02 Nisan 2013, Salı | |
Tevbe günahları affettirir | |
Sual: (“Estağfirullah, ellezî lâ ilâhe illâ hü, el hayyel kayyume ve etübü ileyh” diyen savaştan kaçmış olsa da, bütün günahları affolur) mealindeki hadis-i şerife göre, bunu söyleyen bid’at ehli veya kâfirin günahları da affolur mu? Namaz, oruç gibi Hak borçları ve hırsızlık, gasp gibi kul borçları da affolur mu? CEVAP Şartsız bildirilen bütün hadis-i şeriflerin, meşhur şartları vardır. İlk şart Ehl-i sünnet itikadında Müslüman olmaktır. Müslüman olmayan ve bid’at ehli olan, hangi istiğfarı okursa okusun günahları affolmaz. Ehl-i sünnet itikadındaki bir Müslüman tevbe edince, kul ve Hak borçları hariç diğer günahları affolur. Kul borçları için, ödemek veya helalleşmek lazımdır. Hak borçları için de bunları kaza etmek lazımdır. Mesela, (Kılmadığım namazlarıma, tutmadığım oruçlarıma, vermediğim zekâtlara tevbe ettim) demekle o ibadetler yapılmış olmaz. Namazları kaza etmek, oruçları tutmak ve zekâtları vermek şarttır. Mehir nisabı Sual: (Fakir kıza nisabın üstünde mehir istenince, o da kurban kesemeyeceği için günaha girer. Böylece kadına zulmedilmiş olur) deniyor. Fazla mehir istemekle kadına niye zulmediliyor ki? CEVAP Mehri çok istemekle kadına zulmün bir ilgisi yoktur. Kadın, alacağı olan mehri nisaba katar, fakat parası yoksa zekât vermez, kurban da kesmez. Bundan dolayı ne günaha girer, ne de zulme uğrar. Kurban kesecek kadar parası varsa, kurban keser ve kurban sevabına kavuşur. Kadın sevaba kavuştuğu için ona zulmedilmiş olmaz. Aksine elinde nisap miktarı kadar parası veya altını olmadığı hâlde, mehir alacağını nisaba dâhil ettiği için zengin olduğundan kestiği kurbana vacib sevabı veriliyor. Bu ise büyük bir nimettir. Bu bakımdan çok mehir istemenin hiç mahzuru olmaz, aksine kadın için maddî ve manevî faydası vardır. Cenaze yıkayacak kimse Sual: Hayzlı kadın cenaze yıkayabilir mi? CEVAP Ölü yıkayacak kimsenin, önce gusül abdesti alması müstehabdır. Cünübün ve özürlü kadının yıkaması mekruhtur. (S. Ebediyye) | |
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net |
31 Mart 2013 Pazar
* Tevbe günahları affettirir (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.04.2013 tarihli yazısı)
* Üzücü şaka
1 Nisan 2013, Pazartesi | |||
Üzücü şaka | |||
| |||
Sual: Şakadan yalan söylemek veya korkutucu şakalar yapmak mesela şakadan bir kimsenin bir şeyini alıp saklamak caiz midir? CEVAP Bunlar çok günahtır. Maddeler hâlinde açıklayalım: 1- Yalan söyleyerek şaka olmaz. Üç hadis-i şerif şöyledir: (Yalan, münafıklık alametidir.) [Buharî] (Yalandan sakının! Çünkü yalan günaha, günah da Cehenneme sürükler.) [Buharî] (İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Davud] 2- Şakayla da olsa, Müslümanı korkutmak çok günahtır. Birkaç hadis-i şerif şöyledir: (Bir mümini korkutanı, Allahü teâlâ da, uzunluğu bin yıl olan günde, korkutur.) [Deylemi] (Bir mümini korkutan, Kıyamet korkularından emin olmaz.) [Beyhekî] (Korkutucu şeyler söylemeyin!) [Deylemî] (Allah’a ve âhirete inanan, bir Müslümanı korkutmasın!) [Taberanî] (Bir Müslümana korkutucu gözle bakanı, Allahü teâlâ Kıyamette korkutur.) [Taberanî] (Müjdeleyici olun, korkutucu olmayın!) [Ebu Davud] (Bir demirle [bıçakla veya herhangi zarar verici bir aletle] arkadaşına işaret edip korkutana, melekler lanet eder.) [Müslim] Bir kimse, arkadaşı uyurken, onun bir okunu aldığı sırada, arkadaşı korkarak uyanır. Bunu gören Resulullah efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurur ki: (Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helâl değildir.) [Taberanî] Yine biri, arkadaşının ayakkabılarını gizlice alıp saklar. Arkadaşı gelince, oradakilere ayakkabılarını sorar. Onlar görmedikleri için, (Biz bilmiyoruz) derler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) der. Bunu gören Resulullah efendimiz, (Nasıl olur da mümini korkutursun?) buyurur. O kimse şaka yaptığını söyleyince, iki defa daha, (Nasıl olur da mümini korkutursun?) diye onu ikaz eder. (Taberanî) Yaptığımız şakadan dolayı arkadaşımız üzülür ve korkarsa günaha girmiş oluruz. Yine şakayla arkadaşını korkutan birine Resulullah, "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurur ki: (Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.) [Bezzar] 3- Birinin bir şeyini saklayarak onu üzmek de günahtır. Bir hadis-i şerif şöyledir: (Arkadaşınızın bir şeyini ciddi veya şaka olarak da almayın!) [Tirmizî] Böyle üzücü şaka yapan hemen özür dileyip helâlleşmeli. Bundan daha önemlisi de özür dileyecek duruma düşmemelidir. Bir hadis-i şerif şöyledir: (Özür dileyecek işleri yapmaktan çok sakınmalıdır.) [İbni Neccar] Hedef bellidir Ehl-i sünnetin yolu, tarif edildi sana, Hedef bellidir, dönme, o yana ve bu yana. | |||
Bugünkü ilahi: | |||
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |||
30 Mart 2013 Cumartesi
* Dua boşa gitmez (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.04.2013 tarihli yazısı)
01 Nisan 2013, Pazartesi | |
Dua boşa gitmez | |
Sual: Dinî bir sohbetten çıkan kimsenin günahları affolur mu? CEVAP Eğer o sohbette dine aykırı şeyler konuşulmamışsa, elbette günahlar affolur. İmam-ı Rabbanî hazretleri, (Salihlerle beraber olan, imanını korumuş olur) buyuruyor. Tâbiînin büyüklerinden Sâbit bin Eslem hazretleri buyurdu ki: Bir Müslüman Allahü teâlânın anıldığı yere dağlar kadar günahla girse, çıkınca üzerinde zerre kadar günah kalmaz. Mümin Kıyamet gününde Allahü teâlânın huzurunda durur. Allahü teâlâ ona, (Ey kulum! Sen, dünyada bana ibadet eden kullarımla beraber ibadet ediyor muydun?) diye sorunca o mümin, (Evet, onlarla birlikte ben de ibadet ediyordum yâ Rabbî!) der. Yine Allahü teâlâ, (Ey kulum, dünyadayken bana dua edip yalvaran ve beni zikredip ananlarla beraber, sen de yalvarıp beni andın mı?) diye sorar. O mümin yine, (Evet, yâ Rabbî!) diye cevap verir. Bunun üzerine Allahü teâlâ, (İzzetim hakkı için, beni zikredip, andığın her yerde ben de seni andım. Nerede dua edip yalvardınsa, o duanı kabul ettim) buyurur. Sâbit bin Eslem hazretleri sonra şu hadis-i şerifi bildirdi: (Müminin hiçbir duası reddedilmez. Ya günahı affolur veya hayırlı karşılığını görür [mesela gelecek bir belayı önler] yahut âhirette karşılığını görür.) [Deylemî] Tevekkül nasıl olur? Sual: Bir yazar, (Ey Müslüman sen çalışma! Öyle yâ Mevla ücretle tutulmuş işçindir senin. Sen kahveye git! Bütün işleri Rabbin görür, çünkü vazifesidir onun. Daralınca başın, "Hızır'ı gönder" dersin. Evdeki hastana da Mevla bakacak. Demek Allah senin her şeyin, yanaşman, ırgadın o. Aile doktorun, eczacın o. Ey Müslüman! Böyle tevekkül olmaz. Huda'yı kul yaptın, kendin Huda oldun) diyor. Hangi Müslüman böyle tevekkül eder ki? Diyelim ki, böyle tevekkül eden cahiller var. Bunları kötüleyeceğim diye, Allahü teâlâ için böyle çirkin benzetmeler yapılır mı? CEVAP Hâşâ hiçbir Müslüman Huda'yı kul yapmaz, kendisi de Huda yani ilah olmaz. Şakayla da bunlar söylenmez. Onun saçma sözleri çoktur, çünkü o, mason Abduh'un çömezi ve onun gibi reform isteyen biridir. Yadırgamamak lazımdır. | |
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net |
* İlk Müslüman
31 Mart 2013, Pazar | |||
İlk Müslüman | |||
| |||
Sual: En’am sûresinde, Peygamberimizin Müslümanların ilki olduğu bildiriliyor. Niye ilk deniyor? CEVAP İki hadis-i şerifte şöyle bildiriliyor: (Ben, yaratılış itibarıyla peygamberlerin ilki, gönderiliş bakımından sonuncusuyum.) [Cami-üs-sagir] (Biz Kıyamet gününün ilkiyiz. Cennete ilk girecek olan biziz.) [Müslim] Bazı âlimler de, (Kendi dinine tâbi olan Müslümanların ilkidir) diye bildirmiştir. Kimsesizler kimsesi Herkesin var bir kesi, bu bî-kesin yok kimsesi, Bu kesin, sen ol kesi, ey kimsesizler kimsesi. Kes: Kişi, adam, sahip Bî-kes: Kimsesiz | |||
Bugünkü ilahi: | |||
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |||
29 Mart 2013 Cuma
* Hizmetlerde ihlâs esastır (Mehmet Ali Demirbaş'ın 31.03.2013 tarihli yazısı)
31 Mart 2013, Pazar | |
Hizmetlerde ihlâs esastır | |
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Evliya zatlara, Ehl-i sünnet büyüklerine benzemeyen, dine yapılan hizmetlerde faydalı olamaz. Bu yolda muhatap, insanların kalıbı değil, kalbidir. Dine hizmetlerde çalışan herkesin, mutlu ve huzurlu olması lazımdır. Bu da, büyüklerin emrinde olan idarecilerin, nazargâh-ı ilahî olan kalbleri kırmamasına bağlıdır. Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha büyük günahtır. İyi bilmeli ki, bir kardeşimizin kalbi kırılırsa, büyüklerin kalbi bin parçaya bölünmüş olur. Hâlbuki asıl görevimiz, büyüklerimizin kalbini kırmamak, onları üzmemektir. İşte bunun için bu hizmetlerde idareci olmak zordur. Dinimize hizmette esas olan, etiket veya mevki makam değil, ihlâstır. Eshab-ı kiramın bu kadar başarılı olması, silahla değil, ihlâsla olmuştur. Allahü teâlâya karşı ibadetleri, kullukları tamdı, Cenab-ı Hakk’ın yardımına daima muhtaç olduklarını hatırlarından çıkarmazlar ve her fırsatta da söylerlerdi, Allahü teâlâ da yardım ederdi. Eğer insanlar Allahü teâlânın yardımına ihtiyaç duymazlarsa, Allahü teâlâ onların işini insanlara bırakır. İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır. Bir işte heyecan varsa o iş er veya geç güzel neticelenir. Bir şeyi güzel yapmak, çok yapmakla olur. Yasaklamamalı, sınırlandırmamalı. Eğer sürekli (Onu yapma, bunu yapma!) denirse, ne yapacağını şaşırır ve bunalır. Serbestçe yapsın ama yaparken de yol göstermeli. Dinimizde de hep böyledir, bir zorluk olduğunda çıkış yolları, çareler vardır, şartlara göre ne uygunsa o yapılır. Allahü teâlânın seçtiği, sevdiği, büyüklerin yolunda, dinine hizmet nasip ettiği güzide insanlar, mücevher gibi olup, elbette sayıları azdır. Dolayısıyla bunların idareci [yönetici] olması, idareci olarak yetişmesi lazımdır. Osmanlı dünyaya hükmettiği zaman nüfusu 26 milyondu ama çoğu idareci olacak vasıftaydı. Bir yere bir vali gönderilince, artık merkezin orayla ilgili endişesi kalmazdı, çünkü giden mükemmel idareciydi, neyi nasıl yapacağını bilirdi. Bu hizmetleri yürüten idareci hem derviş yani dinine çok bağlı, hem de tüccar, yani cesur ve atılgan olmalı, kârını zararını iyi bilmeli, dostunu düşmanını iyi tanımalıdır. Sadece derviş ve sadece tüccar olmakla bu iş yürümez. İkisi bir arada olmalıdır. | |
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net |
* Mekruh ve haram
30 Mart 2013, Cumartesi | |||
Mekruh ve haram | |||
| |||
Sual: Bazı kitaplarda, (Koç yumurtası, midye, istiridye yemek haramdır) denirken, bazılarında mekruh olarak geçiyor. Niçin aynı şey farklı söyleniyor? CEVAP Bunun iki sebebi vardır: Mekruh denince, genelde tahrimen mekruh anlaşılır. Harama yakın demektir. Selef-i salihin denilen zatların, haram olan şeyleri mekruh kelimesiyle bildirdikleri (Mizan-ül kübra) kitabında yazılıdır. İmam-ı Muhammed'e göre de, tahrimen mekruh haramdır. (Redd-ül-muhtar) Demek ki, haram da, tahrimen mekruh da dense mahzuru olmuyor. Secde-i sehv sayısı Sual: Dört rekâtlı bir namazın ikinci rekâtında zamm-ı sûreyi unuttum. İkinci rekâtta oturmam gerekirken unutup kalktım. Üçüncü rekâtta ise oturmamak gerekirken oturup Ettehıyyatü’yü okudum. Son rekâtta da oturacakken kalktım, sonra rükû’a gitmeden hatırlayıp tekrar oturdum. Yani dört tane vacibi yapmadım. Bunun gibi vitri kılarken son rekâtta zamm-ı sûre okunmadan rükû’a, sonra secdeye gidilse, zamm-ı sûre vacibi, tekbir alma vacibi ve kunut vacibi terk edilmiş olduğu için, namaz sonunda kaç kere secde-i sehv gerekir? CEVAP Kaç kere hata yapılırsa yapılsın, bir namazda bir kere secde-i sehv yapılır. Kader keder Vatandan uzaktayım, gurbetteymiş kaderim, Hasretlik uzadıkça, çoğalıyor kederim. | |||
Bugünkü ilahi: | |||
Dini sualler için | Üye olmak için Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo Mail grubu sayfası: Google | Yahoo www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net | |||