30 Nisan 2013 Salı

* Ağda kullanmak

1 Mayıs 2013, Çarşamba

Ağda kullanmak

 

 

Sual: (Ağdanın içinde, gıda olan şeker de olduğu için, kıl dökmede kullanılması caiz olmaz) deniyor. Ağda yapmak, şekere hakaret mi oluyor?

CEVAP

Fıkıh kitaplarında, (İpek gibi para eden şeylerle, zemzemle, kâğıtla istinca tahrimen mekruhtur. Boş kâğıda da saygı lazımdır) deniyor. Fakat istinca için üretilen tuvalet kâğıdını, havlu gibi kullanmakta mahzur yoktur. Tuz da bir gıdadır, fakat kanalizasyonun donmaması için lağıma tuz koymak caizdir. Bir ihtiyaçtan dolayı şırasını çıkarmak için, gıda olan üzümü ayakla çiğnemek caiz olduğu gibi, yine gıda olan ekmek hamurunu yoğurmak için, ayakla çiğnemek de caizdir. Şeker gıda ise de, kılları temizlemek için yapılan ağdayı, o iş için kullanmakta mahzur yoktur. Çünkü bunlar hakaret kastıyla değil, bir ihtiyaçtan dolayı yapılıyor.

 

Esrarlı kuş

Bu kuşu herkes bilmez, zordur kavuşmak ona,

Kaf dağında dolaşır, Anka ile yan yana.

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Biz Dünyadan Gider Olduk

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

 

29 Nisan 2013 Pazartesi

* Halvet nedir?

30 Nisan 2013, Salı

Halvet nedir?

 

 

Sual: S. Ebediyye’nin Setr-i avret bahsinde, (Halvet, tarafeyne göre haramdır) deniyor. Tarafeyn’e göre dendiğine göre, haram değil diyenlerin de olduğu anlaşılmıyor mu?

CEVAP

Tarafeyn ifadesi, İmam-ı a’zam ile İmam-ı Muhammed’i birlikte ifade etmek için kullanılır. Halvet, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre mekruhtur. Zaruret olunca bu kaville amel edilir.

Halvet, nikâh düşen bir kadınla, kapalı bir yerde bir süre yalnız kalmak demektir. Bir hadis-i şerif:

(Bir erkek, namahrem [yabancı] bir kadınla yalnız kalırsa üçüncüleri şeytan olur.) [Tirmizî]

Şeytan aralarına girer, her ikisine de vesvese verip günah işlemelerine yardımcı olur. Peygamber efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", (Yabancı kadınla yalnız kalmaktan sakının!) buyurunca, oradakiler, (Bir kadının, kayınbiraderi, eniştesi gibi akrabalarla yalnız kalması da mı uygun değil?) diye sordular. (Onlar daha tehlikelidir, ölüm gibidir) buyurdu. (Buharî, Müslim)

Mescit gibi, dışarıdan içerisi görünen herkese açık yerlerde, ulaşım araçlarında, dükkânlarda, başkalarının da içeri girebileceği, kilit olmayan resmi dairelerde yalnız kalmak, halvet olmaz. Bir evin iki odası bir yer sayılmaz. Yani evde başka kimse olmasa da, bir erkekle, ona yabancı olan kadın ayrı odalarda olursa, halvet olmaz.

 

Kıymetini bilmek

Ehl-i sünnet yolunu, aynen naklettik size,

Kıymetini bilenler, çok dua etsin bize.

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Elhamdülillah

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

 

28 Nisan 2013 Pazar

* Takva ve fetva (Mehmet Ali Demirbaş'ın 30.04.2013 tarihli yazısı)

30 Nisan 2013, Salı

Takva ve fetva

 

 

Sual: Takva ve fetva denince ne anlaşılır?

CEVAP

Takva, haramlardan sakınmaksa da, (Takva ve fetva) birlikte kullanılınca, takva azimetle hareket etmek, fetva ise ruhsatla amel etmek anlamına gelir. Birkaç örnek verelim:

1- Bir günlük yiyeceği olmayanın, yiyeceği kadar sadaka istemesinin caiz olduğuna fetva verilmiştir. Takva ve azimet ise, hiç istememektir. (Mektubat-ı Masumiyye 2/37)

2- Diş doldurtmuş olanların gusülde, abdestte ve namaz kılarken Maliki’yi taklit etmeleri takva değildir. Mezhep taklidi, fetva yoludur, kurtuluş çaresidir. (S. Ebediyye)

3- Hanefi mezhebinde, ödünç verenin borçludan hediye almasında iki kavil var:

a) Şart etmeden hediye almak caiz olur.

b) Şartsız da olsa, hediye almak caiz olmaz.

Bunların birincisi, her zaman hediye vermesi âdeti olan kimseden hediye alması, mesela yanına uğrayınca bir çay ısmarlıyorsa, yine çay içmesi caiz olup, fetva yoludur. İkincisi ise, takva sahipleri içindir. Salih zatlar, (Menfaat sağlayan ödünç faiz olur) hadis-i şerifini esas alarak, ödünç verdikleri kimselerden en ufak bir menfaat beklememişler, hattâ borçlunun evinin gölgesinde bile durmamışlardır.

 

Yalan yere yemin

Sual: Dinimizde, (Zaruretler haramları mubah kılar) kuralı olduğu hâlde, S. Ebediyye’de, (Zaruret olsa da, yalan yere yemin etmek caiz olmaz. Tariz, yani iki manalı kelime söyleyip yemin edilir) deniyor. Zaruretler haramları niye mubah kılmıyor?

CEVAP

Tariz söyleyerek bu işten kurtulma imkânı varken yalan yere yemin etmek caiz olmaz. Tariz yani iki manaya gelen kelimeyle söylemek caiz olur. Mesela, bir kimsenin babasını eşkıyalar götürmeye gelseler, babası bahçede veya komşuda ise, (Vallahi babam evde yok. O, genelde falanca kütüphaneye gider) derse, yalan söylememiş olur. Böylece eşkıyalardan kurtulmuş olur.

 

Veresiye

Sual: Parası olup, peşin alma imkânı varken, bir malı taksitle satın almak câiz midir?

CEVAP

Evet, caizdir.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

27 Nisan 2013 Cumartesi

* Gayrimüslimlerle dostluk (Mehmet Ali Demirbaş'ın 29.04.2013 tarihli yazısı)

29 Nisan 2013, Pazartesi

Gayrimüslimlerle dostluk

 

 

Sual: Hristiyanlar düşman bilinip, (Siz kâfirsiniz) denirse, savaşılırsa, onlara dinimizi anlatamayız. Onlara hoş davranıp, dinlerine saygı göstermek gerekmez mi?

CEVAP

Dinimizi anlatmak için, diğer kâfirler değil de, niye özellikle Hristiyanlar tercih ediliyor? Sanki aralarında iş bölümü yapılmış gibi, başkaları da Yahudileri şirin göstermeye çalışıyor. Gayrimüslimlerin Müslümanların dostu olamayacağını Allahü teâlâ bildiriyor. Onları dost bilmeden, uygun şekilde emr-i maruf yapılır.

İslam dini yeni gelmedi. 1400 yıldır dünyada Müslümanlarla gayrimüslimlerin aynı ülkelerde beraber yaşadıkları da olmuştur. Osmanlılar ve onlardan önceki Müslümanlar, gayrimüslimleri dost bilmediler, fakat hepsiyle iyi geçinerek, onlara güler yüz göstererek, aynı yerde yaşadıkları gayrimüslimlere yaşayışlarıyla örnek oldular. Onlara kötü davranmadılar. Merhametli davranarak çoğunun Müslüman olmasına sebep oldular. Zaten yüzlerine karşı siz kâfirsiniz diye hakaret etmek, günah olur.

Cihad da, kâfirlerin şahsına karşı yapılmadı. Cihad, İslam devletinin, insanların İslam dinini işitmelerine, Müslüman olmalarına mani olan zalim diktatörlerin ordularıyla savaşması demektir. Böylelikle fethedilen yerlerdeki gayrimüslimlerden bir kısmı, İslamiyet’in adaletini, güzelliğini, Müslümanların örnek hayatını görerek Müslüman oldular. Müslüman olmayanlar bile, bu adalet sayesinde dünyada rahat ve huzur içinde yaşadılar.

 

Yemek için ücret

Sual: Dinimize göre kadın evde yemek pişirmek zorunda olmadığına göre, yemek yaparsa, bunlar için kocasından ücret istemesi gerekir mi? Kadın yemek yapmazsa kadının yiyeceğini erkeğin getirmesi gerekmez mi?

CEVAP

Kadın ücret istemez. Kendisine yaptığı yemekten kocasına da verir. Müslüman kadınlar bu ihsanı kocalarına yapmışlardır. Kadın yemek pişirmem derse, pişir diye zorlanamaz. Kocası ona peynir, zeytin gibi şeyler getirir. (Hindiyye)

 

Kur’an olan CD

Sual: Kur’an-ı kerim bulunan CD’leri abdestsiz tutabilir miyiz?

CEVAP

Hayır.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

* Pazartesi günü oruç

28 Nisan 2013, Pazar

Pazartesi günü oruç

 

 

Sual: Pazartesi günü oruç tutmanın fazileti nedir?

CEVAP

Birçok fazileti vardır:

Hazret-i Ömer ve İbni Abbas hazretleri, Resulullah’ın pazartesi günü doğduğunu, ilk vahyin pazartesi günü geldiğini, Mekke'den pazartesi günü hicret ettiğini, Medine'ye pazartesi günü girdiğini, vefatına işaret sayılan âyetin pazartesi günü indiğini ve pazartesi günü vefat edeceğini, kendisinden duyduklarını bildirmişlerdir. (Müslim, İ. Ahmed, Beyhekî)

Ebu Katâde “radıyallahü anh” anlatır: Resulullah'a “sallallahü aleyhi ve sellem” pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulunca buyurdu ki:

(Ben o gün doğdum, o gün ilahî vahye mazhar oldum.) [Müslim]

Peygamber efendimiz, pazartesi günü oruç tutmasının sebebi sorulunca, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, H. S. Vesikaları)

Pazartesi günü oruç tutmanın başka faziletleri de vardır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Ya Bilâl, pazartesi günü oruç tutmayı ihmal etme! Ben o gün doğdum, o gün ilâhi vahye mazhar oldum, o gün hicret ettim, aynı gün de vefat ederim!) [İbni Asakir]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizî]

(Pazartesi ve perşembe, günahlar affedildiği için oruç tutuyorum.) [Müslim]

(Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır.) [Müslim]

(Her ayın perşembe ve pazartesi günleri oruç tutana Hak teâlâ, 700 yıl oruç tutmuş gibi sevab verir.) [İslam Ahlakı]

(Pazartesi ve perşembe günleri bütün Müslümanların affedildiği günlerdir. Yalnız Hak teâlâ, birbirine kırgın ve dargın olanları bağışlamaz, barışıncaya kadar onların kendi kendilerine bırakılmasını emreder.) [Ebu Davud, Nesaî, Tirmizî İ. Mâlik]

(Ameller pazartesi ve perşembe günleri Hak teâlâya arz edilir. Bu iki günde tevbe eden, af dileyen affedilir, yalnız kalblerinde kin ve düşmanlık besleyen kimseler, birbirleriyle barışıncaya kadar affa uğramaz.) [Taberanî]

Hazret-i Âişe validemiz, (Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” oruç tutmak için pazartesi ve perşembe günlerini sabırsızlıkla beklerdi) buyurmuştur. (İbni Mace, Nesaî, Tirmizî – Uhud-ül-kübra)

 

Dost

Garip olan yayadır, zengin olan atlıdır,

Dosttan konuşmak ise, zenginlikten tatlıdır.

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Er Yarın Hak Divanında Belli Olur

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

 

26 Nisan 2013 Cuma

* Kabirde Kur'an okumak

27 Nisan 2013, Cumartesi

Kabirde Kur’an okumak

 

 

Sual: Kabirde Kur’an sessiz mi okunur?

CEVAP

Evet, sessiz okunur. Fetava-yı Hindiyye kitabında diyor ki: Kabristanda, Kur'an-ı kerimi açıktan okumak mekruhtur. Fakat Mülk sûresi yüksek sesle okunabilir. Meyyitin Kur’an-ı kerim sesini duyarak rahatlamasını niyet eden kimse, her sûreyi yüksek sesle okur. Böyle niyet etmeyen kimse, yavaş okur. (S. Ebediyye)

 

Kerahat vakti

Sual: İslam Ahlakı kitabında, öğleye 20 dakika kala, akşama ise, ortalama 40 dakika kala kerahat vaktinin başladığı bildiriliyor. Ama takvimde biraz farklılık gösteriyor. Hangisine uymak uygun olur?

CEVAP

İslam Ahlakı kitabında ortalama deniyor. Hem bu ifadede, İstanbul için olduğu bildiriliyor. Türkiye Takvimi’ne uymalıdır. Çünkü bu takvimde, her şehrin namaz vakitleri de, mekruh vakitler de, net olarak hesap edilmiştir.

 

Belki faydalanırsın

Dinimizin esası, anlatılıyor sana,

Belki faydalanırsın, ya çarpar kulağına.

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Duy Babam

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

 

25 Nisan 2013 Perşembe

* Uyum içinde olmak (Mehmet Ali Demirbaş'ın 27.04.2013 tarihli yazısı)

27 Nisan 2013, Cumartesi

Uyum içinde olmak

 

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Bir hizmette başarılı olmak için, dengeyi gözetmek gerekir. Hem hizmetin kendisinin sıhhatli olması, hem de insanlara sağlıklı şekilde ulaşması için dengenin sağlanması gereklidir. Hizmet unsurlarının her birinin, tıpkı vücuttaki organlar gibi ayrı ayrı görevleri ve kıymetleri vardır. Uyumlu çalışmaları gerekir. Bir tarafa kıymet verip diğer tarafa gereken önemi vermemek dengeyi bozar. Denge bozulunca da sistem bozulur.

Dengeyi sağlamanın ana unsuru tam bilgidir. Eğer bilgi idareciye doğru ve eksiksiz gelmezse, yapılan iş bir tarafa doğru eğilir, çünkü gelen bilgi noksandır. Gelen bilgiler harmanlanıp emîre sunulmalıdır. Karar verecek tek merci, emîrdir. Dine hizmette, emîrin dışında hiç kimsenin, tek başına, sorumsuzca adım atması uygun değildir. Aksi hâlde çok büyük zarara girilir. İslamiyet’in dışına çıkılmış ve denge, temelinden sarsılmış olur. Dünyada ve âhirette, bu hizmetlerin sorumluluğu, emîre aittir. Bütün yardımcıları ise ancak onun müşavirleridir. Bu kadar mesuliyeti olan emîre yardımcı olmanın birinci yolu da, bilgiyi tam ulaştırmaktır.

 

Yorum katmadan

Su hedefine eksilmeden giderse, vardığı nokta hayat bulur. Suyun ulaşmadığı yer, ölür. Bunun gibi, emîrin istek ve talimatları, en uzak yerdekiler dâhil, bütün görevlilere, en kısa zamanda yorum katmadan ulaşmalıdır. Eğer son noktaya ulaştırılamazsa ve (Emîrimiz, galiba bunu demek istedi, biz bundan şöyle anladık) diyerek, kendi yorumuna göre hareket edilirse, o zaman problemler çıkar.

Burada arzu edilen iki ana nokta var: Birincisi sürattir ki, mutlaka lazımdır, çünkü süratini kaybeden şirket, devlet ve millet kaybeder. İkincisi sıhhatli bilgidir. Yani, bilgiyi bozmadan en uç noktaya kadar ulaştırmaktır.

Bilgi, hepimizde emanettir. Bilgi olarak, dinimize hizmet ederken edindiğimiz her şey emanettir. Bilgiyi kasten yerine, ehline vermeden, kayıtlara geçirmeden ölenin çenesi kabirde açılmaz.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com

 

 

* Kibir ve ucub

26 Nisan 2013, Cuma

Kibir ve ucub

 

 

Sual: Yaptığım işleri beğeniyor, (Başkası böyle güzel yapamaz) diyorum. Başkalarını kendime güldürmemek için işimi düzgün yapmaya çalışıyorum. Bunlar kibir midir, ucub mudur?

CEVAP

Başkalarını değil, Allah'ın bize ne diyeceğini düşünmeliyiz. Hangi iş olursa olsun, (Allahü teâlâ, bu iş için bize ne der?) diye düşünerek yapmalıdır. Allah bizden razı ise, bütün dünya bize gülse ne çıkar? Tersine, Allah razı değilse, dünya bizi el üstünde tutsa neye yarar?

Kibir, kendini başkasından üstün göstermek; ucub ise, kusurlarını görmeyip, ibadet ettiği için kendini ve ibadetlerini beğenmek, başkasından kendini üstün bilmektir. Buna egoizm de denir. İki hadis-i şerif:

(Ucub felakete götürür.) [Beyhekî]

(Ucub sahibi, dilsiz ve sağır olarak; kibirli ise, katrandan elbise giyerek haşrolur.) [Tibyan]

Hiç kimsenin bulunmadığı yerde insan ucba kapılabilir, fakat kibirli olamaz. Çünkü insan, kimse olmasa da kendini ve işini beğenebilir, fakat kimse olmadığı için, kendini büyük gösteremez, kibirlenemez. Ucub, yaptığı iyi işler sebebiyle kendini beğenmektir. Kendini beğenen, başkalarından üstün görebilir. Bu da kibirdir. Yani ucubdan kibir doğar. Hadis-i şerifte, (Zerre kadar kibir sahibi, Cennete giremez) buyuruluyor. (Taberanî)

O hâlde, insanların ne diyeceğine değil, Allah'ın ne diyeceğine önem vermeli, kibirden ve ucubdan çok sakınmalıdır.

 

İki şeyin hasreti

Hasrette iki şeyin, bulunmaz asla eşi,

Biri giden gençliktir, diğeri din kardeşi.

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Doyamadım

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.myreligionislam.com