28 Şubat 2010 Pazar

* Seçkin maniler - 16

y1.jpg

 

Hayatın başındayım,

Daha genç yaşındayım,

Eller bahar yaşarken,

Ben ömrün kışındayım.

* * *

Söküğümü dikerim,

Gözümden yaş dökerim,

Kimse bilmez derdimi,

Kara sevda çekerim.

* * *

Sokaklara çıkarım,

Yollarına bakarım,

Baban vermezse eğer,

Samanlığı yakarım.

* * *

Yandım senin yüzünden,

Dönme sakın sözünden,

Fırsat buldukça ara!

Irak etme gözünden.

* * *

Gülü dermeye geldim,

Borcu vermeye geldim,

Bunlar birer bahane,

Seni görmeye geldim.

* * *

Gönül verme mala sen!

Sirke katma bala sen!

Benden bir şey bekleme!

Avucunu yala sen!

* * *

Bunlar da gelir geçer,

Her biri deler geçer,

Hoca açıkça söyle!

Aklından neler geçer.

 

 Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için
Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com 
www.mehmetalidemirbas.com 
www.evlilikrehberi.net  

 

 

 

* Bir Müslüman kaç kişiye eşittir? (Mehmet Ali Demirbaş'ın 02.03.2010 tarihli yazısı)

bilgi@dinimizislam.com

02 Mart 2010, Salı

 Bir Müslüman kaç kişiye eşittir?

 

Sual: Ateist diyor ki: Bir âyette yirmi Müslüman iki yüz kişiye bedel. Bir âyette de yüz Müslüman bin kişiye bedel. Yani bire on. Başka bir âyette yüz Müslüman iki yüz kişiye bedel. Bu bir çelişki değil mi? İşte âyetler:

Ey Nebi, müminleri savaşa teşvik et! Sizden sabırlı yirmi kişi, iki yüz kişiye galip gelir. Yüz kişiniz de, bin kâfire galip gelir; çünkü onlar hakkı ve işin neticesini düşünmeyen anlayışsız bir toplumdur. (Enfal 65)

Allah, sizde bir zaaf olduğunu bilip, yükünüzü şimdi hafifletti. [Bire ondan bire ikiye indirdi.] O halde, azimli, sabırlı yüz kişiniz, iki yüz düşmana, bin kişiniz de, Allah'ın izniyle iki bin düşmana galip gelir. Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal 66)

CEVAP

İki âyet arasında çelişki yoktur. Ateistin anlamayıp çelişki var sanması, anlayışsızlığından ileri geliyor. Allahü teâlâ, birinci âyette kâfirler için, (Çünkü onlar hakkı ve işin neticesini düşünmeyen anlayışsız bir toplumdur) buyuruyor. Anlayışsız olan, ne anlar ki?

Önceleri Müslümanların sayısı azdı; çoğalınca Allahü teâlâ onların yüklerini hafifletti. Bire ondan bire ikiye indirdi. Müslüman ordunun, kendisinden iki misli çok olan düşmanla savaşabileceğini bildirdi. (Beydavi tefsiri)

Nitekim Bedir savaşında, üç yüz küsur Müslüman, atlı, silahlı, malzeme ve mühimmat bakımından çok üstün olan binden fazla düşmana galip gelmiştir. Bir âyet-i kerime meali:

(Allah’ın izniyle, ne kadar küçük topluluk, büyük topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 249]

 

Yol levhası olmak

Sual: İnsanlarla emr-i maruf için tartışıyorum, hiç birisine hakkı kabul ettiremiyorum. Dediklerimi kolayca kabul ettirmenin bir yolu yok mudur?

CEVAP

Münakaşayla, tartışmayla hiç kimseye hak yolu kabul ettiremeyiz. Hidayete kavuşturan Allahü teâlâdır. Bizim yapacağımız şey, doğru yazılmış bir din kitabını vermektir. O büyük âlimlerin mübarek sözleriyle hakkı kabul etmezse, bizim sözümüzü nasıl kabul eder? Biz, yol gösteren trafik levhası gibi olmalıyız, büyüklerin sözlerini yani kitaplarını, kendi sözümüze tercih etmeliyiz. Sadece doğru kitapları göstermeli, gerisine karışmamalıyız.

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

* Namazda dua okumak

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

01 Mart 2010, Pazartesi

Namazda dua okumak

 

Sual: Namazın herhangi bir yerinde, Estağfirullah, Allahümmağfirlî ve benzeri duaları okumak, namazı bozar mı?

CEVAP

Hayır, hiçbiri bozmaz. Halebi-yi sagir’de deniyor ki:

Allahümme ekrimnî = Allah’ım, bana ikram et!

Allahümme en’im aleyhe = Allah’ım, bana nimet ver!

Allahümme eslıh emrî = Allah’ım, işimi ıslâh et!

Allahümmerzuknil-âriyete = Allah’ım, beni afiyetle rızıklandır!

Allahümmağfirlî ve li-vâlideyye ve lil-mü’minîne ve’l-mü’minât = Allah’ım, beni, anamı, babamı ve erkek kadın bütün müminleri affet!

Yukarıdaki Arapça duaların hiçbirini okumak namazı bozmaz. Bu hususta asıl kaide şudur: Namazda insanlardan istenilmesi imkânsız olan bir şeyle Arapça dua etmek, namazı bozmaz. Bunun için Hidaye’de, (Allahümmerzuknî = Allah’ım beni rızıklandır demek, insanlardan talep edilmesi imkânsız olan şeylerden değildir. Bu bakımdan namaz bozulur) denilmişse de, bu duadan sonra, mal veya benzeri bir şey zikredilmedikçe, sadece Allahümmerzuknî = Allah’ım bana rızık ver demekle de, namaz bozulmuş olmaz.

Allahümmerzuknî rü’yetike = Allah’ım, beni seni görmekle rızıklandır veya Allahümmerzuknî Cenneteke = Allah’ım beni Cennetinle rızıklandır demek de namazı bozmaz. Çünkü bunlar halktan istenebilecek şeylerden değildir; fakat aşağıdakileri söylerse namazı bozulur.

Allahümmerzuknî dâbbeten = Allah’ım, bana bir hayvan ver!

Allahümmerzuknî kermen = Allah’ım, bana bir bağ ver!

Allahümmerzuknî zevcen = Allah’ım, bana bir zevce ver!

Allahümmekdı deynî = Allah’ım, borcumu öde!

Bunları insanlardan istemek de mümkün olduğu için namaz bozulur. (Halebi-yi sagir)

 


İnternet Radyomuz 24 saat yayındadır.

Dinlemek için tıklayın:

Dinimiz İslam İnternet Radyosu


Bugünkü ilahiyi

dinlemek için tıklayın:

· Bu Aşk

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

27 Şubat 2010 Cumartesi

* Seçkin maniler - 15

y1.jpg

 

Motife diyorlar örge

Talimat olmuş yönerge,

Klasiği yıkmak için,

Saylav verir önerge.

* * *

İşleri hep ayrıksılık,

Tuhafımız yabansılık,

İhtimal kalmadı hiç,

Yaktı hep olasılık.

* * *

Hata, oldu yanılgı,

Gaflete dendi dalgı,

Bir şeylerden korkarlar,

Fobiler oldu yılgı.

* * *

Cümle tümceyle doldu,

Rengi sararıp soldu,

Katledildi soylular,

Kelime sözcük oldu.

* * *

Başlatıldı aygırlık,

Yapıldı çok mıgırlık,

Medeniyet yıkıldı,

Gelip çattı uygarlık.

* * *

İlkut olmuştur devlet,

Ulus olmuştur millet,

Artama yenilirsek,

Kalmaz artık meziyet.

* * *

Aklım ermiyor us’a,

Kanunu yıktı yasa,

Hoca bunlara bakar,

Basar üzüntü tasa.

 

 Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için
Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com 
www.mehmetalidemirbas.com 
www.evlilikrehberi.net  

 

* Menâkıb-ı çihâr yâr-i Güzîn (Mehmet Ali Demirbaş'ın 01.03.2010 tarihli yazısı)

bilgi@dinimizislam.com

01 Mart 2010, Pazartesi

 Menâkıb-ı çihâr yâr-i Güzîn

 

Sual: Hakikat Kitabevi yayınlarından Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn kitabı hakkında bilgi verir misiniz?

CEVAP

Dört halifenin ve Eshab-ı kiramın büyüklüğünü çok güzel anlatan bu kitabı Seyyid Eyyûb bin Sıddık hazretleri yazmıştır. Dört halife başta olmak üzere, Ehl-i beytin, cennetle müjdelenmiş olan Aşere-i mübeşerrenin ve diğer Eshab-ı kiramın menkıbeleri ve bu ümmetin üstünlükleri anlatılmaktadır. Kitabın önsözünde deniyor ki:

“Bütün hamd ve senalar, sağlam dinin esasının dört duvarını, Seyyid-il mürselinin dört halifesiyle sağlam ve kuvvetli kılan Allahü teâlâya mahsustur. Bu dört halifenin her biri, Peygamberimizin tebliğ ettiği dinin birer rüknüdür. Ömrü Onların sevgisiyle geçirmemek uygun değildir. Onların sevgisi olmadan, kurtuluş mümkün değildir. İslam dininde gayretli olan ve sünnet-i seniyyeye bağlı olan, yakîn sahibi din kardeşlerimiz açıkça bilirler ki, bu zamanda yazılacak ve öğrenilecek en mühim şey, Hulefa-i raşidinin yani Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın dört büyük halifesinin güzel menkıbelerinin beyanıdır. O hidayet imamlarının üstün makamlarını açıklamaktır. Böylece, dostların kalblerine sefa, gözlerine sürme ve cila olup, düşmanların kalblerine cefa ve kötü gözlere bela dikeni olur. Allahü teâlânın lütfu, sevdiklerine gölgelik ve yardım olsun. Onun lütuf gölgesinde sıkıntı çekmesinler!”

Bu kitap, (0 212) 523 45 56 nolu telefondan ve www.hakikatkitabevi.com ile www.dinimizislam.com sitelerinden sipariş edilebileceği gibi, bu sitelerden ücretsiz okunabilir, indirilebilir ve sesli olarak da dinlenebilir.

 

Fatiha okurken düşünmek

Sual: Namazda veya başka zaman Fatiha’daki, (Yalnız sana ibadet ederiz) mealindeki (İyyake na’büdü) âyetini okurken, başka şey, mesela para, kadın gibi dünyevi şeyler düşünmek küfre sebep olur mu?

CEVAP

Küfür olmaz. Onlara tapılmıyor ki, küfür olsun! Namaz kılarken de, başka zaman da, insanın hatırına yetmiş türlü kötü şey gelebilir. Bunlar küfür olmaz. Hatta hatıra küfür düşünce bile gelse yine küfür olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Kalbe gelen kötü düşünce, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affedilir.) [Buhari]

 

Tek başına

Sual: Bir kimsenin evde tek başına yaşaması caiz midir?

CEVAP

Mekruhtur. Bir mazereti varsa, o zaman yalnız kalabilir.

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

* Pahalı satmak ve aldatmak

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

28 Şubat 2010, Pazar

Pahalı satmak ve aldatmak

 

Sual: 300 liraya veresiye aldığım bir ürünün 200 lirasını verdim, 100 lirası, daha duruyor. Sonra bu ürünün başka bir yerde 200 liraya satıldığını öğrendim. Müslümanlıkta aldatmak da, aldanmak da olmadığı için ve adamdan senetsiz aldığıma göre, kalan yüz lirayı vermesem günah olur mu?

CEVAP

Normal rayiçten satıyorsa, başka yerlerde de 300 liraya satan varsa kalan 100 lirasını vermemek günah olur. Herkes malını, istediği fiyata satabilir. Bir kuruş eksik verilse kul hakkı olur. Eğer o mal her yerde 200 liraya satılıyorsa, bir tek o kişi 300 liraya satıyorsa, bu da rayicin üstündeyse o zaman alış verişi fesh etme yetkimiz olur. 300 liraya satan başka yerler de varsa, başka birileri de 200 liraya satıyorsa, bu ölçü olmaz.

Bir şey satarken, bu benzerlerinden farklı diyerek yalan söylemek veya malın kusurunu gizlemek, aldatmak olur. Bir de, piyasadaki rayiç fiyatların en yükseğinden, sarraflıkta % 2,5, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın almak da aldanmak olur. Böyle bir aldanma olursa, müşteri alış verişi fesh edebilir.

 

Seyyid Abdülhakim-i Arvasi

“ Rahmetullahi teâlâ aleyh”

 

Hicri bin iki yüz seksen bir yılı,

Başkale’de doğdu, asrın yıldızı,

Altın silsilenin otuz dördüncü,

Mübarek halkası oldu efendim.

 

Nur deryası bu zat çocuk yaşında,

İlme sevdalanıp, düşmüş yollara.

Müküs’de, Nehri’ de ve de Irak’ta,

İlm ile yoğrulup, pişti efendim.

 

Bir ramazan ayı, Nehri’den geldi,

Fahri kâinat’ı rüyada gördü,

Çok ihsanlar oldu, çok sırra erdi,

Erenler içinde birdir efendim.

 

Rüyasında birçok hikmet var idi,

Babası önemli şeyler bildirdi,

Dedi, seni Resul, mezun eyledi!

Mübarek müjdeyi aldı efendim.

 

Bu tabirden sonra on yıl boyunca,

Gecesi geçmedi, yorgan altında!

Âşık olmuş idi kitaplarına,

Hep ilimle geçti ömrü efendim.

 

Daha on dördüne yeni girmişti,

Kabul etti onu Fehim Arvasi.

İstihare ile tövbe, ilk emri,

Sıdk ile emrine girdi efendim.

 

Bir rüya görmüştü istiharede,

Bizzat yıka dendi, Seyyid Fehim’e,

Cevazımat-ı hams, çeşmelerinde!

Yıkandı nur oldu, nurlu efendim.

 

Tekrar verdi yine kendini ilme,

Dört elle sarıldı, girdi bir kalbe,

Aşk ile bağlandı Seyyid Fehim’e,

Gönül tabibini, buldu efendim.

 

Zahiri ilimde, ilmi batında,

Hem tasavvuf, fıkıh, hem de kelamda,

Mütehassıs oldu cümle dallarda!

İcazetlerini aldı efendim.

 

Mezun olup döndü şirin Arvas’a,

Büyük bir azimle, kurdu medrese,

İlmi yaymak için başladı derse,

İlim peteğinin balı efendim.

 

Bu güzide yerde yirmi dokuz yıl,

Yetiştirdi bir çok, âlim ve fadıl.

Seveni çok idi alırdı gönül,

Muhabbet bağının gülü efendim.

 

Hac için derslere verdi bir ara,

Nice zaman sonra, vardı Hicaz’a.

Hicaz’da ilk durak kutlu Medine,

Medine’de mola verdi efendim.

 

Medine’de kabr-i şerife geldi,

Resulün aşkıyla, kendinden geçti.

Edeple, hürmetle ziyaret etti,

Cennet bahçesine girdi efendim.

 

Bir akşam Ravza’da namazdan sonra,

Yirmi beş yıl önce gördüğü rüya,

Tecelli etmişti nurlu mekânda!

Şükredip secdeye vardı efendim.

 

Hac farizasını eyledi ifa,

Hüzünle ayrıldı, zor etti veda,

Tekrar vasıl oldu şirin Arvas’a,

Arvas, yollarına baktı efendim.

 

Arvas’ta ders verdi bir müddet daha,

Sonra karışıklık, olmuştu peyda.

Evlerini dahi ettiler yağma!

Ermeni zulmünü gördü efendim.

 

Cihan görmemişti böyle bir zulmü!

Ne varsa yaktılar, kalmadı külü.

Çare yoktu artık, hicret göründü,

Dini için hicret etti efendim.

 

Çeşitli zorlukla, perişan halde,

Vardılar Ravandız denilen yere.

Doksan günden sonra önce Erbil’e,

Sonra da Musul’a vardı efendim.

 

Musul’a kadarki hicret yolunda,

Seksen dört mümini, verdi toprağa!

Nasıl sabredilir bunca acıya?

Sabrın meyvesini tattı efendim.

 

Musul’da bir müddet kaldıktan sonra,

Ayrılmak üzere ettiler veda.

Kalan altmış altı efradı ile,

Adana iline geldi efendim.

 

Adana’dan sonra Eskişehir’e,

Ancak varabildi, yirmi kişiyle!

Buradan kimini Konya iline,

Uğurlayıp yola çıktı efendim.

 

O yıl nisan ayı ortalarında,

Nihayet vardılar, ol Payitaht’a.

Burada Kaşgari adlı dergâhta,

İmamlık görevi aldı efendim.

 

Dergâhta başladı hizmetlerine,

Medresede görev verildi bir de,

Sultan Vahideddin Han’ın emriyle,

Buraya müderris oldu efendim.

 

Hem vaaz ederdi birçok camide,

Hem derse girerdi bu medresede.

Gayesi hizmetti ehl-i sünnete,

İman ve İslam’ı yaydı efendim.

 

Senelerce sohbet etti ders verdi,

Sohbetiyle çoğu, kemale erdi,

Bir vesile ile hep namaz derdi!

Olmadı namazsız, günü efendim.

 

Acırdı kullara, himmet ederdi!

Nice dert çekenler, O’na gelirdi!

Dertliler, derdine şifa bulurdu,

Şifanın kaynağı nurdur efendim.

 

Çok kitap okudu çok kitap yazdı,

Lakin Mektubatı ayrı tutardı,

O mektuplara aşkla bakardı,

Ahmet Faruki’ye âşık efendim.

 

Siyasetten uzak durur girmezdi,

Kanuna nizama karşı gelmezdi,

Yalan dolan nedir asla bilmezdi,

Tertemiz bir hayat sürdü efendim.

 

Çıkardılar buna rağmen fitneyi!

Çektirdiler nice zorlu çileyi.

Ankara’da geçti, o son günleri!

Ebedi âleme, göçtü efendim.

 

Sevenleri mahzun, çok üzgün idi,

Defni İstanbul’a yapmak istendi!

Lakin bu istekler geri çevrildi,

O anda yetişti himmet efendim.

 

Kim olduğu meçhul, nerden gelmişti?

Aksakallı biri kapıya geldi!

Bu zata uygun yer, Bağlum’dur dedi!

Sonra da sır olup gitti efendim.

 

Damadı İbrahim beyin evinde,

Her türlü vecibe, yapıldı orda.

Nurlara gark olan, şirin Bağlum’da,

Sonsuz yolculuğa çıktı efendim.

 

Çiçeklerin dahi, boynu büküktü,

Sevenleri ardından gözyaşı döktü.

Bağlum dedikleri, bir garip köydü,

Garipler köyüne kondu efendim.

 

Bağlum’da kazılan kabrine girdi,

Sonra telkin vermek sırası geldi,

Muhterem hocamız Hilmi Efendi,

En son telkinini, verdi efendim.

 

Kabr-i şerifleri, nurla doludur,

Bağlum sevenlerin, uğrak yeridir.

Efendimiz âlim, hem de velidir,

Cennete götüren, yoldur efendim.

 

Zeki Karaca - Ankara

 

 

 


İnternet Radyomuz 24 saat yayındadır.

Dinlemek için tıklayın:

Dinimiz İslam İnternet Radyosu


Bugünkü ilahiyi

dinlemek için tıklayın:

· Biz Dünyadan Gider Olduk

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net