28 Ağustos 2009 Cuma

Haftalýk Bülten (28 Aðustos 2009)

Sorularla İslamiyet - Haftalık Bülten
Hayırlı Cumalar;
Sitemize yeni eklenen soru-cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilir, pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
Oruç, Ramazan, Zekat, Fitre v.s. konularda sorularınızın cevapları ramazan sayfalarında. Ulaşmak için tıklayın.
Haftalık Bülten'in PDF Haline Ulaşmak İçin Tıklayın.
www.sorularlaislamiyet.com

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu iletiyi şu gruba abone olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Sorularla Islamiyet" grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : sorularla-islamiyet@googlegroups.com
 Bu gruba aboneliğinizi iptal etmek için şu adrese e-posta gönderin: sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/sorularla-islamiyet?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

17 Ağustos 2009 Pazartesi

[dinimizislam] Gazeteniz her sabah kapınızda.

bilgi@dinimizislam.com

18 Ağustos 2009, Salı

         Gazeteniz her sabah kapınızda…

 

Rabia.pngTürkiye Gazetesi’ne abone olan okuyucuların gazeteleri, her sabah adreslerine dağıtıcılar tarafından teslim edilir.

İslam ve Toplum sayfasında her gün faydalı dini bilgiler, özel Ramazan sayfaları, Evliya-yı kiramın hayatını anlatan, her biri sadece 15 kupona DVD filmler…

Okuyucularımızın abone olmalarını ve abone bulmalarını özellikle rica ediyoruz.

Aylık (30 günlük) abone bedeli 15 TL’dir. 

 

Okuyucu danışma hattı: 

Tel: 444 49 49 – (0 212) 454 34 54 

E-mail: dagitim@tg.com.tr

 

Abone kayıt formu için buraya tıklayınız..!

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

 

16 Ağustos 2009 Pazar

[dinimizislam] Tarihsel âyet olmaz

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

18 Ağustos 2009, Salı

  Tarihsel âyet olmaz

 

Sual: Her ne kadar Ehl-i kitabın cehennemlik olduğuna dair âyetler varsa da, Bekara 62, Maide 69'da Ehl-i kitabın cennete gideceği bildiriliyor. Bu bir çelişki midir? Yoksa sapıkların dediği gibi, bu âyetler tarihsel midir?

CEVAP

Hâşâ Kur'an-ı kerimde çelişki de, tarihsel âyet de olmaz. Hak din yalnız İslamiyet'tir, Müslümandan başkası cennete giremez. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:

(Allah indinde hak din ancak İslâm'dır.) [Al-i İmran 19]

(Sizin için din olarak İslâm'ı beğendim.) [Maide 3]

(Kim İslâm'dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]

Âyet-i kerimeleri en iyi anlayan Peygamber efendimizdir. Bu âyet-i kerimelerin açıklamasında buyuruyor ki:

(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]

(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [ve her kâfir] elbette cehenneme girecektir.) [Hâkim]

Peygamber efendimiz, imanla ilgili âyetleri açıklayarak imanı şöyle tarif etmiştir:

(İman; Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe,[yani cennete, cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]

Amentü'deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece Allah'a inandım demek kâfi değildir. Hıristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dâhil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hazret-i İsa'ya, Hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü'de bildirilen altı husustan birini, mesela kaderi inkâr eden kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur. (Redd-ül-muhtar)

Kur'an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu bildiren birkaç âyet şöyledir:

(Yahudiler Üzeyr'e, Hıristiyanlar da İsa'ya Allah'ın oğlu dediler. Daha önce kâfir olmuş kişilerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30] (Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için kötülenmektedir.)

(Ehl-i kitap [İslâm'a] iman edip, [kötülükten] sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol cennete sokardık.) [Maide 65] (İslam'a inanmadıkları için iman etmiş olmazlar.)

(Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslâm düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidâyet etmez.) [Maide 51] (Ehl-i kitap kâfir olduğu için dost olmaz.)

(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah'ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28] (Kâfirlere kucak açanlar da, Allah'ın dostluğunu bırakmış olur.)

(Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.") [Bekara 120] (Yani Ehl-i kitap, doğru yolda, [Allah'ın yolunda] değildir. Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, Resulullahtan hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papa'nın elini öpmekle, Hıristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmaz.)

(İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu söyleyenlere de ki: Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allahın bildirdiğini gizleyenden daha zâlim kim olur.) [Bekara 140] (Demek ki her peygamber Müslüman, Ehl-i kitap ise bâtıldır.]

([Ey habibim, Yahudi ve Hıristiyanlara] De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Ali İmran 31] (Demek ki Ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler, Peygamber efendimize iman etmedikçe, Allah onları sevmez.)

(De ki: "Ey Ehli kitap, gelin aramızda şu müşterek söze uyalım: "Ancak Allah'a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah'ı bırakıp insanları Rabler edinmeyelim" Yine de, yüz çevirirlerse, "Şahid olun ki, biz Müslümanız" deyin!) [Al-i İmran 64] (Ehl-i kitap yani Yahudi ve Hıristiyanlar buna yanaşmadı, yani Müslüman olmadılar.)

([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi, Hıristiyan ve Sabiinlerden Allah'a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için elbette Rablerinin katında mükâfatlar vardır.) [Bekara 62]

Hazret-i Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hazret-i İsa zamanında ona inanan Hıristiyanlar, elbette cennete gidecektir; çünkü bütün peygamberler gibi, Hazret-i İbrahim gibi, Hazret-i Musa da, Hazret-i İsa da müslümandı.

(Kitab ehlinden Allah'a huşu duyarak inanıp, Allah'ın ayetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır. Şüphesiz Allah'ın hesabı çabuktur.) [Ali İmran 199, Maide 69]

Bu âyet-i kerimede, Hıristiyan ve Yahudiyken iman eden, yani müslüman olanlar övülüyor. Müslüman olmadan bir kimse iman etmiş olmaz ki. Hâşâ ayetlerde çelişki aramak ne kadar çirkindir.

Kur'an-ı kerim tarihsel demek, (Kur'anın hükmü kıyamete kadar baki değildir) demektir. Ateistlerin iddia ettiği gibi, domuz, o gün için haramdı. Şimdi eti temizleniyor, yenmesinde sakınca yoktur denir mi? İçki, o gün için haramdı, şimdi sarhoş olmayacak kadar içmekte sakınca yoktur denir mi? Gusül, abdest cahiliye Araplarının kirden temizlenmek için emredilmişti, şimdi buna lüzum yok denir mi?

Bunlar gibi, inkâr etmek için, dini emirlerin hepsine birer kulp takmak mümkündür. Eski Hıristiyanlar cehennemlikti, şimdikiler cennetlik denir mi hiç?

 

Az su ve teyemmüm

Sual: Abdest alacak kadar suyumuz olsa, nasıl guslederiz?

CEVAP

Cünüpken yanında, abdeste yetecek kadar suyu bulunan bir kimse, teyemmüm eder. O suyla abdest alması gerekmez; fakat bu kadar suyu olan bir kimse, cünüp olur ve bununla birlikte abdest almayı gerektiren bir durum olursa, onun abdest alması gerekir. (Hindiyye)

 

Oğul imam olur

Sual: Oğul, babaya imam olabiliri mi?

CEVAP

Evet, imamlığa daha layıksa, oğul babaya imam olabilir.

 

Bu gönlüm

 

N'oldu bu gönlüm,

Soldu bu gönlüm,

Gamla kederle,

Doldu bu gönlüm.

 

Yandı bu gönlüm,

Kandı bu gönlüm,

Yanmakta derman,

Buldu bu gönlüm.

 

Gel artık uyan!

Hak aşkıyla yan,

Aşksız bulunmaz,

Dertlere derman.

 

Sanma divane!

Oldum pervane!

Aşk ateşine,

Yandı bu gönlüm.

 

Çok tez uyandı,

Hakka dayandı,

Aşkın rengine,

Varıp boyandı.

 

Hoş gör fakiri!

El fakr-u fahri,

Söylemedi mi?

Âlemler fahri.

 

Şu Hacı Bayram

Acaba kimdi?

Ediyor bayram,

Yâr ile şimdi.

 

Kelimeler:

 

Divane: Deli

Pervane: Işık etrafında dönen

kelebekçik

El fakru fahri: Fakir olmakla

iftihar ederim.

Fahr-i âlem: İnsanların kendisiyle

övündüğü kimse, Resulullah efendimiz

 


Bugünkü sesli yayını dinlemek için tıklayın:

·Günahkarım

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

[dinimizislam] Mehmet Ali Demirbaş'ın bugünkü yazısı (Ağız kokusu ve oruç 18.08.2009)

bilgi@dinimizislam.com

18 Ağustos 2009, Salı

          Ağız kokusu ve oruç

 

Sual: Protez dişlerim çok koku yapıyor. Oruçluyken diş macunuyla temizlersem oruç mekruh oluyor. İnsanları rahatsız etmek haram olduğuna göre, diş macunuyla dişlerimi temizlemem caiz olur mu?

CEVAP

Sahur vakti dişler diş macunuyla iyice temizlenir, protez diş dışarı çıkarılırsa daha kolay temizlenir. Gün içinde yemek yenmeyeceği için, dişten dolayı artık yemek artığı kokusu olmaz. Ancak oruçlu olanın, açlığın kendi kokusu olur. Onu önlemek için, misvakla ağız iyice temizlenir. Misvak kokuyu azaltır. Öğleden sonra misvaklamak, Şafii’de mekruhtur; çünkü oruçlunun ağız kokusu Allahü teâlâya her kokudan güzel geldiği için, bu güzelliği yok etmek mekruh oluyor. Hanefi’de ise mekruh değildir. Misvak kuru veya yaş olmamalı, ikisi ortası olmalıdır. Misvak yeni olursa daha etkili olur.

İftarda ve sahurda şunlar yapılabilir:

Maydanoz yemek ağız kokusu için çok faydalıdır.

Taze yoğurt da iyi gelir.

Yemek arasında veya yemekten sonra çay içmeli.

Limonlu su içmek ağız kokusunu giderir.

Şekersiz sakız çiğnemeli.

Elma yemek de faydalıdır.

Tuzlu suyla veya kabartma tozuyla gargara yapmalı.

Bunların birkaçı uygulanırsa ağız kokusu önlenmiş olur.

 

Tazim ve tahkir

Sual: Dinen kıymetli olan şeylere saygısızlık, küfür olur mu?

CEVAP

Her saygısızlık küfür olmaz. İki örnek verelim:

1- Bir ihtiyaç olmadan Kâbe’ye karşı ayaklarını uzatmak, Kâbe’ye saygısızlıktır, ama küfür değildir, tahrimen mekruhtur. Bunu kasten yaparsa, yani Kâbe o tarafta olduğu için, onu hafife alarak veya alay ederek ayaklarını uzatırsa küfür olur.

2- Namaz kılmamak Allahü teâlânın emrine saygısızlıktır; fakat küfür değildir. Namazın farz olduğunu inkâr etmek yahut bu farzı hafife almak, namaza önem vermemek ise küfür olur.

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

 

[dinimizislam] Tanrı var diyen dinsiz

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

17 Ağustos 2009, Pazartesi

 

Tanrı var diyen dinsiz

 

Sual: Ben bir deistim. Bir yaratıcıya inanıyorum; ama bu yaratıcının dinler, peygamberler, kitaplar gönderdiğine ve ahirete inanmıyorum. Ben şimdi dinsiz miyim?

CEVAP

Açıkça dinlere inanmıyorum diyorsunuz. Dine inanmayana, dini olmayana dinsiz denir.

Yaratıcı var demekle, Allah’a inanmak farklıdır. Yaratıcı diye, hâşâ bostan korkuluğu gibi, hiçbir şeye karışmadığını tasavvur ettiğiniz hayali bir varlığa inanıyorsunuz. Bunun ateistlikten hiç farkı yoktur. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamdan beri çeşitli dinler, peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bunları inkâr eden, kabul etmeyen, Allah’ı kabul etmiş sayılmaz.

Peygamberlerin hepsi, zamanlarındaki en ileri ilimlerde mucize gösterip, Allahü teâlânın birer elçisi olduklarını ispat etmişlerdir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Musa aleyhisselam zamanında sihir çok ileriydi. O zaman, sihir yapanlar, olmayan şeyleri, hayalde, varmış gibi gösteriyorlardı. Sihrin en yüksek derecesine çıkmışlardı. Musa aleyhisselamın asasının büyük yılan olup, kendi sihirleri olan yılanları yuttuğunu görünce, bunun sihrin dışında ve insan gücünün üstünde olduğunu anlayıp, hemen iman ettiler.

İsa aleyhisselamın zamanında, tıp ilmi çok ileriydi. Çok hastalığa çare bulunmuştu. Hazret-i İsa gelince, tıp uzmanlarının tedavi edemediği hastalıkları iyileştirdi. Anadan doğma körlerin gözünü açtı. Ölmüş kimseleri diriltti. Beşikteyken konuştu ve peygamber olduğunu ispat etti.

Muhammed aleyhisselam zamanında da, Arabistan yarım adasında, edebiyat, şairlik ve belagat sanatı en yüksek derecesine varmıştı. Yaptıkları şiirlerin belagatleriyle övünürlerdi. Resulullah, Kur’an-ı kerimi getirince çoğu, Kur’an-ı kerimin belagatinin icazı karşısında, bunun Allah kelamı olduğunu anlayarak, müslüman oldu. (İsbat-ün-nübüvve)

İşte bütün bu Peygamberler, hep aynı imanı söylemiş, hepsi ümmetlerinden aynı şeylere iman etmeyi istemişlerdir. Hepsi Allahü teâlânın var ve bir olduğunu, sıfatlarını, sonsuz ahiret hayatının, Cennetin, Cehennemin var olduğunu bildirmiştir. İman konusunda hiçbir farklılık yoktur.

Tarih incelenirse insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan, kendi başlarına gidince, hep yanlış yollara saptıkları görülür. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde anladı; fakat ona giden yolu bulamadı. Peygamberleri işitmeyenler, yaratıcıyı önce etraflarında aradı. Kendilerine en büyük faydası olan güneşi yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar. Sonra, büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanar dağları ve benzerlerini gördükçe, bunları yaratıcının yardımcıları zannettiler. Her biri için bir suret, alamet yapmağa kalktılar. Bundan da putlar doğdu. Böylece, çeşitli putlar ortaya çıktı. Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler. Hatta insanları bile bu putlara kurban ettiler. Her yeni olay karşısında, putların miktarı da arttı. İslamiyet geldiği zaman Kâbe’de 360 put vardı. Kısacası insan, bir, ezeli ve ebedi olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı. Bugün bile güneşe ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara şaşmamalı; çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. (H.L.O. İman)

İstisnalar hariç, bütün fen adamları, bu kâinatın kendiliğinden var olmadığını, bir yaratıcısının bulunduğunu bildirmişlerdir. Fen ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanlar, bir karıncayı, bir kuşu, bir arpa tanesini yaratamaz. Akıllı ve bilgili bir kimse, kâinata bakınca, çok intizamlı yaratıldığını görür. Bunun kendiliğinden olmadığını anlar. Bir insan bir alet, bir makine yapınca bunun nasıl ve nerelerde kullanılacağına dair bir tarifesini de yanına koyar. Yine de anlaşılması zorsa, kullanmasını öğretecek kurslar açar. Bir makine yanlış kullanılırsa elden çıkar. Her şeyin yaratıcısı olan cenab-ı Hak da, insan denilen bu muazzam makineyi yaratıp başıboş bırakmamıştır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:

(Sizi boş yere yarattığımızı mı sandınız?) [Müminun 115]

İnsan denilen makinenin de, bir kullanma tarifesi vardır. Bu da Allahü teâlânın, peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği kitaplardır. Son Peygamber olan Muhammed aleyhisselama gönderilen kitabı ise Kur’an-ı kerimdir. (Allah’a inanıyorum) diyenin, onun gönderdiği kitaplara, peygamberlere de inanması gerekir. İnanmazsa o dinsizdir. Dinsizin gideceği yer de cehennemdir.

Allah’ı robot gibi düşünmek, hiçbir şeye karışmaz demek, ne kadar yanlıştır. Her asırda peygamberler gelmiş, Allah adına konuşmuş, hâşâ yalan söylemişler!

Mucizesiz peygamber olmaz. Yalandan peygamberim, resulüm diyen kimseler elbette çıkar; ama bunlar mucize gösteremez. Yalanları kolayca anlaşılır. Körün gözünü açmak, ölüleri diriltmek, parmağından suların akıp bir ordunun içmesi, bir anda Mekke’den Kudüs’e oradan da gökleri gezip gelmesi, cansızların ve hayvanların konuşması basit olaylar değildir. Bunları ancak Allah’ın gönderdiği peygamber yapar. Hâşâ peygamber yalan söylese Allah müdahale etmez mi? Bir âyet-i kerime meali:

(Eğer o [Resul] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdı.) [Hakka 44–47]

Şu halde, ben Allah’a inanıyorum diyen akıllı kimsenin, kitaplara ve peygamberlere de iman etmesi ve ibadetlerini yapması, haramlardan kaçması gerekir. İmanın altı şartından birine bile inanmayan iman sahibi olamaz. Ben sadece Allah’a inanıyorum demesi kendini aldatmaktan başka şey değildir. Allah’ın varlığına inanmayan kimseyle, Allah’a inanıyorum ama ahirete inanmıyorum diyen kimse arasında, ahiretteki durumu bakımından fark yoktur. İkisi de sonsuz olarak cehennemliktir. Ebedi azaptan korkmamak ne kadar ahmaklıktır. Hazret-i Ali, dirilmeye inanmayan birine diyor ki:

(Biz inanıyoruz. Diyelim ki, senin dediğin gibi tekrar dirilmek olmasaydı, inanıp ibadet etmekle bizim hiç zararımız olmazdı. Ya bizim dediğimiz gerçek meydana çıkarsa, sen sonsuz olarak azaba maruz kalacaksın.)

Dinsiz kimse ölünce, kendi inancına göre, yok olacak. İslamiyet’e göre ise, o Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan da, sonsuz nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden elbette, ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimal bile olsa, bunu hangi akıl kabul eder? Hâlbuki ahiret hayatı, bir ihtimal değil, apaçık bir gerçektir. O halde aklı, ilmi olanın, Allah’a ve onun bildirdiklerine inanması gerekir.

 

Feleğin yayı

 

Çekemez asla kimse,

Güçtür feleğin yayı,

Derdine gönül verme!

Bir gün çektirir vayı.

 

Büker seni yay eder,

Üstelik alay eder,

Kâh yoksulu bay eder,

Kâh yoksul eder bayı.

 

Bilinmez nere gider,

Karanlık yere gider,

Her an kötülük eder,

Bilemez muammayı.

 

Hacı Bayram hiç görme!

Dünyaya gönül verme!

Hiç tehlikeye girme!

Alma başa sevdayı!

 

Kelimeler:

 

Feleğin yayı: Kader

Vay: Hayret

Yay: Ok atmaya yarayan eğilmiş ağaç

Bay: Zengin

Muamma: İçinden çıkılması ve

açıklanması güç olan durum

 


Bugünkü sesli yayını dinlemek için tıklayın:

·Gözlerim Yollarda Kaldı

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net