30 Kasım 2012 Cuma

* Büyük zatlara teşekkür (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.12.2012 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

02 Aralık 2012, pazar

Büyük zatlara teşekkür

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

İmam-ı Rabbanî hazretleri gibi büyük zatların hakkı, ana baba hakkından da önce gelir. Eğer büyükler, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadını bildirmeselerdi, biz kim bilir hangi çarpık itikad içinde olacaktık. Ayrıca, dinimize hizmet etmeye çalışan böyle salih Müslümanlar ve kıymetli hizmetler olmayacaktı. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Siz Müslüman olmadan önce, birbirinize düşmandınız, Müslüman olunca, İslam nimeti sayesinde kalbleriniz birbirinize ısındı, [birbiriniz için canlarınızı feda edecek hâle gelen] din kardeşi oldunuz. [Bu nimet size yetmez mi?])

Eğer büyükler ve yaptıkları hizmetler olmasaydı, birbirimizi Allah için sevmekten, Onun razı olduğu şekilde dinimize hizmet etmekten haberimiz olmazdı. Onun için hoca hakkı, ana baba hakkından daha kıymetlidir. Evet, ana baba bizim için çok sıkıntı çekmişlerse de, ölünce ne olacak? Çünkü ana babadan elde edilen iman, insanı âhirette kurtarmıyor. Kur'an-ı kerimde mealen (Ey iman edenler, Allah'a ve Peygambere iman edin!) buyuruluyor. Buradaki (İman edenler, iman edin!) ne demektir? Manâsı, (Ana babanızdan öğrendiğiniz İslamiyet'i şimdi bir mürşid-i kâmilden veya onun kitaplarından tam olarak, noksansız öğrenin, böylece beni tanıyın, emir ve yasaklarıma uyarak hakiki imana kavuşun!) demektir.

Büyüklerimize teşekkür etmek ve dualarını almak için şu üç maddeye uymaya çalışmalıyız:

1- Kitaplarını okumalıyız: Çünkü en büyük nimet doğru iman, yani Ehl-i sünnet itikadıdır. O da tam olarak büyüklerimizin kitaplarında vardır. İlimsiz din olmaz, lafla Müslümanlık olmaz. Büyüklerimizin kitapları bize dünyada da, âhirette de yeter. Başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayız.

2- Kitaplarını yaymalıyız: O kıymetli kitaplar, raflarda beklesin diye değil, okunsun, amel edilsin diye yazıldı. Bu kitapları yaymazsak vebal altında kalırız.

3- Birbirimizi sevmeliyiz: Çünkü nefsin ve şeytanın gayesi müminlerin arasını açmak, onları bölüp parçalamaktır. Nefsimizi değil, din kardeşimizi tercih etmeliyiz. Allahü teâlâ, birbirini sevenlere rahmet eder, sevdikleriyle birlikte Cennete koyar. O hâlde kimleri sevmemiz gerektiğini bilmeliyiz.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

29 Kasım 2012 Perşembe

* Resulullah'a teşekkür (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.12.2012 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

01 Aralık 2012, Cumartesi

Resulullah'a teşekkür

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü teâlâdan sonra, Onun Resulüne de teşekkür edeceğiz. Çünkü Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, bizlere İslamiyet'i anlatmak için çok acı, üzüntü çekti. (Benim çektiğim sıkıntı gibi, gelmiş ve gelecek hiçbir kimse çekmemiştir) buyurdu. Sırf biz yanmayalım diye, bu kadar yükü taşıdı. Böyle bir Peygambere teşekkür etmek gerekmez mi? Peki Ona nasıl teşekkür edeceğiz? Salevat-ı şerife getireceğiz, hayatını okuyup, Onun gibi yaşamaya çalışacağız. O, sırf Allah'ın kulları yanmasın diye hayatını ortaya koydu. Biz de hiç olmazsa birkaç kişiye Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından verirsek, bu hizmeti yapanlara duayla, parayla destek olursak, Onun yolundan gitmiş oluruz.

Ana babaya teşekkür: Bir erkek, hanımının çektiği ızdırapları görünce, annesinin kendisi üzerinde ne kadar büyük hakkı olduğunu anlar. O hâlde ana babaya da çok saygılı olmak, teşekkür etmek lazımdır, çünkü onların duasını almayan, kurtulamaz.

Bir gün Peygamber efendimiz, bir yere giderken, yol kenarındaki tarlada çalışan birini gördü. Hemen Cebrail aleyhisselam geldi, (Ya Resulallah, sakın buna selam verme!) dedi. O zat, ayağa kalktıysa da, Cenab-ı Peygamber, Allahü teâlânın emrine uyarak, onun yüzüne bile bakmadan yoluna devam etti. O kişi, (Resulullah efendimiz, buradan geçtiği hâlde, bana selam vermedi, ben mahvoldum) dedi. İşinin başına gidip suçunun ne olduğunu düşünmeye başladı. Nihayet bulup telafi etmeye çalıştı.

Bir müddet sonra, Peygamber efendimiz, aynı yoldan geri dönerken, yine Cebrail aleyhisselam gelip, (Ya Resulallah, şimdi o kişiye selam ver!) dedi. Resulullah da, tebessüm ederek ona selam verdi, o da çok sevindi. Peygamber efendimiz, bunun hikmetini Cebrail aleyhisselama sordu. O da dedi ki: (Ya Resulallah, o kişi, evden çıkarken annesinin kalbini kırdı. Allah, bu günahı affetmedi, sana selam bile verdirmedi. Düşünüp suçunu anlayan o kişi, hemen eve koşup, annesinin ayaklarına kapandı, özür diledi, elini öpüp geldi. Annesinin gönlünü aldığı için Allahü teâlâ da, onu affedip sana, (Selam ver, gönlünü al!) diye emir gönderdi.)

O hâlde Allah'ın affetmesini isteyen, ana babasını razı etmeye, gönüllerini almaya çalışmalıdır.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Cuma tebriği

28 Kasım 2012 Çarşamba

* Eshab-ı kirama uymak (Mehmet Ali Demirbaş'ın 30.11.2012 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

30 Kasım 2012, Cuma

Eshab-ı kirama uymak

 

Sual: Tirmizî'nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Eshabıma ve onlara tâbi olanlara [tabîine] uyun!) buyuruluyor. Resulullah, niye (Kur'ana ve bana tâbi olun!) demiyor da, (Eshabıma, hattâ Eshabıma uyanlara da tâbi olun!) buyuruyor?

CEVAP

Eshab-ı kirama tâbi olanlara Tabiîn denildi. Bir âyeti kerime meali:

([Eshabdan] Muhacir ve Ensar'la iyilikte onların izinden gidenlerden, [onlara uyanlardan] Allah razıdır. Onlar da, Allah'tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırladı.) [Tevbe 100]

Bu âyet-i kerimede, Eshab-ı kirama ve onların izinden giden Tâbiîn denilen zatlara uymak gerektiği bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali:

(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erersiniz.) [Taberani, Beyhekî, İ. Asakir, Hatîb, Deylemî, Darimî, İ. Münavî, İ. Adiy]

Yukarıdaki âyet-i kerime ve hadis-i şerif gösteriyor ki, Tâbiîn denilen zatlara uyan, Eshab-ı kirama uymuş olur. Eshab-ı kiram da Resulullah'a, Resulullah da, Allahü teâlâya uyduğu için böyle buyuruluyor. Bunun gibi Buhari'deki bir hadis-i şerifte de, (Benden sonra sünnetime ve Hulefa-i raşidinin sünnetine uyun!) buyuruluyor. Burada da, Hulefa-i raşidinin, Resulullah'ın yolunda olduğunu bildiriyor. Allahü teâlâ da, (Yalnız bana uyun, yalnız bana itaat edin) demiyor, (Allah'a ve Resulüne itaat edin!) buyuruyor. (Âl-i İmran 32)

Resul'e uyan da, Allahü teâlâya uymuş oluyor. Bir âyet-i kerime meali:

(Resul'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Demek ki, Resulullah'ın yolu, Allah'ın bildirdiği yoldan farklı değildir. Eshab-ı kirama uyan Resulullah'a uymuş olur. Çünkü Eshab-ı kiramın yolu, Resulullah'ın yolundan farklı değildir. Tâbiîn'e uyan da, Eshab-ı kirama uymuş olur. İmam-ı a'zam hazretleri, Tâbiîn'den idi. Demek ki İmam-ı a'zamın mezhebinden olan, silsile yoluyla Eshab-ı kirama, Resulullah'a ve Allahü teâlâya uymuş olur. Ama Kur'andan anladığına uyan, Allah'a uymuş olmaz, kendi anladığına uymuş olur. Kur'an-ı kerimi Resulullah efendimiz açıklamıştır. Onun sözlerini Eshab-ı kiram açıklamıştır. Eshab-ı kiramın sözlerini de âlimler, mezhep imamları açıklamıştır. Bu incelikleri anlayıp herkes haddini bilmeli, âyetten ve hadisten hüküm çıkarmaya kalkmamalıdır.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Damağa protez yapıştırmak (Mehmet Ali Demirbaş'ın 29.11.2012 tarihli yazısı)

29 Kasım 2012, Perşembe

Damağa protez yapıştırmak

 

Sual: Toz, krem, jel gibi yapıştırıcı olarak kullanılan maddeler, tükürük kıvamını koyulaştırıp, yapışkan hale getirerek protezin damaktan çabuk düşmemesini, biraz daha uzun dayanmasını sağlıyor. Abdestte ve gusülde bu protezi çıkarmak gerekiyor mu?

CEVAP

Protezi her abdestte çıkarıp, sonra jel gibi bir şeyle yapıştırmaya kalkmak bir meşakkat sayılır. Bu bakımdan abdestte, protezi çıkarmak gerekmez. Abdestte ağzı yıkamak sünnet, gusülde ise farzdır. Ayrıca gusül, abdest gibi sık sık tekerrür etmez. Etse bile, gusülde, çıkarıp altını yıkamak gerekir.

 

Tesbihleri tek söylemek

Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Rükû ve secdelerde tesbih en az üç kere söylenir. Çoğu yedi veya on birdir) buyuruyor. Buradan beş ve dokuz kere söylemenin caiz olmadığı mı anlaşılıyor?

CEVAP

Hayır. Bu ifadenin hemen altında, (Kuvvetli bir insanın, sıkıntısı olmadığı zamanlarda, yalnız kılarken, tesbihleri, en az miktarda söylemesi, ne kadar utanacak bir hâldir. Hiç olmazsa, beş kere söylemelidir) buyuruyor. Tesbihi beş, yedi, dokuz veya on bir kere de söylemek caizdir, müstehabdır, iyidir. Teke riayet ederek söylemelidir.

İmam-ı Rabbani hazretleri, Mevlana Salih'e bahçeden birkaç karanfil getirmesini emretti. Altı tane karanfil getirdiğini görünce buyurdu ki: (Bizim en aşağı talebemiz, en azından "Allahü teâlâ tektir, teke riayet edeni sever" hadis-i şerifini bilir. Teke riayet müstehabdır. Müstehab ne zannediliyor? Müstehab, Allahü teâlânın sevdiği şeydir. Eğer dünya ve âhireti Allahü teâlânın sevdiği bir şey için verseler, hiçbir şey vermemiş olurlar.)

 

Bilmeden mahremsiz gidilirse

Sual: (Çok ihtiyar kadın mahremsiz sefere gidebilir) hükmünü yanlış anlayıp salih kimselerle hacca gittim. Hâlbuki Hanefî'ye göre, mahremsiz gitmek caiz değilmiş. Mahremsiz hacca gitme günahından kurtulmak için, (Şâfiî mezhebine göre gittim) diye niyet etsem günahtan kurtulur muyum?

CEVAP

Hanefî kimse, Şâfiî mezhebini taklit ederek, farz olan hacca da gidemez. Ancak, bilmeden gidilmişse, (Şâfiî mezhebine göre gittim) diye niyet edilince, mahremsiz gitme günahından kurtulmuş olunur.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

26 Kasım 2012 Pazartesi

* Dinimize uymak için (Mehmet Ali Demirbaş'ın 28.11.2012 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

28 Kasım 2012, Çarşamba

Dinimize uymak için

 

Sual: Dinimize severek uymak için ne lazımdır?

CEVAP

İslamiyet'e severek uymak için ilmin yanında, bir de ihlâs lazımdır. İhlâs, işleri, ibadetleri, Allahü teâlâ emrettiği için yapmak, başka hiçbir menfaat düşünmemektir. Kalbde ihlâs hâsıl olması, kalbin zikretmesiyle, yani Allah ismini çok söylemesiyle olur.

Dünya düşüncesi hiç kalmazsa, kalb kendiliğinden zikretmeye başlar. Şişedeki su boşalınca, havanın şişeye kendiliğinden, hemen girmesi gibidir. İslamiyet'e uymak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi, nefsi zayıflatır. Bu sebeple nefs, kalbin İslamiyet'e uymasını, mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmayı, kitaplarını okumayı istemez. Dinsiz, imansız olmasını ister. Akıllarına uymayıp, nefslerine uyan kimseler bunun için dinsiz olmaktadır. Nefs ölmez, fakat gücü kuvveti kalmayınca kalbi aldatamaz.

Nefs, bedene tatlı gelen şeylere düşkündür. Bunların iyi kötü, faydalı zararlı olduklarını düşünmez. İstekleri, İslamiyet'in emirlerine uygun olmaz. İslamiyet'in yasak ettiği şeyleri yapmak, nefsi kuvvetlendirir. Daha kötüsünü yaptırmak ister. Kötü, zararlı şeyleri, iyi gösterip, kalbi aldatır. Kalbe bunları yaptırarak, zevklerine kavuşmak için çalışır. Kalbin nefse aldanarak, kötü huylu olmaması için, dinimizin emir ve yasaklarına uyarak kalbi kuvvetlendirmek ve nefsi zayıflatmak lazımdır. Aklı kuvvetlendirmek, İslam bilgilerini okuyup, öğrenmekle olduğu gibi, kalbin kuvvetlenmesi, yani temizlenmesi de, dinimizin emir ve yasaklarına uymakla olur. (İslam Ahlakı)

 

Bir namaz için iki niyet

Sual: Sünnetleri kılarken, mesela öğlenin sünnetini kılarken ilk kazaya kalan öğle namazının farzına, vaktin sünnetine, yeni abdest almışsam sübha namazına, camide kılıyorsam tehıyyet-ül mescide, sefere çıkıyorsam tehıyyet-ül-menzil namazına da niyet ediyorum. Peki, ikindinin veya yatsının sünnetini kılmadan farzına başlasak, yine aynı şekilde niyet edebilir miyiz?

CEVAP

Vaktin farzını kılarken, vaktin sünnetine niyet edilmez, kazaya da niyet edilmez. Diğerlerine yani sübha namazına, tehıyyet-ül-mescide ve tehıyyet-ül-menzile de niyet edilebilir.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

24 Kasım 2012 Cumartesi

* Sapıkları tanımanın yolu (Mehmet Ali Demirbaş'ın 26.11.2012 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

26 Kasım 2012, Pazartesi

Sapıkları tanımanın yolu

 

Sual: Peşinden gidilen şu yazarın ne gibi yanlış yönleri vardır?

CEVAP

Sapıklıkları normal görülüyor ki, peşinden gidenler oluyor, fakat o görüşlerin bâtıl olduğunu bilmiyorlar. Onun için, (Bu adamın şu görüşleri yanlıştır) demek yerine, ona Ehl-i sünneti anlatan kitaplar vermeli. Kitapları okuyup doğruyu öğrenirse, o kişilerin yanlışlarını kolayca görür. Önce ona, dini doğru olarak öğretmek gerekir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamasıyla anlaşılır, çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her görüş, yanlıştır. Her sapık, kendi görüşünün Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere uyduğunu ve sapıklığının doğru olduğunu sanır. Nitekim Kur'an-ı kerimde mealen, (Kur'an-ı kerimdeki misaller, çoğunu küfre sürüklediği gibi, çoğunu da hidayete ulaştırır) buyuruluyor. (Bekara 26) [1/ 286]

Ehl-i sünnet itikadı ve diğer doğru bilgiler bilinirse, bunun zıddını savunanların yanlış yolda olduğu anlaşılır. Piyasadaki sapıkların Ehl-i sünnete aykırı görüşlerinden bazıları şunlardır:

1- Amentü'deki altı esastan birini inkâr etmek, mesela (Hayır Allah'tan, şer şeytandandır) demek veya kaderi inkâr etmek,

2- (Amel, imandan cüzdür demek) [mesela namaz kılmayana kâfir demek],

3- (İman artıp eksilir) demek [Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir demeli.],

4- Kur'an-ı kerime mahlûk demek,

5- (Allah Arş'ta) demek. İstiva kelimesine yanlış mana verip (Allah Arş'a oturdu) demek,

6- Kabir sualine, kabir azabına, şefaate, Sırat'a, hesaba veya Mizan'a inanmamak,

7- (Allah gaybı, enbiya veya evliyasına bildirmez) demek,

8- Evliyanın kerametini inkâr etmek,

9- Eshab-ı kiramın hepsi cennetlik iken, herhangi birini kötülemek,

10- İki kayınpederi [Hazret-i Ebu Bekir'le hazret-i Ömer'i] diğer sahabeden üstün bilmemek. İki damadı [Hazret-i Osman'la hazret-i Ali'yi] sevmemek,

11- Mirac'ın, ruh ve bedenle birlikte olduğunu inkâr etmek,

12- Peygamberlerin günah işlediğini söylemek,

13- Dindeki dört delili kabul etmeyip, (Yalnız Kur'an, yalnız Kitap ve Sünnet) demek. (Devamı var)

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

23 Kasım 2012 Cuma

* Namaz kurtuluştur (Mehmet Ali Demirbaş'ın 25.11.2012 tarihli yazısı)

cid:image002.jpg@01CC285D.6F64AC40

cid:image001.gif@01CCE748.38086E80

25 Kasım 2012, Pazar

Namaz kurtuluştur

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Peygamber efendimiz, Cenab-ı Hakk'a teşekkürün Ona iman etmekle, yani Müslüman olmakla olacağını bildirdi. Allahü teâlâ, kendisine iman edip, İslam'ın şartlarını yerine getirenlerden razı oluyor, teşekkürlerini kabul ediyor. İslam'ın beş şartından biri namazdır. O hâlde namazını kılmayan, Allahü teâlânın nimetlerine teşekkür etmemiş olur. Ona teşekkür etmeyip namazın kıymetini bilmeyen kimseden de, namaz kılma nimeti gider, o kimse, namaz kılmaktan mahrum kalır.

Namazdan mahrum kalmak ne demektir? Düşünün ki, namazın içinde, Ettehıyyatü'de bütün salih kullara selam veriyoruz, dua ediyoruz. (Salih kul) demek, (Allahü teâlâyı seven kul) demektir. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet âlimleri, evliya zatlar, bütün namaz kılanlar ve melekler, hep salih kullardır. Çünkü Allahü teâlâya ibadet ediyorlar. Bütün bu mübarek varlıkların hepsine selam veriyoruz. Onların da selama cevap vermesi gerekir. O hâlde, selam verildiğinde, o mübarek salih kullar da, bize selam vererek dua ediyorlar. Selam, dünya ve âhiret saadeti için en iyi duadır, selamette olmak demektir.

Namaz, öyle bir ibadet ki, nerede olursak olalım, dünyada ne kadar Müslüman namaz kılıyorsa, namaz kıldığımız için bize dua ediyorlar. Biz bir selam veriyoruz, karşılığında namaz kılan Müslümanların hepsi bize dua ediyor. Allahü teâlâ bir insanı böyle bir ibadetten, böyle bir duadan mahrum bırakırsa, bundan daha büyük felaket olur mu?

Şu hâlde namaz, müminin hem dünyada, hem âhirette rahat etmesini, kurtulmasını, çok sevab kazanmasını, milyonlarca Müslümanın duasına kavuşmasını sağlayan bir sistem ve eşsiz bir ibadettir. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi renkten, hangi ırktan olursa olsun, bu kadar geniş bir kitlenin, başka türlü böyle tek bir program içerisinde olabilmesinin imkânı yoktur. Onun için namaz, bütün Müslümanlar arasında ortak bir lisan, ortak bir ibadet, ortak bir duadır, birlik ve beraberliktir. İşte ümmet demek de budur. Yani aynı anda, aynı Peygambere, aynı şekilde inanmak ve ona tâbi olmak demektir. Namaz kurtuluştur. Her gün ezan okunurken ve her farz namazda ikamet getirilirken, (Haydi kurtuluşa gelin!) buyuruluyor. Bu mübarek davete icabet etmelidir.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Fitne ve pasiflik

24 Kasım 2012, Cumartesi

Fitne ve pasiflik

 

Sual: Hakikat Kitabevi'nin kitaplarında ve sitenizde, fitne öcü gibi gösteriliyor. Fitnenin katillikten kötü olduğu, fitneye sebep olana lanet edildiği bildiriliyor. Bu korkular yüzünden emr-i maruf ve cihad yapamıyoruz. Sünnet üzere sarık sarıp gezemiyoruz. Zalimlere dur diyemiyoruz. Kısaca, fitne korkusu, bizi pasif hâle getirdi, bizi uyuttu. Bu fitne engelini nasıl aşarız?

CEVAP

Bunlar çok tehlikeli ifadeler. Kitaptakiler âyet ve hadis mealleridir. Muteber kitaplardan alınan bilgilerdir.

Fitne, sen zarar görmesen de, senin bir işinden, bir sözünden dinimizin ve Müslümanların zarar görmesidir. Fitne çıkarmak, düşman edinmektir. (Bugün İslam'ın vakarını, şerefini korumak için fitneden sakınmak vacibdir) buyuruluyor. En tesirli hizmet, en güzel örnek, yol tabelası gibi olmaktır. Sadece Ehl-i sünnet kitaplarını göstermek, tavsiye etmek ve dağıtmak büyük hizmet olur. Kötülükleri elle, zor kullanarak düzeltmek devletin, hükûmetin görevidir. Zorla düzeltmeye kalkışmak fitne olur. Fitne hakkında iki âyet-i kerime meali şöyledir:

(Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür.) [Bekara 217]

(Yeryüzünde fitne çıkaranlara lanet olsun.) [Rad 25]

Fitne çıkarmak, sadece elle, zor kullanarak olmaz, dille, basın yoluyla da fitne çıkarmak çok zararlıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Fitneden sakının! Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir.) [İbni Mace]

Sokakta, dışarıda fitne varsa, uzak durmalı. Basın yoluyla veya başka yollarla da fitne körüklenmemeli. İki hadis-i şerif meali şöyledir:

(Ortalığın karışık olduğu zaman bir kenara çekilip ibadetini yapan ve kimseye zararı olmayan insan, mümin-i kâmildir.) [Hâkim]

(Fitneden selamette kalmak, evine kapanmakla mümkün olur.) [Deylemî]

Evinde de olsa, internetle, telefonla veya başka yolla fitneye sebep olacak söz ve işe sebep olmamalıdır.

 

Baş kesen söz

Öyle sözler vardır ki, keser kanlı savaşı,

Öylesi de vardır ki, kestirir suçsuz başı.

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Gönlümüz Viran Olur

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net