygamberin (Ümmet)idirler. Peygambere inananlarına, (Ümmet-i icabet) denir. İnanmayanlarına (Ümmet-i davet) denir. Peygamberlerin en sonra geleni (Muhammed) aleyhisselâmdır. Ondan sonra Peygamber gelmeyecektir. Dünyanın her yerinde, her zamanda bulunan insanların hepsinin ve cinnilerin Peygamberidir. Hepsinin, Ona inanmaları lâzımdır. Yeni bir din getiren Peygambere (Resul) denir. Daha önce gönderilmiş bir Resulün dinine uymağa çağıran Peygambere ise, (Nebi) denir. Her resul, nebidir. Her nebi, resul değildir. Resullerin sayısı üçyüzonüç diyenler oldu. Peygamberlerin hepsinin sayısı kesin delil ile belli değildir. Yüzyirmidört bin olduklarını bildiren hadîs-i şerif (Haber-i vâhid)dir. Bir kişinin bildirdiği hadîs, sahih olsa bile, zan ifade eder. Bunun için sayılarını söylememek daha iyidir. Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî, ikinci cildin otuzaltıncı mektubu sonunda ve (Emâlî) kasidesinde ve (Berîka) ve (Akâid-i Nesefiyye) ve (Hadîka) kitaplarında diyor ki: Peygamberlerin sayısını söylemek, Peygamber olmayanı Peygamber yapmak veya Peygamberi Peygamber tanımamak olabilir. Bu ise küfürdür. Çünkü, Peygamberlerden birini tanımamak, hiçbirine inanmamak demek olduğu, bütün kitaplarda yazılıdır. Bundan başka (Emâlî) kasidesinin şerhinde ve (Berîka)nın üçyüzdokuzuncu sahifelerinde, (Hiçbir Veli, Peygamber derecesine varamaz. Peygamberi tahkir, küfür ve dalâldir) diyor. (Hak Sözün Vesikaları s. 252) | |
Dini sualler için | |