31 Ocak 2013 Perşembe

* Yardım eden yardım görür (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.02.2013 tarihli yazısı)

cid:image001.jpg@01CC54BE.B1C30810

02 Şubat 2013, Cumartesi

Yardım eden yardım görür

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, dinimize uyanlara yardım eder. Bunu Kur’an-ı kerimde yeminle bildiriyor. (Eğer siz Allah’ın dinine uyup, yardım ederseniz, O da size yardım eder) buyuruyor. Ehl-i sünnet âlimleri, medrese, cami, dinî neşriyat ve fakir fukaraya, hayır hasenat yaparlardı. O büyüklerin yolunda dine hizmet edenlere de, Allah muhakkak yardım eder.

Demek ki, Allahü teâlânın yardım etmesinin birinci sebebi, dinimize uymak, haramlardan sakınıp farzları yapmak; ikincisi de Onun kullarına iyilik etmektir. Abdülvehhâb-ı Şa’râni hazretleri anlatır:

(Bir gün evde otururken, bizim hanımın birden her yeri felç oldu. Hiçbir yeri kıpırdamıyordu. Ağrısı, sızısı öyle çoktu ki, ölecek duruma gelmişti. Ne yapacağımı bilemedim, şaşırıp kaldım. Kayınvalidem, çocuklar, üzüntüden kendilerini yerden yere atıyorlardı. Tabiî çok üzüldüm, çok korktum. O anda, (İçerideki odada bir duvar yarığı var, orada bir böcek, bir sineği rahatsız ediyor, öldürecek, yiyecek. Git o sineği kurtar! Biz de seni kurtaralım) diye bir ses duydum. Koşa koşa o odaya gittim. Hakikaten duvarın yarığında bir böcek, bir sineği yakalamış, öldürecekti. İkisini bir çubukla ayırdım, sinek uçarak kaçtı. İçeri geldim, hanım ayağa kalkıyordu. Bir anda iyileşmişti. Bunun üzerine, (Kim benim bir mahlûkumu sıkıntıdan kurtarırsa, biz de onu sıkıntıdan kurtarırız) diye bir ses daha duydum.

Dolayısıyla, sineğe bile yapılsa, zerre kadar iyilik kaybolmaz. Ya bu yardım edilen, gariban bir insansa, daha kıymetli olur. (En hayırlı kimse, insanlara faydalı olandır) hadis-i şerifi bunu bildiriyor. Tabiî faydalı olmanın da, azı var, çoğu var. Merhum hocamız, (En faydalı iyilik, birini Cehennemden kurtarmaktır) buyururdu. Biri ateşte yanacaksa, ona apartman, elbise verilse ne faydası olur? Zaten hepimiz bir rüyada yaşıyoruz. Ölünce bu rüya bitecektir. (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) hadis-i şerifi bunu bildiriyor. Ölünce geriye hiçbir şey kalmaz. İnsan doğarken neyse, ölürken de öyledir. Sadece sarılan bezin adı değişiyor. Birine kundak bezi, diğerine kefen bezi deniyor.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Yemin kefareti (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.02.2013 tarihli yazısı)

01 Şubat 2013, Cuma

Yemin kefareti

 

Sual: Maide sûresinin, (Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek veya giydirmek yahut bir köle azat etmektir. Bunları yapamayan üç gün oruç tutar. Yeminlerinizin kefareti budur) mealindeki 89. âyetinde bildirilen yedirmenin veya giydirmenin kıymeti, fakire verilemez mi?

CEVAP

Fıkıh kitaplarımızda deniyor ki: Sarık ve mest vermek, elbise olarak caiz olmaz. Yemek bedeli olarak caiz olur. Şayet her fakire birer sarık verilir, bu da gömlek veya uzun don olmaya müsait olursa caiz olur, değilse elbise olarak caiz olmaz, fakat kıymeti bir fıtra miktarı olursa, yemeğe bedel olarak caiz olur.

On fakire bir elbise verilse, bunun kıymeti, her fakire verilecek bir elbise bedelinden fazla bile olsa, bu, elbise yerine caiz olmaz. Ancak, yemek yerine olur. Yemin kefareti için eski bir elbise verilse fakat yeni elbisenin dayandığı müddetin yarısından az zaman dayansa bu caiz olmaz, fazla dayanırsa caiz olur. Kıymetinin ucuz veya pahalı olması hükmü değiştirmez. Bir kimse bir fakire, bir defada on elbise verse, yemekte olduğu gibi bu da caiz olmaz. On fakire bir hayvan verse, kıymeti on elbiseye veya on yemeğe bedel olsa, kıymeti itibarıyla, elbiseden bedel caiz olur. Verilen dirhemler de [gümüş paralar da] böyledir, yani kıymeti, elbiseye değil de, yemeğe bedel olursa caiz olur. (F. Hindiyye)

Yemin kefareti için, bir köle azat etmek veya on fakiri sabah akşam doyurmak yahut on fakire orta halli insanlara elverişli, üç aydan fazla dayanacak ve bedenin çoğunu örtecek bir kat elbise vermek gerekir. Elbise yerine yalnız don caiz olmaz. Ancak donun kıymeti sabah akşam bir fakiri doyuracak kadar yani bir fıtra miktarı değerde olursa, kıymeti itibarıyla caiz olur. (Dürr-ül-muhtar)

Tefsirlerde ve fıkıh kitaplarında sirke, zeytinyağı, başa giyilen sarık, peynir gibi maddelerin de verilebileceği yazılıdır. (Kurtubî)

Yemin kefareti olarak, on fakire bir kere veya bir fakire on gün, her gün bir kere yarım sa’ buğday, un veya ekmek yahut bu değerde başka mal, altın, gümüş para temlik etmek [vermek] de olur. [Bir fıtra değerinden aşağı olmamak şartıyla] kumaş, havlu, mendil, çorap, et, pirinç, çamaşır, terlik, ilaç veya din, fen, ahlak kitabı verilebilir. (S. Ebediyye)

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

29 Ocak 2013 Salı

* Tasavvuf nedir? (Mehmet Ali Demirbaş'ın 31.01.2013 tarihli yazısı)

cid:image001.jpg@01CC54BE.B1C30810

31 Ocak 2013, Perşembe

Tasavvuf nedir?

 

Sual: Tasavvuf nedir?

CEVAP: Tasavvuf, dinin emrine uygun yaşamaktır, fakat bunu âlimler değişik tarif etmişlerdir. Bazı tarifler şöyledir:

 

Herkese ihsan etmek kapısıdır tasavvuf,

Vefa ve fedakârlık yapısıdır tasavvuf.

 

Tasavvuf, hakikate sımsıkı bağlanmaktır,

İlahi aşka düşüp ciğeri dağlanmaktır.

 

Tasavvuf, zehir bilip günahtan sakınmaktır,

Edebini her yerde, her zaman takınmaktır.

 

Tasavvuf, evliyalık ve keramet satmamaktır.

Verdiği sözde durup, çamura yatmamaktır.

 

Tasavvuf, hocasına suizan etmemektir,

Eşine, kardeşine asla kin gütmemektir.

 

Tasavvuf, temiz, helâl lokmayla beslenmektir,

Dinin övdüğü güzel ahlâkla süslenmektir.

 

Tasavvuf, görevine zamanında gelmektir,

Daha ölmeden önce, ölmesini bilmektir.

 

Tasavvuf, büyüklerin yolunu izlemektir,

Duyulan ayıpları, sırları gizlemektir.

 

Tasavvuf, boş zamanı bir ganimet bilmektir,

Ehl-i sünnet olmayı, büyük nimet bilmektir.

 

Tasavvuf, hiç kimseye asla yük olmamaktır,

Zorluklara katlanmak, sabredip yılmamaktır.

 

Tasavvuf, Hakk’ın yanan mumudur, ışığıdır,

Tasavvufu yaşayan, gerçek hak âşığıdır.

 

Tasavvuf hâl işidir, ancak yaşayan bilir,

Aşkın ağır yükünü, onu taşıyan bilir.

 

Tasavvuf, istenilen güzel huyun başıdır,

Hayrı şerden ayıran, sağlam mihenk taşıdır.

 

Tasavvuf, aşk ateşinin sönmeyen közüdür,

İlmin, ihlâsın, zühdün ve takvanın özüdür.

 

Tasavvuf, sapıklardan uzaklara kaçmaktır,

Allah adamlarına kucağını açmaktır.

 

Tasavvuf, dine uymak için belli sebeptir,

Güzel ahlak demektir, baştan başa edeptir.

 

Tasavvuf, Rabbimizin kaderine rızadır,

Nefsimizi terbiye, ona uygun cezadır.

 

Tasavvuf, hiç tavizsiz tâbi olmaktır dine,

Kılavuz edinmektir büyükleri kendine.

 

Tasavvuf, yalnız kendi kusurunu görmektir,

Sevgidir, cömertliktir, ta gönülden vermektir,

 

Tasavvuf ehli, uzak durur kötü ahlaktan,

Çok çekinip sakınır, her an haktan, hukuktan.

 

Sofi, hep çile çekip meyvesini oldurur,

Güzel huyları ile heybesini doldurur.

 

Tasavvuf, tamamıyla gerçek İslamiyet’tir,

Kayıtsız ve şartsız Allah'a teslimiyettir.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

28 Ocak 2013 Pazartesi

Kutlu Dogum Salavat Kampanyasi

 



Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed(asv)'in
pak ve aziz ruhuna bir salâvat da siz okumak ister misiniz?

Peygamberimizin doğumundan 2013 kutlu doğum haftasına
kadar geçen saniyelerin sayısınca salavat okuyoruz.
Kampanyamızdaki hedef ~45milyar'dır.

Hesabı : Doğumundan günümüze kadar 1442 yıl geçmiş.
1442 x 365 x 24 x 60 x 60 = 45.474.912.000  Yani ~ 45 Milyar...

Salavat almak için lütfen tıklayınız.

 

* Sahabenin hepsi müctehiddir (2) (Mehmet Ali Demirbaş'ın 30.01.2013 tarihli yazısı)

cid:image001.jpg@01CC54BE.B1C30810

30 Ocak 2013, Çarşamba

Sahabenin hepsi müctehiddir (2)

 

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:

Eshab-ı kiram, sohbette, daha ilk günde, öyle şeylere kavuştu ki, sonra gelen en büyük Evliya, en nihayette, ancak, bundan bir parçaya kavuşabildi. İşte bunun içindir ki, Vahşi, Hazret-i Hamza’yı şehit etmişken, Müslüman olunca, bir kerecik sohbetle şereflendiği için, Tâbiinin en üstünü olan Veysel Karani’den daha üstün oldu, çünkü sohbetin fazileti, bütün faziletlerin ve kemâllerin üstündedir. (1/66, 1/210)

Muhammed Masum Farukî hazretleri buyuruyor ki:

Eshab-ı kiramın hepsi fena fillah [Evliya] makamına yükselmiştir. Bu marifete [bu dereceye] kavuşanlara müjdeler olsun! (2/6)

Eshab-ı kiram sohbette bulundukları için, hepsi Cennetlik olmuştur. Hepsi de, peygamberler hariç bütün insanlardan üstündür. Üç hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]

(Eshabımdan herhangi birine uyan, Allahü teâlânın sevgisine kavuşur.) [Beyhekî]

(İnsanların en hayırlısı, asrımdaki Müslümanlar [Eshab-ı kiram] dır.) [Buharî]

Meşhur bir beyt şöyledir:

Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazinedir,

Bir sohbeti, yıllarca, bitmez kütüphanedir.

Âlimin bir nazarı bir hazine olursa, Resulullah’ın mübarek nazarının, sohbetinin ne büyük servet olacağını düşünmelidir.

 

Namaz kılanı öpmek

Sual: Namaz kılarken eşim beni öpse namazım bozulur mu?

CEVAP

Eş denince kadın mı erkek mi olduğu anlaşılmıyor. Karıya da, kocaya da eş deniyor. Kadın mı kocasını öpüyor, yoksa kocası mı hanımını öpüyor?

Şehvet hâsıl olmasa da, kocası tarafından öpülen kadının namazı bozulur, fakat şehvetlenmedikçe karısı tarafından öpülen kocanın namazı bozulmaz. Şehvetlenirse, onun da bozulur, ancak namaz kılan öpülmez, çünkü öperek namazı bozdurmak haramdır.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Sahabenin hepsi müctehiddir (Mehmet Ali Demirbaş'ın 29.01.2013 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

29 Ocak 2013, Salı

Sahabenin hepsi müctehiddir

 

Sual: Kur’anda, (Âlimlere uyun!) buyuruluyor. Ayrıca Eshab-ı kiramdan Allah’ın razı olduğu, hepsinin Cennetlik olduğu bildiriliyor. Peygamberimiz de, onlara uyanın hidayete kavuşacağını bildiriyor. Âlim olmayana, müctehid olmayana uyulur mu? Buradan da sahabenin tamamının müctehid olduğu anlaşılmıyor mu?

CEVAP

Elbette, hepsi müctehiddir. Sekiz muhaddisin [hadis âliminin] bildirdiği bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.) [Taberanî, Beyhekî, İbni Asakir, Hatîb, Deylemî, Darimî, İ. Münavî, İbni Adiy]

Bu kadar hadis âliminin bildirdiği bir hadis-i şerifi bir kalemde silebilmek için, süper mezhepsiz olmak gerekir.

Eshab-ı kiramın her biri müctehid ve mezhep imamıydı. (Mizan, Hadika)

İbni Hacer-i Mekkî hazretleri buyurdu ki:

Eshab-ı kiramın nail oldukları yüksek şereflere başka hiç kimse kavuşamaz. O şereflerden biri şudur: Resulullah'ın mübarek nazarları onlara işlemiş ve hepsine manevi imdatla yardım etmiştir. Bu özellik, bunlardan başkasında bulunmuyor. Bunların üstünlüklerine, geniş ilimlerine, Resulullah’tan aldıkları hakikat mirasına, sonra gelenlerden hiçbiri kavuşamadı. Hepsi âdil, salih, veli, âlim ve müctehiddi. Kur’an-ı kerimde, (Allah onların hepsinden razıdır) buyuruldu. Onlardan birini kusurlu bilmek, bu âyet-i kerimeye inanmamak olur. (Savaik-ul-muhrika)

İmam-ı Busayrî hazretleri buyuruyor ki:

Eshab-ı kiramın hepsi de ictihad sahibiydi. Allahü teâlâ hepsinden razıydı, onlar da Allah’tan razıydı. (Kaside-i hemziye)

İmam-ı Şafiî, Risale-i kadime’de, (Eshab-ı kiram ilim, ictihad ve akılca hepimizden üstündür) buyurdu. (Mizan)

Sahabeyi kötülemek haramdır, çünkü hepsi müctehiddir. (M. Çihar Yâr-i Güzîn)

Sehl bin Abdullah Tüstürî hazretleri buyuruyor ki:

Sahabenin hepsini büyük bilmeyen, Resulullah’a iman etmiş olmaz. (Redd-i revafıd)

İmam-ı Teftazanî hazretleri buyurdu ki:

Sahabeye dil uzatanın sözü, Kur’an ve hadislere uygun değilse kâfir olur. Uygunsa büyük günaha girer, bid’at sahibi olur. (Şerh-i akaid)

İmam-ı a’zam, İmam-ı Mâlik gibi büyük din imamları, Sahabe-i kiramdan her birinin sözlerini, hareketlerini, işlerini hüccet ve senet olarak almışlardır. Müctehid olmayanın sözleri senet olarak alınmaz. (Devamı var)

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

26 Ocak 2013 Cumartesi

* Şehid olarak ölmek (Mehmet Ali Demirbaş'ın 28.01.2013 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

28 Ocak 2013, Pazartesi

Şehid olarak ölmek

 

Sual: Bir arkadaş, denizde boğularak şehid olmanın sevabının büyük olduğunu bildiği için suda, denizde boğularak ölmem için bana dua ediyormuş. Yüzüme karşı da, (İnşallah denizde boğulursun) dedi. Böyle dua etmek uygun mudur?

CEVAP

Şehid olarak ölmek elbette çok iyidir. (Şehid olasın!) diye dua etmek de iyidir, fakat (Denizde boğularak öl!) diye dua etmek doğru değildir. Bir insanı yılan soksa, vahşi hayvanlar parçalayıp öldürse şehid olur. Ona, (Seni yılanlar soksun, aslanlar parçalasın) diye dua etmek çok yanlıştır. Trafik kazasında beyni parçalanarak ölen de şehid olur, ama (Sen bu şekilde öl!) diye dua edilir mi hiç? Donarak veya ateşte yanarak ölen de şehid olur, ama birine (Böyle öl!) diye dua etmek, beddua olur.

Denizde boğularak ölmek, acı bir ölümdür. Onun için Aziz Mahmut Hüdayi hazretleri, (Bana bir Fatiha okuyan, denizde, suda boğulmaktan kurtulsun) diye dua ediyor. Yani o kimsenin şehid olmasını istemiyor mu?

Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:

(Gemiye binen kimse, Besmele çekerek, Hud suresinin 41. âyet-i kerimesini okursa, boğulmaktan emin olur.) [Taberanî]

Yine bir hadis-i şerifte, gemiye binince, Zümer suresinin 67. âyet-i kerimesini okuyanın boğulmaktan emin olacağı bildirilmiştir. (Kurtubî)

Suda, denizde boğulmak için dua etmek uygun olsaydı, Peygamber efendimiz, (Şu duayı okuyun, suda boğulun) derdi. Hâlbuki boğulmamak için dua edilmesini bildiriyor.

İnsan yatağında rahatça ölse de yine şehid olabilir. Yatağında şehid olarak ölmek için dua etmelidir.

 

İyi arkadaş

Sual: Bir gazete köşesinde, (İyi arkadaş yoktur, henüz size kötülük yapmamış arkadaş vardır) diye bir söz yazıldı. Bu söz doğru mudur?

CEVAP

Doğru değildir. (İnsanlara karşı dikkatli olmak gerekir) anlamında söyleniyorsa da, (İyi insan, iyi arkadaş yoktur) denmez. Dikkatli olmak gerektiğini başka şekilde ifade etmelidir. İyi insan, iyi arkadaş, doğru iman edip, günahlardan sakınan, ibadetlerini yapan salih Müslüman demektir. Peygamberlerin, Evliya zatların ve salihlerin hepsi iyi insanlardır. Eshab-ı kiram, Resulullah’ın arkadaşlarıydı, hepsi de iyiydi, hepsi de Cennetlikti. (İyi arkadaş yok) demek, çok yanlış bir şeydir. (İyi arkadaş bulmak zordur) denebilir, ama (Hiç yoktur) denmez.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Ya dünya ya âhiret (Mehmet Ali Demirbaş'ın 27.01.2013 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

27 Ocak 2013, Pazar

Ya dünya ya âhiret

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Âhiret, dünyanın zıttıdır. Dünya sıkıntı, âhiret ferahlık yeridir. Cennette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akıl almaz nimetler vardır. Dünyada zevk sefa düşkünü olan, âhirette bunlardan mahrum kalacaktır. Dünyada Allahü teâlâdan korkmayan, âhirette çok korkacaktır. Dünya geçici, âhiret ise sonsuzdur.

İnsan, ya dünyayı, ya âhireti tercih eder. Dünyayı tercih eden, âhireti terk edip de yalnız dünyaya bağlanmışsa, sadece dünyayı elde etmek için çalışıyorsa, yalnız dünyaya tapıyorsa, onun her şeyi bitmiştir. Hâlbuki âhireti terk etmeden, nefsine aldandığı için dünyaya da meyleden müminin kurtulma ümidi vardır.

Dünyanın kendisi değil, sevgisi kötüdür. Bir kalbde iki sevgi olmaz. Bir insan, aynı anda iki yere, mesela hem Mekke’ye, hem de Paris’e gidemez. İnsan, ya âhiret veya dünya yolcusudur. Âhiret yolcusu olan, en büyük günahları işlese de, pişman olup tevbe ederse, Allahü teâlâ affeder. Tevbe etmeden ölürse, yine affa ve şefaate kavuşabilir. Kavuşamasa da, ölüm, kabir, mahşer ve nihayet Cehennem sıkıntısıyla affedilir. Çünkü imanı vardır. Dünyayı tercih edip, âhireti tamamen bırakır da, kâfir olarak ölürse, artık onun kurtuluş ümidi kalmaz.

İnsanlara, Allah’ı ve Resulünü tanıtmak, âhireti hatırlatmak, doğru kitap vererek İslamiyet’i anlatmak gerekir. İbadet ancak imanı olanlara farz olur. İmansıza ibadet farz olmaz. Bu yüzden, en fazla üzerinde durulacak husus imandır. Esas kök odur. Dal, budak ve meyve, yani ibadetler daha sonra gelir. İbadetler muhakkak lazımdır, ama iman, yani kök yoksa, ağaç zaten olmaz. Bunun için Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri, (Bizim asıl derdimiz, esas maksadımız imanı muhafazadır. Küfür, Ceyhun Nehri gibi akıyor. Ancak, şiddetli bir selin, bir çınarın kovuğuna girmiş saman çöpünü götüremediği gibi, İmam-ı Rabbanî hazretleri gibi bir büyüğün, böyle yüce bir çınarın kovuğuna sığınan Müslümanları götüremez, onlar kurtulmuştur. Yoksa bu sele karşı koymak, bu selden kurtulmak mümkün olmaz) buyurmuştur.

Bu büyükleri tanıyan, seven, kitaplarına yapışan, bir kitabını ele geçiren, küfür selinin sürükleyip götürmesinden kurtulabilir. Bu yüzden, onların kitaplarını her yere ulaştırarak, hem bizzat kendimizin, hem de birçok insanın kurtulmasına çalışmalıyız.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net