31 Ekim 2012 Çarşamba

* İman ve nikâh tazelemek (2) (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.11.2012 tarihli yazısı)

02 Kasım 2012, Cuma

İman ve nikâh tazelemek (2)

 

Küfre düşmek de, küfürden kurtulmak da çok kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese de, her gün bir kere, (Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söylemişsem veya bir iş yapmışsam, pişman oldum. Beni affet!) diyerek tevbe etmelidir.

Küfre düşürücü söz söyleyenin imanı gidince, nikâhı da gider. İman gidince, tecdid-i iman, nikâh gidince de, tecdid-i nikâh gerekir. Küfre sebep olan söz, hata ile, yanılarak veya teville söylenirse, iman ve nikâh bozulmaz. Böyle kimselerin de tevbe ve istiğfar etmesi, imanını tazelemesi ihtiyatlı olur. (Berika, Hadika, Mecma-ul-enhür)

Her Müslüman, (La ilahe illallah diyerek imanınızı yenileyin!) hadis-i şerifine uyarak, imanını tazelemelidir. İman gidince, nikâh da gideceği için, imanını tazeleyenin, nikâhını da tazelemesi gerekir.

Tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yapmak gerektiği, başta İbni Âbidin hazretleri olmak üzere, bütün fıkıh kitaplarında bildirilmektedir. Mesela, Tahtavi'nin Merakıl-felah haşiyesinde ve bunun tercümesi olan Nimet-i İslam'da, (Kadın kocasına, "Aramızda talak vâki olunca, beni kendine nikâh etmeye seni vekil ettim" der de, kocası da kabul edip, talak vâki olunca, iki şahit yanında, "Falanca kızı filaneyi kendime nikâh ettim" derse nikâh sahih olur) buyuruluyor. Önceki nikâhları sahih olmasa da böyle yapınca, nikâh dine uygun kıyılmış oluyor.

Nikâh tazelemek, yeniden nikâh kıymak demektir. Nikâhı da, nikâh tazelemeyi de, hoca nezaretinde yapmak gerekmez. Karı koca, iki şahit yanında kendileri nikâhı tazeleyebilir veya kadın, kocasına, (Nikâhımızı tazelemek üzere seni vekil ettim) diyerek vekâlet verip, kocası da, iki erkek şahit yanında, (Öteden beri, nikâhlım olan hanımımı, ona vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime nikâh ettim) derse, nikâh tazelenmiş olur. Yahut hanımından vekâlet alan kimse, kendini tanıyan iki erkeğin yanında, (Allahümme innî ürîdü en üceddidel imane vennikâhe tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) duasını okursa, o iki kişi de, bunun nikâh duası olduğunu bilirse, nikâh sahih olur. (İbni Âbidin, S. Ebediyye)

Bugün bazı camilerde yapılan tecdid-i nikâh, bu hükme dayanmaktadır.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

30 Ekim 2012 Salı

* İman ve nikâh tazelemek (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.11.2012 tarihli yazısı)

01 Kasım 2012, Perşembe

İman ve nikâh tazelemek

 

Sual: Bir hoca, (Cuma akşamları bazı camilerde yapılan nikâh ve iman tazelenmesi bid'attir yani büyük günahtır) diyor. Başka biri de, (Nikâh ve iman bayatlamaz, pamuk ipliğiyle de bağlı değildir, kopmaz. Bu tecdid işinin yani yenilemenin dinde yeri yoktur) diyor. Küfre düşenin, imanını ve nikâhını tazelemesi gerekmez mi?

CEVAP

Elbette imanı ve nikâhı tazelemelidir. İman giderse, imanı tazelemek gerektiği gibi, nikâhı da tazelemek şart olur. Nikâh da, iman da bayatlar. İki hadis-i şerif meali:

(Elbisenin eskidiği gibi, iman da eskir. Allah'a niyaz ederek, imanınızı tazeleyin!) [Taberani]

(La ilahe illallah sözünü çok söyleyerek imanınızı tazeleyin!) [İ. Ahmed]

Eşlerden biri mürted olunca, nikâhları bozulur. Ama bu talak değildir. Tevbe ve tecdid-i nikâh lazımdır. Küfür olup olmadığı şüpheli bir şeyi yapanın da, tevbe edip, nikâhını tazelemesi ihtiyatlı olur. (Hadika)

Halk arasında, bilmeden küfre düşüren söz söyleyen çok olur. Bunun için her gün imanını, ayda 1-2 defa da nikâhını iki şahit yanında yenilemelidir. (Redd-ül muhtar)

Demek ki, küfre düşen veya küfre düştüğünü zanneden, tevbe edip imanını tazeler. İman gidince nikâh da gideceği için, nikâhını da tazeler. Dinin hükümleriyle bilerek veya bilmeyerek alay eden, her gün dinin bir hükmünü tenkit eden zamane hocalarına itibar etmemeli. Asırlardan beri iman ve nikâh tazelemesi yapılagelmiştir. İman eskiyip kopabilir. Küfre düşmemek için, sabah akşam, hadis-i şerifte bildirilen aşağıdaki iman duasını okumalıyız:

(Şirkten korunmak için, "Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'lemü ve estağfirüke limâ lâ a'lemü inneke ente allâmülguyûb" duasını okuyun!) [İ. Ahmed]

İman ve nikâh, pamuk ipliğiyle değil, sözle bağlıdır. Her zaman kopabilir. Küfre düşünce kopar ve her kopuşta da, yeniden bağlamak gerekir.

Bir kâfir, bir sözle mümin, bir mümin de bir sözle kâfir olur. Yeniden mümin olmak için, yalnız kelime-i şehadet söylemek yetmez. Küfre sebep olan o şeyden de tevbe etmelidir. Kişi, küfre düşüp mürted olunca nikâhı da gider, bu talâk [boşamak] demek değildir. Bunun için, üçten fazla, imanı ve nikâhı tazelemek, hullesiz caiz olur. (Birgivi şerhi) [Devamı var]

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Güvercin yemek

31 Ekim 2012, Çarşamba

Güvercin yemek

 

Sual: Yenmesi helâl olan güvercin, serçe ve keklik gibi kuşlar yenirse, mahşerde davacı olacakları söyleniyor. Böyle bir şey var mıdır?

CEVAP

Allahü teâlâ, her şeyi insanların istifadesi için yaratmıştır. Eti yenen kuşlar, kesilip yenildikleri için davacı olmazlar. Hangi hayvan olursa olsun eziyet etmek, eziyetle öldürmek haramdır. Dinimizin yenmesini helâl kıldığı hayvanları kesmek eziyet değildir, hiçbir hayvan bundan dolayı davacı olmaz.

Piyasadaki içinde bazı yanlışlar bulunan bir ilmihal kitabında, (Yenmesi helâl olan saksağan, kumru, bülbül, keklik kuşlarını yiyenlere bir bela geleceği halk arasında söylenti hâline geldiği için yenmeleri iyi değildir) deniyor. Bugün bu inançta olan insan yoktur, olsa bile helâl olan bir şeyi yemekle insana bela gelmez. Halkın bâtıl ve hurafe olarak inandıkları şeylere uymamalı, hattâ aksini yaparak bunları ortadan kaldırmaya çalışmalı. Mesela halk arasında, (Yılan öldürülünce eşi intikam alır, onun için yılan öldürülmemeli) diye bir bâtıl inanç vardır. Hâlbuki Peygamber efendimiz, (Namazda da olsanız, yılanı öldürün!) buyuruyor. (Nesai)

Resulullah'ın emrine uyularak yılan nerede görülürse öldürülmelidir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Her yılanı öldürün! Yılanın öç almasından korkan benden değildir.) [Nesai]

Güvercin, serçe ve keklik helâl edilmişken, yemeyip bunları kendine haram etmek çok yanlıştır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:

(Ey iman edenler! Allah'ın size helâl ettiği iyi ve temiz şeyleri kendinize haram kılmayın ve haddi aşmayın! Allah haddi aşanları sevmez.) [Maide 87]

Haddi aşmayalım, güvercini, kekliği ve serçeyi kendimize haram etmeyelim.

 

Haset etmemek için

Kıskandığını methet, etmemek için haset,

Sık sık hediye gönder, selam ver, iyilik et!

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Ermişim Ben

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

 

* Eshab-ı kirama uymak (Mehmet Ali Demirbaş'ın 31.10.2012 tarihli yazısı)

31 Ekim 2012, Çarşamba

Eshab-ı kirama uymak

 

Sual: Tirmizî'nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Eshabıma ve onlara tâbi olanlara [tabîine] uyun!) buyuruluyor. Resulullah, niye (Kur'ana ve bana tâbi olun!) demiyor da, (Eshabıma hattâ Eshabıma uyanlara da tâbi olun!) buyuruyor?

CEVAP

Eshab-ı kirama tâbi olanlara Tabiîn denildi. Bir âyeti kerime meali:

([Eshabdan] Muhacir ve Ensar'la iyilikte onların izinden gidenlerden, [onlara uyanlardan] Allah razıdır. Onlar da, Allah'tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırladı.) [Tevbe 100]

Bu âyet-i kerimede, Eshab-ı kirama ve onların izinden giden Tâbiîn denilen zatlara uymak gerektiği bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali:

(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erersiniz.) [Taberani, Beyhekî, İ. Asakir, Hatîb, Deylemî, Darimî, İ. Münavî, İ. Adiy]

Yukarıdaki âyet-i kerime ve hadis-i şerif gösteriyor ki, Tâbiîn denilen zatlara uyan, Eshab-ı kirama uymuş olur. Eshab-ı kiram da Resulullah'a, Resulullah da, Allahü teâlâya uyduğu için böyle buyuruluyor. Bunun gibi Buhari'deki bir hadis-i şerifte de, (Benden sonra sünnetime ve Hulefa-i raşidinin sünnetine uyun!) buyuruluyor. Burada da, Hulefa-i raşidinin, Resulullah'ın yolunda olduğunu bildiriyor. Allahü teâlâ da, (Yalnız bana uyun, yalnız bana itaat edin) demiyor, (Allah'a ve Resulüne itaat edin!) buyuruyor. (Âl-i İmran 32)

Resul'e uyan da, Allahü teâlâya uymuş oluyor. Bir âyet-i kerime meali:

(Resul'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Demek ki, Resulullah'ın yolu, Allah'ın bildirdiği yoldan farklı değildir. Eshab-ı kirama uyan Resulullah'a uymuş olur. Çünkü Eshab-ı kiramın yolu, Resulullah'ın yolundan farklı değildir. Tâbiîn'e uyan da, Eshab-ı kirama uymuş olur. İmam-ı a'zam hazretleri, Tâbiîn'den idi. Demek ki İmam-ı a'zamın mezhebinden olan, silsile yoluyla Eshab-ı kirama, Resulullah'a ve Allahü teâlâya uymuş olur. Ama Kur'andan anladığına uyan, Allah'a uymuş olmaz, kendi anladığına uymuş olur. Kur'an-ı kerimi Resulullah efendimiz açıklamıştır. Onun sözlerini Eshab-ı kiram açıklamıştır. Eshab-ı kiramın sözlerini de âlimler, mezhep imamları açıklamıştır. Bu incelikleri anlayıp herkes haddini bilmeli, âyetten ve hadisten hüküm çıkarmaya kalkmamalıdır.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

29 Ekim 2012 Pazartesi

* Şerri de Allah yaratır (2) (Mehmet Ali Demirbaş'ın 30.10.2012 tarihli yazısı)

30 Ekim 2012, Salı

Şerri de Allah yaratır (2)

 

Ebu İshak Efendi hazretleri buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, iyilik yapana karşılığını verecektir. Kimsenin iyiliği karşılıksız kalmayacaktır. Küfürden başka kötülüklerin birçoğunu da affeder. Küfrü dilemesine gelince, Hak teâlâ âlimdir. İlerde olacak her şeyi bilir. Hâkimdir, her şeyin en iyisini yapar. Dilediği kulunu rahmetine kavuşturur ve hidayet ihsan eder. Hiçbir şeyi yapmaya mecbur değildir. Nitekim Kur'an-ı kerimde Fatır suresi, 8. âyet-i kerimesinde mealen, (Dilediğini sapık yolda bırakır, dilediğini de hidayete kavuşturur) buyuruldu. Yani, iyiliği ve kötülüğü, kulların irade etmesi, dilemesiyle yaratır. Kulun iradesi, yaratmaya sebeptir, vasıtadır. Müminler irade-i cüziyyeleriyle imanı ve itaati dileyince, Allahü teâlâ da diler ve yaratır. Kâfir küfrü, fâsık ise günahı işlemek isterse, O da, irade ederse, yaratır.

Yalnız kulun dilemesiyle bir şey var olmaz. Hak teâlâ da dileyince var olur. Allahü teâlâ, şerleri, kötülükleri de diler ve yaratır, fakat bunları sevmez, razı olmaz. Hayırları, iyilikleri ise hem diler, hem de razı olur, beğenir ve yaratır. Allahü teâlâ dilemedikçe, bir sinek, kanadını kımıldatamaz. İnsanların yaptıkları bütün iyilikler ve kötülükler, hep Onun dilemesiyle oluyor. Kullar bir şey yapmak irade edince, O irade etmezse o iş olmaz. O da dilerse, olur. Var olmasını dilemediği şey, var olmaz. Var olur demek, hâşâ âcizlik, gücü yetmemek olur. Allahü teâlânın her şeye gücü yeter. (Eshab-ı kiram kitabı)

Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Allahü teâlâ, hayır murat ettiğinin maişetini kolaylıkla verir. Şer murat ettiğinin ise, maişetini zorlukla karşılaştırır.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kadere, hayrın ve şerrin benim takdirimle olduğuna inanmayan, benden başka Rab arasın.) [Şirazi]

(Allahü teâlâ buyurur: "Ben âlemlerin rabbiyim, hayrı da, şerri de ancak ben tayin ederim. Hakkında şer yazdığıma yazıklar olsun, hakkında hayır yazdığıma ise ne mutlu!) [İ. Neccar]

Allahü teâlâ, kullarının iyilik mi kötülük mü işleyeceklerini, elbette bilir, bildiğini yazıyor. Yoksa yazdığı için kul öyle yapmak zorunda kalmıyor. Cebriye zorla Allah yaptırır der, Mutezile ise, kaderi inkâr eder.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

28 Ekim 2012 Pazar

* Şerri de Allah yaratır (Mehmet Ali Demirbaş'ın 29.10.2012 tarihli yazısı)

29 Ekim 2012, Pazartesi

Şerri de Allah yaratır

 

Sual: Bazen Vehhabiliği, bazen Şiîliği savunan mutezile kafalı bir yazar, (Nisa sûresinin 79 âyetinde, şerri insanların yarattığı bildirildi) diyor. Her şeyi Allah yaratmadı mı?

CEVAP

Elbette her şeyi yaratan Allah'tır. İki âyet-i kerime meali şöyledir:

(Her şeyin yaratıcısı Allah'tır.) [Zümer 62, Mümin 62]

(Rabbin, dilediğini seçip yaratır. Onların seçme hakkı yoktur.) [Kasas 68]

Sapık yazarın bildirdiği âyet-i kerimenin meali şöyledir:

(Sana gelen her iyilik, Allah'tan [bir ihsanı olarak] gelmekte, her kötülük de [günahlarına karşılık olarak] kendinden gelmektedir.) [Nisa 79]

Bu âyette, günahlarımız yüzünden kötülük geldiği bildiriliyor. Kötülüğü yaratan yine Allahü teâlâdır. Bundan önceki âyette, şerri de Allah'ın yarattığı bildiriliyor. O âyet-i kerimenin meali:

(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah'tan" derler, başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler. "Küllün min indillah [Hepsi Allah'tandır]" de! Bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]

(Hepsini yaratan Allah'tır) dendiği hâlde, bu mutezile kafalılar, bir türlü laf anlamıyorlar.

Peygamber efendimizin ise bu konuda sayısız hadis-i şerifi vardır. Bir tanesi şu mealdedir:

(Kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmayan, mümin değildir.) [Tirmizi]

Meşhur Amentü hadisinde, imanın altı şartından biri şöyle bildiriliyor:

(Hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]

Muhammed bin Abdülkerim Şihristani hazretleri buyuruyor ki: Mutezile kafalılar, (İnsan, ihtiyarî yani istekli hareketlerini kendi yaratır. Allahü teâlânın şerri yarattığını söylemek doğru olmaz, çünkü şer zulmünü yaratan, zâlim olur. Allah'a zâlim denmez) diyor. Bunların bu sözleri yanlıştır. İş sahibi, işi yaratan değil, bu işi yapandır. İnsan mahlûk olduğu gibi, yaptığı hayrı, şerri de mahlûktur. Saffat sûresinin 96. âyetinde mealen, (Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah'tır) buyuruldu. Ehl-i sünnet âlimlerinden İmam-ı Beydavi hazretleri, bu âyetin tefsirinde, (Yaptığınız şeyler, insanın fiiliyle, hareketiyle olduğu için, insanın işi olur, fakat hareket kuvvetini veren, iş için lazım olan şeyleri yaratan, Allahü teâlâdır) demektedir. (Milel ve Nihal) [Devamı var]

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

26 Ekim 2012 Cuma

* Bir şey öğretti, o da bana yetti (Mehmet Ali Demirbaş'ın 28.10.2012 tarihli yazısı)

28 Ekim 2012, Pazar

Bir şey öğretti, o da bana yetti

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü teâlânın bir kuluna en büyük nimeti, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi mübarek bir rehberi, sevgili bir dostunu ona tanıtmasıdır. İmanımızı, ihlâsımızı, her şeyi onlara borçluyuz. Her şeyin hakkı ödenebilirse de, böyle hocanın hakkı ödenmez. Çünkü Peygamber efendimiz, (Ümmeti arasında peygamber neyse, talebesi arasında hoca odur) buyuruyor. Bu büyük zatlara teşekkür etmek, onların söylediklerine kıymet verip onları severek yollarında gitmekle olur.

Merhum hocamız, herkese mübarek hocası Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinden bahsederdi. Bir gün ihtiyar bir akrabası, (Sen hep hocam hocam dersin. Nasıl bir zattır? Ne öğretti sana?) diye sorar. Buna verilecek cevap kaç seneye sığar? Merhum hocamız, (Efendim, benim hocam, bana bir şey öğretti, o da bana yetti) buyurur. (O bir şey nedir acaba?) diye sorunca, (Bu sevilir, bu sevilmez. Bu iyi, bu kötü, bunu öğretti) buyurur. Çünkü en önemli ve en zor iş budur. Allah korusun, bir kötüye iyi diye sarılan, Cehenneme gider.

Dünyada en zor iş, hakkı bâtıldan ayırmaktır. Bu, ilimle ve akılla olmaz. Mutlaka bilen birinin bildirmesi lazımdır. Silsile-i aliyye büyükleri, hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak bilirler. Çünkü her birine, kendi hocası, işin doğrusunu bildirmiştir. İşte her büyüğün hususiyeti, hep hocasından nakletmesidir. Hocası da, kendi hocasından nakletmiştir. Silsile bu şekilde hazret-i Ebu Bekir'e ve oradan da, Resulullah efendimize kadar gider. O da dinin sahibidir.

Kıymetli insanın değerini kıymetli olan anlar. Büyükler ne kazanmışsa, hocalarına olan edeb ve saygıdan kazanmıştır. Mesela hocaları dua ederken, ayrıca dua etmezler, sadece onların ettiği duaya, (Âmin) derlerdi. Hocalarının yanında kendilerini hep çocuk olarak görürlerdi.

Bir gün bir talebe hocasıyla birlikte giderken, birden önlerine bir köpek çıkar. Talebe, hemen hocasının arkasına saklanır. Hocası da, bastonuyla köpeği kovar. Talebe, kendi kendine, (Gayri ihtiyarî de olsa, niye böyle yaptım? Benim öne geçip hocamı korumam lazımken, niye yapamadım) diye çok üzülürken, hocası, (İyi ki öyle yaptın, çünkü evlat babasına, talebe hocasına sığınır, onun arkasına saklanır, hiç evlat babanın önüne geçer mi?) der. Talebe çok sevinip rahat eder.

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net

 

* Kâfir hakları

27 Ekim 2012, Cumartesi

Kâfir hakları

 

Sual: (Bir kâfirin, bir Müslümana hakkı geçince, dünyadayken helâlleşmezse, âhirette o Müslüman, kâfirin küfrünü yükleneceği için doğru Cehenneme gider) deniyor. Cehennem kâfirlerin yeri değil mi?

CEVAP

Cenab-ı Hak, kâfirin hakkını herhangi bir şekilde vermekten âciz değildir. Kâfirin hakkı için Müslümanı Cehenneme atmaz, kâfiri de Cennete sokmaz. Kâfirin azabını hakkı kadar hafifletebilir veya başka şekilde hakkını verir. Hiç kimse mağdur olmaz.

 

 

Şükür

Nimete şükredeni, Cenab-ı Allah sever,

Şükredilmezse eğer, o nimet elden gider.

 

 

 

Dinimiz İslam
İnternet Radyosu

Huzura Doğru
TV

Bugünkü ilahi:
·Dünya Malı

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net