31 Temmuz 2009 Cuma

[dinimizislam] Mehmet Ali Demirbaş'ın bugünkü yazısı (O söylediyse doğrudur 02.08.2009)

bilgi@dinimizislam.com

02 Ağustos 2009, Pazar

  O söylediyse doğrudur

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Cennete giden yola girmek, Cennete gitmek, dünya sevgisini kalbden çıkaran Ehl-i sünnet âlimlerine, Silsile-i aliyye büyüklerine tâbi olmak, ancak onları sevmekle mümkündür. Yoksa insan, bunu kendi başına yapamaz. Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, (Hocama kavuştum, aklımı bıraktım ve kurtuldum. Aksi halde felakete gidiyordum; çünkü anlattıklarıyla yaptıkları arasında çok fark vardı. Aklım kabul etmiyordu. Zihnimde itirazlar başlayınca, felakete gittiğimi anladım, en sonunda aklımı bıraktım ve kurtuldum) buyuruyor.

Kâbe'ye varan, hâlâ (Kâbe'ye nasıl gidilir?) diye sorar mı? Sorarsa, ona ne derler?

İnsan bir gemiye veya başka bir vasıtaya bindikten sonra, kaptanına karışmaya hakkı yoktur. Binmeyebilir. Binerse susup oturacak. Yani bizim dinimizin esası, Ebu Bekr-i Sıddık hazretlerinin söylediği sözdür. Ne buyuruyor Ebu Bekri Sıddık hazretleri? (Mademki o söyledi, doğru söyledi) buyuruyor. Mirac hadisesini duyan müşrikler ona gelip, (Kudüs'e ne kadar zamanda gidilip gelinir?) diye sordular. (Bir ayda) buyurdu. (Zaten sen akıllı adamsın, böyle söyleyeceğini biliyorduk) dediler. (Niye sordunuz?) dedi. (Ama senin efendin, (Ben bir anda gidip geldim) diyor, ne dersin?) dediler. (O söylediyse doğrudur) buyurdu. Hâlbuki akıl, bir ayda gidilir diyor. Akıl, hesap, kitap bunu bildiriyor; ama o, aklı bırakmıştı. Ebu Bekr-i Sıddık hazretleri orada eğer, aklıyla konuşmaya devam etseydi, Eshab-ı kiram olmak şerefinden mahrum kalacaktı. Hâlbuki Peygamberlerden sonra en üstün insan oldu. Neden? Bu sözünden, bu imanından, bu ihlâsından dolayı…

Her mürşid-i kâmilin talebeleri arasında, aklını kullanmayan çok az kişi olmuştur. Kim aklını ne kadar terk etmişse, o kadar kendini kurtarabilmiştir. Hâlbuki çekilen en büyük sıkıntı, böyle bir nimete kavuştuğu halde, hâlâ aklıyla yol almaya çalışmaktır. Bunlar daima kaybetmiştir ve helak olmuşlardır. Onun için insan, teslimiyeti nispetinde saadete erer. Eshab-ı kiramın erdiği gibi. Kavuşup da âşık olanlar, en büyük rütbeye eriştiler, en büyük saadete kavuştular. Onların iki rekât namazına, sonra gelenler, ömürleri boyunca kıldıkları namazla kavuşamadılar. Öyle sevab aldılar.

Kendimizi seversek, başkasından soğuruz. Kendimizi sevmezsek, herkesi severiz. Herkes de bizi sever. İki sevgi bir kalbde olmaz. Ya Allah sevgisi, ya nefs sevgisi. Allah sevgisi varsa, öteki zaten gider. Kalbin saf ve temiz olması lazım. Kalbin saf ve temiz olması da, kendine değil, büyüklerimize tâbi olmakla mümkündür. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde, düşmanlarla değil, dostlarla beraber olmayı emrediyor.

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

 

[dinimizislam] Âşık olmak

www.dinimizislam.com

bilgi@dinimizislam.com

02 Ağustos 2009, Pazar

  Âşık olmak

 

Sual: Ben namaz kılmam, tesettüre riayet etmem, başka günahları da işlerim; fakat (Âşık olup, aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehid olur) hadisi gereğince, aşkımla zina etsem, durumu çok kimse bilse, yine şehid olarak ölmez miyim?

CEVAP

Bazı okuyuculardan bu tip sualler gelince hadis-i şerifi açıklamak zorunda kaldık. Hadis-i şerif açık olmasına rağmen, yanlış yorumlanması çok kötüdür. Hadis-i şerifte üç husus belirtiliyor:

1- En önemlisi de, bugün aşk denince şehevi duygular anlaşılıyor. Aşk ayrı, nefsanî, şehvanî arzular ayrıdır. Nefsine tâbi olan cehenneme gider. Nefsanî duygulara aşk denmez. Sevgi çok olunca, buna aşk denir. Mevlid kitabında, (Habibim sana âşık oldum) deniyor. Yani Allahü teâlâ Resulullah'ı çok seviyor demektir. Bu aşkı günümüzün gençleri gibi düşünen bir yazar, (Mevlid kitabının burası yanlış) diyor. Esas yanlış kendisindedir. Evlenmekten maksat, kendini günahlardan korumak ve Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalıdır. Allahü teâlâ için olmayan şehevi duygulara aşk denmez.

2- Aşkının gizli kalması deniyor. Hem âşık olduğu kimse bilmeyecek, hem de başkaları duymayacak. Hiç kimse bilmeden yanıp tutuşacak. Aşkı yüzünden günah işlemeyecek.

3- İffetini, yani namusunu koruyarak ölmek deniyor. Bırakın zinayı, birbirinin elini tutmuşsa haram işlenmiş olur, iffet korunmamış olur. Hadis-i şerifte iffeti koruma şartı var. İffet korunmayınca nasıl şehid olunur ki?

Aşkla şehevi duyguları karıştıran gençler, bu söylenenlere kulak asmıyorlar. Atalarımız boşuna, (Cahile kelam, nafile kelam) dememişler.

 

Şehidin cenaze namazı

Sual: Şafii'de şehidin cenaze namazı kılınmadığına göre, Hanefi cemaatin, Şafii olan şehidin namazını kılmaları gerekir mi? Şehid Hanefi, cemaat Şafii olursa, şehidin namazı kılınır mı?

CEVAP

Hanefi cemaatin, kendi mezheplerine göre, Şafii şehidin namazını kılmaları gerekir. Şafii cemaatin ise, Hanefi şehidin namazını, kendi mezheplerinde kılınmadığı için kılmaları gerekmez.

 

Hacda Maliki'yi taklit

Sual: Diş dolgusu sebebiyle Maliki mezhebini taklit eden kimsenin, hacca gidince, haccın farzlarını yaparken Maliki mezhebinin şartlarını da gözetmesi gerekir mi?

CEVAP

Hayır. Sadece gusül, abdest ve namazda Maliki mezhebinin şartlarını gözetmek gerekir.

 

Tevhid ehli

 

Tevhid ehli doğru gider cennete,

Yolda kalmaz, uğramaz hiç mihnete.

 

Bunlar Hakkın sevdiği kuldur,

Sayısız nimetler verdiği kuldur.

 

Tevhid ehli olan Hakla bilişir,

İşinde gücünde Hakla buluşur.

 

Bu tevhid ehlidir, sevip sevilen,

Din kitaplarında çokça övülen.

 

Bu tevhid ehlidir, hak yolda giden,

Mübarek tevhidden kaçarsın, neden?

 

Kim halktan kesilir, Hakka ulaşır,

Hakkı bırakanlar, halkla dalaşır.

 

Tevhid olur, bütün dertlere deva,

Tevhidden gayrisi, hep nefs-i heva.

 

Eşrefoğlu Rumi, yüz çevir halktan,

İsteğini bekle Cenab-ı Hak'tan!

 

Kelimeler:

 

Tevhid: Bir Allah'tan başka İlâh olmadığına

inanma. Lâ ilahe illallah sözünü tekrarlama

Mihnet: Sıkıntı, bela

 


Bugünkü sesli yayını dinlemek için tıklayın:

·Dedikleri Gerçek imiş

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net  

Haftalýk Bülten (31 Temmuz 2009)

Sorularla İslamiyet - Haftalık Bülten
Hayırlı Cumalar;
Sitemize yeni eklenen soru-cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilir, pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
Haftalık Bülten'in PDF Haline Ulaşmak İçin Tıklayın.
www.sorularlaislamiyet.com

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu iletiyi şu gruba abone olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Sorularla Islamiyet" grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : sorularla-islamiyet@googlegroups.com
 Bu gruba aboneliğinizi iptal etmek için şu adrese e-posta gönderin: sorularla-islamiyet+unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/sorularla-islamiyet?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

30 Temmuz 2009 Perşembe

[dinimizislam] Mehmet Ali Demirbaş'ın bugünkü yazısı (Biz misafiriz! 01.08.2009)

bilgi@dinimizislam.com

01 Ağustos 2009, Cumartesi

  Biz misafiriz!

 

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Bu dünya imtihan yeridir. Gelip geçicidir. Tohum ekme yeridir. Hasat biçilmesi ahirettedir. Onun için (Dünya ahiretin tarlasıdır) buyuruluyor. Bu dünyada devamlı huzur, rahat arayan ahmaktır. Bu dünyada, Cenab-ı Hakkın ahirette vaad ettiklerini arayanlar, Allahü teâlânın Cennette vereceklerini isteyenler yanılırlar; çünkü Peygamber efendimiz, (Dünya, müminin zindanı, kâfirin Cennetidir) buyuruyor. Müminin zindanı demek, müminler dünyada sıkıntı çekecek demektir; çünkü hapishanede olan sıkıntı çeker. Sabredeceğiz, şükredeceğiz. Rabbimizin bizi af ve mağfiret edeceğini; merhametiyle, lütfu ile bize Cennetini ihsan edeceğini ümit ediyoruz, onu istiyoruz. Vereceğine de inanıyoruz, zerre kadar şüphemiz yoktur; çünkü Cenab-ı Hak, (Kulum beni nasıl zannederse, onu öyle karşılarım) buyuruyor. Cenneti istemeyenler, alay edenler de var. Onlar da öyle istiyor. Allahü teâlâ, istemeyene Cenneti veriri mi?

Her işimiz, her yaptığımız, her hareketimiz imtihandır. İmtihanda duyulan heyecan, yaşarken duyulmazsa, emir ve yasaklara dikkat edilmezse, dine uymada gevşeklik olursa, diğer taraf sıkıntılı olur. İşte, imtihana çekileceğimizi unutmamalı, agâh yani uyanık olmalı, gafletten kurtulmalı. Mesela, helalinden kazanmak, helal lokma yemek, dinimize uygun olarak evlenmek, iş kurarken, iş bozarken, Rabbim bundan razı mı, değil mi diye düşünmek, hep agâh olmaktır.

İnsan birinin evindeyken daima ev sahibiyle yaşar. Mesela, İmam-ı Rabbani hazretlerinin evinde olsaydık, o anda nasıl o mübarek zatı unuturuz ki? Bu mümkün mü? Her tarafta o mübarek zat var; çünkü onların evi. Orada oturuyor, orada konuşuyor. Yani onların evinde, onların yanında, başka bir şey akla gelmez ki. İnsan nasıl o mübarek zatın evinde olur da, kendisini meyhanede, kendisini sokakta zannedebilir. Olacak iş değildir.

İşte bunun gibi, bütün kâinat da Rabbimizindir. Her an Onun nimetlerini yiyoruz. Her an Onun durdurmasıyla hayattayız. Her an bizi konuşturan, işittiren, yürüten, besleyen hep Odur. Her an bizi görüyor, her an bizi işitiyor. Onunlayız. Peki, insan Rabbimizin bize ihsan ettiği mekânda yaşar da, nasıl nimet sahibinden gâfil olur? Nasıl Onu unutur?

Allahü teâlâyı unutmamak, Onu her an hatırlamak Müslümanlıktır. Kısmen de Müslümanlık olmaz. Camide Müslümanlık, sokakta canavarlık olmaz. Bütün kâinat Onundur. Biz misafiriz. Allahü teâlâyı unutmazsak, neyi hatırlarsak o şekilde ölürüz. Peygamber efendimiz, (Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz) buyuruyor.

 

 

Üye olmak için | Üyelikten ayrılmak için | Dini sualler için | Mail grubu sayfası

 

www.dinimizislam.com | www.mehmetalidemirbas.com | www.evlilikrehberi.net